YAZARLAR

Yedinci yılında Roboski: Yanlışlık nerede?

Bombanın niye düştüğünü biliyorsanız, hükümetten hesap sorma numarası yapmayacaksanız, o sebebi değiştirmeyi istemek zorundasınız. Gerisi aldatmaca. Bombaların Ahmet Mehmet ayırmadan rahat rahat düşmesini sağlayan bir aldatmaca.

“adil mi ölümü akıldan çıkarmamak” (Gülten Akın)

“Unutursak kalbimiz kurusun” denilmişti. Hep hatırlamalıyız. Evet ama hatırlama ne ölüme engel ne de ölüme yol açan şiddetin tasfiyesi için yeterli. Büyük şairin sorusu çok yerinde, cevabı da belli: Ölümü akıldan çıkarmamak asla adil değil, ama yas tutma hakkından mahrum kalmak zalimce. Kendi ölüsünün, ölümün başında yapayalnız kalmak zalimce, çok zalimce.

HAZIR ŞİDDET

Uludere diye duyduk, 28 Aralık 2011’de. Gökten ateş inmiş, 34 can kara, toprağa karışmıştı. Sonra “Roboskî” diye devam ettik. Lider, daha sıcağı sıcağına Aralık 2012’de dedi ki, “Oranın adı Uludere. Roboskî, BDP ağzıdır.” Devlet oraya Uludere demiş, kimse başka bir şey dememeli. Liderin sözü, sıradan bir ihtar değil, bir temel programın hatırlatmasıydı. Bu bir şiddetin ihtarıydı da, Zizek’in “nesnel (yapısal) şiddet” dediği. Yapının işleyişinde var olan, o işleyişi ayakta tutan şiddet. Öbürü, öznel şiddet, geçen gün Sakarya’da “Kürt müsün” sorusunun ardından gelen ölüme yol açan şiddet, 33 kurşun katliamındaki şiddet ya da işte Roboski’deki şiddet, onun olağan bir sonucuydu sadece.

İlk şiddet, en iyi isim meselesinde görünür hale geliyor. 12 Eylül generallerinin harladığı Kürtlere karşı sistematik, devletin yapısına sinmiş şiddet, kendisini isim değiştirerek coğrafyaya kazımak istemişti. İsim değiştirme işleminin sözü çok açıktır, devlet açık sözlüdür aslında: “Kürt” Türk olacaksa, “Kürt”e ait, “Kürtçe” olan her şey de “Türkçe” olacak. Gayrısı devlete göre “terör”dür. Kürt, terördür, Kürtçe terördür. Lider, “terör örgütü ve uzantıları gündemde tutuyor” derken bunu diyordu. Gündemde tutulmamalı, Roboski adı da hiç kullanılmamalı.

İSİM, DAVA VE DUYGULAR

Oysa isim, Roboski bile değil, “Robozik” idi, “Gundê Robozikê”, Robozik köyü. Zaten Uludere’nin adı, asıl adı Qilaban idi. Robozik köyünün adı için “Ortasu” uygun görülmüştü devletçe. Katliamın adalet önünde hesabının sorulmasını gönülden isteyenlerin yakınlığı, ismin doğrusunu yazabilecek kadar yakın değildi. “Orada bir köy var uzakta” ismini bile doğru düzgün dillendiremiyoruz.

Bu uzaklık sadece ismini doğru bilmemeyi değil, davasını bile doğru yürütememeyi de getirdi. Demek, kalbin temizliği, vicdanın temiz kalma çabası, samimiyet, güzel duygular filan hiçbir şeyi kurtarmıyor. İsmi bile doğru dürüst telaffuz edemiyor, davasını doğru dürüst yürütemiyoruz. Öznel şiddetin hesabı sorulacaksa, nesnel şiddetin varlığı, etkileri ve işleyişi daima hesaba katılmalı.

Yoksa Anayasa Mahkemesi ipe un serer, İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi de o unu ekmek yapıp devlete hediye eder.

