
Suriye yaralarını sarıyor 2: Humus-Lazkiye
HUMUS – Şam’da geçirdiğimiz üç gün sonrasında Humus’a doğru yola çıkıyoruz. Son durak Lazkiye. Şam-Humus karayolu istisnalar dışında her zaman açıktı ancak çok sayıda askeri kontrol noktası vardı. Şimdilerde yaklaşık 160 km’lik yolda sadece birkaç kontrol noktası kalmış. Sağlı sollu dinlenme tesisleri tekrar açılmaya başlamış. Pazar günü haftanın ilk iş günü olduğu için yollar daha kalabalık. Otobüsler, minibüsler Lazkiye, Tartus, Humus gibi illerden Şam’a yolcu taşıyor. Kriz öncesinde yaklaşık 300 km’lik Lazkiye – Şam yolu 150 Suriye Lirası’ydı (yaklaşık 3 dolar), şimdi aynı mesafenin ücreti 1500 liraya çıkmış (yine yaklaşık 3 dolar). Dolar olaylar öncesinde 45 Suriye Lirası’ydı, bir ara 700- 800 liraya çıktı, şimdilerde 440 lira.

Humus Saat Kulesi
Kriz sırasında Suriye Lirası, dolar karşısında yaklaşık 10 kat değer kaybetti. Fiyatlara aynen yansıyan bu duruma rağmen Şam ve diğer illerde olduğu gibi Humus’ta da hemen her tür sebze, meyve, et, süt gibi temel tüketim maddeleri rahatlıkla bulunuyor. Ancak Suriye halkı için bu ürünleri alabilmek eskisi kadar kolay değil. Dolar ve fiyatlar 10 kat artmasına rağmen ücretler sadece üç kat arttı bu sekiz yıl içinde. Kriz öncesi ortalama memur maaşı yaklaşık 15 bin liraydı ve yine yaklaşık 300 dolara denk geliyordu, şimdilerde ortalama 45 bin liraya yükselen memur maaşı 100 dolara denk geliyor.
Humus’a yolculuğumuz 1,5 saat kadar sürüyor. Şehre girişte yine kontrol noktası, Türk pasaportu ve yine aynı bakış. Suriye Enformasyon Bakanlığı tarafından verilen çekim ve röportaj izni yazısını gösteriyoruz.
Bakanlığın Humus’ta görevli memuru “nerelere gitmek istiyorsunuz?” diye soruyor. Baba Amr, Halidiye, olayların ilk başladığı 60’ıncı cadde, 120 bin öğrencinin bulunduğu Baas Üniversitesi gitmek istediğimiz yerler.

Baas Üniversitesi’nin girişi
Görevli bizi önce valiliğin ve Humus’un simgesi yeni saatin bulunduğu meydana götürüyor. Burada birkaç fotoğraf çektikten sonra Eski Şehir’e doğru yürümeye başlıyoruz. Hâlâ duvarları isten kararmış dükkanların bazılarından tamirat sesleri geliyor.
Naura semti Dablan Caddesi’ndeki dükkanlardan birine giriyoruz. Dükkan sahibinin adı Safwan Şeherli (Şehirli). Soyadı dikkatimi çekiyor. Osmanlı döneminden kalma soy adları genellikle meslek belirten “ci, cı” ya da kişinin nereli olduğunu belirten “li” eki ile bitiyor.

Safwan Şeherli
Safwan Şehirli makyaj ve düğün malzemeleri satıyormuş. Olayların başında gösterici gruplar tarafından baskı yapılınca dükkanını terk etmek zorunda kalmış. Şimdilerde dükkanını eski haline döndürmeye çalışıyor. Yeniden elektrik, su bağlatmış, ticaret odasından iznini almış ve yakında satışlara başlamayı umuyormuş.
Sadece “nasilsin” gibi birkaç kelime Türkçe bilen Safwan’a nereli olduğunu soruyorum. “Aslımız İstanbullu” diyor. Ataları Osmanlı döneminde Humus’a gelmişler ama şimdi hiç tanıdığı yokmuş İstanbul’da.
Fotoğraf çeke çeke tarihi çarşıya doğru ilerliyoruz. Onlarca poz çekmemize rağmen yanımıza hiç kimse yaklaşıp “ne yapıyorsunuz, kimsiniz?” diye sormuyor. Bu da “normale dönülmeye başlandığının” göstergelerinden biri. Olayların yoğun olduğu dönemde her adımda bu sorularla karşılaşırdık.

Tarihi çarşıda esnaf
Bab Hud semti olaylar sırasında göstericilerin ve silahlı grupların merkezlerinden biriymiş. Bab Hud muhtarı Usame Sibaği harap olmuş bürosunun önüne koyduğu iskemle ve küçük masada hizmet veriyor. Durumun eskisine göre daha iyi olduğunu esnaf ve mahalle sakinlerinin yüzde 60’ının geri döndüğünü, semtteki okulların açıldığını anlatıyor.

Bab Hud muhtarı Usame Sibaği
Tarihi çarşı olaylar sırasında harap olmuştu. Bir kısmı yenilenmiş ve hizmete girmiş. Burada kuyumcu dükkanı işleten Halid Cavvud ile sohbet ediyoruz. Cavvud birçok kuyumcu dükkanının olaylardan önce geceleri altınları vitrinde bıraktığını ancak bunların bir kısmının olaylar sırasında talan edildiğini söylüyor. Cavvud’un altınları dükkanının vitrininde sergilemesi “güvenliğin” yeniden sağlandığının göstergelerinden bir tanesi. Cavvud tarihi çarşıdaki kuyumcuların, dükkanlarını artık açabildiklerini belirtiyor.
Çarşının en eski esnafından Züheyr Tayyara 56 yıldır aynı dükkanı işletiyormuş. Tayyara Humus ve Türkiye gibi komşu ülkelere göçen komşu esnafa çağrıda bulunduklarını ve geri çağırdıklarını anlatıyor. Ürdün ya da başka ülkelerden geri dönenlerin olduğunu belirtiyor. Elektrik eskiden günde en az sekiz saat kesilirken şimdilerde istisnai kesintiler yaşanıyormuş.

Parfümcü
Aynı çarşıda parfüm satan bir dükkana giriyoruz. Satıcı kadın ile muhabbetten sonra yanında bulunan dondurma satan esnaf arkadaşı ile fotoğraflarını çekiyorum, çarşı içinde ayrı poz veriyor. Fotoğrafları kendisine göndermem için söz alıyor benden.

Halidiye
Halidiye, olayların en uzun sürdüğü semtlerden birisi. Mihmandarım Halidiye’de yıkıntılar arasında gezerken yüzde 70’ten fazla hasar gören binaların tamamen yıkılacağını ve yeniden imar edileceğini aktardı. Görüş alanımıza giren binaların hemen hepsi bu durumda. Bu da koca koca semtlerin tamamen yıkılıp yeniden imar edileceği anlamına geliyor. Yabancı müteahhitlerin iştahını kabartan projelerin ilki Baba Amr için hazırlanmıştı. Hükümet yaklaşık iki yıl önce Baba Amr’ın tamamen yıkılmasına ve yeni projenin uygulanmasına karar vermişti. Baba Amr’da projenin uygulanması için çalışmalar sürüyor.

El Mahzumi İlkokulu’na düzenlenen bombalı saldırıda ölen 25 öğrencinin fotoğrafı ve anılarına yaptırılan anıt.
Yıkık semtlerden sonra yolumuz Suriye’de sembol okullardan biri haline gelen El Mahzumi İlkokulu’na düşüyor. Okullar bu yıl öğrenci çokluğu nedeniyle 20 gün önce açılmış, müfredat daha uzun bir süreye yayılmış. Bundan birkaç yıl önce okullarında yaşanan katliamdan habersiz çocuklar fotoğraf makinesini görünce poz veriyor. Akrama semti olaylar sırasındaki en büyük katliamlardan birine sahne olmuş ve El Mahzumi İlkokulu’na düzenlenen bombalı saldırıda 25 öğrenci ölmüştü. İlkokula girdiğimizde bizi ölen öğrencilerin fotoğrafları ve anılarına yaptırılan anıt karşılıyor. Okulun müdiresi Sadiye Zamatli ölen öğrencilerin bazılarının fotoğraflarının asılı olduğu odasında bize çok zor zamanlar geçirdiklerini ancak şimdi yaralarını sardıklarını söylüyor ve ekliyor: “Yaşadıklarımıza, savaşın getirdiği bunca acıya rağmen ayakta kalacağız, hayatımız eski günlerine ve çocuklarına geri dönecek.”

El Mahzumi İlkokulu
Humus’ta misafir olduğumuz evlerde de konuşulan tek konu İdlib. Bana Türkiye’nin ne yapacağını soruyorlar. “Siz ne biliyorsanız ben de onu biliyorum, daha fazlasını değil” cevabını veriyorum.
Suriye ilaç endüstrisinin merkezi ve ülkenin iki büyük rafinerisinden birinin ev sahibi Humus, Suriye’nin her anlamda kavşak noktalarından biri. Humus Müslüman, Hıristiyan, Alevi, Sünni hemen her kesimden insanı barındırdığı için olaylardan en çok etkilenen şehirlerden de biri oldu. Humus’ta yaraların sarılması diğer bazı şehirlere göre daha zor gibi görünüyor ancak insanlar umutlarını yitirmiş değiller.
Humus sonrası Tartus ve Lazkiye’ye geçiyoruz. Buralarda göze çarpan iki konu nüfuslarının neredeyse ikiye katlanmış olması ve köyler de dahil hemen her yerleşim biriminin cadde ve sokaklarında savaş sürecinde hayatını kaybeden askerlerin, sivillerin fotoğrafları. Savaş sürecinde İdlib, Halep, Deyrezzor, Rakka, Hama ve Humus kırsallarından milyonlarca kişi yönetimin hakim olduğu bölgelere kaçtı. Bunların başında Şam, Tartus ve Lazkiye geliyor. Lazkiye’de sadece Halep’ten kaçan yaklaşık bir milyon insan yaşıyor. İlk ve orta öğretim okullarında artık neredeyse yer kalmamış.
Lazkiye’den Keseb’e giderken eskiden Belluran göletinden hemen sonra yol Akdeniz sahili tarafından devam ederdi. Türkmen beldesi Kastal Muaf’tan geçen asıl ana yol silahlı grupların menzilinde olduğu için kapalıydı. Şimdilerde bu yol da açılmış. Yolda sağlı sollu yanık, yerle bir olmuş binalar, yanmış, kesilmiş ormanlar çarpıyor gözümüze.
