YAZARLAR

Reddedilen EYT önergesinin düşündürdükleri

Boş umut deyip geçmeyelim, önemli. Artık kimse vesayet kelimesini duymak istemese de yakın tarihimize damga vuran ve yaklaşık altmış yılımızı esir almıştı bu kavram. Kurtulduk sanmayalım günümüz ve geleceğimizi şekillendirmeye devam edecek bu kavram zira şu Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi vesayetin padişahı.

24 Haziran seçim sonucuna göre, sistemin parlamentoda şekillenmesi aşamasında başlayıp seçim sürecinde netleşen Cumhur İttifakı sayesinde yasama, yürütmenin vesayeti altında. Cumhur İttifakı'nda olası çatlakların gözlenmesi bu nedenle kaçınılmaz. Son günlerde gerek af teklifi (Çakıcı affı) gerek yerel seçim ittifakı gibi konularla MHP’nin, AKP üzerinde vesayet kurma hamleleri, doğal olarak ülke gündeminin ilk sıralarında yer buluyor. Halk arasında MHP’nin, seçim kazanmadan iktidar olan parti ismiyle anılmasına yol açan kritik çıkışlar, Cumhur İttifakı'nı ne denli etkiler merak konusu. Parlamentonun işlevi ve işleyişi açısından hayli önemli ittifakın, meclis araştırmalarını mümkün kılacak bir gevşekliğe dönüşmesi. Bahçeli, her ne kadar “Cumhur İttifakı sürüyor, yerelde ittifak yok” kısa beyanıyla tartışmalara son vermek istemiş olsa da bugün (Çarşamba) meclis oylaması başka bir şey söylüyor.

EYT kısa adıyla gündem olan önerge, emeklilik yaşını sorun olarak gören partilerin oylarıyla, Erdoğan’ın açık ve net itirazıyla şekillenen, AKP ret oylarına rağmen meclis gündemine girdi. Dört muhalefet partisinin ortak hareket edebildiği durumlarda, hükümete rağmen araştırma komisyonu kurulması yasama erkinin güçlenmesi açısından çok önemli. Komisyon önergesinin içeriğinden ve MHP Grup Başkanvekili Erhan Usta’nın görevden alınmasıyla belirginleşen akıbetinden de önemli, ancak ittifak içi çatışma ve partiler arası rekabete dayalı, muhtemel pazarlıklarla alınan pozisyonların değişebileceği kolaylıkla tahmin edilebilir. Ancak bu oylama milletvekillerinin kendi iradelerini kullanmalarına örneklik de teşkil edebilir. İYİ Parti önergesine MHP, HDP ve CHP vekillerinin oy verebildiğini görmek hoş oldu, sonucu ne olursa olsun. Tekil sorunlarda geçici pozisyon alışlara güvenerek sistem sorunlarını aşamayacağımız açık ama yine de güzel bir tavır alış bu. Sistem sorunlarını, parlamentonun işlevini güçlendirecek kalıcı düzenlemelerde vekiller ortaklaşabildiği takdirde neler yapılabileceğini düşündürüp umut verdi bu oylama.

Boş umut deyip geçmeyelim, önemli. Artık kimse vesayet kelimesini duymak istemese de yakın tarihimize damga vuran ve yaklaşık altmış yılımızı esir almıştı bu kavram. Kurtulduk sanmayalım günümüz ve geleceğimizi şekillendirmeye devam edecek bu kavram zira şu Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi vesayetin padişahı. TBMM, siyaset dışı bürokratik oligarşinin vesayeti altındaydı. Şimdi ise kendi yaptığı anayasa değişikliğiyle yürütmenin vesayeti altına girmiş durumda. Yürütme dediğimde de bakanlar kurulunu anlamak pek yerinde olmaz. Sadece cumhurbaşkanına karşı sorumlu oldukları için tek seçicili ve tek karar vericili yürütmenin asıl şekillendiği yer danışmanlar ordusu ve onların komisyonları. Bürokratların vesayetinden çıkıp danışmanların vesayeti altına girmiş olan meclis, her iki durumda da siyaset dışı aktörlerin baskısı altında ama her seçimde kendisi okkanın altında kalmaya devam edecek. Bu durum seçilmişlerin, halka hesap verecek olanların, parlamentoyu güçlendirecek adımlar atmasını zorunlu kılıyor. İktidar vekillerinin takkeyi önlerine koyup düşünmesi gerek. Ama muhalefet vekillerinin harekete geçip, sistemin kendilerine tanıdığı hareket alanlarını, etkin denetim mekanizmasına dönüştürecek düzenlemelere yöneltmeli.

Parlamento etkinliğinin güçlendirilmesi gereken mekanizmalardan birisi soru önergesi verme hakkı. Bir diğeri meclis araştırma komisyonları kurma yetkisi. Yazılı soru önergelerinin gerçekten etkin bir denetim aracına dönüşerek, demokrasinin güçlenmesine katkı sunması mümkün. Ancak yaptırımı olmayan bir hakkın böylesi dönüştürücü güçte olacağını düşünemeyiz elbette. Yazılı soru önergelerini cevaplandırma süresiyle ilgili yapılan düzenleme yeterli değil. Süresinde ve tam olarak sorulan sorulara yanıt teşkil edecek makul cevapların gelmesini sağlamak gerekiyor. Yürütmenin yazılı soru önergelerine zamanında ve konuyu açıklamak bakımından doyurucu ve gerçek beyanlarla cevap vermesini sağlayacak yaptırım parlamentoda düzenlenmeli.

