YAZARLAR

Bangkok Notları

Tayland’a dair enteresan bir bilgi, sokaklarda yemek öylesine gündelik hayatın bir parçası olmuş ki, Tay halkında evde yemek gibi bir adet yok. Hatta orada yaşayan çok yakın bir dostumun anlattığına göre, ülkede bulaşık makinası bulunmuyor. Zar zor bir tane tezgah üstü makina bulup eve getirdiklerinde de, ustaların su bağlantısını çözmeleri saatler almış, sokakta yeme kültürünün yaygınlığı hakkında size bir fikir verir sanırım bu durum.

Bu yazıyı size ayağımın tozuyla bu sabah geldiğim Bangkok hakkında yazacağım. Öncelikle, iş için gittiğimden dolayı gündüzleri çalışıyordum ve bulunduğum sürenin sınırlı bir bölümünde gezme imkanı bulabildim, o nedenle göreceğiniz en kapsamlı rehberi yazmak gibi bir iddiam yok. Daha ziyade gözlemlerimi paylaşmaya dayanan bir yazı olacak.

THAİ SOKAK YEMEKLERİ 

Tayland’a ilişkin yemek yazıları genellikle restoranlardan çok sokak yemeklerinin güzelliklerinden ve ucuzluklarından bahseder. Oldukça ilginç bir kültür var bu konuda, sabahtan itibaren ortalıkta yiyecekler hazırlanan ve satılan tezgahlara rastlamak mümkün. Sabah kahvaltısı bizdeki gibi bir alışkanlık olmadığı için sabah bile tavuklu noodle satan abilere rastlayabilirsiniz.

.

Tayland’a dair enteresan bir bilgi, sokaklarda yemek öylesine gündelik hayatın bir parçası olmuş ki, Tay halkında evde yemek gibi bir adet yok. Hatta orada yaşayan çok yakın bir dostumun anlattığına göre, ülkede bulaşık makinası bulunmuyor. Zar zor bir tane tezgah üstü makina bulup eve getirdiklerinde de, ustaların su bağlantısını çözmeleri saatler almış, sokakta yeme kültürünün yaygınlığı hakkında size bir fikir verir sanırım bu durum.

Sokak yemekleri gerçekten her yerde. Yol üzerinde meyva dilimleri satan da var, mangalda dana, tavuk, domuz eti şiş çeşitleri satan da var, kalamar karides satan, fried chicken, sulu yemekler, mangalda muz pişiren bile var. Bazı yemekler çok güzel gözükürken, Beijing olimpiyatları sayesinde tüm dünyanın haberdar olduğu bilimum böcek çeşitlerine de yer yer rastlamak mümkün.

Sokak yemeklerini denerken ben elimde bir rehber kitap veya yanımda bunları bilen bir arkadaş olmadığı için biraz daha az cesur davrandım açıkçası. Sokakta yediğim teriyakili tavuk ve pad thai tek kelimeyle mükemmeldi, özellikle pad thai, buraya özgü bir noodle yemeği, oldukça tatlı bir lezzeti var, ancak dana eti diye verilen şiş gayet lezzetsiz bir ciğer çıktı, kötü sürprizlere hazırlıklı olmakta elbette yarar var.

Pad thai tatlı lezzetlerin tek örneği değil. Thai yemek kültüründe şeker çok kullanılıyor. Hatta kahve yanına verilen poşetlerdeki şekerlerin miktarları bile bizdekilerin en az 2-3 katıdır. Belki de thai yemeklerinin bu kadar keyifli gelmesinin bir sebebi de budur. Elbette çok ilginç baharatlar ve acının bileşimiyle yapılmış nefis yemekler de çok yaygın, ama şekerin yoğunluğu da gerçekten hissedilecek kadar fazla.

Bunun sonucu olarak, Bangkok sokaklarında gezerken aşırı kilolu diyebileceğim insan yüzdesinin fazlalığı çok dikkatimi çekti. Özellikle kentin daha fakir ve az turistik bölgelerinde yaşayanlarda kilo probleminin daha fazla olduğunu gözlemlemek mümkün.

ACI, AMA NE ACI 

Thai yemeklerinde baharatlar çok yoğun. Acılar inanılmaz. Özellikle spicy diye yazan yemekler mutlaka insana “bunu kendime niye yapıyorum?” diye sordurabiliyor. Bir örnek, Tom Yam ve Tom ka Ghai gibi acılı çorbalar. Bunlar genellikle hindistan cevizi sütü, limon otu, mantar, tay fesleğeni, kaffir limonu yaprağı ile birds eye chilli olarak adlandırılan çok acı biberlerin de eklendiği bir suda servis edilen tavuk veya deniz ürünleri ile yapılan çorbalar. Lezzet muhteşem, baharatların lezzetleri suya işlemiş, inanılmaz bir tat, ancak zaman geçtikçe o acı suya daha fazla mı işliyor nedir, iki denememde de çorbaları bitiremedim.

.

Acı seviyesini şöyle anlatayım, biberlerin acılığını tarif eden Scoville diye bir endeks var, burada bizdeki mevcut en acı isot ve biberler 30 ila 50 bin Scoville arasında değişirken, birds eye chilli 100 bin civarında. Bu biberler böyleyse, 2 milyon 200 bin Scoville acılıktaki Carolina Reaper nasıldır acaba diye sormadan edemedim. Neyse, onu denemeye merakı olanlar olursa YouTube’da aratıp yiyenlerin başına neler geldiğini görebilirler, ben almayayım (gerçi evimde bir başka yemek delisi dostumdan hediye gelen ve içinde carolina reaper yüzen bir acı zeytinyağı da mevcut bu arada, ama tek başına yemem).