Ermenilerin yaşadığı ve eskiden zengin Körfez Araplarının sayfiye yeri olan Keseb’e minibüsler eskisi kadar sık olmasa da çalışmaya başlamış.
Keseb – Yayladağ gümrük kapısı filmlerden fırlamış gibi. Suriye tarafında birkaç görevli var. Çantalarımız kontrol edildikten sonra pasaport işlemlerimiz yapılıyor ve Türkiye tarafına geçiyoruz. Gümrük sahasının iki tarafında Türkiye – Suriye sınırına çekilen duvar göze çarpıyor. Türkiye gümrüğü tarafı da sessiz. Uzaktan bir hareket görünce ıslık çalıyorum. Gümrük muhafaza görevlisi geliyor ve “içki, sigara var mı?” diye soruyor. “Hayır” cevabını alınca çantayı arıyor ve öğle yemeği için Yayladağ’a giden görevlilerin gelmesini bekliyoruz. Pasaport işlemlerinden sonra “gazeteci” olduğumuz öğrenilince Yayladağ’dan gelecek “bazı görevlileri” beklememiz gerektiği söyleniyor. Gelenlere kim olduklarını soruyorum “Emniyetteniz” diyorlar. İlk soru “Eee Musa Bey nasıl gidiyor, neler yapıyorsunuz?” oluyor. “Hiç valla, ne olsun işte, uğraşıyoruz” cevabını veriyorum. Suriye tarafında durumu soruyorlar “gayet iyi, büyük değişim var” diyorum. Sonra bütün Suriye’de olduğu gibi konu İdlib’e geliyor. Görevlilerden birine “Türkiye tarafına geçebilecek sivillerin arasına karışacak militanların tehlikeli olabileceğini” anlatıyorum, o da “zaten yığınak bunun için yapılıyor” diyor.
Suriye’de geçirdiğim sekiz günde büyük bir değişime şahit oldum. İnsanlar artık sadece İdlib, Kürtler ile ne olacağı ve savaş sonrası toplumun nasıl toparlanacağını konuşuyor. İdlib ile ilgili düşünceler net, Kürtler ile bir çıkış yolunun bulunabileceği düşüncesi daha ağır basıyor. Toplumun geleceği ile ilgili tablo çok da iyimser değil. En büyük endişe ise “Vietnam Sendromu.” Gelecekle ilgili endişeleri sonraki yazımızda özetlemeye çalışacağız.
2007'de Suriye'de yaşamaya başladı. 2012'den 2016'ya kadar TRT Türk'ün Suriye temsilciliğini yaptı ve savaşı yakından takip etti. Alanı Suriye başta olmak üzere Ortadoğu. Halen Tele 1 TV'de sabah gündem - yorum - medya analiz programı yapıyor.
YAZARIN DİĞER YAZILARI
İçeride Abdülhamit dışarıda Süleyman Şah
“Denizi geçtikten sonra derede boğulmayalım” diyen Erdoğan’ın dış politika yolculuğu Süleyman Şah’ı hatırlatıyor. Erdoğan da Ahmet Davutoğlu’nun dış politika aklı ile hareket edip Washington’ın Suriye seferine “eski muhteşem günlere dönüş” hedefi ile katılmıştı ancak yolun sonunun Soçi olacağını hesaplayamadı.
Soçi’nin kazananı Kürtler, kaybedeni iktidar
Toplantıda yapılan açıklamalardan anlaşılan o ki, Türkiye’nin artık Suriye’ye yönelik Şam ile koordinasyon olmadan herhangi bir hamlede bulunması ihtimali tamamen ortadan kalktı. Üstelik “Kürt konusu Kürtlerin gelecekte söz hakkı olacak biçimde çözümlensin söylemine” İran’ın da katılması, Kürtler konusunda Türkiye’nin beklentilerinin tam tersi bir durum ortaya çıkarabilir.
Çipras niye geldi ki?
Erdoğan Batı’dan bir lider ile daha görüntü verdi, “darbecilere” karşı aslında iç kamuoyuna yönelik mesajlarını yineledi, Çipras ise Heybeliada’yı ziyaret eden ilk başbakan olarak tarihe geçti. Bir mucize olmazsa iki ülke arasında gelecekte daha da ağırlaşması olası sorunlar ise öylece duruyor.
Suriye'ye 'on dakika' ara
Erdoğan içeride kullanmak üzere tekrar “ekşın” ister ve ateşi harlar ya da “Şam ile anlaştık, komşumuz ile sorunlarımızı hallediyoruz” demek için İdlib dahil taviz verir mi bilinmez ama Suriye ve Kürtler meselesi Venezuela, Türkiye’de seçimler ve daha önemlisi hiçbir tarafın Kürtler ile ilgili hedeflerini tam olarak hayata geçiremeyeceğinin belli olmasıyla bir süre daha “yatay seyirde” gidecek gibi.
Erdoğan 'ağaçtan inebilir mi?'
Gelinen aşamada Türkiye Suriye’ye “Kürtler ile ilgili bizce gerekli icraatları alın, buna karşılık Fırat’ın batısındaki hakimiyet alanlarımızdan çıkalım” ya da Suriye Türkiye’ye “Fırat’ın batısından çıkın doğusunda istediklerinizi yerine getirelim” önerilerinde bulunurlar mı?
Adana Mutabakatı: Putin 'Esad ile anlaşın' dedi
Putin’in Adana Anlaşması'na işaret etmesini (ya da anlaşmanın bir şekilde gündeme gelmesini) ne şekilde yorumlamak lazım? Putin Adana Mutabakatı’nı hatırlatarak Erdoğan’a Suriye otoritesini işaret etmiş oluyor.
Kürtler ile Şam anlaşabilir mi?
Şam–Kürt anlaşması sadece ABD’nin değil “Kürtlerin kontrol altına alınacağı sonucunu doğuracağı için” Ankara’nın da Suriye sahasındaki argümanlarını ve varlık sebebini büyük ölçüde ortadan kaldırır.
Savaş siyaseti nereye kadar?
Trump “eğer Kürtlere saldırırsa Türkiye ekonomisini mahvederiz” dedi açık açık. Trump aynı mesajda 20 mil genişliğinde bir tampon bölgeden de söz etti. Ankara “sert çıkayım” dedi ama tampon bölge için “E biz de zaten öyle diyorduk” demeyi ihmal etmedi. Tampon bölge Ankara’nın ve Şam’ın ve dolayısıyla Moskova’nın önüne ne gibi olasılıklar çıkarır?
Şam'a dönüş zamanı
Suriye ülkenin bir bölümünü yerle bir eden savaştan sonra Ortadoğu ve dünya sahnesine yeniden dönecek denilebilir. Öyle olursa Suriye Cumhurbaşkanı Esad’ın da Ortadoğu liderleri arasında eski yerini aldığını göreceğiz.
Kürtler için çıkış yolu var mı?
Şimdi yapılması gereken geçmişin hatalarının tekrar edilmemesi. Kürtler için en mantıklı yol Şam ve müttefiki Rusya ile masaya oturmak. Bu ikisi Kürtlere ABD gibi “özgürlük vadetmiyor” ancak Rusya’nın politikası belli: Kültürel hakların sonuna kadar verilmesi, yeni anayasada Kürtlere de yer vermek, idari özerklik gibi başlıklar.
Doğu-batı mı, kuzey-güney mi?
Türkiye ABD’ye rağmen Fırat’ın doğusuna operasyon yapar ve istediği sonucu alırsa Suriye’nin kuzey şeridini tamamen ÖSO unsurlarına teslim eder ve Fırat’ın batısında aynı unsurlar ile oluşturduğu “paralel devleti” Kamışlı’ya kadar genişletir. Bu durumda Esad’ı devirememiş olsa bile "bölünme tehlikesi"ni bertaraf etmiş ve petrolü ile, tahılıyla çok değerli bir ekonomik alanı kazanmış olur.
Medyamızın üç hali
Macron zamları geri aldığını açıklamış. Bak sen! Yahu koskoca devlet başkanı üç “Gezi zekalının” karşısında pes eder mi? Ama oldu işte Macron korkağın teki çıktı! Bizim basın bu gelişmeyi nasıl verecek? “Macron’dan geri adım.”
Erdoğan neden 'one minute' demedi?
Erdoğan Suudi Arabistan’a her anlamda nüfuz etmiş G-20 liderlerinin Kaşıkçı cinayeti ile ilgili kanıta ihtiyacı olduğunu mu düşünüyor gerçekten? Diğer yandan ortaya konsa bile bu liderlerin bu delilleri dikkate alacağını mı sanıyor(du)?
Baba Bush: Cehennemin kapılarını açan adam
“Kariyeri” George Walker Bush için fazla düşünmeye gerek bıraktırmıyor. CIA direktörü, ABD başkan yardımcısı, savaşı politika edinmiş ABD Başkanı. Başka söze gerek var mı?
Türkiye ateşle oynuyor
Türkiye’nin cihatçı tenekesinden altın yaratma çabaları zaman kaybından başka bir şey değil. Ateşkes bölgeleri ve çevresinde konuşlu militanların bulundukları durumu koruma ve buna karşılık Suriye’nin “kendisine ait toprakları geri alma ısrarı” sürdükçe ateşkesin bozulması yüksek olasılık.
Bir prens kaç Gülen eder?
Gülen sadece Türkiye özelinde bir koz. Selman ise Trump’ın büyük yatırım yaptığı, ABD’nin stratejik ortağı SA’nın müstakbel kralı. İkisi arasında kıyaslama yapmak abesle iştigalden başka bir şey değil. Bir cinayetten yola çıkılarak Türkiye’nin SA’ya baskıda bulunabileceğini öne sürmek daha da büyük bir yanılgı.
Yerel seçimler ve Suriye Kürtleri
ABD’nin Suriye Kürtleri ile iş birliği yapması Türkiye’yi fazlası ile rahatsız ediyor. ABD ise bu rahatsızlığa rağmen yakaladığı tarihi fırsatı tepmek istemiyor ve bu nedenle Kuzey Suriye’deki varlığını devam ettirme niyetinde. Bunu yaparken süreci “çok işlevli” yürütmeye çalışıyor.
Trump fiyaskoya mı imza attı?
Geriye baktığımızda yaptırımların İran’ı “olumlu” etkilediğini görürüz. İran yaptırımlardan dolayı askeri başta olmak üzere birçok alanda kendi yağında kavrulmayı öğrenmiş. Kaldı ki bugün yaptırımlara küresel rakiplerinin yanı sıra ABD’nin dostları da karşı çıkıyor.