Milletvekillerinin araştırma önergesi vererek yürütme üzerinde yasamanın denetim imkanlarını kullanması konuşanda meclisin en aktif üyesi HDP. Demokrasinin gereğini yerine getirecek, bakanları cevaplandırmak zorunda bırakarak, hükümeti denetleme imkanlarını hayli etkin kullanıyorlar. Pek çok yazılı soru önergesi var HDP’li vekiller tarafından verilmiş, cevaplarını merakla beklediğim. Ancak cevaplar ya gelmiyor, ya verilen önergenin içerdiği sorulara cevap teşkil etmiyor ya da milli güvenlik ve devlet sırları başta olmak üzere çeşitli gerekçelerle ilgili bakanlık tarafından yanıtlanması reddediliyor. Diğer yandan araştırma önergeleri de toplumsal sorunların boyutunun ve soruna ilişkin idari hataların tespiti ve çözüm önerileri geliştirip, gerekiyorsa yasal düzenleme yapmak açısından parlamentonun yetkisinde. Meclis bu yetkisini etkin kullanmak için araştırma önergelerinin oylama biçiminde bazı değişiklikler yapabilir.

Bugün (24 Ekim Çarşamba) verilen bir önerge mesela şahsen ülkenin en önemli bulduğum iki sorunundan birine ait. Bence ataerki cinayetleri ve iş cinayetleri en önemli iki sorun. Araştırılmalı meclis tarafından. Eminim iktidarı muhalefetiyle pek çok milletvekili de benim kadar merak ediyordur iş cinayetleri sorununu. Ali Kenanoğlu tarafından verilen önerge 3. Havalimanı inşaat şantiyesindeki rögarda bulunan cenazeyle ilgili. Rögarda tesadüfen temizlik esnasında, işçiler tarafından bulunan cansız bedenin kimliğini öğrenmek, ölümüyle ilgili ihmaller silsilesini anlamak, ölüm sebebi ve havalimanı inşaatıyla ilgili iş cinayetlerine yol açan sorunlara çözüm önerileri geliştirmek için meclis araştırma komisyonu kursa, patronlar kan parasıyla iş cinayetlerini gizleme yoluna gidemez hale gelir kuşkusuz.

Meclis İnsan Hakları Komisyonu, iş güvenliği ve işçi sağlığı konusu bir alt komisyonla incelese çok yerinde bir iş yapmış olur. Ancak Ömer Faruk Gergerlioğlu, alt komisyon talebinin başkanın hafifsemesi sonucu AKP oylarıyla reddedilişinden yakınıyor. İş kazalarında Avrupa birincisi olan Türkiye’nin bu kafayla iş cinayetlerini önleyemeyeceği görüşünde onunla ortaklaşacak her partiden pek çok vekil vardır kuşkusuz. Nafaka karşıtlığının gündeme gelişi, 100 günlük eylem planına alınışı ve Adalet Bakanlığı ile Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı tarafından konuya ilişkin düzenleme yapılması gayretleriyle ilişkili soru önergesi verdi Filiz Kerestecioğlu. Konuya ilgili tarafların cevabını merakla beklediği önergelerden birisi bu da. Ancak önerge verme hakkının yaptırım yokluğu nedeniyle sudan bahanelerle geri çevrilmesi gibi önergeyle alakasız cevaplarla geçiştirilmesi de iktidarın taktiklerinden. Emeklilik yaşı konusunda yaşanan muhalefet ortaklaşmasının iş cinayetlerinde, ataerki cinayetlerinde yaşanması pek mümkün görünmüyor. Ataerkinin en önemli kozlarından birine dönüşmüş olan nafaka karşıtlığını önlemek için bir uzlaşı bekleyemeyiz. Ancak parlamento, kendisini yürütmenin vesayetinden kurtarma çabasına düşerse o başka. Güçlü demokrasiler, bu türden parlamento denetimini işlevsiz kılan oylama sorunlarını aşmak için çeşitli yöntemler geliştirilmiş halde. Parlamenter sistemin doğal sonuçlarından birisi bu iktidar vekillerinin çoğunlukta olmasıyla yaşanan oylama sorunları. Demokrasisini güçlendirmek isteyenler parlamentoyu etkinleştirmek amacıyla sorunu aşma yollarını arıyor, buluyor ve uyguluyor. Ne tuhaftır ki biz parlamenter sistemden çıktık ama parlamenter sistemin en önemli handikabından çıkamadık.


Berrin Sönmez Kimdir?

Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi mezunu. Aynı üniversitede araştırma görevlisi olarak akademiye geçti. Osmanlı Devleti’nin 1. Dünya Savaşı’na giriş süreci üzerine yüksek lisans tezi yazdı. Halkevi ve kültürel dönüşüm konulu doktora tezini yarıda bırakarak akademiden ayrılıp öğretmenlik yaptı. Daha sonra tekrar akademiye dönerek okutman ve öğretim görevlisi unvanlarıyla lisans ve ön lisans programlarında inkılap tarihi ve kültür tarihi dersleri verdi. 28 Şubat sürecindeki akademik tasfiye ile üniversiteden uzaklaştırıldı. Dönemin keyfi idaresi ve idareye tam bağımlı yargısı, akademik kadroları “rektörün takdir yetkisine” bırakarak tasfiyeleri gerçekleştirdiği ve hak arama yolları yargı kararıyla tıkandığı için açıktan emekli oldu. Sırasıyla Maliye Bakanlığı, Ankara Üniversitesi, Milli Eğitim Bakanlığı ve Afyon Kocatepe Üniversitesi’nde ortalama dört-beş yıl demir atarak çalışma hayatını tamamladı. Kadın, çocuk, insan hakları, demokrasi ve barış savunucusu, feminist-aktivist Berrin Sönmez’in çeşitli dergilerde makale ve denemeleri yayınlanmıştır.