*

“dünya durur birden karanlık olur

anne evde, baba dağda, çocuk yolda ölür

üstüne savaşlar kurulan için

ölüm yalnızlıktır”

Karanlıkta vurdu uçaklar. Bombalardan saçılan ışık ölümün ışığıydı, yaşamı karanlığa gömen ışık, birden. Üstüne savaşlar kurulandı onlar. Evde, dağda, yolda ölüm vardı. Beyaz karların içinde paramparça canlar. “Kaza” dedi devlet. “O kadar metreden Ahmet Mehmet ayırt etmek mümkün değil.” “O coğrafyada Ahmet Mehmet ayırt etmek mümkün değil.” Alavere dalavere Kürt Mehmet nöbete, bu seferlik de ölüm nöbeti düşmüştü payına işte. “Tazminatsa tazminat.” Üç tam gün geçmeden başka ışıklar yandı, yılbaşı ışıkları. Ahmet Mehmet ayrılamayacaksa, herkes yeni yılı canı gönülden niye kutlamasın? Televizyonlar sabaha kadar şarkı türkü halayla niye zevk ü safa nameleri yaymasın?

Hükümete çakmak kolay, hükümetin işlettiği hazır ve haklı kabul edilen şiddete itiraz etmek hiç kolay değil ama: Köyün adı değişsin, köydekilerin adı değişsin, dili değişsin istedikten sonra bomba Ahmet ile Mehmet’i ayırt etsin derseniz, aynı hükümetin daha öncekilere söylediği gibi söylersiniz, en fazla: “Terör sebep değil sonuçtur, biz sebebi ortadan kaldıracağız.” Sebebi, yani Kürt’tün Kürt olmaktan çıkması kuralını değiştireceğiz dedi ve geldiği yer: Roboskî diye bir yer yok, orası Uludere. Sonra gelsin bombalar.

TAZMİNAT, ÖZÜR VE FERHAT ENCÜ

Evet, Roboskî diye bir yer yok, Robozik var. Kaza diye bir şey yok, Kürt için biçilmiş kader var. “Tazminat”la değiştirilmeyecek kader. “Özür” lafıyla geçiştirilmeyecek kader. O yüzden hapiste bombayı atanlardan kimse yok, ama yiyenler adına her gün ağlayan Ferhat Encü var. Bombanın niye düştüğünü biliyorsanız, hükümetten hesap sorma numarası pek işe yaramaz, o sebebi değiştirmeyi istemek zorundasınız. Yoksa ana muhalefet olursunuz: hem hükümete çemkirir, he her sene havadan bombalama tezkeresine evet dersiniz. Gerisi aldatmaca. Bombaların Ahmet Mehmet ayırmadan rahat rahat düşmesine ayarlı bir aldatmaca.

“yanlışa düşmüşüm, özür dilerim

diyecek olursa bombanın biri

ne ağaç ne çiçek ne çocuk

kim yanıtlar, kim söyleyebilir:

bomba yanlışlıktır”

NOTLAR

Dizeler, Gülten Akın’ın “uzak bir kıyıda” kitabından, “Deprem savaş ve çocukların tanrısı” adlı şiirden. (Yapı Kredi Yayınları)

*

İsim meselesi için:

http://bianet.org/bianet/ insan-haklari/182142-roboski- nin-adi-robozik

*

“Roboski” deme yasağı için:

http://www.gazetevatan.com/- roboski-de-ne-uludere-deyin-- 499656-siyaset/

Ne tuhaf değil mi, Robozik köylüleri bile “Roboski” adını benimsedi; yanlış isimle bile olsa adalet çığlığımız duyulsun demiş olmalılar. “Roboskî” sanki, Qilaban ve Robozik yerleşimlerinin katliam etrafında birleştiren özel bir yeni isim haline geldi böylece.

*

“Tazminat” meselesi için:

http://t24.com.tr/haber/ erdogan-uludere-olayindan- operasyonun-hemen-sonrasinda- haberim-oldu,204495

*

Slovaj Zizek’in “nesnel (yapısal) şiddet ve öznel şiddet ayrımı için: Şiddet, Encore Yayınları, çeviren Ahmet Ergenç…

*

2014’e kadar bir mini kronoloji:

https://utay-alidurantopuz. blogspot.com/2014/12/bir- zulmun-kronolojisi-roboski. html