YAZARLAR

Sopayla enflasyon nasıl düşürülür?

Kasım ayı enflasyonu, güç marifetiyle siyasette istediği sonucu alan iktidarın ekonomide de benzer metotları denediğini gösterdi. Yüzde 1.44’lük düşüşün üzeri kazındığında altından çıkan şey; iktidarın ekonomide zor yoluyla sonuçları değiştirmek uğruna şimdiden altına imza attığı, yakın gelecekte vatandaşın kapısını çalacak olan ağır faturadır…

Zor yoluyla sonuç almak, sonuçları güç marifetiyle değiştirmeye çalışmak AKP’nin alamet-i farikası. Siyasal ve toplumsal olaylarda türlü çeşidine tanık oluyoruz bunun. Aynı şeyi ekonomide de deniyor artık. Son enflasyon rakamları, zor aygıtının iktisadi alandaki işleyişinin sonucuydu. Nasıl mı?

Kaba ve doğrusu biraz da komplo kokan bu yargıyı, Bakan Berat Albayrak’ın ‘dengelenme süreci’nin kanıtı olarak gösterdiği enflasyondaki aylık yüzde 1.44 oranındaki düşüşün üzerini kazıyarak açıklamaya çalışalım…

Önce enflasyonun hızlı yükselme eğilimi gösterdiği temmuz ayına dönelim. Gıda yüzde 0.28, giyim yüzde 3 düştüğü halde haberleşme, ulaşım, eğlence ve kültür kalemlerinde yüzde 1’in, ev eşyasında yüzde 7’nin üzerinde artış oldu. Ağustosta ise gıda sadece 0.06 artarken, giyim yüzde 1.59 düştü. Buna karşın ulaştırma 4.4, ev eşyası 4.5, haberleşme 2.6, çeşitli mal ve hizmetler yüzde 5.8 yükseldi. Gelelim eylüle… Tüm kalemlerde enflasyon patladı. Gıda yüzde 6.3 yükseldi ancak asıl artış yüzde 11.4 ile ev eşyasında, yüzde 6.6 ile eğlence ve kültürde, yüzde 9.1 ile ulaştırmada, yüzde 7.4 ile de çeşitli mal ve hizmetlerde gerçekleşti.

Enflasyon hızı artınca hükümet ne yaptı peki? İlk olarak TÜİK başkanını değiştirdi. Ardından enflasyonla mücadele için her sektörden patronun katıldığı, alkışlar eşliğinde bir indirim kampanyası başlattı. İşe yaradı mı, elbette hayır. Zira, hiçbir patron karşılığını almadan cebine girecek paradan kısarak vatandaşın hayrına iş yapmaz, yapmadı da. Yüzde 25.4’e yükselen ekim enflasyonu, bu sahte vodvil gösterisini trajik bir perdeyle sonlandırdı.

31 Ekim’de Bakan Albayrak, biraz da kızgın şekilde isim vererek bazı marketlere teşekkür, bazılarına da sitem ettiği konuşmasında, “enflasyonla mücadelenin ikinci ayağı” dediği ÖTV ve KDV indirimi paketini açıkladı. Kısaca hatırlayalım: İndirim altı başlığı kapsıyordu. Beyaz eşya sektöründe ÖTV oranları yıl sonuna kadar sıfırlandı. 1600 cc ve altı motorlu araçlarda ÖTV 15 puan, ticari araçlarda KDV oranı yüzde 18'den yüzde 1'e indirildi. Mobilya sektöründe KDV yüzde 18'den 8'e düşürüldü.

Bu indirimler gerçekte patronların kâr marjlarını etkilemeden devletin kendi alacağından vazgeçerek fiyat etiketlerini düzenleme hamlesiydi. Ve topyekun bir ‘fiyat istikrarı’ operasyonundan ziyade, şirketlere zarar vermeyecek, hatta onlara yeni fırsatlar sağlayacak şekilde, hedef gözetilerek atılmış kurşunlardı. Şimdi operasyonun sonuçlarını kasım enflasyonu rakamlarından madde madde izlemeye çalışalım…

*Aylık 1.44 düşen enflasyona en fazla etki, gıdadan sonra yüzde 17.47 ağırlığa sahip ulaştırmadan geldi. Ulaştırma kaleminde fiyatlar yüzde 6.46 azaldı. Bunun aylık enflasyona etkisi ne kadar oldu dersiniz? Tam 1.17 puan. Yani 1.44 düşüşün neredeyse tamamı ulaştırmadan geldi. Adına baktığınızda bu kalemdeki düşüşün tüm vatandaşları etkilediğini düşünürsünüz değil mi? Oysa TÜİK hesabının kamuoyunun ilgisini çekmeyen detaylarına bakıldığında durum hiç de öyle değil.

* Ulaştırma otomobilden tramvay ücretine, metrobüsten otopark ücretine, köprü ve otoyol geçişlerine toplam 30 kalemden oluşuyor. Fakat örneğin, şu sıralar herkesin canını yakan ve her gün kullanılan otoyol ve köprü geçiş ücretlerinin ağırlığı 0.0021 düzeyindeyken, dizel otomobilin ağırlığı yüzde 4.03’tür. İkinci sırada yüzde 2.5 ile benzinli otomobil, yüzde 2 ile mazot, yüzde 1.7 ile benzin vardır. Dolayısıyla kasımda satılsın veya satılmasın, ÖTV’de 15, KDV’de ise 17 puanlık vergi indirimi sayesinde dizel otomobil fiyatı yüzde 13.8, benzinlinin fiyatı da yüzde 11.7 düştü.

