
İki tabut
Devlet erkânı şehit cenazelerinde boy gösterme yarışına girerse TV haberleri de cenaze törenlerini uzun uzadıya sunar elbet. Gazeteciler de asıl soruların yanına bile yaklaşmadan, ölen evlatlarının acısıyla mecalsiz ailelere “vatan sağ olsun” dedirtme çabasına düşer. Evlatlarını yaşatmayı başaramayan vatanın sağ kalması mümkünmüş gibi. Çatışma kadermiş gibi.
Bu çatışmanın kader değil politik tavır olduğunu bilmeyen yok. Barış umudunun çökertilip, bir türlü dört başı mamur kurulamayan, biraz derme çatma görünse bile bir dönem var olan çözüm masasının devrilmesi de çatışan tarafların bilinçli seçimi. Savaştan, çatışmadan kâr umanların, çözümü sonlandırması nedeniyle sürüyor terör. Kim bunlar? Batman’da bombalı saldırıyla öldürülen sekiz askerin katili/katilleri kim/kimler?
Amedsporlu futbolcular mı, yöneticileri, hocaları mı ki maç başlamadan önce stadyum ekranlarından askeri operasyon görüntüleri verilir?
Şehitlik kavramının yüceltilmesiyle sergilenen “ölü sevici politika” Sakaryaspor kulübünü de esir almış olmalı. Sahadaki 700 güvenlik görevlisinin yedek kulübesine saldırıyı önlemeyişi gibi Futbol Federasyonu da Sakaryaspor Kulübü’nün provokatör ev sahipliğine, sporda centilmenlik dışı uygulamaya karşı yaptırım getirmezse bu ülkede pek kimse şaşırmaz.
Belki de asıl suçlu budur. Şaşırmamak. Tepkisizlik. Kanıksama. Ve giderek normalleştirme. Çatışmanın sürmesinden fayda umanların beslediği toplumsal ruh hali… Çatışmalı sürecin yanı sıra tüm yanlış kararlar, usulsüzlük ve yetki aşımlarını içeren her türlü bürokratik, politik hukuksuzluk karşısında şaşırma yetisini kaybeden toplum hesap soramaz oldu. Muhalif kesimler de olsa iktidar yanlıları da olsa şaşırmaz hale gelenlerin tepkisizliğiyle kolayca kitlesel boyut kazanabiliyor işte çatışmalı süreç. İktidar besliyor bunu, tercih ediyor.
Cumhurbaşkanı muhtarları işaret eder, İçişleri Bakanlığı çalışma başlatır, anında üç muhtar gözaltına alınır. Böylece çatışma da kitleselleştirilir, politik tercihle. Futbol maçında ucuz kahramanlıklar icat eder spor kulüpleri de. İmam cemaat meselesi işler ve taraftar da oyunculara saldırır. Böyle beslenir terör. İktidar eliyle, bile isteye siyasal şiddete itelenir geniş kitleler.
Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da binlerce muhtarı görevden alma ve gözaltı hazırlığında gerekçe KCK ile irtibatlı olmak. Oysa KCK Kürt meselesine demokratik çözüm arama yollarını tıkayan, toplumsal barış hamlesini engellemek isteyenlerin icadıydı. Kürt meselesi hakkında yanlış iliklenen ilk düğmeydi KCK operasyonları. Hatta 15 Temmuz’dan sonra iktidar çevrelerinin diline sakız olmuştu, KCK tutuklamalarının FETÖ operasyonu olduğu kanaati. Ama hâlâ şaşıran yok.
OHAL kalktığı halde 674 Sayılı OHAL Kararnamesi’ne dayanarak Cumhurbaşkanı Erdoğan, yerel seçimleri ve HDP adaylarını işaret ederek “teröre bulaşmış olanlar sandıktan çıkacak olursa kayyım tayinleriyle yolumuza devam ederiz” diyebiliyor. Yine şaşırmıyoruz. Hikmet-i hükümet kabilinden yaklaşılıyor konuya. Teröre bulaşmış olmanın somut ölçütlerini arayan, soran yok. Terör kavramının, terör eylemi suçunun somut ölçütleri de aranmadığı gibi. 102 belediyeden 94’üne kayyım atanırken de yoktu bu somut kriterler. HDP üye, yönetici ve milletvekillerine terör bağlantısı kurularak fezleke düzenlendiği zaman da yoktu. Hatta açılan davalar için hazırlanan iddianamelerde bile yok. İktidara oy verenler için hukuki delil gerekmiyor, hikmet-i hükümet yeterli. Şaşırmadan, elinde bunca belge ve bilgi olan hükümetin vardır bir bildiği anlayışıyla büyüyor, hukuksuzluk. Hukuksuzluk büyüdükçe şaşırma ve sorgulama, barış isteme alanı daralıyor. Legal siyaset yolunu tıkayarak alınacak tek sonuç siyasal şiddetin tırmanması.
Siyasal şiddeti şiddetle bastırabileceğini zanneden yüz yıllık devlet aklı hâlâ iktidarda. Batman’da öldürülen sekiz askerin ve yüz yıldır can veren Türklerin ve Kürtlerin katillerinden biri bu devlet aklı. Sekiz yoksul Türk evladının canına karşı 800 yoksul Kürt evladının canını almaya and içen akıl bu. Varlıklı Türklerle varlıklı Kürtlerin çocukları, yurt içinde veya dışında aynı özel okullarda yan yana sorunsuz eğitim görebilirken yoksul evlatlarımız ancak tabutlarda yan yana… Devlet Türk olan tabuta şehit derken ne kadar haksızsa, PKK Kürt olan tabuta şehit derken o kadar haksız. Gençlerimizin canından, kanından güç devşiren politikalara engel değil ama bu haksızlıkları. İtiraz etmediğimiz sürece.
İtirazın ve sorunun, karşı çıkışın tek adresi devlet değil elbet. PKK ve uyguladığı siyasal şiddete açıkça terör diyebilmek de gerekiyor. Adlı adınca lanetlemek de bu sorgulamanın, itirazın bir parçası olmalı. Siyasal şiddete terör diyemeyenlere de şaşırmak gerekiyor, Kürt siyasetini terör sayan devlete şaşırmak gerektiği gibi. Şiddeti siyasal amaçlar taşıdığında masummuş gibi görüp en azından sessiz kalanlara da. Barışı konuşabilmek, çatışmanın kitleselleşmesini önleyebilmek için madalyonun bu yüzünü de konuşmak gerek.
1960 Ankara doğumlu. Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Tarih bölümünde okudu. Öğrencilik yıllarında Maliye Bakanlığı'nda çalışıp mezuniyet sonrası Ankara Üniversitesi Türk İnkılap Tarihi Enstitüsü'nde araştırma görevlisi olarak akademiye geçiş yaptı. Halkevi üzerine yaptığı doktora tezini sağlık nedeniyle yarım bırakarak üniversiteden ayrılıp çeşitli orta okul ve liselerde tarih öğretmenliği yaptı. Yaklaşık beş yıl sonra önce okutman sonra öğretim görevlisi olarak tekrar akademiye döndü. Afyon Kocatepe Üniversitesi'nde öğretim görevlisiyken yakalandığı 28 Şubat sürecinde ve bu defa isteği dışında üniversiteden bir kere daha ayrıldı. Sözleşmesinin haksız olarak yenilenmeyişine itiraz ederek açtığı idari dava, dönemin keyfi idaresi ve idareye tam bağlı yargısının pervasızca verdiği “rektörün takdir yetkisi” gerekçesiyle reddedildiği için emekli oldu. Dört-beş yıl çeşitli kurum ve konumlara demir atarak geçirdiği çalışma hayatı sonrası kendisini ilk defa gerçekten ait hissettiği tek yer olan Başkent Kadın Platformu Derneği üyesidir. Sivil toplum alanında kadın, çocuk, insan hakları, demokrasi ve barış savunusuyla gönüllü çalışmayı sürdüren feminist-aktivist Berrin Sönmez’in çeşitli dergilerde makale ve denemeleri yayınlanmıştır.
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Erken evlilik lobisine dinden bakış
Erken evlilik suçundan hüküm giyenlere af getirme teşebbüsü, dini söylemle kurgulanırken, sessiz kalan dindar aydın eliyle perçinleniyor. Sorun, hem hukuka hem kadın haklarına indirilecek darbe niteliği taşıdığı gibi günümüz İslamî aydınlarının sessiz onayıyla dinden uzaklaşmayı sürdürecek nitelikte.
Medya hukuk siyaset kıskacında kız çocuğu
Erken evlilikleri dinin gereği gibi görenlerin medya desteğiyle siyaset ve bürokrasi üzerinde kurduğu baskı gücüyle konu yine politikanın gündeminde. Erken evlilik suçu nedeniyle hüküm giymiş olanlara af getirecek bir düzenlemeyi yasamanın gündemine alacak çalışmalar yapıldığına haberler yayınlanmıştı. Yerel seçim nedeniyle meclisin tatile girmesine kısa bir süre kalmışken “tecavüzcü affı” içerecek bir düzenlemenin yasalaşması zor belki. Ancak asıl sorun, parlamento kulislerinde konunun gündemde tutulması.
Oy pusulası oldu endüljans
İnançların sistematize edilişiyle birlikte o inancı yaşayan toplumun kimliğini oluşturan temel unsurlardan birisine dönüşmesiyle değişir çok şey. Tanrı buyruğu “bütün insanlar kardeştir” derken dini anlatanların söylemi “aynı dine inananlar birbirlerinin kardeşidir” şekline dönüşür. Salt inançla da sınırlı değil insanın, kendi düşünüş biçiminden kendi iktidarına güç devşirme arzusu.
Kadınsız yerellerde bağımsız kadın meclisleri
Siyasetin görmediği, karar vericilerin yok saydığı hatta engellediği kadınlar şimdi mahallelerde, semtlerde bağımsız kadın meclisleri oluşturarak bu engeli kıracak yöntemler arayışında. Feminizmin ve kadın hakları savunusunun büyük şehirlerdeki “tuzu kuru elitist kadınlara mahsus meşgale” olduğu yönündeki yaygın söylem çöpe atılıyor.
Siyasetin ötekisi kadınların bağımsızlık yönelimi
Direniş ve dayanışma, örgütlü kadın mücadelesinin ilkesi olmakla beraber uzun zamandır bireysel kadın davranışlarını da şekillendirme gücüne sahip olacak denli yaygınlaşmış halde. Her evde, örgütlü mücadeleden uzak olmasına rağmen kadınların kendi hayatlarına dair karar alma hakkını canları pahasına kullandığını biliyoruz. Direniş azmiyle siyasi partilerin kadın adayları görmezden gelişine karşı verilecek bağımsız adaylık başvuruları dayanışma kültürüyle desteklenebilir.
Sivil toplum, demokratik yönetişim, Turan Hançerli
CHP Avcılar Belediye Başkan adaylığı kesinleşen Turan Hançerli, Türkiye Sakatlar Konfederasyonu Başkan Yardımcılığı da yapmış olup, güçlü sivil toplum deneyimine sahip kişilerden. Demokratik yönetişim biçimlerinin uygulanmasından sivil toplum deneyiminin etkin rol oynayacağına inanıyorum. Yerel yönetimler de bu alanda dönüşümü sağlama potansiyeli en yüksek mekanizmalardan birisi.
Kadınlar belediye başkanı olmalı! Çünkü…
Feminist söylemde kent yaşamı ve kadın dendiği zaman “şehirlerin, kadınların ihtiyaçları, talepleri, beklentileri gözetilerek yönetilmesi” minvalindeki ifadeler, sorun sayılmaz genellikle. Ancak “kadınlar, talep eden değil icra eden olmalı zira zaten yaptıkları, bildikleri işlerden farklı değil kent yönetimi” sözü, toplumsal cinsiyet rollerinin onaylanması gibi algılanabiliyor.
İktidarların beden politikası ve başörtülü kadın
Başörtülü toplumsal yaşam hakkına sahip olabilmek için ömrünü harcamış kadınlardan birisiyim. Dolayısıyla başörtülerini çıkarıp toplumsal görünürlüklerini değiştiren kadınlar hakkında ne düşündüğüm yolunda çokça soruyla muhatap olmanın getirdiği bir zorunlu yazı bu.
Erken evlilik değil o çocuk istismarı!
Bir ülke düşünün ki, parlamentosundaki partiler erken evlilik adı altında çocuk istismarcılarının affından doğacak oy hesabına bel bağlamış olsun. ‘Ört ki ölem, bu ülkeden bi cacık olmaz’ der çoğunluk. Öyle ya, ülkede onca ayrımcılığı, hak ihlalini inkar ederken insani değerlere sıra geldiğinde “yazık, evlendikleri için hapisteler” hafifsemesiyle sadece tecavüzcülerle empati kurma becerisine sahip siyaset.
'Belediyeleri Kadınlarla Sınamak'
"Cumhuriyet tarihi boyunca seçilmiş 50.292 muhtar içinde kadın sayısı sadece 674. Eşitsizlik uçurumunu belgeleyen bir başka rakam da yine tarih boyu seçilmiş 31 bin erkek belediye başkanına karşılık sadece 119 kadın belediye başkanımız olması.” Bu rakamların tesadüf olmadığı ve kadın politikacı, yerel yönetici eksikliği altında yatan nedenler üzerinde duruldu, 11-12 Ocak günleri gerçekleşen son Kadın Koalisyonu toplantısında.
Birine mansıp birine cezaevi
“Bu kadına haddini bildirin” fermanıyla TBMM Genel Kurulu bir anda cehenneme dönüştüğü zaman Merve Kavakçı’nın yanındaydı, Nazlı Ilıcak. Aklımızda kalan fotoğraf karelerindeki iki kadından birisi darbe mağduru olarak ödüllendirilip şimdi büyükelçi oldu, devleti temsil ediyor. Diğeri aynı darbenin mağduru ama bir başka darbenin destekçisi sayılıp cezalandırılıyor.
'Homo Deus' ve toplumsal cinsiyet
Altmış, yetmiş yıllık geçmişi olan toplumsal cinsiyet kuramını, binlerce yıllık eşcinsellik gerçeğinin kurucusu sayan zihniyet çarpıklığını perdelemek için de korku atmosferi yaratmayı ihmal etmiyorlar. Ülkenin her yanında yapılan sunumun bir parçası olarak zihinlere bilinen çağrışımları yükleyecek Davos giriyor devreye. Yuval Noah Harari’nin varsayımlarını içeren konferansını Davos’ta gerçekleştirmesi, İsrailli oluşu, komplo algısını tetiklemek için elverişli bir araç olmalı.
Eşcinsellere şiddeti reva gören dindarlık
Kendilerine dindar diyen insanlar, şiddetle mücadeleye karşı çıktıkları an “eşcinseller öldürülsün” demekte olduklarını ya fark etmiyor ya da insanların hayat hakkının kendi tekellerinde olduğunu düşünüyorlar.
