YAZARLAR

Rus basınında geçen hafta (10-16 Kasım): Türk siyasetçiler bütün yumurtaları aynı sepete koymaz

Gazeta.ru’ya konuşan FinIst Vakfı Analisti Andrey Perekalskiy Erdoğan'ın Şanghay İşbirliği Örgütü’ne katılma konusunda Moskova ile yakınlaşmasını, Brükselli bürokratlara şantaj aracı olarak kullandığını belirtti. Analist "Hayat, Türk siyasetçilerine bütün yumurtaları aynı sepete koymamayı öğretmiş" dedi.

Regnum ajansı sitesinde yazısı çıkan Stanislav Tarasov, yakında yeni bir Astana üçlüsü zirvesinin yapılacağını tahmin etti.

7 Eylül'de Tahran’da düzenlenen son zirvenin gündeminde özellikle İdlib’deki durumun olduğunu hatırlatan Tarasov, İdlib’in Moskova’nın gözünde “strateji bakımından” pek önemli olmadığını vurguladı. Tarasov bunun aksine bölgeye büyük önem veren Türkiye'nin Esad’ın olası saldırısından dolayı Astana sürecinden çıkmayı bile göze aldığını belirtti.

27 Eylül'de İstanbul’da Rusya, Türkiye, Almanya ve Fransa liderleri Suriye Anayasa Komisyonu'nu kurma çabalarına hız vermeye çalıştı. Neticesi hâlâ meçhul.

Bu arada Suriye’de Kürt meselesi yeniden önem kazanmaya başladı. Putin’in Ortadoğu temsilcisi Mihail Bogdanov’a göre “Türkiye’nin baskısı ile karşı karşıya gelen, Beşar Esad’ın desteğinden mahrum kalan ve ABD’nin himayesine geçen” Kürtler, kendi devletini kurma çabaları ile ülkedeki genel durumu bir hayli kötüleştirdi. Bu açıklamayı yorumlayan yazar, bugüne dek Moskova’nın Kürtleri eleştirmekten çekindiğine dikkat çekti.

Tarasov yazıyı bitirirken "Önümüzdeki üçlü zirve Moskova, Ankara ve Tahran açısından hangi problemin öne çıkıp acil tedbir alınmasını gerektirdiğini gösterecek" ifadesini kullandı.

EADaily sitesinde yayımlanan yazıda Siyaset Bilimci Albert Akopyan Suriye krizinde Türkiye’nin oynadığı rolü değerlendirdi.

Yazarın deyişiyle Rusya, “Suriye savaşının içine çekildiği” zaman, Avrupa’ya milyarlarca dolarlık “mültecilere destek” programını imzalatan Türkiye’nin Suriye politikası pasif idi. Kuzey Suriye’de Kürt kantonlarının dışında Ankara’nın hiç savaşmak istemediği IŞİD'in egemenliği sürerken Türkiye, Suriyeli Türkmen ve Çerkes militanlarından bir ordu kurup uzaktan gelişmeleri izliyordu.

Akopyan'a göre Aralık 2016’da Şam ordusu, Halep’i Heyet eş-Şam ve ona bağlı gruplardan temizler temizlemez Ankara, “yavaş ilerleyen” Fırat Kalkanı’na hız verdi. Fazla direniş göstermeyen IŞİD’çiler  “sakal kısaltıp” ÖSO’ya katıldı.

Irak Kürdistanı “referandum yüzünden mağlup olduktan sonra” sıra Suriye Kürdistanı’na geldi. ABD’ye sadık, Suriye bayrağını açmayan ve sembolik olarak Şam askerlerine kapıyı kapayan Afrin Kürtleri, Esad ile Rusya’ya, “bizi Türkiye’den koruyun” diye seslendi. Neticesi malum. Mart 2018’de Afrin Zeytin Dalı’na yenik düştü.

Bu sene Suriye ordusu ülkenin büyük kısmını teröristlerden temizlerken ABD, varlığını aklamak için Irak sınırında IŞİD’e bir bölge bıraktı ve bir senedir orayı işgal etmeye çalıştığını dünya kamuoyuna gösteriyor.

Bununla beraber Esad karşıtı ana güçler Suriye’nin kuzey batısına yığıldı. Yazarın dediği gibi Türkiye daha önce işgal ettiği toprakları İdlib ile fiilen genişletti, bir süre direnen Heyet eş-Şam militanları eninde sonunda Ankara’nın kurdurduğu Suriye Ulusal Ordusuna katıldı.