Zirve kandırmacası
Sadece diğerleri “Esad rejimi” kendisi ise “Suriye Arap Cumhuriyeti” dediği için değil, Putin’in temel konularda görüş ayrılığı giderilemediği için de sinirli olduğu her halinden belliydi. Sonuçta karşısında gerçeklerden uzak ve riyakar bir tutum içinde olan liderler vardı. Nedeni ne olursa olsun Suriye’de 2011’de başlayan yangına körükle gidenler arasında Fransa ve Almanya başı çeken ülkelerden değil miydi?
Kaşıkçı kavgası
Trump ile Kral Selman arasında bir pazarlık söz konusu mu? Trump ara seçimlere kadar zevahiri kurtarma siyaseti mi güdecek, yoksa “ilkesel davranmak” iç siyasette kendisine puan kazandıracak gibi olursa Suud yönetiminde “makyaj” (MbS’nin gitmesini) mı isteyecek? Eğer öyle ise Selman buna ne kadar dayanabilir ya da bedeli ne olur?
Paran kadar...
Batı biraz gürültü yapar, yöneticileri bir yandan ciddi eleştirilerde bulunur bir yandan pazarlıkları sürdürür, Türkiye Suudi Arabistan ile yapacağı pazarlıkların sonucu ve Batı’nın tavrına göre hareket eder. Kaşıkçı bir süre sonra adına ödül verilecek gazeteciler listesine eklenir. Dünya dönmeye devam eder.
Kaşıkçı ve kan imparatorluğu
Kaşıkçı Trump’ı da eleştirmiş ve Trump ile yapılan anlaşmaların Suudi Arabistan’a faydalı olmadığını savunmuştu bir ara ve yönetim tarafından susturulmuştu. Şimdi sorulması gereken soru sadece Cemal Kaşıkçı’nın akıbetinin ne olduğu değil, bundan sonra Türkiye-Suudi Arabistan ilişkilerinin akıbetinin ne olacağı.
Kürtlerden başka muhalefet var mı?
Bugün gelinen noktada geçmişte Suriye’de bir muhalefetin oluşmasına izin verilmemesi ve isyan sürecinde Batı’nın kendi muhalefetini oluşturmak istemesi nedeniyle Suriye’de birkaç istisna ve Kürtler dışında siyasi sürece dahil edilecek bir muhalefetten bahsedebilmek mümkün görünmüyor.
İsrail Rusya'ya çalıştı
Rusya Savunma Bakanı Şoygu S-300 savunma sistemlerinin iki hafta içinde Suriye’ye gönderileceğini açıkladı. Şoygu açıklama sırasında "Daha önce İsrail’in isteği üzerine Suriye’ye sevkıyatı askıya alınan" ifadesini kullanarak İsrail’e daha önce müsamaha gösterdiklerine ancak bunu yinelemeyeceklerine vurgu yaptı.
Suriye yaralarını sarıyor 3: Sorunlar İdlib'ten daha önemli
İdlib Şam için atılacak son adımdı ve ama bu adım (Şam açısından) “Rusya’nın gül hatırına” Türkiye’nin lehine bir durum varmış gibi ertelenebilir. Erteleme Suriye’ye bir şey kaybettirmez ama Türkiye’ye kaybettirebilir.
Suriye yaralarını sarıyor
Şehir içinde de kontrol noktaları geçen yıla göre çok azalmış. Bugüne kadar onlarca bombalı eylem ve Şam kırsalından yapılan yüzlerce havan ve roket saldırısı ile birkaç bin kişinin hayatını kaybettiği Şam eski hareketli günlerine dönmüş. Şam kırsalının örgütlerden tamamen temizlenmesi ile birlikte artık havan, roket korkusu kalmamış.
İdlib'i olumlu kullanacak akıl yok mu?
Sekiz yıldır yüz binlerin ölümüne, şehirlerin yerle bir olmasına yol açan savaşta onlarca stratejik yerde yaşanan onlarca stratejik gelişmeden sonra şimdi İdlib’e “savaşların anası, en büyük düğüm” önemi atfediliyor. Diplomasi, uluslararası ilişkiler bir yönüyle en çetrefil düğümleri halkların yararına olacak şekilde fırsata çevirmek demek değil mi?
Rusya bu işi yarım bırakmaz
Rusya özet ile “biz Suriye ve İran ile çıktığımız Suriye hedefi yolunda ilerliyoruz, ABD, Batı ve Türkiye kendilerince hesaplar ile karşı çıkıp geciktirseler de bu hedefe ulaşacağız” dedi. Hem “tam da işin sonuna gelmişken”. Rusya niye bıraksın?
Erdoğan 'yeni dünyada' kararlı mı?
Yeni bir dünya elbette var. Ama bu sizin ne kadar kararlı olduğunuzla da alakalı. Hazar Denizi anlaşması, BRICS, ŞİÖ, Ortadoğu’da “direniş ekseni” gibi oluşum, örgütler çoktan yolunu aldı. Elbette ideal değiller ama bir kimlikleri var ve ne için savaştıklarını, mücadele ettiklerini, gelecekten beklentilerini biliyorlar.
Şimdi Çince öğrenme zamanı
Suriye savaşı tam bir “kime niyet kime kısmet” savaşı oldu. Türkiye, ABD gibi ülkeler Suriye’ye niyetlenmişti ama bu ülkeler ve müttefiklerinin hiçbirisi Suriye’nin geleceğinde yoklar, buna karşılık Rusya ve İran en kritik zamanlarında destek verdikleri Suriye’de bütün önceliklerin sahibi olacaklar. Bu ikiliye şimdi Çin de katılıyor.
Kürtler ile 'Suriye Baharı'na' doğru
Kürtler-Şam diyaloğu sadece iki tarafı kapsayan görüşmelerin çok ötesinde bir anlam taşıyor. Anlaşma içeride Kürtleri de toplumun diğer kesimlerini de kapsayan gerçek bir “Suriye Baharı” ile sonuçlanacak, dış ilişkilerde ise Suriye’yi 2011 öncesine döndürecektir.
İliştirilmiş Marksistler ve gazetecilik
Marksist.org sitesinde yayınlanan yazıda Batı’nın Suriye’de kullandığı sayısız silahtan biri olarak tarihe geçecek olan Beyaz Miğferler’i aklama çabasına da girişilmiş. Neresinden baksanız dökülen yazı fazlasıyla sorunlu.
Filistinliler artık tek tek yok olacak
İsrail bu yasa ile birlikte Kudüs’ün fethini de resmileştirmiş oldu. İsrail’i tanıyan devletler diplomatik misyonlarını Kudüs’e taşımak zorunda kalacaklar. Arap – İslam dünyası içinden de İsrail’i tanıyanların sayısı bundan sonra artış gösterecektir. Bu arada Türkiye ile İsrail arasında ticari faaliyetler devam eder, Filistin davası ve Kudüs yıllar içerisinde Arap milliyetçilerinin şarkılarında, şiirlerinde dile getirilen “vaad edilmiş” topraklar haline gelir.
Şimdi Kürtler ile konuşma zamanı
Sorunun şurada düğümlenmesi beklenebilir: Kürtler ABD’yi kendi nüfuz alanlarının korunması için elzem/garanti olarak görüyor. Eğer Suriye yönetimi Kürtlerden “ABD ile işbirliğini kesmelerini” isterse Kürt tarafı şimdiye kadar elde edilen kazanımların korunması için garanti isteyecektir.
Dera hikayenin sonu mu?
Suriye’de savaş artık bitmek üzere. Cihad El Mansi (ve birçok başka Arap yazar) “hikaye başladığı yerde bitecek” diyor ama hikaye daha bitmedi. Final aşamasına gelindi. Finaller elbette çok daha çetin geçecek. Bu arada bu coğrafyada her hikaye, sekiz yıldır süren savaş gibi asıl büyük hikayenin sadece bir bölümü. Bundan sonraki bölümler Arapça mı Farsça mı sürecek bunu da zaman gösterecek.
Putin-Trump zirvesi düğümü çözer mi?
Afrin’de meydana gelen son üç patlama (eylemler) gelecekte yaşanabilecekler konusunda sinyaller veriyor. “Afrin Şahinleri” adlı örgütün eylemleri üstlenmesi, patlamaların TSK konuşlanmalarının yakınlarında olması, Guta’dan Afrin’e nakledilenlere yönelik “terk edin” uyarıları, Afrin’de bundan sonra kanlı bir sürecin başlama olasılığını gösteriyor. Bu süreç Erdoğan’ı zor durumda bırakabilir.
Erdoğan komşulara da 'pardon' der mi?
Erdoğan Türkiye’de seçimi kazandı ve Cumhuriyet’in ilk başkanı oldu. Şimdi tıpkı seçim sonrası konuşmasında olduğu gibi “komşulara” ve Batı blokuna “geçmişi unutalım” mesajı verebilir. Ama bu ülkelerin hemen hepsi ile sorunlar dağları aşmış durumda. Elinde sihirli değnek olmadığına göre?
İktidarın vebali büyük değil çok büyük!
24 Haziran’da iktidarın dış politikası da oylanacak. Suriye, Libya, Irak halklarına, Suriye’deki Kürtlere de oy kullanma şansı verilseydi nasıl bir sonuç çıkardı acaba? AKP’nin dış politikasını en iyi onlar bilir.
Kayseri'ye liman Ay'a koloni
Her adayın önceliği somut, refah ile ilgili olmamış tabii. Örneğin “Uçan tabaklar kulübü” kurucusu Gabriel Green 1960 yılında “uzaylılar tarafından aday gösterildiğini” iddia ederek başkanlık yarışına katılmış. Green afişlerinden birine “ABD’nin bir uzay çağı başkanına ihtiyacı var” yazdırmış.
Suriye’de bundan sonrası
Suriye’deki savaş bir açıdan “Direniş Ekseni” adı verilen devletler ve örgütler birlikteliğinin taraf olduğu bir savaş. Rusya ise kendi çıkarlarını da korumak amacıyla bu birlikteliğe “dışarıdan” destek veriyor. Bu desteğin (halihazırdaki şartlarda) Suriye için ebedi, İran ve Hizbullah için konjonktürel olduğu söylenebilir.
ABD var olduğu sürece bize rahat yok
Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ABD’nin Dera açıklaması üzerine ABD’ye Suriye’nin güneyinden çekilme çağrısı yaptı. Bu ve benzeri çağrıların yeterli olmadığı bugüne kadar görüldü. Nitekim ABD, Suriye yönetimine kendi topraklarında düzenlemeyi düşündüğü bir operasyon için bile uyarıda bulunabiliyor.