Umudu çoğaltma yollarından biri
Kara koyunla ak koyunun ayrışmasından ibaret hayatlarımız. Bireyin özgür iradesini önemseyerek yücelttiği zehabına kapılmamızı sağlayacak denli ustaca makyajla “biz” algısını bireyin içine işleyen Batı da öyle. Gizlemeye bile ihtiyaç duymadan en kaba yöntemlerle “ben”i “biz”in içinde eritmeyi dayatan Doğu da…
Boşanma, nafaka, erken evlilik aynı tezgahın ürünü
Eril şiddetin duygusal biçimi kadını, suçlu, kusurlu hissettirmek şeklinde tezahür ediyor. Erkek, kendisi reşit olduğu halde küçük yaşta kız çocuğuyla evlendiği için hapiste. Fakat o küçük yaştaki kız çocuğu artık karısı olduğundan hapse girmesinin sorumlusuymuş gibi üzerinde baskı kurmuş. Dört dörtlük duygusal şiddet örneği…
Çocuk koruma yerine şiddet savunuculuğu
Hamile çocuklar hastaneler tarafından yasal zorunluluğa rağmen bildirilmiyor yetkili kurumlara. Çünkü son yıllarda artan saldırılar yüzünden siyasi irade ve kamu idaresi yasayı yürütme yetkilerini yerine getirmez oldular. Anne bebek ölüm oranlarının artmasına da yol açan erken evlilik sorunu çığ gibi büyürken çocuk koruma sistemi konulu toplantıya katılan kurum yetkilileri, kız çocuklarını korumanın da gereği olan şiddetle mücadele mekanizmalarını topa tutuyor.
Psikolojik şiddet politikasıyla seçime doğru
Kimi makamını, konumunu kadın karşıtlarının emrine verip yetkisini aşan söylemle çıkıyor toplum karşısına. Kimi bir hukuk devletinde açıkça suç sayılacak ayrımcı, eşitlik karşıtı beyanatı, yasal görevini çiğneyerek, vermekten çekinmiyor. Kimi kalemini, köşesini hizmete koşuyor.
Kadın beyanı karşıtlığında Dilipak aşaması
Kadın beyanının esas olması tıpkı masumiyet karinesi gibi tartışılmaz bir hukuk ilkesine dönüşmeli. Hangi hukuk ilkesi, hangi hukuk gibi güncel sorunlar bir yana eril şiddetle ve eril tahakkümle mücadele için kalıcı, etkin çözümlerden birisi kadın beyanını esas kabul eden hükümlerin tavizsiz uygulanması olacaktır.
Kent yaşamı için kadınlar ve hak savunucuları
Sivil toplumun içine çekildiği açmaza rağmen bir nebze de olsa partiler ötesi sivil siyasetin, ortaklaşma deneyimi yerel seçim gündeminde kendisine yer bulamıyor.
Fişlemenin resmileştiği ülkenin değerler eğitimi
Akademinin olmadığı yerde iktidar birtakım meczup dinbazın hezeyanlarını değerler eğitimi adıyla topluma yutturma becerisine, ince işçilik adını takıyor olmalı. İnsan, kadın, çocuk, hayvan, çevre, barış, demokrasi vb. her alandaki hak savunuculuğu erdem olduğu halde suç sayılan güzel ülkemizde, kafalara mıh gibi çakma yöntemiyle nakilden ibaret değerler eğitimi şaşırtmıyor maalesef.
Hak verilmez teslim edilir
İkinci meclisin iktidar grubunda yer aldığı halde komisyonda ve genel kurulda maddelerin kadınları da içerecek şekilde yazılmasını kabul eden Recep (Peker) Bey'in hakkaniyetli açıklaması, bugün bile hâlâ idrak edilmiş görünmüyor: "Binaenaleyh meselede hak vermek hukuk-u siyasiye vermek nokta-i nazarından değil alehtılak dünyada mevcut hukukun en basiti ve en birincisi olan intihap etmek ve edilmek şıklarından Türk kadınının da hakkı olduğunu ve bu hakkın Heyeti Celilenizce teslim buyurulmak lazım geldiği kanaatindeyim."
Engel biziz
Kaçımız işaret diliyle iletişimi bırakalım, selamlaşmayı biliyoruz ki? Kim inanır bu alanda daha 16’ncı yüzyılda Kastamonu’daki bir konakta sağırlara, el kol işaretleriyle konuşma öğretildiğine?
‘Şehrin anası, analar’ devrini açma zamanı
Ev gibi şehri de yaşanabilir kılmak için gerekli donanım, kadınlarda mevcut. Ne yazık ki yerel siyasette hâlâ ‘kadının adı yok’ tabiri geçerliliğini, pek az istisnayla koruyor. Kadınlar aday olmadığı için değil yerel siyaset de Erk-ek olduğu için aday adayı kadınların ismi gündemde ve kesinleşen listelerde yer tutmuyor.
Sosyo-klinik arıza olarak eşitlik ve adalet karşıtlığı
"Bizim köklerimizde cinsiyet ayrımcılığı yoktur" sözlerini hayranlıkla alkışlayanların bin şu kadar yıl camiye giremeyen kadınları yok sayışı, ayrımcılığı yok etmiyor ama olsun, retorik etkili. Cami deyip geçmeyelim bu arada. Bugün kamusal alan dediğimiz bütün bir toplumsal hayatın işleyişini şekillendiren mekan geçmişin camisi.
Kendimizi emanet edemediğimiz hukuk
Yabancı devlet vatandaşı olanlar dışında kimsenin kolay kolay kurtulamadığı gizli tanık ifadeleriyle işleyen yargı, hukuk sayılır oldu. İnsanların kendisini emanet etmeye cesareti kalmayan bir hukuk düzeninde yaşarken Sayın Cumhurbaşkanımızın pardon Başkanımızın, muhtarları demokratik hukuk devleti olduğumuza ikna çabasıyla birlikte Osman Kavala hakkındaki hükmünü ilan edişi de tevafuk.
Basit bir ziyaret mi misyon-vizyon sorunu mu?
Kadir Mısıroğlu gibi siyasi bir kişiliğe resmi nitelikli ziyaret hakkında görüşlerini de bildirdiği bu konuşmada Cumhurbaşkanı'nca “gençlik üzerinde yapacağımız çalışmalar bizi geleceğe taşıyacaktır” ifadesiyle birlikte gençlere dönük mesajlar vermesi de ayrıca tevafuk olmuş.
Yeni mücadele alanı uzlaştırmaya direnmek
Ahmet Kural’ın uyguladığı şiddeti yargıya taşıyan Sıla Gençoğlu’nun şikayet dosyasının uzlaştırma bürosuna gönderilmesi, eril şiddet suçunun uzlaştırma kapsamına alındığını gösteriyor. Adalet Bakanlığı listesinde yer almadığı halde üstelik.
İktidarın kadınlara uyguladığı psikolojik şiddet
Bağırma, aşağılama, hakaret, paranı keserim tehdidi ve paranın kesilmesi ev içi şiddette eril zihniyetin sistematik şiddet yönteminin adımları. Ve sistematik şiddetin bu yöntemi bugün iktidar tarafından ülkenin bütün kadınları üzerinde uygulanıyor.
Ya saymayı bilmiyorsunuz…
Türkiye'de veri tabanı oluşturma zafiyeti her alanda olduğu gibi ayrımcılıkla ve şiddetle mücadele konularında da yasal ve idari düzenlemelere rağmen olumlu adımlar atılmasına engel. Bu nedenle yıllarca mücadele edilmesine rağmen sorunlar çözülmüyor tersine yıldan yıla artış gösteriyor.
Hanife’nin katilleri saymakla bitmez!
Siyasi irade, bakanlık görevlileri, kolluk kuvvetleri ve yargı 6284’e muhalif tutumla yasayı uygulamadıkları için öldürülen 24 yaşındaki Hanife Babayiğit’in tek katili, kocası Mesut Babayiğit değil. Konsomatris olduğunu bilerek evlendiği kadına şiddet uyguladığı için hakkında uzaklaştırma kararı çıkarılan Mesut Babayiğit bu karara uymama cüretini, şüphesiz ki karakolda barıştıran kamu görevlilerinden aldı.
İstihdam, ekonomik eşitlik, nafaka
İşgücü piyasasından ayrılma nedenleri bilindik toplumsal cinsiyet rolleriyle ve ülkemizin iş yaşamındaki insanlık dışı koşullarla ilişkili. Kadınları çalışmaktan vazgeçiren nedenler arasında geçici işlerden sonra en yüksek oranla “koca baskısı” geliyor. Evdeki bakım yükümlülüğü ve işinden memnun olmama da yakın oranlarda takip eden nedenlerden.
Yasama maratonu ve nafaka karşıtlarının ikna turları
Ömür boyu nafaka zulmünden söz edenler için yargı yolu açık olduğundan yoksulluk nafakasıyla ilgili bahanelerle Medeni Kanun'da değişiklik teklifi, hiç masum görünmüyor. Zor geçecek bu kasım ayı.
Reddedilen EYT önergesinin düşündürdükleri
Boş umut deyip geçmeyelim, önemli. Artık kimse vesayet kelimesini duymak istemese de yakın tarihimize damga vuran ve yaklaşık altmış yılımızı esir almıştı bu kavram. Kurtulduk sanmayalım günümüz ve geleceğimizi şekillendirmeye devam edecek bu kavram zira şu Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi vesayetin padişahı.
Hanımlar beyleri ikna edecek, marş marş!
Şimdi ev içi emeğin tüm yükü yanı sıra seçim emeğinin tüm yükü de partili partisiz her kadının sırtına vs. gibi kafa karışıklığına lüzum yok. Başkan bizi hesaba kattı, var mı ötesi? Artık andımız belli. Her sabah gözümüzü açar açmaz ağzımızdan çıkacak ilk söz belli. Ne mutlu başkanla muhatap olan kadına!
Kürtler muhtar bile mi olamayacak?
Kendisi için “muhtar bile olamaz” manşetleri atılan Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığında, şimdi Kürtler muhtar bile mi olamayacak? Bu türden dayatma politikalarının halkı susturamadığının, bastıramadığının canlı tanıkları iktidardayken hâlâ mı bu şiddet politikası sürecek? Ezberledik verilecek cevapları, biliyoruz. Kimsenin Kürtlerle sorunu yok. Herkes kardeş.
Nafakada yeni politika: Boşanmayın barışın!
Adalet Bakanlığı adına yapılan değerlendirme konuşması, gün boyu çalıştayda hiç dile getirilmeyen konuların da çalıştayın sonuç metnine yerleştirileceğini gösterdi. Yoksulluk nafakası çerçevesinde gerçekleştirilen çalıştay, kapanış aşamasında boşanma davalarında arabuluculuk kavramına taşınıverdi. Ve tabii İstanbul Sözleşmesi'ne uzandı. İstanbul Sözleşmesi gereği şiddetle ilişkili durumlarda yargı kararı olmaksızın arabuluculuk sistemi uygulanamadığından yakınıldı.
Nafaka çalıştayı, sistem, demokrasi
Bu ülkenin temel yapı taşlarından olan Medeni Kanun'un yoksulluk nafakasını düzenleyen ilgili maddelerini değiştirmek için yasa yapılması zorunlu mudur? Bildiğim kadarıyla bu soruların cevabı “evet, yasal düzenleme gerekir" şeklinde olmalı. Kanun maddelerinin değişikliği ancak yasal düzenlemeyle yapılır.
Nafakayı 217 yıl sonra konuşalım!
Ekonomik alanda cinsiyet eşitliğinin sağlanması için sadece ücret eşitliği yeterli olmasa bile yine de nafaka konusunda Dünya Ekonomik Forumu'nun raporundaki öngörüleri önemli bir veri kabul edebiliriz. Buna göre ekonomik alanda cinsiyet eşitliğinin sağlanmasına hizmet edecek olan eşit ücrete ulaşılması için öngörülen 217 yıl sonra konuşalım nafaka meselesini.
McKinsey danışmanlığı ve eril şiddet aynı aklın ürünü
Psikolojik şiddetten, ekonomik şiddetten ayrı bir şey değil fiziksel şiddet. Şiddetin cinayet boyutu da öyle bir anlık gaflet falan değil. Kendisinde kadına “ayar çekme” hakkı gören, her sınıf ve her meşrepten kifayetsiz muhterisin uyguladığı sistematik şiddetin ulaştığı son evre. Her şiddet cinayet boyutuna varmasa da her cinayet, psikolojik, ekonomik ve fiziksel şiddetin ardından gelir.
Çakıcı affı: Suçu, eril şiddeti ve trafik terörünü teşvik
Bahçeli, “vatan sevdalısı” olarak tanımladığı Çakıcı gibi birkaç organize suç örgütü yöneticisi serbest kalsın diye ülkeyi suç cennetine çevirecek bu tasarıyı halkın karşısına geçip kendisi savunsun. Tabii halka karşı işlenen suçları affederek sadece birkaç kişi için 162 bin kişiyi salıvermenin, partisinin artık sadece adında kalmış olan milliyetçilik kavramıyla nasıl örtüştürüldüğünü de izah ediversin bir zahmet.
Çakıcı affı ya da siyasetin açmazı
Erdoğan, Bahçeli’nin yerel seçim ittifakı çıkışıyla, bazı illerde AKP’nin aday göstermeyerek MHP’ye birkaç belediye başkanlığı ikram etmesini kabul ederek af tasarısını geri çektirebilir. Belki de ittifakı farklı bir şekle sokarak af tasarısının da biraz üzerinde çalışılıp değiştirilmesine rıza gösterir.
Aşure mesajı ne yana Alevi açılımı ne yana düşer?
Muharrem orucunun matem orucunun ibadetlerinden biri oluşu, toplum tarafından fazla bilinmiyor maalesef. Ramazan orucuna saygı bekleyenler, matem orucuna saygıyı bırakalım bir kenara ne olduğunu dahi bilmiyor.
Siyasetin sağı solu
Bizde sol, 'aman bölünmeyelim, birlik olalım, tek parti çatısı altında toplanalım' refleksiyle küçülürken, sağ bölünerek çoğalıyor. Ama ne gam sol aydının en önemli derdi kültürel hegemonya zaten. Sol ama özellikle sosyal demokrasi, ekonomik ve insani krizler karşısında getirdiği alternatiflerle güçlenir teorik olarak. Pratik bambaşka.
Karma eğitim, cinsiyetçilik ve sosyo-biyoloji
Muhafazakâr aydınların gösterdiği hedefler doğrultusunda açıkça değil ama sinsice, yavaş yavaş, alt yapısını kurarak, ileride eve yollamaya niyetlendikleri kız çocuklarını ve genç kadınları, erkeklerle eşit olmadıklarını gözlerine sokmak için ayrı dersliklere, ayrı binalara, ayrı zaman dilimine gönderiyorlar. Cinsiyet ayrımcılığını, kendi din algılarının bir parçası yapmış halde topluma dayatan iktidar çevrelerinin tek hedefi cinsiyet eşitliğinin savunulmasını önlemek.
Kadının tarihine açılan pencere: Erkek Kızlar
Tarihi kaynakların, erkekler tarafından tutulmuş kayıtların içinde samanlıkta iğne ararcasına didinmeyi gerektirecek denli az, kadına, kadınlığa dair bilgi. Osmanlı tarihi özelinde düşünürsek neredeyse sadece saray ve konak kadınlarına dair, tüm bildiklerimiz. Ve bir aykırı tarihçi bulup çıkarmış onları: Reşad Ekrem Koçu!
