YAZARLAR

EURO 2024 hezimeti!

UEFA, Avrupa Futbol Şampiyonası'nın 2024'teki ev sahibi olarak Almanya'yı seçti. Aslında hak edenin Türkiye olduğu konusunda herkes neredeyse hemfikir. Ancak hem hazırlanan sunum dosyası, hem adaylık tanıtım süreci ve özellikle de 27 Eylül'deki sunuma bakarsak sonuç normal. UEFA oylamasının sonucunu açıklayabilecek tek kelime ise hezimet!

Türkiye'nin bir başka spor organizasyonuna ev sahipliği başvurusu kabul edilmedi. Üstelik, Türkiye Futbol Federasyonu Başkanı Yıldırım Demirören'in söylediğine göre bu sunum bugüne kadar hazırlanmış en güçlü sunumdu. Sonucunda dörde karşı verilen 12 oyla Almanya, 2024 yılında gerçekleşecek Avrupa Futbol Şampiyonası'nın yeni ev sahibi oldu.

Bu karar Türkiye açısından, özellikle de ana akım spor medyasında büyük bir hayal kırıklığı yaşanmasına neden oldu. Aslında alınan sonuç büyük bir hezimet olarak nitelendirilmeli. EURO 2016 adaylığını bir oyla kaçırdıktan sonra, oy kaybı üçe katlanarak kaybetmenin başka bir tanımı olamaz. Ancak medyanın bir kısmı federasyon başkanına bir kısmı da hükümete bağlı olduğu için bu kaybın hezimet olduğu dile getirilemedi.

Oylama sonucunun böyle olma ihtimalini ön görebilmek için sunumlara göz atmak yeterliydi. Sunumlara ve raporlara bakınca alınan sonuç hiç de anormal değil. Ancak bakıyorum ki ve anladığım kadarıyla sunum dosyalarına bakmaya tenezzül eden bile olmamış. Neden kazanamayacağımızı geçen hafta, sunumları analiz ettiğim yazıda okuyabilirsiniz.

TANITIM SÜRECİ HATALAR ZİNCİRİ 

Kaybetmenin en büyük sorumlularından biri Türkiye Futbol Federasyonu. TFF başvuru ve tanıtım faaliyetlerinde süreci hiç iyi yönetemedi. Öncelikle tarihin en güçlü olduğu adaylık başvurusunun elçisinin Barış Telli olması büyük hataydı. (Bunu da daha önce dile getirmiştim.) Çünkü dünya çapında bilinirliği olmayan birisi Barış Telli. Eğer ki Telli bir sene önce Avrupa Ampute Milli Takımı'nda o golü atmasaydı Türkiye'de bile tanınmayacak biriydi ki ben hâlâ ülke çapındaki tanınırlığından şüpheliyim. Kimilerine göre dosyalar, değerlendirme raporları, sunumlardan çok birebir yapılan konuşmalar ve lobicilik faaliyetlerinin önemi daha fazlaydı. Peki bu lobiciliği yapacak kişi Barış Telli miydi? Çünkü rakibinin elçisi Philipp Lahm idi.

Telli'nin yerinde kim mi olabilirdi? Türkiye'nin ilk defa katıldığı Euro 96'da Hırvat rakibi Vlaovic'i düşürmeyerek Fair Play ödülünü alan, İngiltere ve Almanya'da futbol oynamış, bugün de milletvekili olan Alpay Özalan pek tabii elçi olabilirdi. Böylece geçmişe bir atıf yapılarak Fair Play'e verilen önemin mesajı verilebilirdi. En azından Davor Suker ile yan yana bir poz verirlerdi. Ya da EURO 2008'de sahada olan ancak bugün futbolu bırakmış biri seçilebilirdi. Nihat Kahveci seçilebilirdi mesela. Mesela akıcı İspanyolcasıyla İspanyol delegeyi etkileyemez miydi? Örnekler çoğaltılabilir, bunlar sadece benim aklıma ilk gelenler.

Türkiye'nin sunumunda EURO 2024'ün oynanacağı stadyumlar arasında Atatürk Olimpiyat Stadı da vardı. Stadyumun Şampiyonlar Ligi Finali'ne 2019 yılında ev sahibi olması da kararda etkendi. Çünkü plana göre finalden sonra yıkılıp yeniden yapılacaktı stadyum. UEFA değerlendirme raporunda bu stadyumun organizasyona yetişmesinin kuşkulu bulunduğu yazıyor. Ya Şampiyonlar Ligi Finali alınmayacaktı ya da EURO 2024'e bu stadyumla başvurulmayacaktı. Finalin İstanbul'a verildiğinin açıklandığı zaman yazdığım yazıda da belirtmiştim. ("Eylüldeki seçimler öncesinde Almanya’nın seçimine zemin hazırlamak üzere UEFA Şampiyonlar Ligi Finali’ni, Türkiye’ye sus payı niyetine vermiş de olabilir.") Sürecin kötü yönetilmesine bir başka kötü örnek de buydu.