Rusya kimlere 'Suriye'den çıkın' dedi?
Rusya’nın tanımlamasına göre Suriye’de “meşru şekilde bulunmayan” iki güç var: ABD ve Türkiye. İkisinin de Suriye’deki varlıklarını meşrulaştırmak için gerekçeleri var. Ama ikisinin de Suriye’de ilanihaye kalamayacakları söylenebilir.
İsrail Suriye'de kime karşı savaşıyor?
İsrail Suriye’ye saldırılarını meşrulaştırmak için özellikle İran söylemini kullanıyor. Oysa Hizbullah İran’ın bir uzantısı değil ancak İran ile birlikte hareket eden bir örgüttür ve Suriye İran ile işbirliği yapan ve bu kritik günlerinde İran’dan yardım alan bağımsız bir devlettir.
Hizbullah'ın zaferi ve gelecek
Hükümeti kurma görevi oy kaybetmesine rağmen Saad Hariri’ye verilecek büyük ihtimalle. Ancak Hariri oy kaybettiği bir seçimde Hizbullah liderliğindeki ittifak karşısında güç kaybetti ve hükümeti kurarken artık yeni tabloyu gözardı edebilmesi mümkün değil.
Suriye'de yeni tablonun gösterdikleri
Türkiye’nin Suriye’deki hesapları bitti mi? İki başlıklı ajanda ile sürdürülen savaşta Türkiye’nin bundan sonra ne yapacağı seçimlerden sonra belli olacak. Esad’ı devirme niyeti baki ama asıl başlık Kürtler ve dolayısıyla Fırat’ın doğusu.
'Türkeş mezarından kalksa'
Bir kaynağım birkaç gün önce komşu ülkelerin başkentlerinden birinde yapılan ve birçok Kürt hareketinin katıldığı bir toplantıda yaşanan bir diyaloğu aktardı. Toplantı sırasında önde gelen Kürt figürlerden birine “Türkiye’deki seçimlerde kime oy vereceğiz?” sorusu yöneltildi. Siyasetçi “Birinci turda kendi adayımıza oy vereceğiz ikinci turda ise Erdoğan’ın karşısına kim çıkarsa ona” yanıtını verdi...
Bir kez daha Trump kaybetti Esad kazandı
Suriye, Rusya, İran ve “direniş ekseni” bu saldırıyı da kendi lehine sonuçlandırmayı başardı. Suriye’de süreç zaten geri döndürülemez bir şekilde yönetimin lehine işliyor. Saldırının yaşandığı sabah elinde çantasıyla ofisine girerken verdiği görüntü ile “sağlam mesaj” veren Esad zaten halk içinde yüksek düzeyde olan desteğini daha da arttırdı.
Şam akıllı kimyasal silah mı icat etti?
Varsayalım saldırıyı Suriye yönetimi yaptı. Peki bu kimyasalın (daha önceki saldırılarda olduğu gibi) sadece sivilleri ve daha da ötesinde sadece kadın ve çocukları seçebilecek kadar “akıllı” olmasına ne demeli? Neden bu saldırılarda (diğer sıradan bombardımanlarda olduğu gibi) hiç militan ölmez?
Ciddiyet zor iştir
Basit bir Türk’ün, Kürd’ün, Arap'ın, Filistinlinin hayatı değil önemli olan. Liderler için halklar çimento fabrikalarının, petrol kuyularının bekçiliğini yaptığı, üsleri koruduğu sürece “değerli.” Bu hayat gailesinde yığınları bekleyen şey en iyi ihtimalle yerinden edilmek. Ölürlerse de üzülmesinler. Hikayelerini anlatacak, şarkılarını söyleyecek meddahtan çok ne var?
Fay hattı Suriye
TSK’nın büyük sevinç ile karşılandığı haberlerinin sadece Türkmenler ile çekilmiş fotoğraflarla servis edilmesi Afrin’de bayram havasının hiç de yaşanmadığını gösteriyor. Kendi tarihsel köylerinden, yaşam alanlarından göçmek zorunda bırakılan Kürtler bundan sonra nasıl bir mücadele verecekler?
Afrin dersleri
ABD’nin son günlerde Suriye’ye kapsamlı bir saldırıya hazırlandığı yönünde iddialar artmaya başladı. Geçtiğimiz günlerde kimyasal konusunun yeniden gündeme getirilmesi, örgütlerin kimyasal gerekçesi üretmek için harekete geçebileceği gündeme gelmişti. Rusya’nın “ABD saldırısı olursa karşılık vereceğiz” açıklaması saldırı olasılığının Rusya tarafından da ciddiye alındığını gösteriyor.
Afrin düğümü nasıl çözülecek?
Afrin pazarlıkları iç politikayı nasıl etkiler? Önümüzdeki dönemde iktidarın Kürt politikasında değişiklik olur mu? Rusya bugüne kadar sessiz kaldığı Türkiye’ye karşı sertleşir mi? Suriye/İran ile Rusya arasında Türkiye nedeni ile sorun çıkar mı? Türkiye’nin Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı harekatlarında aldığı yerlerde gelecek için planları ne? Bu soruların cevaplarının alınacağı günler çok uzak değil gibi görünüyor.
Zor günler asıl şimdi başlıyor
Son günlerde operasyonda verilen kayıpların “zafer” söylemleri kullanılan “önemsiz” yerlerden geldiğini unutmamak gerekiyor. Bu savaşın şimdi daha zor bir aşamaya geçeceğini göz önüne alacak olursak TSK ve desteklediği ÖSO’yu çok daha zor günlerin beklediğini tahmin etmek güç değil. Niçin, ne pahasına sorularını çoktan geçtik, çünkü Türkiye’de hiçbir yönetici buna mantıklı cevap veremiyor.
Ateşkes masalı
Örgütler açısından bir kırılma noktası oluşturan Guta’da operasyonlar ordu lehine devam ederse Suriye savaşı çok ilginç bir noktaya evrilecek. Sahada “vekil” kalmadığında aktörlerin ne yapacağını göreceğimiz bir noktaya doğru gidiyoruz. Bu açıdan bakıldığında da ateşkesin tamamen masal olduğu ortaya çıkıyor.
Afrin'den dönen hesap
30 günde Suriye ve Rusya’nın “izin verdiği” bir ortamda sadece birkaç kilometre ilerlenebilmiş ve yaklaşık yüzde 10’luk bir bölüm kontrol altına alınabilmişken ABD, YPG ve belli yerlerde Suriye ordusunun olduğu koskoca bölgeye nasıl girilecek?
Peşrev daha ne kadar sürecek?
Suriye'de tarafların hemen hepsi olası bir savaşta birbirleri ile de yüzleşmeye hazır. Türkiye’nin İdlib ve Afrin’de, Kuzey Suriye’de, ABD’nin Kürt bölgesinde, İsrail’in Lübnan ve güney Suriye’de, Suriye’nin bütün topraklarında, İran’ın Suriye ve Lübnan’da hesapları var çünkü. Taraflar çatışma durumunda “dışarıda kalırlarsa” büyük kaybedeceklerini biliyor ve hesaplarını ona göre yapıyorlar. Hava her geçen gün daha da sertleşiyor. Soru şu: “peşrev” ne kadar uzun sürecek?
Modern zaman devrimcisi mi emperyalist ajan mı?
Gezi olayları sırası ve sonrasında Gene Sharp ve Canvas çok tartışıldı. Kimi, olaylar sırasında kullanılan bazı yöntemlerden yola çıkarak olayların arkasında Sharp – Canvas ve dolayısıyla ABD’nin parmağı olduğunu öne sürdü. Kimine göre ise Türkiye’de de başka ülkelerde de yaşananlar düpedüz devrim ya da devrim girişimiydi. Ne olursa olsun Sharp’ın Ghandi’den ilhamla yaydığı yeni bir “yöntemi” vardı. Bu yöntemlerin hangi eller tarafından ne şekilde kullanıldığını, insanlığın hayrına olup olmadığını ise tarih belirleyecek.
ÖSO yerli ve millidir!
ÖSO aslında büyük bir başarısızlık örneğidir. Hiçbir zaman için “ordu” olamadı. Yaratılan ÖSO mitiyle büyük bir ordu görüntüsü sergilense de aslında olan ülkenin çeşitli yerlerinde küçük gruplardan oluşan lokal çetelerdi. Bunların çoğu Esad karşıtı ülkeler koalisyonu tarafından bir şekilde kendilerine ulaştırılan paralarla maaşa bağlanmıştı.
Kürt 'Zeytin Dalı'nı görmesin mi?
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “ey HDP sokağa çıkarsanız biliniz ki güvenlik güçlerimiz ensenizdedir” demesi “düşman unsuru” anlamamız için biraz daha ipucu veriyor ve aslında bilinçaltını ortaya çıkarıveriyor: Bu harekat sadece bir örgüte karşı değil Orgeneral Hulusi Akar’ın kullandığı “dost ve kardeş bölge halkının” dışında kalanlara da karşı. Bunların başında Kürtler geliyor. Laik, yönetim yanlısı Sünniler, Şiiler ve Hıristiyanlar da “düşman unsurlara” eklenebilir.
Davutoğlu sendromu
Suriye’de yapılması gereken en baştan belliydi. Komşuda çıkan yangına körükle yaklaşmak yerine, savaşın olası sonuçlarını hesaplayıp yangının bir an önce sönmesi için yardım elini uzatmaktı. Ama iktidardaki herkesi saran “Davutoğlu sendromu” mantıklı olana izin vermedi. Hadi bu politikada ısrarcı olundu peki neden 2012’den itibaren yükselmeye başlayan Kürt dinamiği ile kavga tercih edildi?
İran'dan ders aldık mı?
Bölgede istedikleri gibi çalıp oynayacaklarına kendilerini inandırmış Trump, Netanyahu, Selman triosunun aksine daha akılcı yaklaşımlar ön plana çıktı. Peki Türkiye’nin İran’da yaşananlara karşı sergilediği tavır bölgeyi “saha gerçekleri” üzerinden ve “daha akılcı” okumaya başladığının işareti mi ve bu okuma aynı zamanda “içeriyi” de kapsıyor mu?
İran'dan 'devrim' çıkmaz
İran “sert” bir devlet. “İslam Devrimi” ile gelen rejim, yaşam tarzı da dahil hayatın her alanını belirliyor. Herkesin yönetimden ya da belirlediği yaşam tarzından hoşnut olmadığı bir gerçek. Ancak İran insanların her an devrim düşündükleri bir ülke de değil.