İnsanın primat yanı
Çözüm süreci bana göre ülkemizde primat özellikleri baskın insanlar olmaktan çıkışın yoluydu. İnsaniyet bilincine doğru atılan bir adımdı. Çünkü alan belirlemekten tutun sürü liderliğine, yiyecek ve su ihtiyacını karşılamaya, neslin devamı için bile çatışmaya canlı türlerinin her birinin yaşamsal davranışları olarak bakabiliriz. İnsan hariç...
Dünya malı erkeğe ahlak kadına mülk!
Nafaka karşıtlarının kadına yönelik şiddetle mücadele edilmesine de karşı olduklarını yazdığım yazıya gelen bu yorum, yoruma ihtiyaç bırakmadan haklılığımı ispat ediyor. Ancak bir hukukçunun toplumsal ihtiyaç olmadan kanun yapılmayacağı gerçeğini göz ardı edebilmesi ibretlik.
Devleti, otoriteyi put edinen dindarlık
Sırf artık kendileri devlet olduğu için devlet suçlarını araştırmak, suçluları yargılamak yerine Cumartesi Anneleri'ni suçlu ilan edip oturma eylemini yasaklamak yoluna gittiler. Parti ve yöneticiler böyle de ya birey olarak dindarların durumu ne? Biliyorum birey olan dindar mı var, diyeceksiniz ve haklısınız. Sorun tam olarak bu.
Çocuk feryadıyla yürütülen kampanya
İcralık çocuklar kavramsallaştırmasıyla gündeme taşınan çocukların üstün yararını gözeten yok. Anne baba da olsa, sivil toplum faaliyeti de olsa, gazetecilik örneği de olsa, yetişkinler kendi çıkarlarının peşinde.
Nafaka 'sorun' değil, sorumluluk mecburiyeti
Nafaka karşıtları işlerine geldiği zaman Avrupa uygulamalarına sığındıkları gibi dine de sığınabiliyorlar. İslam’daki mihr uygulamasının yeterli olacağı iddiasıyla iktidarı, pek çok bakanı ikna etmişlerdi. Oysa günümüzde dindarlığıyla ve zenginliğiyle ünlü ailelerin, nikah akdi sırasında taahhüt ettikleri mihr-i müecceli ödemediği öyle çok olay biliriz ki. Hiçbir insan, diğerinin vicdanına emanet edilemez.
Sektörde ve dizide taciz
Her tacizde erkeği masum, kadını suçlu sayarak dizi sektöründe kendilerine yer edinme uğraşı içindeki kadınların en az taciz kadar sorunlu annelik kutsaması içeren dizi çekmesi… Doktor olduğu için anneliğinin sorgulandığı bir kadın karakter yazması iyi bir kadın senaristin… Sorun sektörde var olmak için, tacizden korunmak için kapalı ya da erkeksi giyinmekle bitmiyor.
Gözü yaşlı bayram
Biz insanları kurtarmaya, insanın yaşam hakkını savunmaya bakalım. Her türlü çatışmada, bugünün savaş tanrısı sayılan silah endüstrisine insan kurban edilmesini önlemeye çalışalım. Teröre, savaşa, çatışmaya ve cinayetlere karşı çıkmakta ortaklaşalım. Dostluk ve barışla mutlu bayramlarımız olsun İnşallah.
Keşke yürüselerdi, keşke herkes yürüse
Engellenmeleri yanlış. Aileyi Koruma ve Kadına Karşı şiddetle Mücadele Kanunu'na, yuva yıkan kanun adını takmakla, şiddetsiz aileyi yıkılmış yuva olarak tanımladıklarını ilan etselerdi keşke halka. Bu zihniyetin, “içinde şiddet olmayan aileye ben aile demem” mealindeki yaklaşımıyla demokratik ortamda rahatlıkla mücadele ederiz ama ifade özgürlükleri engellenirse sorun çatallaşır.
İktidarın kadın haklarıyla imtihanı
6284 kalksın yürüyüşü ve basın açıklaması yapılacağı duyuruluyor sosyal medya hesaplarında. “Önce aileyi yıkan kanunlar kalksın” sloganıyla duyuruluyor, günlerdir. Taksim Tünel’de pek çok yürüyüşe izin verilmemişken şimdi ataerkinin iktidara dayatılması anlamına gelen bu yürüyüşe izin verilip verilmeyeceği de ayrıca merak konusu.
Din-Devlet çatışmasında turnusol: Kadın Hakları
İktidar, gerçekten laik hukuk düzenini uygulamaya niyetli mi yoksa ulusalcı İslam’ı her an çıkarılabilir yeni bir gömlek olarak mı giyiyor, sorusunun cevabını bugünden kestirmek çok zor. Yerli ve milli furyasında dini de “dış güçlerin” etki alanından kurtarıp, tıpkı Diyanet gibi doğrudan Cumhurbaşkanına bağlı inanç sistemine dönüştürme arzusu da olabilir.
Devşirilen Din: Milli Görüşten Ulusalcı İslama Evriliş
Eski tarikat ve cemaatler Kur’an’a ve sünnete yaslanarak İslam ahlakını “hal ilmiyle” yaşayıp yaşatmanın derdindeki tarihi tasavvuf ehli bile pek azı müstesna, kendi döneminin siyasi çalkantılarından uzak kalamamıştı. Günümüz tarikat ve cemaatleri ise uzunca zamandır ülkemizde İslam’ın kapitalistleşmesine hizmet ediyor.
İdeoloji ve akçeli işler
Kadın onurunu çiğneyerek erkek çıkarını sağlama alışkanlığını Ceceli de sergiledi. “Yeşil pop” iddiasıyla “camianın” starına dönüşen Mustafa Ceceli, kaset skandalıyla gündemde. Fethullahçı çete gibi, Adnan Oktar çetesi gibi mahremi ifşa yoluyla güçlenenlere benzer eylemle eski eşinin özel yaşamını ifşaya kalkıştı.
Soykırımın ayak sesi: Assam yeni Arakan mı?
Bangladeş, “daha da yoksullaşırız” gerekçesiyle bağımsızlık karşıtı tavır alan Cemaati İslami liderlerini idam ettiği bu günlerde dünyanın en yoksul ülkelerinden biri. Bangladeş-Pakistan iç savaşına müdahale edip, Pakistan ordusunu yenerek Bangladeş’e bağımsızlığını hediye eden Hindistan ise bu kez ırkçı politikayla Bangladeş’in karşısında.
Patronları ve eril zihniyeti koruma bakanlığı
Günlük dile yansımış haliyle iş cinayetleri de, kadın cinayetleri de, çocuk istismarı da artık aynı koltukta taşınacak. Aslında taşınamayacak. tek koltukta iki karpuz. Patronun, eril zihniyetin, sosyal adaletsizliğin tek elden beslenip, suçlarının tek merkezden perdelenmesi, kolaylık sağlayacak herhalde kamu yönetimine.
Bindiğimiz alamet gittiğimiz…
Yıllardır uygulanan, yazılı olmayan sistem buydu. Şimdi yazıya geçirildi. Hayal edilen şey, yaşanmakta olanın yasallaştırılmasıydı, oldu. Kısacası gittiğimiz bir yer yok, bulunduğumuz yerdeyiz hâlâ. Her ne yapıyorsak aynını yapmaya devam… Yeni sistemin getirdiği en önemli yenilik cumhurbaşkanıyla ilgili… Uluslararası zirvelerde ülkeyi temsil edecek bir başka “rakip konum” kalmayışı tek yenilik.
İdam, hadım, kayıplar ve deli sorular
Çocuk istismarı suçuyla mücadele için zihniyet dönüşümü gerekiyor. Aynı zamanda bu suçun diğer suç türlerinden hangisiyle iç içe denebilecek kadar ilişkili olduğunu da göz önüne almak şart. Çocuğun cinsel istismarı eril şiddet biçimlerinden biri olduğu kadar, çocuk kaçırma suçuyla da ilişkili. Kayıp çocuklar gerçeği ve çocuk kaçırma suçlarıyla mücadele dinamikleri de bu bakımdan gözden geçirilmeli.
Rant ekonomisinin düsturu: Çıkınca merdiveni çek!
Bütün adaletsizlikleri hazırlayan bölüşüm adaletsizliği. Türkiye ise bölüşüm adaletsizliğini devlet felsefesi kılmış bir ülke. Devlet eliyle burjuva (sermayedar) yaratma politikasıyla kalkınma modelini sürdürdüğü için. İktidara gelen parti ve uygulanan hükümet sisteminin değiştirmediği yönetim anlayışı bu. Kimler, kimlerin zenginleşmesine karar verecek? Devlet, kime yürü ya kulum diyecek? Devlet kimin cebinden alıp, kimin cebine koyacak?
Galip sayılır bu yolda mağlup
Hatıralarımızda önemli yer tutacak bu iki aylık kampanya süreci. Biz eskilere de elbette ama genç seçmene, 2010’lar kuşağına bir başka sahici hikaye verdi. Bir hikayesi olan kuşakların kaybetmesi düşünülemez. En çok bu nedenle galip sayılır bu yolda mağlup dedirten İnce, Akşener ve Karamollaoğlu'na iyi ki aday oldunuz, diyorum. Ama zannımca geleceğin tarihçilerini hayli meşgul edecek, sonraki kuşaklara parmak ısırttıracak olan Selahattin Demirtaş’ın cezaevi performansıydı.
Kadınların sandık motivasyonu
Seçim sonuçlarının değiştirmeyeceği temel gerçeklerden biri şu: Kadın aklının eşit oranda dahil olmadığı politik akıl zayıf, güçsüz ve yarım kalmaya mahkum. Bin yıllık tarihi şahsiyetlere öykünmekle kadının eşitlik mücadelesini kavramak mümkün değil; toplumun bütününe ait kıymetleri değerlendirecek kuşatıcılığa ulaşmakla yarına yön verilebilir.
Seçimden önce yardımcısını, ekibini tanıtan kazansın
Millet İttifakı'nı oluşturan partilerin adayları, çekirdek ekiplerine ittifakı oluşturan partilere mensup isimleri dahil ederek kamuoyuna açıklamalı. Ki lider sultasından bıkmış, tek adam iktidarının getirdiği otoriterliğe alternatif arayan seçmen, cumhurbaşkanı adaylarının ekibinde, alanında uzman ve farklı kesimlerden isimlerin yer almasıyla, kamplaşma siyasetinin dışına çıkılacağına güvenebilsin.
Nefisle imtihan sonrası şükür bayramı
"Ramazan ve oruç bitti, oh!" demenin bayramını yapmıyoruz. Beni baskılayarak diğerini görebilmenin şükrüyle bayram ediyoruz. Nefsimizi dizginleyerek görebildiğimiz ötekiyle aynılaşmaya dair çabanın şükrü bayram.
Vesayetin İnce ayarı
Aysel Demirel’in İnce ayarını hatırlatayım. Hem kendimize hem demokrasiye inanarak Aysel Demirel'in tweet'ini, başörtüsüne takılmadan gerçek bağlamında okumak mümkün ve gerekli. Gerçek bağlamı, yargı erkinin siyasete, muhalefete müdahalesi.
Erdoğan Demirtaş'ı neden desteklemeliydi?
Hak ihlallerine zemin hazırlayan dayanaksız ithamlarla siyaseten linç etmek yerine Sayın Erdoğan’a, yirmi yıl önce kendisine sunulan desteğin benzerini Sayın Selahattin Demirtaş’a sunmak yakışırdı. Yine yirmi yıl önceki Erdoğan’a aynı zamanda bugün Sayın Akşener ve Sayın Karamollaoğlu’na karşı medya, belediyeler ve fanatik partizanlarca yöneltilen çeşitli engelleri yok etmek de yakışırdı bu adayları yok saymak yerine.
İYİ Parti ve 2K sorunu
İYİ Parti özellikle iki “K” üzerinden çokça eleştirilmeyi hak ediyor. İlki Kürtler ve Kürt meselesinin çözümüne bakışı yetersiz kalmış. Eşitlik kavramını defalarca tekrar etmek, o eşitliğin nasıl kurgulandığını anlatmaya yetmiyor. İkincisi kadın hakları ve eşitlik mücadelesi alanında çok sorun var. Eşitlik mücadelesini görmezden gelir gibi kadın istihdamını iyileştirmek adına esnek çalışma modellerine, evde çalışma yöntemlerine beyannamede yer verilmesi, kadınlara hakaret gibi.
HDP'de organizasyon değil ama moral, motivasyon yerinde
Alanda coşkuyu yükselten en önemli aktör Selo Başkan. Selamına, sözlerine yapılan atıflarla dalgalanıyor hemen kitle. Gel gör ki seçim bürosuna, açılış töreninde bile Selahattin Demirtaş’ın büyük boy afişleri asılmamıştı. Sorunca henüz merkezden gönderilmediğini öğrendim. Bir dağınıklık var gerçekten. İktidarın, emniyetin baskıları, pek çok yöneticisinin tutuklu veya siyasetten yasaklı oluşu profesyonel miting görüntüsünü olumsuz etkilemiş gibi...
Seçim beyannamelerinde kadın ve eşitlik -2 - CHP
Eksiklerine ve kadın bakanlığı gibi umut verici sözlerin nihayetinde birer seçim vaadi olarak unutulma ihtimaline rağmen, bir siyasi metinde açıkça yazılması kıymetli. Eşit temsil ilkesi ve fermuar sistemi yerine yüzde 33’lük kadın kotasının yetersizliğine rağmen ve hatta bu seçim döneminde bu yetersiz kotayı bile doldurmamışken bile, hiç değilse teoride sınıfta kalmadığı söylenebilir.
Seçim beyannamelerinde kadın ve eşitlik -1 - AKP
AKP'nin açıkladığı seçim beyannamesinde kadına yine 360 sayfalık metinde 5 sayfa ayrılarak yeri 'hatırlatılmış.' Yazım dilinin fazlasıyla erkek olması da meseleye nasıl bakıldığının özeti aslında...
Kadınların alkışını sadece HDP hak ediyor
AKP 4, CHP ve İYİ Parti 6, MHP 2, Saadet Partisi hiç. Listelerin birinci sıralarında yer alan kadın sayısı açısından ittifaklar cephesi böyle. Yok aslında Cumhur İttifakı'yla Millet İttifakı'nın birbirinden farkı. Toplayıp terazinin bir kefesine ittifakları koyalım diğer kefesine sadece HDP’yi. 18/18 denk düşüyor liste başı kadın aday sayısı. Tabii HDP listelerinin bütünü incelendiğinde seviniyoruz aslolarak. HDP kadınlar tarafından alkışlanmayı hak eden tek parti.
Bitmeyen şarkı: Adalet arayışı ve seçim ilişki
Devletle, yargıyla sorunu olan kesimlerin başında gelen Kürtler, adalet arayışında ön safta. Geçmişte bağımsız adaylarla barajı işlevsiz kılmayı başarmıştı Kürt siyaseti. 2015 seçimlerinde ise barajı aşıp geçerek Kürtlerin siyaset yapma hakkı önüne çekilen setleri yıkmıştı. Sonra yeni oyunlar geldi.
Ey siyaset! Kadın hakları tali mesele değil...