TANITIM VİDEOSU 20 GÜN ÖNCE HAZIRLANMIŞ

Almanya ve Türkiye'nin sunum videoları da dikkat çekiciydi. Almanya'nın videosuna şahsen hayran kaldım. Kurgu, baştaki espri ve hikaye harikaydı. Taraftarların nasıl bir coşku yaşayacağını anlatmaya çalışan videonun finalini Nyon'daki seçime bağlayarak "Turnuvayı bize verirseniz size bunu yaşatacağız" mesajını verdi. Türkiye'nin videosu, turizm ve stadyum tanıtım videosundan halliceydi. Geçen hafta yazdım bu hafta da yazayım: Türkiye'nin turistik tanıtıma ihtiyacı yok. Videoda stadyumların tanıtılması hoş olsa da zaten sayılar dosyada var. Bunu tekrar anlatmak zamanın verimsiz kullanıldığını gösteriyor. Benim en çok dikkatimi çeken iki nokta futbola dair gösterilen bölümlerdi. Bu görüntüler öyle ki yayıncı kuruluştan alınmış. Videonun bu kısmını izleyince daha çok Süper Lig tanıtım videosunu andıran videoda, futbolu bırakmış Avrupalı bile olmayan Drogba, Fenerbahçe'den giderken arkasına teneke bağlanan Van Persie vardı. Neden?

NEDEN EURO 2008 GÖSTERİLMEDİ?

Milli Takıma dair görüntüler ise oldukça azdı. Euro 2016'dan bazı görüntüler varsa da ben şahsen Euro 96'dan ya da Euro 2008'den görüntüler olmasını da beklerdim. Euro 2008'in olmaması çok daha hayret vericiydi. Almanya ile oynanan yarı final maçına gönderme yaparak, "Bu sefer sıra bizde!" mesajı verilebilirdi esprili bir şekilde. Ancak Euro 2008 sırasında takımın başında olan teknik direktör Fatih Terim ile davalık olduğu için olsa gerek ki bu tarihi zafere dair bir görüntü göremedik. Tanıtım videosuna Nusret'in görünmesi videonun mesajını "Turnuvayı bize verirseniz iki stadyum daha yapacağız olmadı çıkışta da kebapçıya gideriz"e döndürdü. Videonun sonlarında gözüken Milli Takım görüntülerinin, 7 Eylül 2018'de Rusya ile oynanan Uluslar Ligi maçından olması da tanıtım videosunun en iyi ihtimalle sunumdan 20 gün önce bitirildiğini ortaya çıkarıyor. Yani üzerine düşünülmemiş bir baştan savmalık vardı bu video sunumunda da.

UEFA RİSK ALMADI

Her şeyi bir kenara koyarsak UEFA, tarihinde ilk kez Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Mevzuatı'na uyumluluğu ev sahibi seçiminde kriterler arasına koydu. İlk uygulamasında da Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Mevzuatı'nı çok seferinde ihlal etmiş bir ülkeye turnuva veremezdi, vermedi de. UEFA, insan hakları kriterini es geçerek organizasyonu Türkiye'ye verseydi, sonucunda başta medya olmak üzere gelecek tüm muhtemel eleştirilerle uğraşmak zorunda kalacaktı.

Türkiye'nin kazanamamasının en büyük nedeni Türkiye Futbol Federasyonu'nun çok kötü hazırlanmış olmasıdır. Devlet kurumlarından ve devlete göbekten bağlı olan şirketlerden alınan antetli, kaşeli kağıtların yeterli olacağını düşünmek çok büyük bir hataydı. Önceki adaylıktan daha düşük oy almak büyük bir mağlubiyettir. Eğer TFF'dekiler, EURO 2024'ün kazanılmasını milli bir dava olarak görenler kadar ciddiye alsaydı, ortaya bu kadar kötü sunum dosyası, video ve tanıtım süreci çıkmazdı.

Türkiye'nin hazırlanış sürecini bir kereliğine bile eleştirmeyen her spor medyası mensubu da sonucun sorumlusudur. Çünkü medya eleştirmedikçe herkes her şeyin ne kadar da mükemmel olduğunu düşünmeye, Avrupa'nın Türkiye'yi sevmediğine, yabancıların Türk düşmanı olduğuna, Müslümanları istemediğine, bu coğrafyada UEFA'nın bir organizasyon yapmak istemediğine inanmaya devam edecek. Umarım bu kişilerin EURO 2020'de Azerbaycan'ın da ev sahibi ülkelerden biri olduğuna dair bilgisi vardır.


Volkan Ağır Kimdir?

1987 İstanbul doğumlu. 2006 yılından bu yana blog yazıyor. 2008 yılında Cumhuriyet gazetesi Spor Servisi'nde muhabirliğe başladı. O günden bu yana yoğunlukla spor muhabirliği yapıyor. Serbest muhabir olarak 2014 yılında Dünya Kupası'nı Brezilya'da, 2015 yılında Copa America'yı Şili'de takip etti. 2011 yılından bu yana Açık Radyo'da her pazartesi günü 19.30'da Efektifpas isimli spor programını sunuyor. Gazete Duvar'da haftalık, zaman zaman da çeşitli yayınlara özel konularda haberler hazırlıyor. Zaman zaman da kendisine dokunan sosyal ve toplumsal olaylar hakkında da yazıları ve haberleri çeşitli medyalarda yayınlanıyor. 2016 Ekim ayından bu yana Almanya'da Köln'de yaşıyor.