ABD-Türkiye vekalet savaşı mı?
Türkiye Kürt sorununu varlık sorunu olarak ele alırken Suriye “yıllardır süren savaş sonrasında oluşmuş boşluktan doğan siyasi sorun” olarak ele alıyor. İran da ABD varlığına Suriye ile aynı yerden bakıyor. Bu nedenle ABD – Türkiye vekalet savaşı Suriye – Kürt çatışmasından daha olası duruyor. Bu olası çatışmanın Türkiye içine sirayet etme olasılığı ne?
Rıdvan, İİT, Kudüs Sendromu
Kudüs Sendromu tanımı genişletilebilir mi? Sadece Kudüs’e ayak basan Hıristiyan ve Yahudilerde değil Müslüman coğrafyanın hemen hepsinde yaygın çünkü. İİT zirvesine katılanların bir kısmı başta olmak üzere İslam coğrafyası liderlerinin çoğu da bunun farkında ve bu sendromu sonuna kadar kullanıyorlar. Halklarını Filistin ve Kudüs masalları dışında ne ile uyutacaklar?
Arap milliyetçiliğinin gelini
Suudi Arabistan başta olmak üzere petro dolar zengini Körfez ülkeleri ne yaptı bugüne kadar? Ellerindeki petrol silahını bir kez bile yaptırım için kullanabildiler mi? Ya da “fakir” Suriye’nin yaptığı gibi Filistinlileri ülkelerine kabul edip yasayla kendi vatandaşları ile eşit statü sağladılar mı? Elbette hayır! Gazze ambargosunu kaldırmak için ne yaptılar? Bunca zenginliğine rağmen Filistinlileri açlık sınırının altında yaşamaya mahkum eden kim?
Kürt treni Suriye'de yol alıyor
Suriye’de iktidar zaten yerinde, siyasi gelecekle ilgili tek sorun “muhalefetin” durumu. Ama gelin görün ki Kürtlerin dışında gerçek muhalif neredeyse yok gibi. Bu nedenle “muhalefetin siyasi geleceği” siyasi geçiş, seçimler, yeni anayasa ve referanduma sunulması denildiğinde geleceğin Suriye’sinde Kürtlerin durumunun ne olacağını anlamamız gerekiyor.
Blackwater NATO'su
Tam adı “Teröre Karşı İslam Ordusu İttifakı” olan oluşumun asıl amacı Şii eksenini etkisiz kılmak. Suriye süreci Şii eksenini kırmak yerine daha da güçlendirince Sünni eksenini nizami hale getirmek şart oldu. Bu sürecin uzun vadede Şii – Sünni hesaplaşmasına doğru gittiğini söylemek çok da uçuk olmaz. Şimdilik devletler ve örgütler bazında tanımlamalar yapılsa da Suudi Arabistan’ın bu kez İran’a karşı “güçlü bir cevap ve oluşuma” niyetlendiği görülüyor.
3 değil 2+1
ABD ve Soçi katılımcıları dışında artık Suriye ile ilgilenen olmadığı ve ABD üç ülkeyi de rahatsız eden politikalar yürüttüğü için “3’lü zirve” ifadesi kullanıldı. Ancak yapılan açıklamalara (ve çıkan sonuçlara) baktığımız zaman, İran ile Rusya arasında gelecekte Kürt yaklaşımı konusunda çıkabilecek pürüz ihtimali de olsa buluşmaya 2+1 zirvesi demek daha doğru olur.
Kürt düğümü
Suriye süreci “evdeki hesabın her zaman tutmadığını” gösterdi. Son on yıldır bölgede elde edilen tek “başarı” IKBY referandumu sonrasında oldu, o da Türkiye istediği için değil diğer aktörler istediği için. Kürt düğümü iktidarı daha da zorlayacak bir sürece giriyor. IKBY’de yaşanan referandum Irak’ta şimdilik gerilimin boşalmasını sağladı ama Suriye’de Kürt başlığı altında gerilim ilgili aktörler ve en çok da Türkiye açısından artıyor.
Şii-Sünni savaşı mı?
Şii Hilali artık “hat” olmaktan çıktı, İran’dan başlayıp Güney Lübnan’da sona eren bir “satha” dönüştü. Suudi Arabistan’ın ve dolayısıyla Trump’ın “sinirlerini zıplatan” da bu durum. Suriye savaşı hangi sebep ile başlamış olursa olsun değerlendirilen hedeflerden biri “Şii Hilali”nin parçalanmasıydı. Ancak görülüyor ki sonuç tam tersi oldu. Ortadoğu’da siyasetin heyecanlı olmasının nedeni sürprizlere açık olması değil mi zaten?
Lübnan’ı anlamak 3: Ortadoğu’nun Paris’iydi
Beyrut 70’lerde Ortadoğu’nun Paris’i sayılıyordu. Gerçekten de Beyrut haftada bir şampuanla yıkandığı anlatılan caddeleri, lüks otelleri, eğlence mekânlarıyla Ortadoğu’nun yıldızıydı. Lübnan’da peri masalı 1975’te iç savaşın başlaması ile bitti. Beyrut’un bir bölümü 1990’a kadar süren iç savaşta harabeye döndü. Ancak bu kanlı savaş bile Lübnanlıların yaşama azmini durduramadı.
Lübnan'ı anlamak 2: Lübnan siyasetinde kim kimdir?
Bu kadar küçük bir ülkenin tarihi, iç savaşları, savaşları, politik çekişmeleri, isimleri, aileleri, akımları, mezhepleri göz önüne alındığında ne kadar yoğun bir hayat yaşadıkları anlaşılabilir. Lübnanlıların kendi yoğunlukları yetmez gibi küresel güçler de bölgesel güçler de müdahale edince iş daha da içinden çıkılmaz hale geliyor ve küçücük Lübnan dünya çapında krizlere neden olabiliyor.
Lübnan'ı anlamak - 1: Lübnanlı arkadaşım Suşi!
Lübnan’ın nüfusu yaklaşık 5 milyon. Yaklaşık yüzde 60’ı Müslüman. Lübnan’da kimliğinizi tam olarak ortaya koyabilmeniz için Hıristiyan ya da Müslüman olduğunuzu belirtmeniz yeterli değil, mezhebinizi hatta o mezhep içindeki siyasi ya da dini grubunuzu da belirtmeniz lazım. Ebeveynlerinden biri Sünni diğeri Şii olanlara espri amaçlı da olsa kullanılan 'Suşi' nitelendirmesi aslında derin bir toplumsal gerçeğe ve travmaya da işaret ediyor. ‘Suşi’ler Müslümanlar arasında kimlik bunalımının en bariz görüldüğü kişiler.
Zamanın kısa tarihi
Iraklılar için zaman durmakla kalmamış. Hawking “kara deliklerin yuttuklarının artık geri dönemeyeceğini” öne sürmüş ama 30 yıl sonra yanıldığını “kurtulmanın” bir şekilde mümkün olduğunu açıklamıştı. Yüzyılların hesabı içinde herkesin farklı zamanlarda yaşadığı bu topraklarda Amerika’nın sonuncusunu yarattığı kara delikte yaşayan Iraklılar Hawking’in dediği gibi “geri dönebilecek mi” acaba?
Irak’ın Hizbullah’ı Haşdi Şabi
Haşdi Şabi artık Irak’ın bir gerçeği olmasının ötesinde Irak güvenliğinin tartışılmaz parçası. Haşdi Şabi, başından beri Irak ordusunun açıklarını kapattı.
Kaybeden kim olacak?
Irak ve Suriye sahalarında eş zamanlı devam eden mücadelede İran’ın, ABD’nin, Irak’ın, Suriye’nin, Rusya’nın yeri belli. Türkiye nerede? Irak ve Suriye’de sadece Kürtler açısından değil ABD’nin bölgedeki varlığı, İran ile Suud – ABD ittifakı açısından da çetin bir döneme giriliyor. Kürt düğümü daha da çetrefil bir hal alacak. Sadece kendileri açısından değil diğer “taraflar” açısından da.
Dış politikada metal yorgunluğu
Yanlış politikaları nedeniyle anlık meseleleri sürece, lokali bölgesele çevirmeyi başaran AKP masa tenisi maçı izler gibi, başını bir İdlib’e bir Erbil’e (IKBY) çevirmekten başka bir şey yapamıyor. Referandum sonrası ok yaydan çıktı. Bundan sonra yaşanacaklar Türkiye’nin müdahale edemeyeceği bir süreç içinde olacak.
AKP'yle deli zamanlar
Türkiye çok daha önce yapması gerekeni şimdi yapmaya başladı ama hükümet “geç kalmış gibi” görünüyor. şimdi gözler Davutoğlu'nu arıyor
Colani'ye operasyonun anlamı
El Colani’nin öldürüldüğü kesinleşir ya da aldığı yaralar sonucu ölürse El Nusra dağılma sürecine girer. Zaten El Colani yaşasaydı da örgüt kaçınılmaz sona doğru gidiyordu. El Nusra’nın ipi çoktan çekilmişti. İdlib’te bundan sonra operasyonlar daha yoğun ve sonuç alıcı olarak devam edecektir. Colani ve komuta kademesine yapılan bu önemli saldırı diğer örgütlere “güçlü” bir mesaj aynı zamanda.
BOP var mı yok mu?
ABD kendi çıkarlarına uygun politikalar yürüten, İsrail’e sorun çıkartmayacak ılımlı İslamcı iktidarlar istedi, AKP hem kendisi uyumluydu hem de bu uyumu sağlayacak adımları atacak bölgesel bir yükleniciydi. Ilımlı İslam (Müslüman Kardeşler) Ortadoğu’da hakim olacak, Batı “çatlak ses” duymayacak, Erdoğan ise kendisine düşen payı alacak ve içerideki iktidarını daha da sağlamlaştıracaktı. Eğer Arap Baharı adı verilen süreç başarılı olsaydı Türkiye başkanlık sistemine çoktan geçmişti bile.
Ulusların kaderini tayin hakkı, kaos, Kürtler
Kürtler gerçekler ve varlar. Bu referandum Kürtlerin kendi kaderlerini tayin hakkını kullanmalarıdır.
Suriye'de umut ve endişe yan yana
Şam'da sular nihayet duruluyor. Suriye'de artık gelecek konuşuluyor
Şam eski günlerine dönüyor
Merkezi çepeçevre saran Şam kırsalındaki bazı semtler çatışmaların sonucunda halen harap halde. Olayların başından bu yana çok sayıda patlamaya sahne olan Şam ise eski renkli görüntüsüne kavuşmak üzere. Şam merkezdeki bu iyimser hava tabelalara da yansımış: "Yeniden birlikte imar ederiz."