Seçim beyannamelerinde kendini görebilmeli her evdeki, her kadın. “Kredi kartını iptal ederim, annene gidemezsin, burası benim evim senin akrabalarını eve alamazsın, çalışmana izin vermiyorum (kanunen izin yetkisi olmadığı halde), akşama kadar ne iş yapıyorsun, sustur şu çocuğu, şuraya gidemezsin, şu saatten sonrasına kalamazsın” gibi en basit örnekleriyle sözlü, psikolojik ve ekonomik şiddetin yaşanmadığı ev yok gibiyken kapıları çalıp oy isteyenlerin bu gerçeği politikasına yansıtması ve kadının güçlenmesi önündeki engelleri kaldırmaya yönelmesi gerekir ilkin.
Münafıktan tövbeye arka bahçe seçim yatırımları
Getirilen sistemin kişisel iktidarın dikensiz gül bahçesi olmadığının görülmesiyle, sadık bendelere duyulan ihtiyaç açığa çıktığından önemli genel seçimler. Hem de 7 Haziran’ı baz alma gerekliliği iyice akıllara dank ettiğinden panik halde dinle korkutularak yükleniliyor seçmenlere. Bu ülke dindarının münafık kavramından ve münafık sanılmaktan ne denli korktuğunu en iyi bilenlerden biri olarak yükleniyor Erdoğan seçmene.
Akşener, milliyetçilik ve HDP karşıtlığı
Diğer partilerden daha çok Meral Akşener ve partisi, geçmişe ait ama AKP’nin bugüne taşıdığı, hukuka sığmaz Kürt politikasını, cumhur ittifakıyla geleceğe aktarmasını önlemek yönünde tarihi sorumluluk sahibi. MHP’den ayrılması sadece kişisel çatışmadan kaynaklanmıyorsa, iddia edildiği gibi gerçekten siyasi bakış açısı farkları varsa yapabilir de.
Seçim yatırımlarında bile kadının adı yok!
AKP, iktidar nimetlerini haksızca kullanarak, seçim yarışında var olan adaletsizliği kat kat arttıran, seçim beyannamesi yazıp bunu kanın tasarısına çeviren çabanın içindeyken katil kocalar da iş başındaydı. Hem Çorum'dan hem Gaziantep’ten şiddetin can alan boyutu düştü gündeme. Ama akan kan, verilen canlar bile kadının güçlenmesini ve erkek şiddetiyle mücadele konusunu seçim yatırımlarına girecek önemde görmedi erkek siyaseti.
Adayda değil demokraside ittifak
Oyunun kuralının maç başladıktan sonra belirlendiği atmosferde soluk alamaz haldeyiz. Normal olarak her muhalefet partisi kendince çözüm aramakta. Kendi adayını, kendince en güvenilir kişi olarak görmekte. Ancak kişiler, adaylar tartışmasına gömülüp, demokratik çözümler önermekte gecikilirse, seçmeni bulunan adayın “iyi”liğine ikna da hayli zor.
Erdoğan neden seçilmemeli?
Getirdiği usulsüzlük sisteminin, ittifakları zorunlu kılıyor olmasına ve kendisinin MHP ile cumhur ittifakı kurmasına rağmen muhalefet partilerinin ittifak ve dayanışma, ortak hareket etme arayışlarını kirli gösterme gayretiyle yürüttüğü algı operasyonu da kibrinin nişanesi. Kendi seçmeni, partilisi, teşkilat mensubu, parlamenteri, bakanı, başbakanı yürüttüğü algı operasyonunun hem muhatabı hem aktörü olmaya daha ne kadar dayanacak bilinmez ama cumhurdan saymadığı kesim buna tahammül etmek niyetinde değil.
Baskın, her zaman basanın olmayabilir
Erdoğan’ın hırsını ve nefsini durdurmanın yegane yolu demokrasi ve eşitlik özlemiyle kavrulanların kendi hırslarını ve nefislerini dizginleyerek ortaklaşmasından geçiyor. Siyasette bu ne kadar mümkündür bilinmez ama denemeye değer.
Nafaka, istismar, kadın düşmanlığı
Öğrenim hayatından koparılıp erken yaşta evliliğe zorlanan kız çocukları bir vakit gelip boşanmak isterlerse de “güçlenmesinler” diyerek nafaka hakları kısıtlanacak. Neden? Aileleri güçlendirmek için mi?
'Çocuk kabul edilen' cinsel istismarın fail tarafı
Fail yaşına hiçbir kademelendirme getirmeden "suç tarihinde çocuk olanlar" dendiği için failin 18 yaşını doldurmamış “çocuk” olması durumunda, cezai yaptırımların bir kısmı uygulanmayacak. Cinsel şiddete uğratılan çocukları anlatmak için kullanılmayan çocuk kavramı suçlu için kullanılmış. İstismar düzenlemesinin bireyi çocuk sayması için suçlu olması gerekiyor. Ya da fail 17 yaşında olsa bile çocuk ama mağdur 12 yaşında bile olsa çocuk değil.
Ceza yüz kırk yıl olsa ne!
Cinsel saldırıda fail değil cinsel saldırıya uğratılan kadın ve çocuk gizlenmek, saklanmak, yer değiştirmek zorunda kalır. Hatta okullarda istismarı fark edip idareye, yargıya aksettiren öğretmenler başka illere tayin edilir, suçluların rahatı bozulmaz. Ailesinden ve toplumdan utanmaz bu ülkede cinsel saldırı suçluları.
Dillerin altında ne baklalar gizli
Cinsel istismar faillerine yönelik cezalar hem arttırılıp hem takdir hakkına dokunulmadığında, hakimlerin erkek suçluya yönelik yufka yüreği cezasızlık sayılacak indirimler takdir eder her zaman. E bir de kimyasal hadım varken ve infazın bir parçası sayılmışken düzenlemenin meali şöyle oluyor: Suçlular fiyakalı bir kravat takıp iğne korkusunu da yenerse sorun bitti gitti. Kadınlar ve çocuklar ağlasın, zırlasın, bağırsın; yoksa suçu da suç saymam.
Deizm sanılan belli ki riyakar dindarlığa itiraz
Okullarda, gençlerin zihinlerinde bir parça eleştirel düşünce ve sorgulama başladığı için paniğe kapılıp “din elden gidiyor, çocuklar dinden çıkıyor” feryadıyla toplanan çalıştay da bu haliyle baskıcı, dayatmacı, tek tipçi eğitim politikalarının daha da sertleşeceğinin habercisi.
Beş yıl kaçana iyi hal indirimi
Cuma Diyarbakır’dan gelen habere göre yargı, beş yıl boyunca kaçan ve yakalandıktan sonra iki ayda tahliye edilen saldırgan Aziz Özel hakkında iyi hal indirimi uyguladı. Beş yıl boyunca yakalanamayıp, adaletten kaçmış kişiye uygulanan iyi hal indiriminin gerekçesi tam da Sayın Bakanın yanılgısını yüzüne vurur nitelikte: “…sanığın sosyal ilişkileri, fiilden sonraki ve yargılama sürecindeki davranışları ve cezanın geleceği üzerindeki olası etkileri…”
'Ankara kriterleri'nin ilki suskun başkent
Valilik tarafından icat edilen izin, dilekçe, form her neyse onu doldurmaktan yana değilim. Kararnamelerle getirilen yasaklar içimizdeki çocuğu öldürmek istiyor, bize düşen de kendi kendimize gülerek dahi olsa o çocuğu diri tutmak.
Kadın düştüğü yerden kalkarken
Camiler, imamlar, cami koruma vakıflarının yöneticileri kadınlarla yüzleşmeye hazır olmalı. İsteniyorsa gerçekten bir güncelleme Diyanet önce hepsi kendi kontrolünde olan camilerde kadınların cuma ve bayram dahil tüm vakit namazlarını kılmalarını sağlayacak düzenlemeler yapsın.
Güncellemeden önce lazım olan hukuk
Kadına yönelik ayrımcılık ve nefret söylemiyle, çocuğun cinsel istismarını teşvik eden erken evlilik söylemiyle eril şiddeti besleyen fallussantrik din anlayışına karşı devlet mevcut kanunları uygulasa elverir. Niyet, kadın ve çocuk haklarını araçsallaştırarak din ve bilim alanlarında yeni kontrol/vesayet odakları geliştirmek değilse akademisyenleri yönlendirmeden önce iktidar, üzerine düşenleri yapmalı.
Güncelleme 'mihne' olmasın
Kısa ve genellemeci bir tarihi bilgiyle ama köşe yazısı olarak çok uzun bir girişle “İslam'ı güncelleme” direktifine niçin itiraz ettiğimi anlatmak istedim. Sadece dini meselelerde de değil her alanda özgür düşüncenin toplumlara katkısını tek bir örnekle hatırlatmak ve özgür düşüncenin kısıtlanışının koskoca bir medeniyet tahayyülünü ne denli kısırlaştırdığını hatırlatmak bir de.
Babasız çocuklar diyarı
Doğumun gerçekleşip göbek bağının kesildiğini algılayamayan toplumsal ve siyasal düzlemde yaşıyoruz. Dolayısıyla kadın da anneliğinin ötesinde bağımsız birey olarak algılanmıyor. Çocuk da birey olamıyor bu toplumda.
New York tekstil grevinden bugüne değişenler, değişmeyenler
Erkek merkezli zihniyet yapısının dönüştürülebilmesinin ilk koşulu karar mekanizmalarında kadın varlığının artması. Zihniyet dönüşümünün başlaması için kadın sayısının yüzde 33.5 oranına yükselmesi gerekiyor. Kritik eşik olarak isimlendirilen yüzde 33.5 oranı yakalandıktan sonra ancak başlayabiliyor ataerkinin gerilemesi.
İstismarda hukuki boşluk: Akran şiddeti ve akran deneyimi kavramları
Çocuğun cinsel istismarı suçuyla rıza kavramı yan yana anılamayacak şekilde düzenlenmeli kanun. 15 yetmiyor zaten 18 olmalı. Uluslararası sözleşmelerde 18 yaş altı bireyler çocuk kabul edilir. Akran deneyimleri ilgili maddeye yeni bir fıkra olarak eklenmeli. Akran şiddeti kavramını kesinlikle hafife almayalım.
Komisyon cinsellikle istismarı karıştırıyor
Derinlikli tartışmalar yapılmadan bile iktidar, kurulan komisyon her halükarda cinsel istismar suçu için 12 yaş kademesinden vazgeçmeli. Bilmeli ki cinsel saldırı suçları cinsellikle ilgili değil. Hele mağdurun cinsel açıdan biyolojik gelişimiyle hiçbir şekilde ilişkilendirilemez. Evlilik yaşını hukuku dolanarak, gayrı resmi usullerle düşürmeye çalışan din tüccarlarına teslim olunduğu takdirde cinsel saldırı suçları önlenemez.
Kadınların resmî özür ve tazminat beklentisi bâki
Eşi başörtülü olduğu için kamudan ihraç edilen erkeklere tek bir kanun maddesiyle tüm haklarını iade ederek tazminatlarını ödeyen iktidarınız, kendisi başörtülü olduğu için kamudan ihraç edilen kadınlara, bin naz niyazla çok sayıda düzenleme sonrasında görevlerine iade şansı sundu. Ancak mağduriyetlerinin tazmini hiç aklının köşesinden geçmedi.
İstismarın istismarı: Kastrasyon ve zina
2005’ten bu yana Ak Parti iktidarının, karşısına çıkan ilk fırsatta zinayı suç sayma yönünde harekete geçmesi bekleniyordu. Zina fırsatçılığının dört yaşındaki minicik bir yavrumuzun maruz kaldığı saldırı araçsallaştırılarak gündeme taşınması, çok acı. “İnsanlığın izmihlali” tanımlamasıyla anılan çocuğun cinsel istismarı konusunun, zina gündemiyle siyaseten istismar edilişi neyin izmihlali, bir düşünmek lazım.
Sapık değil o beyler! İçinizden biri!
Tüm siyasal aktörlerin saldırgan için en ağır cezayı istediği ortamda, kimyasal hadımın ilk akla gelen önlem olması, siyasetçinin cinsel istismar suçuna yanlış teşhis koyduğunun göstergesi. Bir kere hukuken kastrasyon, en ağır ceza değil sadece suçluyu salıverme bahanesi. Ama siyasetin yargıya gol atması lazım ya fırsat bu fırsat deyip yargı tarafından yürütmesi durdurulmuş olan bu yönetmeliği yeniden canlandırmaya yöneldiler. İstismarın istismarı…
'Savaştırma' sözünün çağrıştırdığı barış
“İsterseniz YPG ile PKK’yi savaştıralım” cümlesi gerçekten söylenmişse, Kürt sorununun çözümünde Türkiye’nin devlet olarak inisiyatifini kaybedişinin habercisi olabilir.
Cinsel şiddeti meşrulaştıran devlet
Sadece İhsan Şenocak değil tacizi normal, haklı, gerekli gören insanlık ve din dışı zihniyet aklanıp, yeniden vaaz kürsüne oturtuldu. Bizim ülkede, bizim mahallede cinsel şiddet, devletin, hukukun ve dindar algının koruması altında.
İnsana kıymak gibi çocuk hevesini söndürmek
İnsanlık Anıtı'nın parçalanmasıyla bu toplumun Ermenileri ile Türkleri arasındaki yarılmanın telafisi de bir kere daha engellendi. Türkiye ile Ermenistan arasındaki ilişkilerin iyileşmesinin engellendiği gibi… Telafisiz zararlar. Akhisar’da piyese hazırlanan miniklerin heyecanı da öyle.
CHP kurultayından çıkan sonuç: Demokrasinin taşıyıcısı hâlâ sadece HDP
Gördük ki CHP bilindik eski haliyle yola devam edecek. Referandum sonucunu kendisi için dev aynasına dönüştürmüş, %49'un ve muhalefetin taşıyıcısı olmak hülyasıyla tamamladı kurultayını.
Bunlar suçsa ört ki ölem
Tabipler, Hipokrat yemini etmiş insanlar yani ve savaşa alkış tutmadıkları için suçlu muamelesi görüyorlar. Hekimlerin, savaş ve çatışma gibi ölüm, yaralanma ve hastalık üretme misyonu taşıdığı kaçınılmaz gerçeklikle sabit eylemlere karşı olduğunu söylemesini suç saymak tüyler ürperten bir çelişki. Savaşta verilen ilk kayıp denilen sağduyu evet çoktan kaybedilmiş.
Acil durumda eril şiddete nasıl müdahale etmeli?
Avını elinden kaçırmak istemeyen yırtıcı benzetmesi, şiddet anında saldırganın sergilediği şiddet ve mağdur kadın hakkındaki bakış açısını kavramamızı kolaylaştırabilir. Kendi mülkiyetindeki bir “şey” başkalarının eline geçecek, saldırgana göre. O “şey” üzerindeki hakimiyetini kaybedeceğini anladığı anda, artık kaybedecek başka bir şeyi kalmamış oluyor. Tam bu noktada eril şiddetin en tehlikeli haliyle yüz yüze, müdahale edenler.
'Zeytin Dalı' gerçekten memleket meselesi mi?
Gelecek seçimlere hazırlık mahiyeti de taşıyan Ak Parti Olağan Kütahya İl Kongresi'ndeki konuşmayla savaş ya da harekat ilanı, bu askeri eylemin siyasi yatırım olduğunu gösteriyor. Belki en azından askeri operasyondan siyasi rant elde etme kurnazlığı denebilir. Her iki halde de savaşı kârlı görmekten, savaşla kazanç elde edileceği yanılgısından ibaret.
