YAZARLAR

Kuzey Kore nükleersiz günlere erişebilecek mi?

ABD’nin Kuzey Kore’yi nükleer silahlardan arındırmada merkezi bir rol üstlenmesi, buna rağmen Çin ile sorunlu ilişkilere sahip olması Kore Yarımadası'nda güneşli havanın yerini kara bulutlara bırakmasına neden olabilir. Buna bir de Washington-Pyongyang arasındaki güven sorunu eklendiğinde, Trump ve Kim dışında sürecin nasıl ilerlediğini bilen yok.

Kore Yarımadası son bir yıldır çok hareketli. Savaş tamtamlarının karşılıklı salvolar eşliğinde dillendirildiği yarımadada son bir yıldır barış görüşmeleri ABD, Güney ve Kuzey Kore arasında mekik diplomasisiyle devam ediyor. Geçtiğimiz ay Pyongyang’da Güney ve Kuzey Kore liderleri arasında barış görüşmelerinin ikinci ayağı gerçekleştirildi. İki ülke arasında Kore halkının umut ve coşkuyla izlediği görüşmeler, olumlu bir atmosferde geçmiş, Pyongyang Deklarasyonu ile de Kuzey Kore’nin nükleer faaliyetlerini sonlandırma isteği ve yol haritası ortaya konmuştu.

Her ne kadar iki Kore arasındaki görüşmelerde olumlu bir seyir izlense de temmuz ayında ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo’nun Kuzey Kore ziyareti sonrasında yüzler asıktı. Hatta Kuzey Kore sonu gelmez talepleri nedeniyle Pompeo’yu “aç gözlü bir gangster”e benzetmişti.

ABD, iki Kore arasında gerçekleşen görüşmelerden memnun olduğunu hem resmi olarak hem de Trump’ın Twitter hesabı üzerinden dile getirdi. Yine de beklenen ilerlemenin kaydedilmesi için gözler Pompeo’nun daha önceden planlanan Kuzey Kore odaklı Asya-Pasifik turuna çevrilmişti.

Pompeo, 6 Ekim’den itibaren Japonya, Kuzey Kore, Güney Kore ve Çin’e ziyarette bulundu. Taraflara durumu aktardı. Bu hafta Pompeo’nun Asya-Pasifik gezisine ve Kuzey Kore’nin nükleer silahlardan arındırılması sürecinde kat edilen yola mercek tutacağız.

POMPEO’NUN İLK DURAĞI: JAPONYA

Mike Pompeo, Trump ile Kim’in nükleer başlıklar üzerinden “biz sizi yeneriz” “hayır biz sizi yeneriz” düzeyindeki ufuk açıcı münakaşası esnasında Kuzey Koreli yetkililerle görüşmeleri sürdürüyordu. Sahnede iki lider birbiriyle yarışırken, sahne gerisinde müzakereler yürütülüyordu. Bu nedenle Pompeo, ABD dış politikasının seyri açısından dikkatle izlenmeyi hak eden bir isim.

Singapur’da 12 Haziran’da gerçekleşen Trump-Kim görüşmesinin ardından Pompeo Temmuz’da Kuzey Kore’ye gitmiş ve burada yapılan görüşmelere fikir ayrılıkları damgasını vurmuştu. Kuzey Kore, ABD’nin hiçbir olumlu adım atmadan sürekli taleplerde bulunduğundan şikayetçi olmuştu. Kore ziyareti sonrasında ASEAN Dışişleri Bakanları Zirvesi’ne katılan Pompeo, burada katılımcı ülkelerden hem Kuzey Kore hem de İran yaptırımlarına uymalarını talep etmişti.

Nihayetinde Pompeo, Kuzey Kore’nin nükleer silahlardan arındırılması için dördüncü kez yola düştü. 6 Ekim Cumartesi Japonya lideri Şinto Abe ile görüşen Pompeo, Kuzey Kore ile olan müzakerelerdeki ilerlemeleri aktardı. Ayrıca Kuzey Kore’de bulunan Japon vatandaşlarının iadesi konusunda teminat verdi.

Pompeo’nun ziyaretine Tokyo’dan başlamasının iki önemli nedeni var. İlk olarak, Japonya ve Güney Kore ABD’nin Asya Pasifik’teki en önemli müttefikleri. Dahası iki ülke de Kuzey Kore’nin nükleer füzelerinin hedefleri arasında yer alıyordu. Kuzey Kore, ABD tarafında yer alarak askeri bakımdan iki ülkeyi ABD’nin maşalığını yapmakla suçluyordu. İkincisi, Japonya İkinci Dünya Savaşı’nın taraflarından birisi, dahası Japonya’nın her iki Kore ile zulüm kokan bir işgal mazisi var. Her iki Kore’de Japonya ile yakın ilişki kurmak istemiyor. ABD bu nedenle Japonya’nın perde gerisinde kalmasını tercih ediyor. Ancak çeşitli barış görüşmelerinde olduğu gibi Japonya’nın olmadığı bir müzakere sürecinin başarı şansı düşük. Bu nedenle Pompeo, Abe’ye hem perde gerisinde kalmaya devam etmelerini hem de Washington’un şimdilik Tokyo’yu temsil ettiğini ifade etmek için Japonya’dan turuna başladı.

KRİTİK İSTİKAMET: KUZEY KORE

Japonya’nın ardından Kore Yarımadası'na gelen Pompeo, ilk olarak Kuzey Kore’nin başkenti Pyongyang’a geçti. Burada Kim Jong Un ile görüşen Pompeo, Güney Kore’de basına yaptığı açıklamada, Kuzey Kore’nin Punggye-ri nükleer tesisini ve Sohae füze mühendisliği testlerinin yapıldığı bölgeyi uluslararası uzmanların gözlemine açmaya hazır olduklarını söyledi.