Ortadoğu'da 'yeni ittifak' şekilleniyor
Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi'nde yapılacak referandum sonrası saflar daha da keskinleşecek. Türkiye, İran, Suriye’den umudu kalmayan Batı, karşı gibi görünse de, referandumu coğrafyaya yeniden güçlü giriş için bir manivela olarak kullanmak isteyecektir. Buna karşı mukavemet de o oranda güçlü olacaktır.
'Direniş eksenine' hoş geldiniz!
Hükümetin neredeyse son günlere kadar yayılmacılık ve mezhepçilikle suçladığı İran ile başlatacağı bir stratejik ortaklık Kürt meselesi ve coğrafyası ile sınırlı kalmaz. Bunun ABD’si, İsrail’i, Suudi Arabistan’ı, Irak’ı, Yemen’i var. Peki hükümet ne yapacak? İsrail, ABD, Suudi Arabistan’a karşı 'direniş ekseninde' mi yer alacak? ABD ve İsrail’in İran’a karşı politikalarını daha da sertleştirmesi durumunda hükümet nasıl tavır alacak?
Almanya'daki Türkler ne yapsın?
Hükümet bu kez Almanya ile Türkiye arasında yaşanan sorunlar sürecinde Almanya’daki Türkleri enstrüman olarak kullanmaya çalışıyor. Almanya’daki Türklerin içinde yaşadıkları ve büyük oranda uyum sağladıkları Alman toplumunun parçası oldukları ya da Alman devletinin yasalarına tabi olduğu gerçeği ortadayken “azınlık imal etmeye” çalışıyoruz.
For Your Information - İyi Düşün Taşın
Romalılar Akdeniz’e “Mare Nostrum” derlerdi. “Bizim Deniz” yani. Akdeniz gerçekten küçük. Ezgiler İspanya’dan Mısır’a, Lübnan’dan Türkiye’ye çabuk ulaşıyor, arada bir yolunu şaşırıp uzaklarda "eloğlundan" kıymet görmese de kendi coğrafyasını buluyor. Ah bir de piyasa kurtları şu “çalma” huylarından bir vazgeçebilse! En azından ilkel milliyetçi güruh gezegende yalnız olmadığımızı bilir, saygıyı geçtik, başkalarının da üretebildiğini öğrenir belki.
Rakka-Deyrezzor etabı başlıyor
Yönetim ile SDG (YPG) arasındaki ilişki ya da gelişmelerin nereye gideceğini zaman gösterecek ancak Rakkalılar kim tarafından olursa olsun IŞİD’ten kurtarılmayı bekliyor. ABD’nin endişesi ise Rakka halkının kurtarıldıktan sonra kendisini olumlu karşılamama olasılığı. Zira saha bilgilerimize göre Rakka halkının yaklaşık yüzde 80’i yönetim yanlısı. Bu durumda Rakka’nın SDG tarafından alınması sonrası problem yaşanacak demektir. Doğrudan SDG ya da YPG ile değil, dolaylı olarak ABD ile. ABD ise yedi yıldır tutunabildiği tek dalı bırakmak istemeyecektir.
Kabe savaşları
Bugüne kadar yüksek sesle hiç tartışılmadı ama Kabe, İslam içinde “büyük bir sorun ve El Cubeyr’in tam da dediği gibi geçmişte olduğu gibi günümüzde de savaş nedeni” olarak duruyor.
Herkesle kavga, nereye kadar?
Hükümet “kendi imalatı” dış dinamiklerin içeriye olan etkisi karşısında çok uzun süre dayanamaz. Ortadoğu ve dünyada yeni bir gidişat var ama (Katar krizinde olduğu gibi) tersine kürek çekiliyor. Rusya ABD arasında yaşanan gelgitler, Avrupa ile esaslar üzerinden yaşanan kriz, Ortadoğu’da içine düşülen durum, içinden çıkılması neredeyse imkansız bir kuyuya düşürdü bizi. Aynı politikalarda ısrar edilmesi de olası, keskin geri dönüş de. Ama her iki ihtimal de somut sonuçları olan büyük değişim / değişiklikler gerektiriyor.
Yeni başlığımız Kürtler
BM Suriye Özel Temsilcisi Staffan De Mistura geçtiğimiz günlerde Kürtlerin yeni anayasa sürecinde yer alması gerektiğini söylemişti. ABD ve Rusya’dan benzer açıklamaları daha önce duymuştuk, hatta Rusya daha da ileri gidip Astana’da bir anayasa taslağı sunmuştu. De Mistura’nın açıklaması konunun BM tarafından da dillendirilmeye başlandığını gösteriyor. Rusya ise bugünlerde karşılıklı anlayışın zirve yaptığı Türkiye’nin en hassas noktasına dokunmayı göze alarak Kürtlerin de masada olması gerektiğini belirtiyor.
Göçen hayaller
Binlerce Suriyeli kendi vatanlarının dışında doğdu, binlerce çocuk kendi kültürlerine de yaşadığı bu toprakların kültürüne de tamamen yabancı, ana dillerini öğrenemiyor, okullarda bilmedikleri bir dilde eğitim alıyorlar. Binlerce aile geleneklerini, göreneklerini yaşayamıyor. Çalışabilecek durumdaki birçoğu ise ucuz işgücünden başka anlam taşımıyor. Yıkım sadece Suriye’nin içinde değil yani. Koskoca bir toplum harap edildi.
Artık savaş 'altın hisse' için
Suriye yönetimi muhtemelen birçok bölgede savaşın sonunun belli olduğu bir döneme girildiği düşüncesinde. Peki sahaya baktığımızda bu ne kadar gerçekçi?
Kürd'ün dostu ABD değil
ABD bu bölgede istenmeyen devlet. Trump muhtemelen zevkleri uyuştuğu için Suudi Arabistan tarafından seviliyor olabilir. Ama PYD’nin bütün mahalleliyi küstürme pahasına bu ABD aşkını anlamak zor. Kürtler gerçekten de ABD’nin Suriye’deki kara gücü olmayı istiyorlar mı? Koalisyon güçlerinin parçası olmayı ve “Suriye dışı” bir dinamik sayılmayı kabul ediyorlar mı?
Bu hesap Körfez'den döner
Erdoğan ABD ile yaşanan sorunlar nedeniyle enstrüman olarak kullanmaya çalıştığı belli olan Katar hamlesiyle geri dönüşü olmayan yolda bir adım daha attı. ABD ve Avrupa ile yaşadığı sorunlarla eş zamanlı olarak Rusya ile yakınlaşma içerisindeydi ama diğer yandan geleceğini Körfez ülkeleriyle çizmeyi düşünüyordu muhtemelen. Son gelişmelerle birlikte Körfez’in kendi içinde de taraf seçmek zorunda kaldı. Suudi Arabistan’dan Türkiye’nin bu hamlesine yönelik henüz sert bir tutum yok ancak yakındır.
Kim bu Erdoğan'ı öpen Mehdi el Harati?
Harati’yi Türk kamuoyu dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Mavi Marmara saldırısında yaralananları ziyareti sırasında Erdoğan’ın alnını öperken çekilmiş fotoğrafı ile tanır.
Türkiye için tercih vakti
Görünen Türkiye’nin Suudi Arabistan eksenini tercih etmek zorunda kalacağı. Aksi halde Avrupa ile yaşanan krize Arap dünyası ile yaşanan kriz de eklenecek ki bu durumda Erdoğan için asıl zor günler başlayabilir.
Kirli ittifak çatırdıyor
Ortadoğu’nun kirli ortaklığı bu kez tamamen bitiyor gibi. Müslüman Kardeşler cennetinin finansörü Katar ile yerini kaptırmamak için çırpınan Suudi Arabistan arasında yıllardır süren ölümcül rekabet faş oldu, iki haydut silahları birbirine doğrulttu.
Trump'tan acı ders
Trump Suudi Arabistan’ın ABD’nin gerçek müttefiki olduğunu bir kez daha teyit etti, Türkiye ise “gerektiğinde müttefik.” Bu gezi bölgede ittifakların artık son 6 – 7 yıldır yapıldığı gibi Suriye üzerinden değil daha geniş bir çerçevede yapılacağını gösteriyor.
Ezber bozmak mı dediniz?
Hükümet Suriye krizi başladığı günden bu yana her adımında yanlış strateji izledi. Alınan her yanlış karar bir süre sonra aleyhimize döndü ve telafi için alınan kararlar da bir hatalar sarmalı yarattı.
Suriye'de yine hüsran
Çatışmasızlık planının tüm Suriye’yi kapsamaması ve sadece dört bölge (ve çevresinin) saptanmış olması mücadelenin halk – yönetim değil devlet – örgütler mücadelesi olduğu tanımlamasına biraz daha yaklaşıldığının göstergesi.
Suriye'de işçi olmak
2010 yılında olaylar başlamadan önce Suriye Sendikalar Birliği Başkanı Şaban Azzuz ile bir röportaj yapmıştım. Sorulardan birisi şuydu: "Bugüne kadar Suriye’de hiç grev yaşandı mı?" Azzuz "Suriye’de işçilerin bütün sorunlarını çözüyoruz. Bu nedenle greve gerek duymadık" cevabını vermişti.
Dış politikada iflas erteleme
Sincar’ın ve Karaçok Dağı'nın vurulması bir politika belirleyiciliği değil tam tersi bugüne kadar uygulanan yanlış politikaların sonucu ortaya çıkan çaresizlik.
Dış politika nereye?
Avrupa’ya gönülden ve kararlı bir şekilde yönelmeyen aynı anda Arap-İslam dünyasını da elinde bulundurmak isteyen Erdoğan şimdi her ikisinden de olmuş gibi görünüyor. Bundan sonra iki taraf arasında seçim yapmak zorunda kalacak.
Suriye'de ne oldu? - Örgütler ve muhalefet (5)
Bugün Suriye sahasına baktığımızda irili ufaklı yüzlerce grup olduğunu görürüz. Bu örgütlerin bir kısmı daha sonra birleşmeler yolu ile yeni örgüt, cephe adı aldılar. Bugün ise Özgür Suriye Ordusu (ÖSO), El Nusra, IŞİD, İslami Cephe, Ahraruşşam gibi isimler öne çıkar.
Yalanın kimyası
İdlib’te yaşanan kimyasal hadisesi gazetecilik yapmak yerine ‘Esad’ın bir suçunu yakalamak üzerine yoğunlaşan’ dünya medyası tarafından duyurulunca, Batı’nın sevilesi kimyasal hassasiyeti yine kabardı.