‘Kardeşim Esad’a zeytin dalı
Türkiye nezdinde, yıllar önce ‘Kardeşim Esad’ı ‘Eset’leştiren her ne varsa bugün tersine döndü. Suriye rejimine zeytin dalı uzatır gibi askeri harekat başlattı. Esad’a zeytin dalı uzatırken yanında sunulması planlanan hediye sepetine PYD konulacak hesapça.
Bir kadın seçildiğinde… - II
Osmanlı’nın son dönemlerinde, dünya savaşında ve Milli Mücadelede onca etkin ve güçlü olan kadınların, kendilerinin bu hakları kazandığını devletin ve siyasetin erkek aklı bir türlü içine sindiremedi. Önce talepleri bastırıp o yıllarda CHP’den bile önce parti kuran Nezihe Muhittinleri ve sendikal faaliyetlere girişen Yaşar Neziheleri medeni ölüme mahkum etti.
Bir kadın seçildiğinde...
Kaftancıoğlu'nun CHP İstanbul İl Teşkilatı'ndayken sarf ettiği sözler, CHP İstanbul İl Başkanı seçildikten sonra, 24 saat bile dolmadan başlatılan soruşturma nedeni oluverir. Çünkü o bir kadın ve üstelik seçim zaferi kazanmış bir kadın. İktidarı, muhalefeti, yandaşı, örtülü yandaş ulusalcıları aynı çizgide buluşturan karalama kampanyası, bir kadının siyasi başarısına duyulan hazımsızlık tepkisinden ibaret..
OHAL’den çıkış, demokrasiye giriş bileti kadında
Yaşanan tüm hak ihlalleriyle mücadeleye kadınların karar mekanizmalarına eşit ve aktif katıldığı örgütlenmelerle karşı koyabiliriz. Kadının ikincil kılındığı örgütlenmeler, bugünün politik hatalarının tekrarından başka bir şey olmaz. Adaletsizliklerin en büyüğü ve en yaygın hem de en uzun süreli devam edeni kadın hak ihlalleridir.
Diyanete sorular
Değişkenliği doğasından kaynaklanan hukuku, geçmiş yüzyıllardan keyfi seçilen bazı yorumlarla sabitleyip, yeni selefi akımlar gibi değiştirilemez kılmak mı niyetiniz? İnsan eli ve aklıyla oluşturulmuş fıkıh yorumlarını, dini hükümler gibi, nas gibi sunmaya kalkışmak hakkınız mı? Haddiniz mi?
Sizin 'kutsal aile'nizdi, o minicik tabutlarla defnedilen
Şiddet failini koruyup gözeten ama eril şiddeti, şiddet gören kadını, o şiddetin tanığı ve mağduru olan çocuğu görmezden gelen politik söyleminizin sonuçlarını görebiliyor musunuz? Şiddet failinin korunması onu katile dönüştürüyor farkında mısınız? Kadın katilleri artık evlat katili de olmaya başladı hâlâ uyanmaz mısınız? Tanıdınız mı? Sizin “kutsal aile”nizdi, o minicik tabutlarla defnedilen.
Hijap baskısı gevşerken ikna odalarıyla İran
Kadınlara olduğu kadar tüm topluma ve yönetimlere de taşınması zor yüklerden birisi başörtüsü dayatması. Sadece Tahran sokaklarında 7 bin gizli ahlak polisinin çalışması ve devrimden bu yana tahminen 40 binden fazla kadın hakkında uygunsuz hijap işlemi yapılması, kadınların hayatını cehenneme çevirmekle kalmayıp devlete de topluma da külfet yüklüyor.
Artık ben bir sosyal vebalıyım
Umulur ki siyasi irade ve yargı mekanizması Hak ve Adalet Platformu'nun OHAL Araştırma Raporu'nu inceleyip gereken dersleri çıkarsın. Toplum geneli, her darbe sürecinde yaşanan kamu görevlisi ihraçlarının bugün yaşananlardan daha haklı veya daha haksız olmadığını idrak etsin. Zira mağdurların dile getirdiği ruh halini anlatan “artık ben bir sosyal vebalıyım” ifadesini geçmişteki her çalkantıda hepimiz hissetmiştik.
Sorunlar torunlara havale
Kamu ihale kanunundan, taşeron sistemine ve KİT personelinin durumuna ilişkin OHAL kapsamı dışında kalan pek çok düzenlemenin yasama erkinden kaçırılarak gerçekleştirildiği KHK hükümlerinin her biri çok sorunlu. Başbakanın çok sevip sık tekrar ettiği bir ifadeyle söylersek bunlar “sorunları torunlara havale” eder.
Şeklen Ceditçi zihnen Selefî
Merak ettim, "SMS ile boşanma fetvasını verenler reformist sayılacak mı?" diyerek kulak kabarttım, göz gezdirdim ama çıt yok. Tuhaf. Üç beş yüzyıl önceki yerel adetleri ‘çağı yakalamak gayretiyle’ günümüz bilişim teknolojisine uyarlayanlara reformist suçlaması(?) yöneltilmezken medeni kanunu yani bugünün örfünü geçerli bulanların ‘bozguncu’ ilan edilmesi de ayrı muamma.
Erkek SMS ile 'boş ol' dediğinde
Erkek mesajla "boş ol" dediğinde, velayet kadına düşmediğinde, kadına nafaka ödenmediğinde, toplumsal sorun oluşturmuyor demek ki boşanmalar. Bu uçuk fetva kadını edilgen kılıp karar verme yetkinliğini yok saydığı için aile putunu öne sürenlerin sessizlikle, zımnen kabulü de ikiyüzlülük.
Boş ol çirkinliği size, ismet hakkı bize
Cumhuriyet ise tüm vatandaşlara getirdiği eşitlikle, hanedan üyesi kadınların sahip olduğu hakları, bütün kadınların hakları haline getirmiştir. Ve bugün bizim örfümüz medeni kanun. Böyle biline. Diyanetin ve Din İşleri Yüksek Kurulunun anlaması gereken bizim bugünkü örfümüzün Medeni Kanun olduğu gerçeği.
Özür yetmez istifa şart
Toplum nezdinde tanınan, bilinen, örnek alınan siyaset ehlinin, Kaya’nın söylemi gibi şiddeti besleyen sözlerden kaçınması gerekir. Hele de bu söylemi, sözlü şiddet uygulayarak gerçekleştirmekten uzak kalmayı, bu zihniyeti değiştirmeyi öğrenmeliler. Yaygın zihniyetin esiri olarak şiddeti körükleyen benzeri sözleri sarf ettiklerinde ise özür yetmez. İstifa veya görevden alma şart.
Çarpışmak ihtiyacı
Ne tesadüftür ki 1923'te kadınların siyasi parti kurması uygunsuz bulunurken 1935'te verilen seçme seçilme hakkının devrim olarak sunulmasına benzer biçimde, 2011'de bizim kampanyamızı yakışıksız bulanlar da 2013'te seçilmiş vekillerden bazılarına direktifle/icazetle “başörtüsü ruhsatı” vererek TBMM Genel Kurulu'na sokmayı “zafer” saydılar. Kadınlara sallanan bir değnekse ataerki biliyoruz ki iki ucu da, moderni de muhafazakarı da aynı.
Bir daha ‘can’ımız yanmasın
Geçmişten günümüze korku ikliminde yaşayan/yaşatılan Alevilere, kendi kimlikleriyle eşit ve özgür vatandaşlar olarak hakları iade edilmediği sürece arkası kesilmez bu oyunların. Bugün Alevi evlerine çarpı işaretleri konulan Malatya’da, 1978 olaylarının yaşandığını hatırlamak zorundayız. Ölenler, yaralananlar ve yağmalanan dükkanların ardından şehri terk edip büyükşehirlere göçen Alevilerin acısı bitmiş değil.
Türkiye'de 137 sığınma evi var, en az 8 bin olmalı
Seksen milyonluk ülkede, kadınları eril şiddete karşı koruduğumuzu söyleyebilmek için 8000 (sekiz bin) sığınma evi olmalı, Gürsel Tekin’in soru önergesine Bakan Kaya tarafından verilen cevaba göre ülkedeki sığınma evi sayısı sadece 137 (yüz otuz yedi). Bu sayı şiddet mağduru kadınları çaresiz ve kimsesiz bırakmanın itirafı.
Eril Şiddetle Mücadele Günü
Vaaz kürsüsünden gazete manşetine, evden okula, sokaktan siyasete kadar kurgulanmış erkekliğin sürdürülebilmesi için yürütülen politik eylemi derhal seçiyoruz, eril şiddet tanımıyla. Eril şiddet kavramı kullanılmadan öznesiz cümlelerle kadınlara uygulanan şiddeti anlatmaya kalkıştığımız anda bu şiddet, seçilmiş belli bir politik tavır olmaktan çıkarak rastgele bireysel davranışlarmış gibi algılanıp cinnet hali gibi anlatılıyor.
Fişlenme değil sevgi gerek çocuklara
Devlet, çocukları korumadan önce ailelerini fişlemeyi tercih ettiği gibi, bir de çocukları fişlemeye başladı. Bu sene Dünya Çocuk Hakları Günü öncesinde garip bir fişleme yöntemi düştü gündeme. GAP İdaresi Genç Şehir Projesi kapsamında bir online anket kimi illerdeki liselere dağıtılarak öğrencilere zorunlu doldurtulmakta. 18 yaşından küçük çocuklara yöneltilen sorular hayli ilginç. Dini değil sadece mezhebi soruluyor mesela. Bir başkasında etnik köken soruluyor...
Eril şiddeti kutsuyorsunuz aile bahane
6284 Sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun'un taslağı, bu isimle kabineden çıkıp meclis komisyonuna geldiğinde itiraz etmiştik. Bu isimle kanun ancak ‘şiddeti, aile içinde koruma altına alır’ demiştik. Nitekim yıllardır söylenip son günlerde kampanyaya dönüştürülmüş olan ‘aileyi koruması gereken kanun, ailelerin dağılmasına yol açıyor’ manşetleri, bu çarpıklığın eseri.
Bugün günlerden Hasan Cemal
İstinaf mahkemesinin beraati bozması biraz da o günlerin barış umudunu suçlu bulmak değil mi? Hele de o günlerin kamu görevlileri, bir kanun maddesiyle o gün yapıp ettiklerinden dolayı yargılanamaz kılınmışken.
Örümcek ağı adaletine de hayır
Küçük sineklerin takıldığı, büyük sineklerin delip geçtiği, örümcek ağına benzeyen hukuk, adalet dağıtamayan hukuk şüphesiz. Bir de bu büyük sinekleri “akıllı” tabir ederek üstünlerin hukuku sistemi adeta “kutsanmış” oluyor. Vah ki ne vah… Peki ya güçsüzlerini sesini kim duyacak, duyuracak?
Kadın karşıtı kardeşlik: Din, bilim, iktidar - V
Kadınların ve kız çocuklarının eğitimini engellemeyi amaçlayan, kadınların meslek sahibi olmasına ve çalışmasına karşı çıkan yaklaşımların, kadın karşıtlığının ta kendisi olduğunu görmezden gelmek dindarlarda yaygın bir alışkanlık. Mevcut kanunlar ve eğitim sistemi içinde kadınların okullaşmasını önleyemeyenlerin bugün karma eğitim karşıtı tutumla niyetlerini açığa vurduğunu da kabul etmez pek çok dindar.
Kadın karşıtı kardeşlik: Din, bilim ve iktidar - IV
İnsanlığın akıl yürütmeyle, düşünce bilimleriyle ve incelemeler, deneysel ya da gözlemsel araştırmalarla ulaştığı bilgilerin sonucunda vardığı yaratılış özelliklerinin gereği olan eşitlik kavramı, Kuran’da sunulmuş bilgi olmasına rağmen Müslümanlar bugün bile anlayamıyor. Farklı din ve inançtan olanların, inançsız olanların ulaştığı bilgi Müslümanların başucu kitabında 1400 yıldan beri saklı kalmış halde. Okuyanların çok büyük bir kısmı anlamıyor. Anlayanların çok büyük bir kısmı eril hegemonyaya teslim.
Kadın karşıtı kardeşlik: Din, bilim ve iktidar - III
Batı bilimi ve felsefe alanında kadının konumu üzerine pek çok çalışma bulunmasına rağmen Doğuya ilişkin incelemelerde kadınların bilim alanındaki çalışmalarına yönelik araştırmalara pek rastlanmaz. Ancak kadın karşıtı söylem ve eylem hem günümüzde hem tarihte çokça yer alır.
Kadın karşıtı kardeşlik: Din, bilim ve iktidar - II
Eskiden görünmezliğe mahkum edilen, görünmezlik perdesini yırtabildiği zaman şaşkınlık yaratmıştı. Laik ataerkinin illüzyonuyla görünmez kılınan zihinlerde de yok sayılmıştı çünkü. Çok benzer biçimde dindar ataerki de şimdilerde Ak Parti iktidarında başörtüsünün özgür kalmasına dayanarak mücadelenin tamamlandığı fikriyle kadınlara kendi biçtiği rolü dayatmaya yelteniyor.
Kadın karşıtı kardeşlik: Din, bilim ve iktidar - I
Düşünce ve inanç özgürlüğü, hiçbir iktidarın kısıtlayamayacağı varoluşsal hallerden. Bu nedenledir ki, haklar bahsinde düşünce ve ifade özgürlüğü olarak geçer. İfade edilmesini iktidarlar önleyebiliyor ama düşünceyi kimse engelleyemez. İnanç da böyle.
Kerkük yeni Halep olmasın
Büyük egemenlerin şapkasından her daim çıkarabildiği küçük egemenlerin ihtirasıyla savaş bugün Kerkük’ün kapısına dayandı. Önünde sonunda halkların nihai dengesine ulaşacağından şüphemiz olmasa da bugün yaşayanların hayatlarını karartmayı engelleyecek bir yol bulunmalı. Kerkük “yeni Halep” olmasın diyerek çatışmasız çözüme ulaşılmalı.
Büyükada iddianamesi ve hukukun olağan işleyişi
100 gün önce bazı gazeteler ve bazı gazeteciler, yargısız infaz yaparken, muazzam bir öngörüyle(!) iddianameyi ifşa etmişler meğer. Hadi gazetecilerin sezgisi güçlü olur diyelim ama ya hukuk için ne demeli? Aylar önceki haberlerin detayları ile iddianame metninin bu denli uyumlu olması hukukun olağan işleyişine aykırı değil mi?
Müftülük nikah yetkisi kimin yararına?
Hazır tüm muhalefet uzlaşmışken müftülük nikahı lehinde yazıyor olmam da kimilerince “iktidar destekçiliği” ya da en azından pişmiş aşa su katmak olarak yorumlanacak. Kimse kusura bakmasın hiçbirisi yazmama engel değil. Üç sebebim var illa ki bugün müftülükelere verilecek nikah yetkisini destekleyişimin.
Acillere acil müdahale ihtiyacı
Doktor, hemşire, hasta bakıcıların acil servisteki yoğun çalışma temposuna rağmen yolunda gitmeyen şeyler var. Sistem sorunu olduğu ilk bakışta görülebilen şey yönetim boşluğu. Sorunların çoğu yeterli, yetkili ve yetkin idari personel bulunmayışından kaynaklanıyor.
