YAZARLAR

La Mercè: Tıpkı bizim bayramlar gibi!

Doğru söyleyin hangi bayramda eğlendiğinizi hatırlıyorsunuz ki eğer tatil diye uzağa kaçmadıysanız ve bahşiş verilerek sizi gülümsetmedilerse?

La Mercè festivali var Barselona sokaklarında. Uzun zamandır hazırlanıyor insanlar. Komik devler oluyorlar bazen, kolları uzun, koca burunlu, tahta ayakları üzerinde yükseklerde yürüyorlar, sırtlarda taşınıyorlar. Onlarca davulla, sizi ritmin içine boğan gruplar geçiyor, bir düdük sesiyle kesilip sessizliği hatırlatıyor ve sonra yine derinden tam tama dönüyor müzik. Baş parmakları bantlanmış davulcuların, avuçları patlamış bazılarının ama herkes çok eğleniyor.

Patronun ya da müdürün veya başöğretmenin hele hele başkanın dediğini yapmadıklarından olacak bu neşe. Kendi istediklerini yapan insan neşesi.

Bir de omuz omuza verip, yüksek, çok yüksek kuleler kuruyorlar. 6–7 insan katı oluyor birbirlerinin omuzları üstünde. Bazen kaza olmuyor değil, yukarıdan aşağıya çözülerek düştükleri ama eğer bu düşme tehlikesi olmasa bunun manası olur muydu? Günlerce çalışıyorlar ve günlerce düşüyorlar muhtemel. "Birlikte ot biçenlerin otu yemyeşil olur" diyordu Tolstoy. Mealen söylüyorum hatırladığım kadarıyla. Tam böyle değildi belki, "otu gür biter" de olabilir. Birlikte yapmanın tadı vardı içinde.

-Panellerde konuşurken bazen, "Komün komün diyorsunuz da komün nedir ha diye sorarsanız. Siz bunu çok iyi biliyorsunuz aslında. Halay çekmek gibidir komün" diyordum. Yani herkes birbirinin omuzundan tutacak, hiç kimse tek başına kalıp düşmeyecek ve hep birlikte dans edeceğiz. İşte komün bu. Ha bir de halay başı, "ben halayın başıyım" deyip kenarda oturamaz, o hem halay çekecek, hem mendil sallayacak…-

Niye bizde hiç böyle bir bayram yok? Neden bayram deyince aklımıza sadece el öpmek, kurban kesmek ve tek sıra halinde, memur edilmiş beden öğretmenlerinin huzurunda, tek sıra yürümek geliyor ? -Ve gidiş dönüş sırasında, gazete köşelerine sıkıştırılmış 119 kişi öldü gibi otomobil kazaları. - 19 Mayıs ve 23 Nisan gibi, tek farkı askeriyenin çocuklar için düzenlenmiş minyatür örneklerinden başka hiçbir şey olmayan düzen, intizam ve buram buram devlet kokan müsamerelerden başka neden hiçbir şey yok? Doğru söyleyin hangi bayramda eğlendiğinizi hatırlıyorsunuz ki eğer tatil diye uzağa kaçmadıysanız ve bahşiş verilerek sizi gülümsetmedilerse? Bayram mutlulukları ancak küçük bahşişler ve bonbon şekerlerden ibaret bir halkın afkanı ancak bu kadar nemrut, en küçük keyiften rahatsız, tabii ki danssız, hükmedilmeye layık mıdır diyorsunuz?

-Niye hep geziyorsunuz, diyorlar. Nedeni kanser, diyorum. Aa hanginiz kanser, diyorlar. Yok biz çok iyiyiz. Sistem kanser, toplumun kalın bir parçası, şehir mesela diyorum ve dünya da. Bu yüzden son yıllarımızı gezerek yaşıyoruz.-

Bu yüzden yakın tarihimiz 19 Mayıslarda öğrencilerin şortlarının kısa mı uzun mu olacağı tartışmasıyla geçmedi mi? Bu ülkenin iktidarını ve özellikle muhalefetini bundan daha iyi özetleyen bir cümle bana bulabilir misiniz? Bir diktatörlükten diğerine, mümkün olan her çeşidine, tek sıra halinde düzgün adımlarla ve hep sağdan sayarak yürümemizin nedeni bayramlarında bile dans edilmemesi olabilir mi?

Ne kadar çok soru sordum bu yazıda…

Ve kısa şort uzun şorttan hakkını alır elbet…


Metin Yeğin Kimdir?

Yazar, belgeselci, sinemacı, gazeteci, avukat, seyyah... CNN-Türk, NTV, Kanal Türk, Al Jazeera, Telesur televizyonlarına 200'e yakın belgesel ve kurmaca filmler yaptı. Türkiye'de Cumhuriyet, Radikal, Birgün, Gündem; dünyada Il manifesto, Rebellion gazetelerine köşe yazıları yazdı. Dünyanın sokaklarını anlattığı 10'dan fazla kitaba sahip. Dünyanın farklı yerlerinde yoksullarla birlikte evler inşa etti, bir sürü farklı işte çalışarak yazılar yazdı, filmler çekti. Birçok ülkede kolektif çalışmalara katıldı, kooperatif örgütlenmelerine öncü oldu. Ekolojik direnişlere katıldı, isyanlara tanıklık etti. Türkiye ve birçok ülkede öğretim üyeliği yaptı... Ve dünyayı değiştirmeye çalışmaya devam ediyor hâlâ...