YAZARLAR

İsrail Rusya'ya çalıştı

Rusya Savunma Bakanı Şoygu S-300 savunma sistemlerinin iki hafta içinde Suriye’ye gönderileceğini açıkladı. Şoygu açıklama sırasında "Daha önce İsrail’in isteği üzerine Suriye’ye sevkıyatı askıya alınan" ifadesini kullanarak İsrail’e daha önce müsamaha gösterdiklerine ancak bunu yinelemeyeceklerine vurgu yaptı.

İsrail’in son saldırısı ve bu saldırı sırasında bir Rus askeri uçağının düşürülmesi gibi gelişmeler, ABD ve Suriye’de ittifak yaptığı Türkiye’nin hamleleri ve hedefleri Rusya’yı Suriye’de rahat bırakmayacak ve Rusların askeri varlığını daha da güçlendirmelerine yol açacak gibi görünüyor. Bu ve benzeri gelişmeler her seferinde Rusya’ya yeni fırsatlar yaratıyor.

Rusya’nın Suriye’ye “resmen” girdiği 2015 Eylül’ünden bu yana verdiği kayıplar giderek artıyor. Zaman zaman “Suriye’de görev büyük oranda başarıldı, bazı ekipmanı/askerleri geri çekiyoruz” açıklamalarına rağmen Rusya tedbiri elden bırakmıyor ve sonsuza dek Suriye’de kalmaya zorlanıyor.

2011 yılından bu yana BMGK başta olmak üzere Suriye’ye diplomatik alanda tam destek veren Rusya bugüne kadar sahada resmi ve gayriresmî çok kayıp verdi.

Rusya Suriye’de ordu ve özel Spetsnaz birlikleri ile varlık gösterirken diğer yandan anlaşma yaptığı ve koordinasyon halinde hareket ettiği milis gruplar ile savaşı yürütüyor.

Bu gruplar içerisinde en belirgin olanı Wagner Grubu. Bu grubun Suriye’de yaklaşık 3 bin kişilik bir varlığının olduğu öne sürülüyor. fontanka.ru sitesinden alıntı yapan rusletter.com’un verilerine göre Wagner Suriye’de bugüne kadar 100-200 arası kayıp vermiş.

Resmi rakamlara göre bugüne kadar çeşitli rütbelerde 108 kayıp veren Rus ordusu sekiz uçak, dört helikopter kaybetti. Bunların çoğu “düşman saldırısı” sonucu gerçekleşti.

Bu kayıplara Rus Ordu Korosu personelini taşıyan Tupolev 154 uçağının Karadeniz üzerindeyken düşmesini de eklemek lazım. Uçakta koro üyelerinin yanı sıra Rus personel ve diğer görevlilerin de aralarında bulunduğu 92 kişi vardı.

Rusya’nın bu kayıplar sırasında komşu ülkelerin sorumluluğuna rağmen sert tepki vermediği ve sabırlı davrandığı söylenebilir. Örneğin Türkiye’nin Rus uçağını düşürmesi ve hemen ardından düşen uçağın enkazı ve pilotları aramak üzere bölgeye giden helikopterin yara alması sonrası Rusya Türkiye’ye karşı saldırgan bir tutum takınmamıştı. Nitekim bu politikasının sonucu olarak daha sonra Türkiye’yi yanına çekmeyi başardı.

Aynı Rusya “daha önce yapılan anlaşmaya sadık kalmadığını ve bu nedenle uçağının düşmesine sebep olduğunu öne sürdüğü” İsrail’e karşı aynı sabrı gösterebilir mi?

Uçağın düşürülmesi sonrası yaşanan gelişmeler ve yapılan açıklamalar Rusya’nın bundan sonra daha sert bir “savunma” içerisine gireceğini gösteriyor.

Rusya Savunma Bakanı Şoygu S-300 savunma sistemlerinin iki hafta içinde Suriye’ye gönderileceğini açıkladı. Şoygu açıklama sırasında “Daha önce İsrail’in isteği üzerine Suriye’ye sevkıyatı askıya alınan” ifadesini kullanarak İsrail’e daha önce müsamaha gösterdiklerine ancak bunu yinelemeyeceklerine vurgu yaptı.