Dindarın dinden çıkaran kibri
Diyanet İşleri Başkanlığı Samsun Aşıkkutlu Eğitim Merkezi Müdürü Dr. İhsan Şenocak, dini bilgilerini değil kendi dindarlık algısını, din diye sunmakla yetinmeyip cennete cehenneme kimin gideceğine dair hükmü de kendisinin vereceğini sanıyor. Haddi aşan kibir bu işte. Bu ülkede insanların hayatlarını cehenneme çevirdikleri yetmezmiş gibi bir de ahirete ilişkin hükmün kendilerinde olduğunu sanıyorlar.
Neden o, M.A.A? Ya da kimse masum değil!
Şiddet failinin ismi baş harfleriyle verilirken mağdur kadının isminin, resminin apaçık ortaya konması nedendir? Bilinçli seçim mi? Bilinç dışı alışkanlık mı? Reyting mi? Patronaj mı? Yoksa sadece şiddetle mücadele yöntemlerinden habersiz olmak mı?
Kürt bağımsızlığında Kerkük düğümü
Suriye iç savaşı sona ererken Kerkük, İran için yeni “ileri karakol” haline dönüştürülürse bölge yeniden alev alır. Erdoğan da Barzani de bu coğrafya da dostça Türk-Kürt ilişkisinden öte çıkar yol olmadığını görmeli.
Viral eğitimle sürdürülebilir insansızlık mümkün
Bu şekil verme işi mühim mesele. Ne de olsa uğraştığın şey canlı. Şişede durduğu gibi durmaz. Elini üstünden çekmeye gelmez. Hemen bağışıklık sistemi devreye girer. Amman dikkat. Kurumlar ve insanlar bağışıklık kazanırsa bir anda zihinler çalışmaya başlar.
Nevin: Hiçbir şeyi gönüllü yaşamadım
Yargının ve devletin idrakinde “öldürme yetkisi” diye bir hiyerarşik sıralama olmalı. Kamu görevlileri, korumalar, makbul ideoloji mensupları vs. uzayıp gidecek listede ‘erkek olmak’ şeklinde de bir kategori var gibi.
Bizim kahraman savcımız
Bugün hukuksuzluklardan şikayet etme hakkına sahip olabilmek için bile olsa Sacit Kayasu anılmalı. Darbenin yargılanması ihtimalini hediye etti ülkeye. O tarihten sonra demokratik hukuk devleti özlemiyle kavrulanlar o ihtimale tutundu ama sessiz kaldı.
Siyasetin ensestle imtihanı
Siyasi irade bu ağır suça ilişkin özgün yasal düzenleme yapmadığı sürece, yargı kararlarının adalet sağlamaktan uzak kalacağı açıktır. Nitekim yargı aşamasına gelmiş pek çok ensest vakasının, özelikle fail avukatlarının becerisiyle, mağdurun yaşı büyütülerek cezasız kaldığı örnekler pek çok.
Ensest magazin veya şöhret aracı mı?
Çocuğun, kendisini en güvende hissetmesi gereken evde, kendisini her türlü tehlikeden koruyacağına inanılan kişilerden gördüğü cinsel şiddet karşısında ne denli çaresiz olduğunu anlayabiliriz. Sosyolojik, kültürel, ekonomik, hukuki açılardan tonla engeli de bu iç engellerin üstüne bindirdiğimiz zaman cinsel şiddet türleri içinde mücadele edilmesi ve önlenmesi en zor alan oluşunun nedenleri ortaya çıkar.
Doğu'dan yükselen çığlık
1960’lardan bu yana aslında haberdar dünya bu etnik temizlikten. Sürekli var olan kıyım, dönem dönem yansımış çeşitli raporlara, dolayısıyla haberlere ve dünya kamuoyuna. Yine de verilen rakamlar pek güvenilir değil. Rakamlar güvenilir değil zira Arakanlı Müslümanlar kimliksiz.
Yıldırım Kemal Şehitliği
İhtiyat ikinci mülazım (yedek subay) İzmirli Kemal Efendi yatar burada. Ayaşlı Rauf, İstanbullu Selahattin, Bayramiçli Lütfi, Kırklarelili Azmi efendiler ve otuz neferle birlikte. Baytar olarak katıldığı milli orduda özellikle birlikler arasındaki haberleşmeyi sağlayan posta subayı olarak nam salmış. Hızından dolayı verilen lakapla Yıldırım Kemal olarak anılmış genç asteğmen, Büyük Taarruz başlarken tedavi görmekte olduğu Konya Asker Hastanesi'nden kaçarak Fahrettin Altay Paşa'nın süvari birliğine katılmış. İzmir’e ilk girecek birliklerde olmak için.
Çekilsin o tuğla yıkılsın duvarlar
Yeniden açılmalı ve birlikte okunmalı o eski defterlerin hepsi. On yıllık hikayesi olan bu flash diskle beraber okunmalı. Ki ortaya çıksın artık şu “mezara gidecek” olan sırlar.
Adını ağzınıza alın artık
Söz konusu yönetmelik 26 Temmuz 2016 tarihli Resmi Gazete'de yayınlanarak yürürlüğe girmişti. Adalet Bakanlığı'nca hazırlanmış "Cinsel dokunulmazlığa karşı suçlardan hükümlü olanlara uygulanacak tedavi ve diğer yükümlülükler" hakkındaydı. Yönetmeliğe, dayanak gösterilen İnfaz Yasası madde 108'de yer alan “tedavi” kelimesinin, kimyasal hadım olarak kabulü, hukuki açıdan sorunlu alanlarından sadece biriydi. Hem hukuk hem şiddetle mücadele ilkeleri açısından sorunlu bu yönetmelik. İptal edilmeliydi. Edildi de ama…
Ey AK Partili! Hayal ettiğin toplum bu muydu?
Cinsel şiddet failleri kadar kıymeti yok mahkeme kararlarına göre “adalet” nezdinde, cinsel şiddet gören çocukların, gençlerin, kadınların. Sadece suçun kurbanları değil üstelik, suç kurbanlarının hakkını arayanların, insan hakları savunucularının toplumda serbestçe dolaşması, tecavüzcülerin aramızda olmasından daha tehlikeli görülüyor olmalı.
Tecridî tedrisat
Pembe vagon/metrobüs/taksi den başörtülü sigara/makyaj/pantolona uzanan yolda karşımıza şimdi de “islamın kızına kız üniversitesi” garabeti çıkmışken susmak söz konusu değil elbet.
Yanlış iliklenen düğme
15 Temmuz'dan sonra “hata etmişiz” denilerek kurumun adı ve kurumdaki kişilerin değiştirilmesi hatayı düzeltmedi elbette. TİB'den BTK'ya giden yola döşenmiş taşlar hukuksuzluk, demokrasi ve özgürlük karşıtlığı olarak ülkeyi yine aynı cehenneme taşımada. Şimdi "biz biliyorduk", "biz söylemiştik" diyenler çıkacak kuşkusuz. Ama gerçekçi siyasal muhalefet değil kimlik siyasetiyle üretilen kategorik karşıtlık da gelinen noktada hiç masum değil. Dahası yolun devamını da belirleyecek nitelikte bu kimlik siyaseti dayatması ve karşıtlığı.
Size bu hakkı kim veriyor?
Kamusal alanda her türlü davranışı mantıksız ölçütlerle kısıtlanmaya kalkışılırken iş hayatında da anlamsız kısıtlamalarla adeta sadece kocaya para yetiştirmek için çalışmasına izin verilen kadın söylemleri almış başını gidiyor.
Edep! Ya! Hu!
Edep güzel ahlaktır. Haya ise rüşvet, irtikap, yolsuzluk gibi açığa çıktığında failin yüzünün kızarması halidir.
Sözlü beyan eski hastalık
Sözlü beyan ile doğum bildirimini denetlemek için minik bir adım atılmış. Doğum bildirimlerinde sağlık kuruluşlarına düşen sorumluluk arttırılmış. Beyanın doğruluğunu teyit için hem mülki amire hem aile hekimine sorumluluk yüklenmiş. Ancak bu minik iyileştirme kesinlikle yeterli değil.
Müftülüklere nikah yetkisi
Zenginlerin gönlünce gerçekleştirdiği nikah tarzını, yoksullar için de mümkün kılmak. Konuya bu çerçeveden bakarak müftülüklerde kıyılacak nikahın belediye salonlarında kıyılan nikahların yanı sıra insanlara seçenek sunmak olduğunu görebiliriz. Ve böyle bir beklenti toplumda AK Partili yıllardan çok önce de vardı.
İtaat değil itizal gerek
Ev mükemmel olacak. Çocuklar sadece kadının sorumluluğunda kalacak. İş yerinde hem nezaketle “hanfendi” hem erkek meslektaşlarıyla kıyasıya yarışa kalkışmadan çok çok başarılı olacaklar. Hem de itaatkar dindar kadın olacaklar. Kariyerist olmak istiyorlarsa ille de “annelik kariyeri”nde sonsuzca ilerleyebilecekler. Günümüz dindar camianın çalışan dindar kadına biçtiği rol de bu.
Karanlığın rengi
Kimileri için "karanlık yıllar" veya "90’lar" ifadesinin çağrıştırdığı zaman dilimi 93-97 olur genellikle. Geniş zamana yayılmış bir süreçti bu karanlık. Tesadüf bu ya, o yıllar da hak savunusunun "ajanlık" ithamıyla toplum nezdinde “kirletilmeye” çalışıldığı zamanlardı. Pek çok insan hakları savunucusu hakkında şaibe yaratılıp "ajan", "terörist" yaftasıyla kişilik suikasitine maruz kalmıştı.
Bitmeyen 28 Şubat yapmışlar
Başlığı görünce okurların ‘yine mi 28 Şubat, yine mi mağdur edebiyatı’ diyecekleri kuvvetle muhtemel. Ama yapacak bir şey yok, yazılmalı. Kadınların 28 Şubat'ı hâlâ bitmediği için değil sadece, en az onun kadar önemlisi, bugünkü sorunlarımızın temelinde darbelerle yüzleşmeyi ve darbecileri cezalandırmayı başaramayışımız yattığı için de yazılmalı. Darbelere karpuz muamelesi çekip ‘seçmece’ yaklaşmakla darbe döngüsünü sürdürdüğümüzü anlamak zorundayız.
Korku dengesi
Sistematik düşünmeyi beceremediğimizden olsa gerek anlık reflekslerle, korku ve kızgınlıkla geçirdik son bir yılı. Atılan yanlış adımlarla haksız, hukuksuz icraatlarla FETÖ’nün beceremediği toplumsal yarılmayı, darbeyle mücadele adı altındaki OHAL KHK’larıyla şimdi iktidar hedefliyor gibi. Oysa şimdi itidal zamanı. Dikkatli hesaplı adımlarla ve toplumun geniş kesimlerini mağdur etmeden mücadele edilmeli darbecilerle. Son bir yılda yapılanlarsa darbeyle mücadeleyi haklıyken haksız düşürecek nitelikte.
Canparemizi İlknur’umuzu bize geri verin
İlknur’umuzu bize geri verin. Onun yeri ailesinin yanı. Onun yeri kadınların yanı. Onun meselesi özgürlük ve eşitlik. Onun meselesi demokrasi.
Emani dramı: Göçmen Karşıtlığı ve 'erkek' şiddeti
Göçmenlerin, politik malzemeye dönüştürülerek nesneleştirilmesine ilk defa şahit olmuyoruz. Öteden beri hem iktidar hem muhalefet düşüyor bu insanlık dışı hataya.
Nuriye ve Semih 119'uncu günde
Biz saymaya zorlanırken onları giderek hayattan ve sağlıklarından uzaklaştıran açlık grevi günleri, siz bu yazıyı okurken başlıktaki gibi 119’a ulaşmış olacak. Onların sağlıkları ve hayatları bizim aklımız, havsalamız, idrakımız tehlikede.
Şeytanı bol olsun
Tanpınar’ın dizesiyle, "eşya aksetmiş gibi tılsımlı bir uykudan" ibaret DTCF öğrenciliği. Devirler değişip onlarca yıl geçse de “Serpilen aydınlıkta dalların arasından/Büyülenmiş bir ceylan gibi bakıyor zaman” ve otorite sevdası.
Bazıları unutur bazıları unutmaz
Özgürlük zihinde başladığı gibi “şimdi sırası değil” dendiği an zihinde de biter. Tüp gaz kuyruğu mudur ki bu, ne zaman gelecek sıra, diyemezsin.
Ramazandan bayrama kalanlar
Ve ramazan biterken, bayrama girmeye hazırlanırken Bingöl’den gelen haberle bayram zehir oldu bile. Evlenmek niyetiyle kaçılan bir genç kız. Liseyi bitirmiş üniversiteye hazırlamak için dershaneye gitmeyi planlayan gencecik bir kız kaçırılan. Hem mağdurun hayatı ve emniyeti hem kültürün, örfün gereği, hem hukuka uygun olan mağdurun hemen en azından ailesine teslimidir. Hukuki süreç, bayramdan sonra başlayacaksa o bayramı mağdur ailesiyle geçirmeli.
Etik ve demokratik açıdan sivil toplum ve 'Adalet Yürüyüşü'
Yaşadığımız ara rejim sürecinin törpüleyip işlevsiz kıldığı, toplumsal ve siyasal yaşamda ancak eser miktar rastladığımız demokratik unsurları yeniden kurup güçlendirmek zorundayız. Bu nedenle kıymetli her muhalif duruş.
Tecavüzcünün ekmeğine yağ sürme!
Çocuk tecavüzlerinin yüreklerini kanatmasına dayanamayanların, safiyetle idamın bu suça çare olacağını zannetmelerine karşı özellikle bu suç ve ağır cezalar konusunda mahkemelerin ve siyasi iradenin tavrını hatırlatmak gerekli. Bilinsin ki 16 yılı bile ağır bulanlar idam hükmü vermez. Bu suç cezasız kalır. Zaten kadınlara ve çocuklara yönelik her türlü şiddetin bunca yaygın oluş nedeni cezasızlık.
Peki ya sosyal kalkınma?
Bizim devletimiz, AKP iktidarıyla birlikte daha da görünür hale gelmiş biçimiyle, sosyal dayanışma ve yardımlaşmayı, sosyal devlet olmak zannetmekte. Oysa sosyal devlet niteliğinin gereği ve sosyal kalkınmanın aracı olarak yapılması gereken dezavantajlı grupların topluma uyum ve katılımı için kurumsal ve kolaylaştırıcı politika geliştirmekti.
Eve hapsedemezsen tek vagona tıkıştır!
Kız çocuklarını diri diri toprağa gömemez olduklarında eve kapamak yolunu seçtiler. Allah’ın emrini inkar ettiler. Cuma namazının kadınlara da farz olduğunu inkar ettiler. Farzı inkarın onları ataların dinine döndürdüğünü de görmediler. Camiden dışlamakla başlayan ev hapsi işlemez olunca işte Bursa’daki gibi bir vagona tıkıştırma yolunu seçer oldular.