Suriye'de ne oldu? - Kanlı süreç nasıl başladı? (4)
Suriye Esad’ın dediği gibi tam da "dünyanın fay hattı"ydı ve burada başlayacak bir deprem hayal sınırlarını aşan bir kaosa yol açabilirdi. Suriye’ye askeri müdahale blöflerine rağmen savaş açılamamasının ardındaki sır budur.
Suriye'de ne oldu? - İlk gösteriler (3)
Önceki iki bölümde Suriye’de krizin iç ve dış sebeplerini özetlemeye çalıştık. Bu bölümde olayların başladığı Dera’ya odaklanacağız. Dera’daki olayların barışçı gösteriler şeklinde başladığı ve göstericilerin silahsız olduğu, güvenlik güçlerinin sivil göstericilere ateş açtığı yalandır.
Suriye’de ne oldu ? - Krizin dinamikleri (2)
Suriye’nin cennet olmadığını ifade etmiştik. Tüm sorunlarına rağmen Suriye’nin “cehennem” olduğunu savunmak da büyük haksızlık olur.
Suriye'de ne oldu? - Krizin dinamikleri (1)
Suriye'de yaşananları daha iyi anlayabilmek için krizin sebeplerini iç ve dış olmak üzere iki ayrı başlık altında toplayabiliriz. Bu iç ve dış sebepleri de 4 ayrı açıdan görmek gerekir: Tarihi, siyasi, dini ve bütün bunların indirgenebileceği ekonomik sebepler.
Suriye’de kadın hakları
Caydırıcı cezalar ve toplumun ahlak yapısı nedeni ile kadının bulunduğu alana dahi yaklaşılması mümkün değildi. Ancak savaş sürecinde kadınların durumu kötüleşti. Yüzlerce kadın tecavüze uğradı, öldürüldü, köle olarak alınıp satıldı, eşini, babasını, çocuğunu kaybetti.
ABD ile karşı karşıya
Menbiç Rakka’dan daha kolay gibi görünüyor ama bu büyük bir yanılsama olabilir. İdeoloji sahibi, belli bir strateji ile hareket eden Kürtler yıllardır bölge genelinde edindikleri birikim ile savunma yapacaklar. Tek istisna ABD tarafından ikna edilmeleri.
Ateş bu kez bizi de yakar
Her yeni açıklama ile yeni düşmanlar yaratıyoruz kendimize. Dengeyi zor sağladığımız ipte bugünlerde İran’ı da koyduk hedefe. Trump için hava hoş, nasılsa biz muhatap olacağız.
Mart ayı dert ayı mı?
Türkiye Astana’daki son toplantıya ‘düşük düzeyde’ katılım gösterdi. Bunun anlamı Rusya ile ‘henüz ilan edilmemiş’ problemlerin yaşanıyor olması. Referandum sürecinde Putin daha ne kadar sabredebilir bilinmez ama sonrasında Erdoğan’dan ‘daha net’ bir tavır bekleyecektir.
El Bab ve sonrası soru işaretleri
Suriye’de IŞİD ya da diğer örgütler ile savaşılan yerlerde durum artık belli. Ama El Bab-Rakka hattı karışık. Asıl askeri ve politik mücadele burada veriliyor. Düğüm de bu eksende çözülecek.
Mustang Trump
Beyaz Saray koridorları Mustang atını da gördü. Boynuna ipi geçirip ehlileştirirler yakın zamanda.
Suç sende be kardeşim!
ABD çoktan dünyanın en büyük güvenli bölgesini hayata geçiren ülkedir. Göstericileri harekete geçiren, bu güvenli bölgenin de artık kendileri için güvenli olmadığının Trump’ın kararı ile ortaya çıkması değil mi? İkiyüzlülük akıyor bu gösterilerden de, Trump’a Avrupa ya da diğer ülkelerde gösterilen tepkilerden de.
Rusya'nın sürprizi ve olasılıklar
Rusya'nın Suriye için önerdiği yeni anayasa önerisinin 'durup dururken' ortaya çıkması soru işaretlerine neden oluyor. Suriye ile Rusya arasında sorun düzeyinde değil belki ama bir görüş ayrılığı yaşanıyor olabilir mi? Ve yine eğer öyle ise İran bunun neresinde yer alıyor?
Astana gambitleri
Bütün bu anormal tepki(sizlik)ler ne için sorusu geliyor akla. Rusya ve İran neyin karışılığında Türkiye’ye karşı bu feda hamlelerini yapıyor? Ve ABD hangi hamleyi yapacak? Us kurmakta olduğu iddiaları “siz kendi yolunuza ben kendi yoluma” hamlelerinin habercisi mi?
Nerede bu muhalefet?
Suriye içi muhalefetin en büyük partisi ve BAAS’tan daha eski bir geçmişi olan Sosyal Milliyetçi Parti'nin siyasi büro üyelerinden Tarık El Ahmet, Astana sürecini, Suriye'de iktidar ve ülke içi muhalefeti nasıl bir geleceğin beklediğini anlattı. Ahmet'e göre 'Astana süreci aslında Suriye-Türkiye barışı...'
Astana sonrası için umut var
Suriye yönetimi eninde sonunda “muhalifler” ile görüşmeleri Şam’da sürdürmek isteyecek. Bu, silahlı grupların “Şam’ın otoritesini kabul ettiği" anlamına geleceği için kolay olmayacak. Ama diğer yandan Şam bu görüşmelere örgüt olarak değil bir devlet olarak katılıyor ve bugüne kadar izlediği siyasetten geri adım atmaz.
Demokrasi, başkanlık, BAAS
Sergilenen komediye bakın: Hükümet BAAS’a benzettiği CHP’nin kurucusu olduğu rejimi değiştirmeye, aynı CHP benzetildiği parti örneği ile hükümeti vurmaya çalışıyor. Sanki onlarca gazeteci Suriye’de tutuklu, dini azınlıklar Suriye’de baskı altında, kadınlar her gün Suriye’de şiddete maruz kalıyor.
Uzakdoğu'da 'rahatlatıcı kadınlar' krizi
Geçtiğimiz günlerde ise Seul'deki Japon Büyükelçiliği önüne yeni bir “rahatlatıcı kadınlar” heykeli konulunca iki ülke arasındaki ilişkiler yeniden gerildi. Japonya Kore’den heykelin konulmasının engellenmesini istedi, Güney Kore heykelin konulması halinde kaldırılacağı sözünü verdi, ancak heykel büyükelçilik binasının önüne konuldu ve açılışı yapıldı.
Yine kaldık biz bize
Washington bugüne kadar yanlış yaptı, bize de yanlış öğretti. Aynı kaderi paylaştığımız komşularımıza yüz çevirdik ve uzakları dinlemeyi tercih ettik.
Terör artık her yerde
IŞİD artık özerk bireysel eylemler aşamasına geçmiş bulunuyor. Bu eylemlerin Türkiye’de nasıl önlenebileceğine dair bir strateji yok.
Suriye ateşkesi: Hayaller ve gerçekler
Bu ateşkes aslinda Suriye ile Türkiye arasında yapıldı. Türkiye ise tek zararlı çıkacak devlet gibi görünüyor. Türkiye Suriye’deki büyük amacından vazgeçti, yanlış siyaseti sonucu koskoca Ortadoğu coğrafyasında El Bab kasabasına sıkıştı kaldı.
Suriye Anayasası'ndaki başkanlık maddeleri
Cumhurbaşkanı gerekli gördüğünde Meclis’i feshetme yetkisine sahiptir... Cumhurbaşkanı kendisine 1 ya da daha fazla yardımcı seçebilir ve yetkilerinin bir kısmını bu yardımcılara aktarabilir. Başkan adayları 40 yaşını tamamlamış, ebeveynleri ve kendisi doğuştan Suriye vatandaşı olmalıdır...
Hadi Rakka'yı da alalım! (Hayal bu ya)
Aradan geçen altı yıl içinde Obama, Clinton, Sarkozy, Cameron, Davutoğlu, Katar Emiri, Suudi Arabistan Kralı ve daha niceleri gitti ama Esad yerli yerinde duruyor. Hayal doların yükselmesinden de, fiyat artışından da etkilenmiyor!
Ankara için Barada Nehrinde yıkanma vakti
Batı Erdoğan’ı, Erdoğan Batı’yı terk etti. Bundan sonrasını Moskova ve Tahran'ın sorunu değil ama Erdoğan’a yardımcı olurlar herhalde!
Çocuklar ölsün mü?
Halep’i Haleplilere sormak yerine The Guardian’dan, Twitter’dan okumak Halep uzmanı olmaya yetiyor mu? Cihat nedir bilir misiniz? Kuran okumayı, Kuran ayetlerinin nasıl yorumlandığını, hangi hadislerden yola çıkıldığını biliyor musunuz?
Halep sonrası daha kanlı olacak
Bundan sonraki aşamada Suriye ordusu ve müttefikleri İdlib'e yöneldiği anda bugün Halep için gördüğümüz 'uluslararası hassasiyet' bu kez İdlib için kabaracak. Ancak genel gidişatı geçici olarak durdurabilecek saldırılar olsa da bu savaşın sonu belli.
Obama'nın son oyunu
Rusya ve İran Obama gitsin, yeni bir dönem başlasın diye gün sayıyor. Buna karşılık Obama da Trump’ı Ortadoğu'ya hapsetmeye çalışıyor.
Bekle Halep, güzel günler yakındır
Halkın suyunu, elektriğini kesip günlerce susuz, ekmeksiz, karanlık içinde bıraktılar. Dört yıl boyunca halka cehennem azabı yaşattılar. Ortadoğu’nun en büyük ve modern sanayi şehrini talan ettiler ve makineleri Türkiye’ye sattılar. Şimdi o günler geride kalmak üzere.
Suriye dolar ve ekonomik kriz komplosunu nasıl aştı?
Savaşın en ilginç yanlarından biri döviz akışı ile ilgiliydi. Silahlı gruplara para gönderen ülkeler amaçları farklı olsa da istemeden Suriye ekonomisine destek oldu. Çünkü örgüt mensupları paralarını Suriye içinde bozdurmak ve harcamak durumundaydı.
Savaş bitti Sayın Erdoğan
Suriye’nin iç ve dış politikada, yeni Osmanlı hayal dünyasında yedireceği ekmek buraya kadardı. Savaş bitiyor.
Yüksek sadakat
Bir haberin anatomisi: Suriye ve Rusya hastane bombalıyor
'Halep’te son hastane de bombalandı' haberlerini son birkaç aydır onlarca kez okuduk. Gerçek şu: Halep’te halen onlarca hastane faaliyette ve savaş koşullarına, imkansızlıklara rağmen milyonlara hizmet veriyor.