Kuzey Kore’nin sık sıkla benzer açıklamalar yaptığı dikkate alındığında bu aslında yeni bir gelişme değil. Uluslararası uzmanların yoğun biçimde eleştirileri de bu noktaya ilişkin. Kuzey Kore sık sık uzmanları ağırlamaya hazır olduğunu ifade ediyor, ancak bugüne kadar tesislere girebilen tek bir uzman yok.

Kuzey Kore yaptığı görüşmeler uyarınca ABD’den adım atmasını bekliyor. Kuzey Kore’nin burada beklediği ekonomik baskının hafifletilmesi ve Washington’un Güney Kore’ye yerleştirdiği silahlar konusunda adım atması, en azından buna dönük bir yol haritası hazırlaması. Pyongyang’ın bu beklentisine karşı, taraflar arasındaki güvensizlik sürece etki ediyor. ABD olumlu bir adım atmak bir yana, hem ikili hem de çok taraflı görüşmelerde dünya ve bölge ülkelerini Kuzey Kore yaptırımlarına uymaya çağırıyor. ABD’ye göre yaptırımlar gevşerse, Kuzey Kore yeniden nükleer faaliyetlerine dönebilir. Sürecin güven bunalımına girdiği, yer yer basına da yansıyor. Bu noktada “Çin’e masada daha fazla rol verilseydi, güven bunalımı bu kadar merkezi olur muydu?” sorusu gündeme geliyor.

Tarafların birbirine dönük şüpheleri bir yana, uluslararası uzmanlar Kuzey Kore’nin neden nükleer denetçileri çağırmadığı, İran Nükleer Anlaşması’nda olduğu gibi BM bünyesindeki Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı’nın neden görevlendirilmediğini sorguluyor.

Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı, bağımsız bir kuruluş. Kurum özellikle ABD, “İran, nükleer anlaşmaya uymuyor” dediğinde sert biçimde karşılık vermesi ve raporlarını paylaşarak İran’ın anlaşmanın şartlarına uyduğunu dünyaya ilan etmesiyle gündeme gelmişti. İran örneğinde görüldüğü gibi bağımsız bir uluslararası kuruluşun varlığı ve sürece dahli, günü gününü tutmayan Trump yönetiminin sorunlu politikalarına bir nebze set çekmesi açısından ve Kuzey Kore’nin ne kadar yol aldığının anlaşılması açısından hem kolaylaştırıcı hem de önemli.

AŞILMASI EN ZOR DAĞ: ÇİN

Pompeo, Kuzey ve Güney Kore ile görüştükten sonra, 8 Ekim’de Çin’e geçti. Pompeo’nun Çin ziyaretinin ana gündemi Kuzey Kore’nin nükleer silahlardan arındırılmasında Çin’in desteğini almaktı. Çin, Kuzey Kore ile iyi ilişkilere sahip. Bu noktada Çin’in hem ABD hem de BM yaptırımlarına harfiyen uyması ve Kim üzerinden baskının artırılması için ikna edilmesi ABD açısından hayati bir durum. Ancak ABD ve Çin ilişkileri sorunlu Kore sürecine de gölge düşürebilir.

Washington-Pekin ilişkilerine damgasını vuran ticaret savaşı, var olan sorunlu ilişkilere yeni bir başlık ekledi. Üstelik Çin’in ABD'ye dönük rahatsızlıkları bununla sınırlı değil. Güney Çin Denizi’nde Çin’in toprak taleplerine karşın ABD, burada donanmasıyla varlık gösteriyor. Zaman zaman iki ülkenin savaş gemileri karşı karşıya geliyor.

ABD ile Çin arasındaki ticaret savaşının kızışmasıyla beraber, ABD Tayvan konusunda çeşitli adımlar atarak Çin’in tepkisine neden oldu. Beyaz Saray, geçtiğimiz ay, Tayvan’a 300 milyon dolarlık silah satışına hazır olduklarını ifade etti. Buna ABD’li enerji üreticisi Cheniere Energy ile Tayvan'ın 11 Ağustos’ta LNG satışı için 25 yıllık bir anlaşmaya imza atması eklendiğinde Çin’in tepkisinin dozu yükseliyor.

ABD’nin Kuzey Kore’yi nükleer silahlardan arındırmada merkezi bir rol üstlenmesi, buna rağmen Çin ile sorunlu ilişkilere sahip olması Kore Yarımadası'nda güneşli havanın yerini kara bulutlara bırakmasına neden olabilir. Buna bir de Washington-Pyongyang arasındaki güven sorunu eklendiğinde, Trump ve Kim dışında sürecin nasıl ilerlediğini bilen yok. Buysa ABD’nin İran örneğindeki politika değişikliği dikkate alındığında hiç güven vermiyor.


Mühdan Sağlam Kimdir?

Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı’nda doktorasını yapmıştır. Enerji politikaları, ekonomi-politik, devlet-enerji şirketleri ilişkileri, Rus dış politikası ve enerji politikaları, Avrasya enerji politiği temel ilgi alanlarıdır. Gazprom’un Rusyası (2014, Siyasal Kitabevi) isimli kitabın yazarı olup, enerji ve ekonomi-politik eksenli yazıları mevcuttur. Barış için Akademisyenler “Bu Suça Ortak Olmayacağız” bildirisini imzadığı için 7 Şubat 2017'de çıkan 686 sayılı KHK ile üniversiteden ihraç edilmiştir.