Kadına yönelik şiddet, dayanışma zorunluluğu ve engeller
Ülkemizde kadınlar terör kurbanı; 'erkek terörü'... Ve kadına yönelik şiddeti, “algıda seçicilik” olarak isimlendiren ilgili bakanlık yetkilileri ise konuya ilişkin yeni politikalar geliştirmekten de, mevcut yasaları gerektiği biçimde uygulamaktan da çok uzak.
Usule ilişkin sorular
Genelkurmay Başkanı devlet memuru olduğu için milletvekillerinin huzuruna gelmeliydi. Atanmışların seçilmişlere üstünlüğü olamayacağı için yani. Hani TBMM’nin alnı çatında “egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” yazdığı için gelmeliydi Hulusi Akar, meclis komisyonuna. Ama olmadı. Çağrılamadı bile.
Demokrasi ve kadına yönelik şiddetle mücadele
Aileyi önceleyen bir kanun haline getirilmiş olmasına rağmen dindar kesim ve iktidar, kadına yönelik şiddetle mücadele kanununu uygulamıyor yıllardır. Çünkü içerik olarak kadına yönelik şiddetle mücadeleyi mümkün kılan evrensel ilkelere sahip kanun, bu haliyle bile.
Üzerinde her canın hakkı var
Bir babayı oğlunun cenazesini defnedebilmek için 90 gün açlık grevi yapmak zorunda bırakan haksız, hukuksuz sistem toplum baskısıyla geri adım attı. Bu denli zahmetli fedakarlıklar gerekmeden her canlı kadar her cenazenin de üzerimizde hakkı olduğunu idrak edebilmek için daima dua halinde yani daima diri bir dirençle yaşamak gerek. Bu ramazan ve her zaman diyelim.
Ve terörün kazandığı an!
İslam’ın “senin dinin sana benim dinim bana” ayeti hükmünce Reina’nın yanında durabilmekti mühim olan. Biz inançlı insanlar, inançlarımıza ters olsa bile gidip orada dileyenin dilediğince eğlenme hakkını savunabilseydik dinimiz adına işlenen cinayetleri gerçekten, fiilen kınamış olurduk.
Savaşın haini barışın mimarı: Siyah Giyen Kadınlar
Siyahlı Kadınlar'ı, dünyanın farklı köşelerinde, çatışma ve savaş ortamlarında görmüş ya da basından duymuş, öğrenmiş olabilirsiniz. Ben ilk kez İsrail’den bir haberle tanımıştım onları.
Bir gönül yıktıysanız bin köprü yapsanız ne çare!
Maddi mirası yaşatmaya çalışmaktan çok daha kıymetli değil mi insanı yaşatıp, insan onurunu yüceltmek? Ölü ya da diri insan bedenine hak ettiği saygıyı göstermek elzem değil mi? Hani “insanı yaşat ki devlet yaşasın” vasiyeti nerede kaldı? Unutuldu mu?
Kaza değil, kader değil, cinayet bu
Düğmesi altı aydan başlayan o üniformalar kadar değil içindekinin değeri de. O üniformayla sivil insana karşı işlendiyse suç olmuyor hiçbir fiil de.
Kadın gündemi, eşitliğe dair nüfus politikaları, “erkek muhabbeti”
Ülkemiz açısından yüz karası sonuçları zaten biliyoruz. Hiç girmeyeceğim o konuya. Ama dünya genelinde kadın karar vericilerin bakan düzeyinde en az olduğu alanlardan nüfus üzerine, tüm kadınların söyleyecek çok şeyi olmalı. Dünya kahvehanelerdeki “erkek muhabbeti” kıvamında kadın doğurganlığını konuşur olmuş. Sözün bittiği yer…
Civciv çıkacak kuş çıkacak
Siyasi özgürlükleri, ifade hürriyetini çoktan geçtik maalesef. Milli iradeyi yere göğe sığdıramayanların, seçilmiş milletvekillerinin mazbatasını sözde yargıyı, hukuku işaret ederek iptal ettiği günlerdeyiz.
Kadın özgürlüğü kadınların cumasında saklı
Peygamber döneminde özgür olan kadınlar, sonraki yüzyıllarda camiden/cumadan dışlandıkları için özgürlüklerini kaybettiler. Cinsiyete dayalı ayrımcılık Müslüman toplumlarda Cuma namazının, hür erkeklere tanınan bir ayrıcalıkmış gibi uygulanıp, kadının camiden dışlanmasıyla başlayıp gelişti.
Yine denetim ve yeni demokrasi arayışı
25 Nisan'da AKPM oylamasından çıkan sonuç Türkiye’yi, 2004 öncesi denetim günlerine geri götürdüğü için, sonucun zaten uzun zamandır yerinde sayan AB müzakere sürecini de olumsuz etkileyeceği aşikar.
Büyük resim ya da asıl komplo
Komplo teorileri, içerdiği çelişkilerle hem eğlenceli hem ufuk açıcı ve bazen dosdoğru anlatmakta zorlanılan kimi konuları kolayca söyleyebilme yönünden yardımcı oluyor. Mesela Murat Bahadır Akkoyunlu Kanal A'daki politika programına ait izlediğim bir videoda komedi ölçüsünde çelişkiler sunmuş.
Ekmek, aş niyetine payımıza düşen çile
Özellikle AK Parti camiasındaki seçmen davranışı farklılaşması önemli. Partinin oy deposu olarak görülen ilçelerde oy kaybedişi kıymetli göstergelerden. Meselelere farklı yaklaşan dindarların azımsamayacak oranda oluşu ümit verici.
15 Temmuz gibi 16 Nisan'da da 'hayır' diyenler: Hak ve Adalet Platformu
28 Şubat gibi 15 Temmuz'a da karşı olanlar kurdu, Hak ve Adalet Platformu'nu. 28 Şubat gibi OHAL döneminde de hakkı ihlal edilenler yer aldı platformda. Her dönemin mazlumu ama kendinden olsa bile zalimin yanında yer almayanların onurlu duruşu bu platform.
Seçmeni 'mümeyyiz' görmüyor AK Parti kampanyası
Erdoğan liderliğinde her ne söylenir ve yapılırsa halkın şeksiz şüphesiz inanacağı varsayımıyla hareket ediliyor. Altmış, yetmiş yıl önce aşılmış bitirilmiş sorunlar, eldeki pakete gerekçe gibi gösteriliyor.
Füzeler Esad’ın koltuğunu sallarsa Türkiye ne yana, İran ne yana düşer?
İran Lübnan gibi Suriye’yi de ileri karakol olarak kullandı yıllardır. Kendisinden ateşi uzak tutmayı başardı. Suriye iç savaşanın sorumluluğu pek çok ülkeye ait. Türkiye de çok hata yaptı bu süreçte. Ancak aslan payının İran’a ait olduğu çok açık.
Kerkük, çilesi bitmeyen şehir
Kerkük, çileli şehir, çilesi bitmeyen şehir… Sade Türkmenlerden değil Türk tarihi mirasından da, kültürel mirasından da temizlenmeye çalışılan şehir. Selçuklu, Osmanlı mimarisine tahammülsüz Baasçıların, Fuzuli’nin naaşına bile zulmettiği şehir, Kerkük. Türkiye’nin türbesinin yıkılışına bile ilgisiz kaldığı, Türkçenin en büyük şairlerinden Fuzuli’nin şehri.
'Hayır'dan sonra yeni anayasadan önce
Ben yazdım oldu türünden bir anayasa değişiklik paketi sunulduğu gibi değil ama. Gerçekten evrensel demokrasi ölçütlerine dayalı bir siyasi partiler kanunu hazırlanmalı. Lider sultasından ve diğer anti-demokratik hükümlerden arındırılmış olan siyasi partiler kanunuyla yeniden teşkilatlanmalı, yenilenmeli mevcut partiler.
Beş yıllığına “anahtar teslim ülke” referandumu
Seçmenin yaklaşımı, muhtemelen iktidarın da dikkatini çekiyor. Yüksek yüzdelerden söz edilmez oldu artık. Toplumsal sözleşme niteliğini filan da bir kenara bırakıp, referanduma sunulan sıradan bir düzenlemeymiş gibi yüzde 50+1 le yetinme “kanaatkârlığını” dile getirmeye başladılar.
Değişiklik paketindeki 'iyi şeyler', ne kadar iyi?
Sorulardan birini cevaplamak niyetindeyim bugün. "Hiç mi iyi bir şey yok bu pakette" sorusu en sık duyulanlardan. Bu durumda bugün “iyi şeyleri” yazmalı. Ne kadar iyi olduklarını da tabii…
Hak, Adalet ve Vicdan için 'Hayır'
16 Nisan’da referanduma sunulan 18 maddelik anayasa değişiklik paketi, toplumdaki kronik sorunları çözmek bir yana daha da ağırlaştıracak bir yapıdadır. Yürütmeyi, yasama ve yargı karşısında çok kuvvetli yapmaktadır. Oysa adil bir yönetim, güçlerin kontrolüne ve anında denetlenmesine bağlıdır.
Sığınacak yer bulamayan kadınlar ölüme mahkum
Sığınma evi, şiddet kurbanı kadınlara, çare sunmaktı, aslında. Çaresiz ve yalnız olmadığını göstermek, şiddetten arınmış yeni bir hayat kurma fırsatı sunmaktı. Sığınacak yer bulamayan kadınlar ölüme mahkum. Yüz yüze olduğumuz gerçek bu kadar acı.
Arkamdaki yadigâr olsun
Kim haklı kim haksız denemeyecek kadar karikatürize bir diplomatik kriz yaşıyoruz. Siyaseten elverişli bu krizin zamanlaması da mükemmel olduğundan aşmak yerine derinleştirmek seçiliyor, adeta.
Sürdürülebilir politik ortaklık sahici kadınlarla mümkün
Anlı şanlı salonlar değil mütevazı mekanlarda, soyut politik savrulmalar değil sahici paylaşımlar yaşanıyor. Şiddetle mücadele yöntemlerine dair fikirler üreten, şiddetten kendi çabasıyla kurtulup, kocasını dize getirmeyi başarmış kadınlar yani gerçek kahramanlar konuştuğunda anlamını yitiriyor, o ezber sloganlar.
Haydi kadınlar politik ortaklığa!
Şimdi ortak çıkarları, ortak çözümlerle daha güçlü şekilde yaşama geçirmenin yolu olarak politik ortaklaşmaya doğru ilerlemede kadınlar. Bugünden yarına değil belki ama muhtemelen çok uzak olmayan bir gelecekte.
OHAL şartlarında Dünya Kadınlar Günü
Bize bugün insanca çalışma şartları kazandıran o can pazarına dönüşmüş grevi, öncesi ve sonrasıyla hissetmeye çalışmak da insani borç. Bizden uzak zannedilmesin. Ülkemizde de kadın emeği değersizdi. 1940’larda yol vergisi ödeyemeyen ailelerin kadınları yol yapımında çalışırken aynı süreyle çalışan erkek amelenin üçte biri oranında ücret alırdı. Keza kadın gardiyanlar da erkek gardiyanların üçte ikisini alırlardı ücret olarak.
Her darbeyle yeniden darp edilmiş vurgun yemiş nesiller ülkesi
Hırçın, şiddete meyyal insanlar, adalet duygusunu yitirmiş toplum olduk. Güya darbelere karşı hukuk mücadelesi başlamıştı ama davalar kirletildikçe, darbeler, darbeciler aklandı. Bir kere daha güven kaybı yaşattı hukuk.
EVET veya HAYIR’ın kısa formülü
EVET veya HAYIR’ın kısa formülü: Susurluk + Ergenekon + Perinçek + MHP + Ak Parti ittifakı = 16 Nisan
Seçim vetoları gibi
Asker, yargı, emniyet, sivil bürokrasi mahşerin dört atlısı olup kendisini anayasayla birlikte oylatarak cumhurbaşkanlığını kapmış Evren’in emir komutasında, zebellah gibi çökmüştü ülkenin üstüne. Seçmen iradesini ipotek altına almaya yeter sandıkları bu çok yönlü devlet kudreti -yani asıl olarak ülkenin kaynakları ve halkın gönüllü veya zorunlu emaneti yetkiler demek gerek- sandığa toslamıştı, herkes biliyor.
Evetin soruları hayırın cevapları
Şu 18 maddelik değişiklik tek tipçi devleti değiştirmiyor. Güçlendiriyor. İnsanı toplumu tek tipleştiren, 20. yy'ın zorunlu uluslaşma sürecini kopyalayarak 21. yy'a taşıyor.
Halkın aklıyla alay etmede devlet aklı
Bir gizli el, bir üst akıl, iç ya da dış mihrak değil bu döngünün sebebi. Akıl sır ermez güç ve yetenekte komplocuların oyunu değil vesayet tezgahının tekrarı. Bu sadece bilindik insani zaafların harekete geçmesi. Her insan ve kurumda var olan zaafların hukuk tarafından kontrol edilemez oluşundan ibaret.
Bu sefer insanlar ölmedi ama siyasette insanlıktan eser yok
Depremden sonra hayatta kalanların konuşmaya ne çok ihtiyacı var. Başka insanların onların derdini dinlemesine ihtiyaçları var.
Pozitif ayrımcılık: Hem zehir hem şifa
Bürokratik yükselmelerde kadınların karşısına dikilen görünmez engelleri ancak özel tedbirler azaltabilir. Geçici özel önlemler çerçevesinde bürokrasi kademelerinde kadınların yükselmesi için ilkin ilgili kurum politikası düzenlenmeli.
Kadına yönelik şiddetle mücadelede paranın izini sürmek
Kanun ve yönetmeliklerde yazılı önleyici tedbirler eğer bütçe ayrılmamışsa yapılmıyor demektir. Şiddetle mücadele için atılacak adımların her biri ilgili kurumların bütçesinde ayrı kalem olarak sayılmıyorsa değil kamuoyu ve sivil toplum, o memurların amirleri bile yapılması gereken işlerin yapılıp yapılmadığını takip edemez.
Bakanlığın sayısını unuttuğu kadınlar
Siyasi sorumluluk sahiplerinin ve diğer kamu görevlilerinin, kanunun tanıdığı hakları kullanmaktan vatandaşlarını caydırmaya çalışması kabul edilemez. Ayrıca boşanma hataysa bile şu veya bu şekilde telafi edilebilir. İnsan hayatı öyle değil. Geri gelmiyor, boşandığı veya boşanmak istediği için öldürülen kadınlar.
Darbecilerin anayasasına makyaj referandumu
Halk biliyor bu referandumla hiçbir şeyin değişmeyeceğini. Sadece bu referanduma özgü bir durum olmadığından biliyor, her şeyin eskisi gibi devam edeceğini. Hangi seçim hangi referandum siyasi partilerde bir politika değişikliğine yol açtı ki şimdi bir şeyler değişsin.
Sahi bu neyin kavgası?
Dört yanımız kavga kıyamet ama ihtiyacımız olan sekînet. Zira selim akıl sükûnette duyulur. Akl-ı selim sükûnetle konuşur. Hali hazırda sükûnetten uzak, karmaşanın ortasındayız.