Suriye ile savaş mı?
El Bab eğer Türkiye destekli grupların eline geçerse şimdiden uyarılarda bulunan Suriye uzun süre sessiz kalmaz. Suriye ordusu son birkaç aydır daha rahat hareket edebiliyor. Bu da El Bab özelinde Suriye’nin harekete geçebileceği anlamına geliyor.
Araplık mı Suriyelilik mi?
Suriye’nin geleceğinden Arap milliyetçiliği yok edilemez belki ancak bundan sonra 'daha dikkatli olacakları' kesin. Suriye milliyetçiliğinin ise önü tamamen açıldı.
Nerede kalmıştık?
Rusya ile ilişkilerini düzeltmeye çalışmasına rağmen Erdoğan, Esad ile ilgili söylemlerini değiştirmemişti. Eğer Trump Suriye konusunda Rusya’nın çizgisine yanaşırsa Erdoğan aynı söylemleri sürdüremez.
Savaşta son etaba giriliyor
ABD, Suudi Arabistan ve Türkiye vekalet savaşında kaybetmeye devam ediyor. Son günlerde yaşanan gelişmeler bunu açıkça gösteriyor.
Arabesk insanı kaybeder
'Küçük adam' arabeski anlayamaz. Onun Arabeski Adana’nın, Urfa’nın gazinolarından öteye geçmez: Ben istedim eller vermedi! Küçük adam, Arabesk sanatının büyülü simyasını anlayabilmenin uzun bir yolculuk işi olduğunu idrak edemez.
Şii mi, Alevi mi? Yoksa insan mı?
Irak ve Suriye’de yaşanan savaş, küresel ve bölgesel siyasi güçlerin savaşıdır ve Şiilik, Sünnilik, Alevilik bu güçler tarafından kullanılmaya çalışılan enstrümanlardır.
Musul olmadı Rakka verelim
ABD sanki terk edilmiş bir coğrafya ile ilgili tasarrufta bulunma niyetinde ama Rakka Suriye Arap Cumhuriyeti’nin 14 ilinden birisi ve Washington’da ya da Ankara’da buna inanmak istemeyenler olsa da bu il üzerinde tasarruf hakkı ilk önce Şam yönetiminin.
Erdoğan-Salman kaybedenler kulübü
Erdoğan “Irak’a dalarız” söyleminden tarih derslerine döndü. Yakında Dede Korkut hikayeleri anlatmaya başlarsa şaşırmamak lazım. İnşallah seçeceği nükte de devlet yönetenlere yönelik olur.
Katar'ın canlı yayın darbesiyle devrilen emiri öldü
Dünya sahnesinde El Cezire kanalının Arap Baharı'nda oynadığı rolle tanınan Katar’ın eski emiri şeyh Halife Bin Hamad El Sani öldü. Halife Bin Hamad El Sani, oğlu tarafından kansız bir 'canlı yayın darbesi'yle devrilmişti.
Musul ve sonrası ihtimaller
Suriye içeride savaşı kazanıyor. ABD’nin ise siyasi ve askeri bunca yatırım yaptığı Suriye’de, yönetimin bu ilerlemesine göz yumması çok düşük olasılık. ABD yeni bir maceraya girişebilir.
Musul yeni süreci tetikleyebilir
Türkiye’nin kader ortaklığı yaptığı Suudi Arabistan’da ise kral ailesi için alarm zilleri çalıyor. Kral ve binlerce kişiyi bulan ailesi çıkışı Musul, Suriye, Yemen’de arıyor.
Musul operasyonunu anlamak için
IŞİD unsurları ise Suriye’ye geçebilir ve burada barındırılmayacağı için Türkiye sınırına doğru itilebilir. Bu durum örgüt ile savaşan Türkiye açısından büyük tehlike yaratır.
Bob Dylan, Esad, Aliye Rona, Duvar
Feyruz dedim de aklıma sert bakışlı Aliye Rona geldi. Aliye Rona Suriye isyanının başladığı şehirden. Yani Deralı. Rona da "Tamtürk" değil ama 'Anadolu ana'sını onun kadar kim anlatabilirdi bize? Genetik acılarımız ortak mı ne? Gerçi onu da huzurevine terk etmiştik ama bu, bizim sanatçıya değer vermediğimiz anlamına gelmez elbette.
Kurtlar sofrası
“Kareyi” oluşturan bu devletler daha neyi konuşacaklar? Suriye ordusundan daha kaç askerin öleceğini mi? Türkiye’nin şu ana kadar 10 olan kaybının kaça çıkacağını mı? Suriye ve Irak halklarının acıya daha ne kadar dayanıklı olduğunu mu tartışacaklar?
Tişrin savaşı zafer mi hezimet mi?
Mısır ve Suriye savaştan galip çıktıklarını ilan ettiler. İsrail Sina’dan çekilmeyi kabul etti ancak Golan’dan çekilmedi. Bugün halen her üç ülke de savaştan zaferle çıktıklarını savunur ve yıldönümünde kutlamalar yapar...
ABD blöf yapıyor
Suriye’nin Libya, Esad’ın da Kaddafi olmadığı muhtemelen idrak edilmiştir. Üstelik şimdi Rusya da gelişmiş savunma sistemleri de Suriye’de. Yani birkaç yıl önce ABD'nin saldırı girişimini durduran Rusya bu kez de aynı cevabı verir.
Suriye'de yaşanan savaşın nedeni 'boru hattı' değil (mi?)
Yüzyıllar öncesinde savaşların sebebi baharat (ve yolları) iken 1800’lerin sonundan bu yana petrol birinci sıraya yerleşti, şimdilerde ise tahta oturan meta gaz.
Rusya'nın Suriye'deki bir yılı
Rusya bölgeye çok güçlü şekilde dönüş yaptı. ABD, Suriye'de vekalet savaşında büyük darbe yedi. Ortadoğu ve Suriye için o güne kadar öngörülen senaryolar çöktü.
İsrail'in süper casusu Eli Cohen
Eli, İsrail’e bilgileri radyo sinyalleri vasıtası ile geçmektedir. Suriye Muhaberat'ı bir takım sinyaller yakalamıştır ancak bu sinyallerin nereden çıktığı tam olarak tespit edilemez. Suriye, Sovyetler Birliği’nden yardım ister. Cihazlar getirilir ve bir plan yapılır.
Birileri Erdoğan'ı uyarmalı
Türkiye ÖSO adı verilen oluşum ile Fırat Kalkanı harekatına başladığı zaman Hükümet ve Türk basını tarafından "ordu" olarak nitelendirilen bu militanlar ile ilerleme olmayacağı çok belliydi.
ABD bunu hep yapıyor
Suriye'nin Grek (Yunan) Müslümanları
Nerede Suriye'nin iki dinli bayramları
Her an arıza çıkabilir
Suriye’de ateşkese uyması beklenen örgütlerin etki alanı sanıldığı kadar geniş değil. ABD her adımda bir mevzi kaybediyor; eğer politikalarında keskin bir dönüş söz konusu değilse, bu anlaşmanın anlamı yok.
Halep oradaysa arşın burada
Operasyon derinleştikçe risk artıyor. Verilen kayıplar bunun göstergesi. Girilen bölge gül bahçesi değil.
Suriye'de ne yapıyoruz? Hedef Halep mi?
Esad’a karşı önemli koz elde etme hesabı yüzünden IŞİD’e karşı gerçek bir savaş yürütemiyoruz. Al Rai’ye girerek aslında YPG’ye karşı olan ancak IŞİD’e karşı gibi görünen bu savaşta ikinci cepheyi de açtık ve operasyon artık cephe savaşına dönüştü.
Gökten müttefik yağsa bize ÖSO düşer
Bütün bu tablo içinde Türkiye’ye ise Filistinli çocuğun kafasını kesmek gibi icraatları gerçekleştirmiş olan Nurettin Zengi gibi grupları barındıran ÖSO düştü. TSK, bu örgüt ile işbirliği yapmak zorunda bırakıldı.
Devrilen göçmen politikası
Dünya ve Türk medyası daha önce göçmenlerin Savaştan kaçtıklarını yazıyordu. Şimdi artık hükümetin devrilen göçmen politikası nedeniyle Türk güvenlik güçlerinden de kaçmaya başladılar. Canları pahasına.
Cerablus gösterdi ki...
Türkiye ABD’ye her zaman muhtaç. Biden, Ankara’ya YPG jesti yaptı ama örgüte 'terörist' demedi. Yani Kürtleri 'vadeli müttefik' görüyor. Türkiye, sanıldığı gibi Rusya’ya yanaşmadı. IŞİD hâlâ büyük bir alana sahip.
Suriye Kürtleri
Esad PKK adını telaffuz etmiş olsa da Türkiye’nin isteği üzerine Kürtler ile arasını daha fazla bozacak bir politika izlemeyeceği söylenebilir. Çünkü Esad’ın da Kürtlerin de birbirlerini yok edecek düşmanlar olarak görmelerine engel olacak çok sebep var.
Tehlikenin farkında mısınız?
Haritada gösterilmeyen ve pek adı anılmayan IŞİD, İdlib ve Reyhanlı’da ciddi bir varlığa sahip. AKP’nin Suriye politikası sayesinde iyice yerleştiler. Varlıklarını ciddi bir eylemle hissettirdiler. Çık deyince de çıkmayacaklar.
Yeni bir dünya mümkün mü?
Erdoğan son hamlesinde ciddi ise artık Türkiye de Ukrayna, Suriye gibi doğrudan bir Rusya-ABD mücadele alanı haline gelecek demektir.
Rusya, Suriye’de kalıcı
Rusya daha önce “geçerken uğradığı” Suriye’de Adana – İncirlik üssüne yaklaşık 185 km uzaklığa (aslında yakına demek lazım) bu kez somut askeri gücü ile tamamen yerleşmiş olacak.
Ortadoğu’nun savaş hatları: Suriye’de petrol yok ama…
Suriye hem petrol hem de gaz için geçiş güzergahı olarak en uygun yerlerden birinde yer alıyor. Dolayısıyla Suriye’ye ya da Suriye’de savaş için yeterli bir sebep var.
İki rahibin hikâyesi
Hamel Fransa’da, Baba Frans ise Humus’ta bir kilisenin bahçesinde yatıyor. İki din adamı da, Fransa başbakanı Hollande’ın da aralarında bulunduğu Batılı liderlerin politikalarının kurbanı oldu.