* Ama her şeyi etkileyen benzinin fiyatı da yüzde 5.5 indi denilebilir. Doğrudur. Lakin o düşüşün maliyeti mayıstan beri vatandaşın sırtında zaten. Kriz baş gösterdiği günlerde hükümet benzin fiyatındaki ÖTV’de ‘Eşel Mobil’ sistemine geçme kararı aldı. Yani, akaryakıt fiyatındaki değişime göre ÖTV oranı artırılıp azaltılarak zam yansıtılmıyor. Dolayısıyla indirimler fiyatta değil, vergide gerçekleşiyor. Nitekim ekim itibariyle sistemin devlete maliyeti 3.7 milyar TL’yi buldu. Kısaca vatandaş enflasyonu düşürmek için 7 aydır akaryakıtçıyı cebinden sübvanse ediyor.

* Enflasyonun inmesini ulaştırmadan sonra en fazla etkileyen ikinci kalem ise ev eşyası. Toplam enflasyondaki ağırlığı 7.66’dır. Bu rakam sağlığın ve eğitimin üç katına yakın. Ev eşyası fiyatları yüzde 2.85 düştü ve enflasyondaki düşüşe 0.24 puan katkı yaptı. Ev eşyası içindeki ağırlıklara bakıldığında ise ilk sırada yemek odası takımı gelir. Ardından buzdolabı, çamaşır makinesi, fırın, bulaşık makinesi… Bakan Albayrak’ın “gençler rahat evlensin” esprisi eşliğinde bu ürünlerdeki KDV’nin 10 puan indirildiği müjdesini verdiğini hatırlatalım. KDV sayesinde kasımda yemek odası fiyatı yüzde 10.3, buzdolabı yüzde 4, çamaşır makinesi yüzde 5.8, bulaşık makinesi ise yüzde 6.6 ucuzladı.

* Enflasyonu bu ay etkileyen bir diğer kalem, ağırlığı 3.39 olan eğlence ve kültürdü. O da 0.07 puan aşağı çekti. Adının eğlence ve kültür olduğuna bakmayın. İçinde esas ağırlığa sahip olanlar televizyon, bilgisayar ve internettir. Televizyon fiyatı kasımda yüzde 4.4, bilgisayar yüzde 10.5, internet ise yüzde 15.1 ucuzladı. Söylemeye gerek yok herhalde, bunun nedeni de yine vergi indirimi ve Türk Telekom’dur. İşin kültür ayağındaki tabloda ise yurt içi tur fiyatlarının yüzde 23.5, yurt dışı tur fiyatlarının da yüzde 22.2 düşmesi yatıyor. Ha bir de umre var tabii.

* Enflasyondaki ağırlığı 4.76 olan çeşitli mal ve hizmetler de aylık enflasyonun 0.96 puan inmesini sağlayan kalemlerden. Onun asıl aktörü ise yüzde 1 ağırlığa sahip altın. Altın fiyatı kasımda yüzde 7.78 oranında düştü.

Özetle kasımdaki düşüşün üzeri kazındığında altından, dengelenmeden ziyade, enflasyon sepetindeki ağırlığı kadar vatandaşın hayatında zorunlu ağırlığı olmayan mal ve hizmetlerin fiyatlarına vergi yoluyla yapılan müdahaleler çıkıyor. İşin bir de öteki yüzü var elbette…

Vatandaşın en fazla canını yakan şey gıda fiyatları, enflasyon hesabında yüzde 23.03 ağırlığa sahiptir. Kasımda bu kalem yüzde 0.74 düşüş gösterdi. Diğerleri ile kıyaslandığında oldukça düşük bir rakam. Aylık enflasyonu da 0.17 puan aşağı çekebildi ancak. Düşüşü sağlayan temel şeylerden birisi sera ürünlerinin pazara çıkmasıydı. Ayrıca ithalattan dolayı et ve geçen aylarda fiyat artışı yüzde 60’ları bulan yumurtadaki nispi ucuzlama etkili oldu. Gıdada en fazla ağırlığa sahip ekmek değişmedi. Buna karşın ana gıdalar olan soğan yüzde 50.5, patates yüzde 15.2, fasulye yüzde 13.6, kabak yüzde 13.3, salatalık yüzde 12.7, patlıcan yüzde 9.1, un yüzde 8.1, bulgur yüzde 7.3 arttı. Özetle mutfaktaki yangın sönmedi, daha da arttı…

***

Pazara çıkan, markete giden vatandaşın enflasyon verisine inanmamasının nedeni budur aslında. Her ay araba almadığı, televizyon, buzdolabı tüketmediği, yurt içi veya dışı gezilere çıkmadığı için tüketmek zorunda kaldığı ürünlerin fiyatlarının zamlandığını görüyor. TÜİK’in sepetiyle, kendi sepeti uyuşmuyor. Bu tür verilerin, ardında yatan gerçek ilişkilerden bağımsız ele alındığında nasıl tehlikeli sonuçlar doğurduğunu Yunanistan krizinde gördük aslında.

Ne var ki, iktidarın kaygısı başka. Tıpkı siyasette, dış politikada yaptığı gibi ekonomik krizin yol açtığı sorunları da ötelemeye, seçime kadar yüzdürmeye çalışıyor. Üstelik bunu da vergi indirimleri üzerinden patronlara kaynak transferi, vatandaşa fatura keserek yapıyor. Siyasal zorbalıkla seçmene kayyım atamayla; enflasyona, kura, faize aynı muameleyi yapmaya kalkmanın sonuçları aynı olmaz. Bunlar sıkıştığınızda yakasından tutup içeri tıkabileceğiniz şeyler değildir. Piyasa eninde sonunda kendi hukukunu tanır…