Kırk yamalı bohçaya astar 5
Vesayet odakları yerli yerinde dururken bu odakları iktidar partisinin kontrolüne aldığı bir sistem öneriliyor. Tek parti döneminin halkı baskı altında tutabilen gücünün yeniden kurgulandığı bir paketten söz ediyoruz. Hem vesayet hem tek parti…
Kırk yamalı bohçaya astar 4
Vesayetin son kalesi ve en önemli halkası olan cumhurbaşkanlığı makamını, demokratik bir kuruma dönüştürmek yerine tek seçici, tek karar verici ve tek uygulayıcı haline dönüştürmekle tarihi başa sarmış oluyorlar bugün. Bu anayasa değişiklik paketi uygulanırsa 93 yıllık filim yeniden vizyona girmiş olacak. Yeniden bir tek parti iktidarı, ardından demokratikleşme sancıları, derken darbeler yaşayacağımızı söylemek kehanet olmaz.
Kırk yamalı bohçaya astar-3
Sayın vekiller umarım sizin de biraz şüpheniz endişeniz olur. Lütfen kime karşı sorumlu olduğunuza karar verin. Sizi aday gösterene mi, sizi seçene mi daha çok sorumluluk hissetmelisiniz, karar zamanı.
Şehîdê min ê ezîz! Mekanê te cennet be. Welat minetdarê te ye
Görevi başında ve görevini layıkıyla yaptığı için tehlikeyi erken fark ederek canı pahasına önlemeye çalışmış bir insana duyduğum saygıyı, ona, anadiliyle veda ederek göstermek niyetim.
Yıldızları söndürmüş fırtınanın soluğu
Son günlerde yaşanan ayrışmaya karşı bazılarının “ben, sen yok, biz varız” şeklindeki eski faşist sloganla birlik çağrısı yapması da pek büyük yanılgı. Özgür bireyler ancak bilinçli seçimlerle yani iradesiyle iyiye, güzele, doğruya yol alarak biz olmaya yönelebilir.
Emek verelim sevgiye barışa
Acıları bahane ederek kutlamaları engellemeye kalkışanlar var bir de. Şehitler varken yılbaşı kutlamak olmaz diyenler de bilmeli ki şu gelimli gidimli dünyada acıları azaltmak için mutluluğu çoğaltmalıyız.
Kırk yamalı bohçaya astar (2)
Her bir anayasa değişikliğinde yıllarca bu kırk yamalı bohça dikiş tutmaz denirdi. Öyleydi de tutmadı. Hiçbir değişiklik anlamlı ve yeterli olmadı. Şimdi bu sistem değişikliği önerisi mevcut çarpıklıkları daha görünür hale getirip, sorunları arttıracaktır.
Kırk yamalı bohçaya astar
Mevcut anayasa değişiklik paketi gücün temerküzünden başka bir şey değil. Geniş katılımlı ve çoğulculuk esasıyla toplumsal katmanlara yayılmış bir yazım komisyonuyla yapılacak yeni anayasa ihtiyacımız devam etmekte.
Çocuk istismarından evlilik kitabına uzanan geniş bir yelpazede eril distopya
Eril distopya denilen yıkıcı bölücü ideolojiye kaynak aktaran belediyelere kayyım atanmasını da mümkün. Bunu beklemeliyiz bence.
Şehit değil aşık olmalı gençler
Siz sağ olun çocuklar. Siz yaşayın. Mutlu olun. Aşık olun. Varsa çekeceğiniz bir acı sevdaya dair olsun.
Bilim din politika fark etmez ataerki her yerde dipdiri
Dört koldan her cepheden saldırı altında kadınlar. Bilim kılıfındaki ataerki de sermayenin hizmetinde, dev sigorta sektörünün kar marjını gözeterek anne bebek ölümlerini özleyen bilimsel (!) buluşlara imza atmış.
Kaç yıl geçti siyasi mizahtan uzak
Gülebildiğinden artık korkmaz oluşu insanın mühim. Yabanın tanış olmasını sağlayan mizahın asıl gücü elbet giydirilmiş sorunları çıplak gerçekler olarak sunabilmesinde.
Yoksullara eğitim yardımı değil yoksulluğu istismar
'İktidarca göz yumuluyor' demek hem din karşıtlığı hem Ak Parti düşmanlığı olarak anlatılıyor. Çocuk bedenlerin yangında can verişini sorgulamak dahi partizanca savunmaya yol açıyor.
Küresel oyunlar değil yerel acılar öncelenmeli
Dini inanç ve yorum farklılıklarının birlikteliğini temsil eden dört ayaklı minare, benzersiz mimarisiyle salt tarihi eser olmanın çok ötesinde. Günümüze ışık tutacak ibretler sunmada. Birbirinden farklı yapıların birlikte bir medeniyeti yükseltişini anlatır bize Diyarbakır’ın dört ayaklı minaresi. Bir büyük nehri besleyen farklı kollar gibi.
Son ümit kırıntısı: Bu yasayı onaylamayın Sayın Cumhurbaşkanı
15 yaş altı kademelendirilmeden önce de uygulamada büyük sorunlar yaşandığı, çocuk istismarı davası izleyen herkesin rahatlıkla gördüğü gerçeklerden. Çocuğun üstün yararını değil sanığın savunma hakkını, davanın odağına yerleştiren muhakeme usulü nedeniyle zaten çok zordu, bu davalar.
Adalet Komisyonu'na açık öneri
Şu anda komisyona iade edilmiş olan tasarıya yeniden benzer bir müdahale yapılmayacağının garantisi de yok. O nedenle sivil toplumun hassasiyetlerini buradan dile getirmekte fayda var.
TBMM'de gece yarısı tecavüz baskını
Önerge masum değil. Savunulur yanı yok. Savunmayın. Sahiplenmeyin bu önergeyi ve aklınızı başınıza devşirip Salı günü reddederek meclisin çöplüğüne gönderin.
Galeyan demokratik katılım sayılır mı? Kısas hükmü idamı gerektirir mi?
Mitinglerdeki idam sloganları, halkın demokratik talebi sayılamaz. Aklı selim ile konunun uzmanları, tarafları ve mutlaka fikir farklılığı taşıyan kesimlerin, eşit ifade hakkıyla müzakere etme hali, meydanlarda nutuk atmaktan ne kadar farklıysa, galeyana gelmiş kalabalıkların sloganları da demokratik katılım kavramından o kadar uzak.
Hayaline cihan değer: Demokrasi ve barış için güçlü toplumsal talep
Barışı isteyen ve istemekle de kalmayıp barışın yeniden kurulması için gerekli zemini bulmaya çalışan sivil toplum örgütlerinin halka ilham olması kuvvetle muhtemel. İnanıyorum ki buldukları her kürsünün önünde kümeleşip idam çığlıkları atan o cazgırların gerisinde sessiz ama dirayetli bir geniş kitle var.
Grup toplantısının düşündürdükleri: HDP yine nöbete
Demirtaş’ın 'seni başkan yaptırmayacağız' söylevinin okunması ve atılan demode sloganlar, içinde bulunulan şartların ve seçmenin ihtiyaçlarının gerektirdiği gerçekçi politikaları üretmekten çok uzak olunduğunu bir kere daha gözler önüne serdi.
Yeter artık
Çözüm sürecini başlatıp bu ülkede tabuları yıkan partiydiniz ama sonuçta vesayetçi derin devlet reflekslerine öncelik verip barışımızı teröre kurban ettiniz. Reva mı?
Çocuk istismarı 'kalın fırçalarla' çizilecek konu değil ama...
Doğan çocuğun adı: Cumhuriyet
İlk meclisin açılışında hâkimiyet-i millîye üzerinde otorite tanınmadığı temel ilkesi genel kabul görüp milli mücadele süresince uygulanmışken Ankara’nın yani doğan çocuğun, deyim yerindeyse kendi göbeğini kendi keserek elde ettiği hayat hakkını, İstanbul’a devretmesi düşünülemezdi.
Savaş, yoksulluk, istismar kıskacında çocuklar
Küçük yaşta evlendirmekten küçük yaşta militanlaştırmaya, çocuk işçiliği ve köleliğinden çocuk istismarına kadar sorunlar gelişmemişliğin göstergelerinden. Buna rağmen nüfus politikamız gelişmiş ülkelerle yarışmakta, nüfus artış hızı teşvik edilmekte.
Mum kimin yanan Kerkük
Fuzuli’nin kapısına bugün de IŞİD dayandı. Diplomasi masaları kurulup, deklarasyonlar yayınlandığında Irak Türklerinin adı bile anılmazken savaş başladığında ateş en çok onları yakıyor.
Siyasetin utanç günlüğüne eklenen yeni sayfa
Medyanın HDP grup toplantısını yayınlamayarak bir nevi mobbing uygulaması, utanç günlüğümüze yeni bir sayfa olarak tarihe geçmiştir. İktidarın imkanlarını, seçilmiş bir parti aleyhine kullanmak asla kabul edilemez.
İnsanlık onuru = İnsan hakları hukuku
Dünyamızı ve ahiretimizi biçimlendiren insanlık onurunu yüceltmek ya da çiğnemek ikilemi. Hakları ihlal edilmiş onuru çiğnenmiş insanları görerek susmak, seyirci kalmak, herkese sıratı kılıçtan keskin kılmakta.
Sorunun erkek tarafı çözümün de parçası olmalı
Bisiklet lastiğine hava basar gibi özgüven pompalanmış bu garip erkeklik algısını dönüştürmeden, kadına yönelik şiddetle mücadele başarısız kalmakta. Yine de şiddete karşı çıkan, ataerkiyi aşmış erkek bireylerin bile mücadelemize katılmasını engelleme eğilimindeyiz.
Yine bir cinsel istismar davası
11 Ekim Dünya Kız Çocukları Günü. Süslü püslü salonlarda alay-ı vâlâ ile anlı şanlı isimler kız çocuklarının 'güçlendirilmesi' üzerine ahkâm kesecekler, o gün. Ertesi gün soğuk, ruhsuz bir mahkeme salonunda bir kız çocuğu, saldırgan hastane müstahdemleriyle tekrar yüzleşmek zorunda kalacak...
Ne zafer ne hezimet Lozan sadece bir antlaşma - 2
Kaos ülkesi haline dönüşmekten kurtulabileceksek eğer bunu Lozan’ı tartışarak, Millî Mücadeleyi tahfif ederek değil ancak iç barışımızı sağlayarak başarabiliriz.
Ne zafer ne hezimet Lozan sadece bir antlaşma
Yazık ki tarihe nesnel ya da tarafsız bakabilen pek az ülkemizde. Hamasi ya da romantik bile değil gündelik siyasi kazanımlar uğruna ideolojik yorumlanıyor en göz önündeki tarihi gerçeklikler bile.
Erkek şiddeti artık sadece kadınlara doymuyor
Trafikte, sokakta gözü dönmüşçe saldıranların evlerde kadınlara ve çocuklara hayatı zindan edişini konuşalım artık. Konuşalım ki sokakta gördüğümüz bu şiddetin evde nasıl beslenip, büyütüldüğünü anlayabilelim.
Vesayetin tezgahına düşülüyor
En çok can yakansa sosyal mühendislik illetinden mustarip kitlenin iktidarda olan partisi eliyle vesayet metotlarının tekrar ediliyor oluşu. 27 Mayıs'ın 147'si, 12 Eylül'ün 1402'si gibi 28 Şubat'ta ihraç edilenlerin de büyük kısmı takip eden süreçte haklarını kısmen geri alabildiler. Bugün ihraç edilenler için de aynı durumun yaşanacağını tahmin etmek zor değil. Fakat neden darbecilerin tasfiye yöntemi?
Nefret suçu/söylemi ve ayrımcılık kurumu
Kadınlara verilen sözler
19 ayda iki genel seçim geçirdik. Çözüm sürecini buzdolabına kaldırdık. Çatışmasızlık bitmiştir açıklamalarıyla başlayan PKK terörü tırmandırılarak sürdürülüyor. IŞİD terörü, hızını ve dozunu arttırmış halde. FETÖ, darbe kalkışmasını halkımızın onurlu demokratik direnişiyle püskürttük. Olağan üstü hal dönemi yaşamaktayız.
Halime Hala: Türkülerde yaşayan bir memleket hikayesi
Akrabalarından, köylüden gelen olmadan ıssız, sessiz bir düğün olmuş. Öyle uzaktan gözlemiş annem de çocuk haliyle bile gitmesine babası izin vermediği için. Benimse asıl merak ettiğim kocasının nasıl biri olduğuydu. Deşeledikçe hikaye içinden yeni hikayeler çıktı.
Bayram hediyesi bekleyen çocuklar gibi
Şu mübarek Kurban Bayramı'nda, Arafat’ta vakfeye durmuş hacıların duasındaki selamı/barışı bizden esirgemeyin.
Ayna tutanlar
Başkent Kadın Platformu Derneği, 15 Temmuz sonrası yapılan haksızlıklardan birine dikkat çekmiş. Platformun sağduyulu eleştirisine kulak verelim.
Muhafazakârlık ve dindar muhafazakâr
Suyun halden hale geçişi gibi insanlık da bir kararda durmaz demiştik ya donar bazen de… Dondurunca inanç esaslarını, katı bir kalıba dönüşür, din. İçimizdeki ilahi cevheri unutuş sahte cevherlerin gözümüzü kamaştırmasına yola açar ve görmez oluruz hakikatleri.
Yurdum insanı ebruli sever
Çok partili hayatımız Osmanlı siyasetinden miras batıcılık, İslamcılık ve milliyetçilik akımlarını temsil eden pek çok parti gördü. Yüksek oy oranına sahip merkez-sağ partilerse üç (milliyetçilik, batıcılık ve İslamcılık) siyasi yaklaşıma hitap edebilme becerisini sergiler.
Barışa can suyu
HDP’ye rağmen HDP’yi güçlendirmeden PKK terörünü durdurmanın da barış süreci başlatmanın da imkânı yok.
YÖK 35 yaş engelini kaldırmalı
Darbe yıllarında üniversiteye gidemeyen, yarıda bırakan, yasak kalktıktan sonra öğrenime başlamış veya tamamlamış olanlar şimdi araştırma görevlisi olmak istediklerinde yaş engelline takılmaktan mustarip. YÖK, duymalı bu sesi.
Siyasetin HDP ile ve HDP’nin terörle imtihanı
Cumhurbaşkanı da Başbakan da diğer partilerle giriştikleri iş birliğini HDP ile de yaşamak zorunda olduklarını bilmeliler. İşbirliğini gerçekleştirmek için ilgili makamların daveti kadar Kürt siyasetinin de sorumluluğu üstlenmesi gerekir.
Daha kaç Ceylan daha kaç Hüseyin Utku...
İç düşman, dış düşman, çete, hain her türlü arızî soruna inat hemen esas meseleye, geniş mutabakatla anayasa yapımına girişse TBMM. Ortak yaşama kültürümüzü geliştirsek el birliğiyle.
Cehennemin yolu darbelerle döşendi
Ergenekon ve askeri darbelerle yargı önünde hesaplaşmak için oluşan iradeyi baltalamak, cemaatin demokratikleşme çabalarımıza indirdiği ilk darbe olmuştu. Davaları bir hukuk çalımıyla kirletti, saygınlığını zedeledi.
O HAL’de kimyasal hadım çare değil!
Cinsel şiddet hastalık değil suç ve kimyasal hadım tedavi olmadığı gibi cinsel saldırıları önleyebilecek bir yöntem de değil.