Bir restoranın acı yemeklerin üzerine verdiği buzdolabında soğutulmuş ıslak mendil ise bence harika bir fikirdi. O acılardan sonra çok ince bir düşünce.

BİRAZ TURİZM 

Bangkok dünyanın en turistik şehirlerinden birisi. Her türlü eğlenceyi bulabileceğiniz bir şehir. Bazı bölgeler özellikle daha meşhur. Bunların başında Khao San Road geliyor. Burası etrafındaki sağlı sollu barlarla ve yan sokaklarda oturup güzel yemekler yiyebileceğiniz restoranlarla dolu bir cadde. Özellikle haftasonu çok hareketli olduğu söyleniyor, ben perşembe akşamı oradaydım ve çok geç olmadan ayrılmak durumundaydım, ama saat 22’de bile sokaklar oldukça hareketli bir haldeydi. İlginç bir şey olarak, balonlarla gülme gazı satıyorlar, denemedim ama saat 10’dan sonra bir anda her yer elinde “laughing gas” kartonları olan satıcılarla doluyor. Sokakta bira satan standlar, hemen arkalarındaki 7 eleven bakkallarının iki katı fiyata satıyorlar. Elindeki şişe takılmış akrebi burnunuza sokacak gibi uzatanlar, masaj çığırtkanları, tuktukçu abiler... tam bir kaos hakim ortama, dikkatli olmakta fayda var. Burası Bangkok’a macera için gelen yabancı turistlerin en yoğun bulunduğu cadde.

Bangkok ayrıca biraz daha serin serin takılalım alış veriş yapalım diyenleri de mutlu edecek modern ve devasa AVM’lerle dolu bir şehir. Sokağın enerjisinden sonra biraz nefes almak isteyenler de buraları deneyebilir.

DİKKAT ETMEK GEREKENLER

Bangkok çok ciddi bir trafik problemi yaşayan bir şehir. Egzoz dumanı çok yoğun. Özellikle toplu taşıma oldukça gelişmiş durumda. Hatta çeşitlilik inanılmaz. Scooter’da kısa mesafelerde sizi çok ucuz taşıyan mototaxi’ler, geleneksel ve kazıkçı tuktuklar, taksiler, otobüsler, metro ve skytrain. Mototaxi ile gittiğim 1 km yolda kalpten gitmediysem çok sağlam olmalıyım. Tuktuk ise mutlaka denenmesi gereken bir deneyim, ancak dikkat taksi ve tuktuklarla çok sert pazarlık etmek gerekiyor, her yer için olurunun çok üzerinde fiyat istiyorlar, ben inada bindirip adamlara fazla para ödememek için fazladan 3 km yürüdüğümü bilirim.

Skytrain ve metro eğer hattı üzerindeyseniz çok yararlı. Ayrıca nehir üzerinde de tekneler oldukça hızlı erişim sağlayabiliyor. Özel tekneler tutabileceğiniz gibi, 15 baht gibi komik bir rakama bütün nehri dilenci vapuru gibi gezmek de mümkün.

Bangkok, hatta genellikle Tayland aynı zamanda bilindiği gibi seks turizminin çok yoğun olduğu bir şehir. Bunların nerelerde konuşlandığını meraklısıysanız araştırıp bulabilirsiniz. Ancak bunlar benim ilgi alanıma girmiyor, sokakta gördüğünüz manzaralar için kullanılabilecek tabir sanırım “leş” olabilir.

TAPINAKLAR

Bangkok’ta elbette en ünlü turist merkezleri tapınaklar. Ben kısıtlı zamanda çok kısa girip çıkabildim. Kesinlikle görmeye değer, bir sabahı mutlaka buralara ayırmak gerekir. Favorim ise yatan buddha heykeli oldu, tam Nirvana’ya ulaşma anını tasvir eden devasa yatan buddha heykeli Bangkok’ta önünde en çok selfie çekilen nokta olabilir. Wat Arun ve Wat Phra’yı gezdim, yolunuz oralara kadar düşerse mutlaka gezmenizi tavsiye ederim.

ÇOK UZUN YOL 

Bangkok’un en sıkıntılı tarafı bence gidiş ve dönüşü. 9 saati geçen uçuş süreleri insanı yoruyor. Hele eve dönerken saatlerce uçtuktan sonra daha Hindistan üzerinde olduğunuzu fark etmek acı verici. Bir de Türk Havayolları uluslararası uçuşlarda kabin sıcaklıklarını mutlaka düşürmeli, internette bu konuda çok şikayet görmek mümkün, gerçekten çok sıcaktı uçak.

Neyse, oldukça uzun bir yazı oldu, bıraksanız da daha anlatacak çok şey var aslında, ama bugünlük bu kadar. Hepinize mutlu bir pazar günü dilerim.


Evren Aybars Kimdir?

1978'de Ankara'da doğdu. Ankara Özel Tevfik Fikret Lisesi ve ODTÜ Makina Mühendisliği'nde okuduktan sonra iş hayatına atıldı. Çalışırken aynı zamanda çocukluk yıllarından beri merakı olan yemek yapma konusunda da kendini geliştirmeye başladı. Bir blog sayfası ile başlayan yemek tarifleri macerası, 2014'te Özge'yle evlendikten sonra evinde çekimlerini yaptığı 10 Numara Mutfak adlı Youtube kanalı ve Radikal gazetesinde gastronomi yazıları ile devam etti. 2015 yılında Uğur Deniz'in babası oldu. 2016 yılından bu yana da Gazete Duvar da gastronomi yazılarına ve bir yandan da makina mühendisi olarak kariyerine devam etmektedir.