Ekim sonunda Erdoğan, “Kürt teröristlerinin kökünü kazımaya yönelik” üçüncü operasyonu ilan ettikten sonra TSK’nin Suriye’de birkaç şehri top atışı altında tuttuğunu, sınıra asker yığdığını dile getiren Akopyan, Papaz Brunson’u ABD’ye iade eden Ankara’nın bu operasyon için Washington’dan onay aldığını iddia etti.

Türkiye’nin Suriye'de yerleştiği toprakları hiçbir zaman “iade etmeyeceğini” öne süren ve bunun “ispatı” olarak Kuzey Kıbrıs’ı gösteren yazar, “Turancılık ile Yeni Osmancılığı bağdaştırmayı başaran” Türkiye’nin Kuzey Suriye’nin Araplarını, Kürtleri ve Çerkesleri “Türkleştirmeye” çalıştığını öne sürdü.

Türkiye’nin yakında Fırat’ın doğusunu “işgal edeceğini” tahmin eden Akopyan, Şam’ın bunun bilincinde olması lazım, dedi. Suriye halkı artık o kadar bölünmüş ki birkaç sene sonra ülkenin kuzeyinde Şam’a düşman “Kuzey Suriye Türk-Arap Cumhuriyeti” gibi bir devletin kuruluşu doğal. Yazara göre Esad’ın bu konuda şimdiden hareket etmesi gerek. Bugün harekete geçilirse makul sınır çizilir, Esad’a düşman gözüyle bakan “milyonlarca Suriyeliye” kucak açan bir devlet kurulur ve bunun karşılığı olarak “bir şeyler elde edilir”.

Akopyan, "Rusya bu konuda Ankara ile bir çözüm bularak Esad’a yardımcı olmalı. Ne var ki “Savaşta ancak müttefik, düşman veya pazarlık malzemesi olabilirsin” diyen kim ise haklıdır. Türkiye “Batılı diktaya karşı Rusya ile dostluk oyununa” devam etmeye hazır iken anlaşma imkanı hâlâ mevcut" dedi.

Gazeta.ru’ya göre Türkiye’nin AB’ye alınmaması Rusya’nın işine geliyor. Gazetenin kanaatine göre Türkiye’nin 20 senelik AB’ye girme çabaları artık suya düştü.

Avrupa Komşuluk Politikası ve Genişleme Müzakerelerinden Sorumlu Johannes Hahn’ın açıkladığı gibi Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne katılma ihtimali giderek gerçek dışı oluyor. Emmanuel Macron ve Sebastian Kurz da aynı fikirde. Nedeni, Ankara’nın yürüttüğü “demokratik olmayan” politikadır. Bununla beraber Erdoğan, Türkiye’nin “bekleme odasında” kalmaktan “bıktığını” söyledi.

Uzmanlara göre Türkiye’nin AB’den uzaklaşması Rusya ile yakınlaşması ile birdir. Yeter ki Rusya ikili ilişkilere “ideoloji katmasın”. Ne var ki “ideolojisizlik” zor görünüyor. Uçak krizi bunun ispatıdır. Ekonomik ilişkiler gelişmekte ama kriz öncesi seviyeye ulaşmış değil. Hızlı gelişen savunma ve enerji alanındaki işbirliği bile beklentilerden uzak.

Aynı gazeteye konuşan FinIst Vakfı Analisti Andrey Perekalskiy’e göre “Eskiden beri AB’ye yönelik retoriğinde Rusya ile diyaloğunda elde edilen belirli başarılara atıfta bulunan Erdoğan, özellikle Şanghay Örgütü’ne katılma konusunda Moskova ile işbirliğini Brükselli bürokratlara şantaj aracı olarak kullanmaya devam ediyor”. Bununla beraber Ankara’nın AB ile işbirliğinden hiçbir zaman vazgeçmeyeceğini vurgulayan uzman “Hayat, Türk siyasetçilerine bütün yumurtaları aynı sepete koymamayı öğretmiş. Özellikle AB, Ankara’ya bunun iyi dersini vermiş. Dolayısıyla Türkiye farklı politik ve ekonomik kutuplarla dengeli ilişki yürütecek”, dedi.


Andrey İsaev Kimdir?

Moskova Devlet Üniversitesi Türkoloji Bölümü'nden mezun. Rusya Bilim Akademisi Şarkiyat Enstitüsü ile Kazan Devlet Üniversitesi'nde çalıştı. Toplam 17 yıl çeşitli görevlerde Türkiye’de bulundu, Çin ve Hindistan’da çalıştı. Gazetecilik, araştırmacılık ve çevirmenlik yapıyor. RS FM radyosu kurucularından ve ilk genel müdürü.“Eski Çağ Türkiye tarihi” ve “Hint-Avrupa Mitolojisi: bir inceleme denemesi” adlı kitapları var.