Rusya savunma bakanlığı açıklamalarına göre tetik Suriyelilerin elinde olacak. Şoygu sistemin 250 km. menzili olduğunu belirtiyor. Eğer savunma sistemi Şam ya da daha güneye yerleştirilirse İsrail uçakları kalkış yapar yapmaz menzile girmiş olacak. Bu İsrail’in hiç istemediği bir durumdu ve Rusya İsrail’in sistemin Suriye’ye verilmemesi ricasını kırmadığı için İsrail uçakları Lübnan hava sahası ya da Akdeniz üzerinden Suriye’deki hedeflere atış yapabiliyordu.

Sistemin teslimatı Suriye’ye askeri açıdan büyük avantaj sağlayabilir. Bundan sonra İsrail, uçaklarının Suriye’ye çeşitli gerekçelerle yaptığı saldırılarda daha dikkatli olmak zorunda kalacak gibi görünüyor.

Diğer yandan Suriye bu sistemi sadece İsrail’e karşı değil, Batı’dan gelecek saldırılara karşı da kullanacaktır.

Rusya’nın S-300’leri Suriye’ye göndereceğini açıklaması “Olay sonrası Esad Putin’i aramadı, Putin Esad’ın telefonuna çıkmadı” söylentilerine de cevap. İsrail basını da aynı iddialarda bulunmuştu. S-300’lerin gönderilmesi kararı Rusya ile Suriye arasında “usulde bazı sorunlar yaşansa bile esasta sorun olmadığını bir kez daha teyit etmiş oluyor.

Bu arada çok önemli bir nokta: Rusya S-300’leri dolaylı olarak İran ve Hizbullah’a, yani “Direniş Eksenine” teslim etmiş oluyor. Elbette Suriye bu sistemi ancak Rusya ile koordinasyon halinde kullanabilecektir. Ama dolaylı da olsa bu önemli sonuç gözardı edilemez.

Uçak olayının Rusya açısından ilk somut sonucu ise Putin’e Moskova’yı defalarca ziyaret eden Netanyahu’ya karşı geniş manevra alanı sağlamak olabilir. Diğer yandan Rusya, İsrail’in İran ya da başka gerekçelerle Suriye sürecine müdahil olmasının önüne geçebilir ve Suriye’deki rakip sayısını “bir buçuk”a indirebilir: ABD ve Türkiye.

Tam da burada şu noktaya dikkat çekmek lazım: Erdoğan “Asıl sorun Fırat’ın doğusunda” söylemini New York yolculuğu öncesinde de tekrarladı. ABD Kürt bölgesindeki politikalarını “yatay” devam ettirirse sadece söylemde kalınacak gibi görünüyor. Ama ABD Kürtleri yeni bir aşamaya zorlar ve Türkiye buna karşı somut adım atarsa Türkiye ve ABD arasında daha sert bir süreç başlayabilir. Suriye’deki rakiplerini tek tek eleyen Rusya ise bu durumda iki rakipten birinin ekarte olmasını bekleyebilir. Neden beklemesin ki? Eğer Türkiye kazanırsa Rusya ve Şam kârlı olacağı, ABD kazanırsa Türkiye büyük kaybedeceği için Rusya’ya daha çok yaklaşmak zorunda kalacak.

Bu durumda Rusya’nın ABD ile yeni bir sürece girebileceğini de hesaplamak lazım. Çünkü “yeni aşama” ABD’nin Kürtlerin Şam ile görüşme sürecini baltalaması demek ve bu tam da bitti denilen savaşı bu kez yeniden ve daha şiddetli bir şekilde alevlendirebilir.

Rusya uçağının düşürülmesi sonrası tıpkı Türkiye’ye yaptığı gibi Suriye krizi boyunca rakiplere mümkün oluğunca geniş alan tanıyarak altın fırsatı bekleme stratejisinin bir meyvesini daha bu kez İsrail’e karşı almış oluyor.

Bu kazanımların hiçbirisi maliyetsiz olmadı elbette, ancak bu tür kriz ve kayıplar Putin’e de lütuf oluyormuş demek ki.


Musa Özuğurlu Kimdir?

Gazeteci. Mesleğe 1994 yılında başladı. Çok sayıda radyo ve TV kanalının haber merkezlerinde editörlük, muhabirlik, program sunuculuğu yaptı. 2010 yılında TRT Türk’ün Suriye temsilcisi olarak çalışmaya başladı. Suriye’de 2011’de başlayan süreci 2016 yılına kadar yerinde takip eden az sayıda yabancı gazeteciden biridir. Alanı Suriye başta olmak üzere Ortadoğu. Serbest gazeteci olarak çalışmaktadır.