YAZARLAR

BİM’in rafındaki acı gerçekler...

Simgeler, imgeler, semboller derken Kemal Tahir’in “Büyük Mal” romanındaki fazla düşününce bedenine ağrılar saplanıp yorgun düşen Sülük Ağa’ya çevrilen vatandaş, bir sabah BİM’in raflarında acı gerçeklerle yüzleşiyor. İtibarsız havuz medyası “çok büyüdük” desin, en çarpıcı manşeti BİM attı bile: Kebir tereyağı 18.5 TL!

Çok fazla konusu oldu, uzun uzun tekrarlamayalım. Sadece dolar ilk yükseldiğinde hükümet yetkililerinin ‘dolar dolsa ne olur’ türünden esprili açıklamalarını şöyle bir hatırlayın yeter. Bir de A Haber’in akla ziyan “dolar çöküyor” haberlerini…

Romalı senatör Cato, ne anlatırsa anlatsın sonunu dönüp dolaştırıp “Kartaca yıkılmalıdır” sözüne bağlardı. Bu, doğrudan askeri bir hedefi işaret etmenin yanında, “boş verin onu bunu, esas mesele şudur” anlamında, tüm toplumu tek bir siyasi amaç doğrultusunda mobilize etmenin de ideolojik ifadesiydi. Zira Kartaca yıkıldı, ama söylemi baki kaldı. Modern zamanlarda otoriter iktidarlar da her sıkıştığında safları tahkim etmek için sıkça başvuruyor bu kullanışlı formüle.*

Bize de yabancı değil. Recep Tayyip Erdoğan’ın retoriği en iyi örneklerden birisi. Karşılaştığı iç veya dış, siyasi veya ekonomik hemen her sıkıntıyı Kartaca’ya bağlamakta son derece mahir. İşe yaradı mı, şu ana dek evet, yaradı. Ne var ki, bir Neron çıkıp ortalığı ateşe verene kadar…

Güncel siyaseti iktidar araçlarıyla tahkim edilmiş simgelerle, söylemlerle yönetmek mümkün olabiliyor ancak, siyasetle ekonominin kurumsal yapısının özerk olmasından dolayı, bu yöntem ekonomide o kadar da istikrarlı işlemiyor. Hele siyasette kolayca inşa edilen ‘iç-dış’ düşman mefhumu ekonomiye de ihraç edilmeye çalışıldığında arzu edilen pragmatik sonuç elde edilemeyebiliyor.

Ucuz küresel kredi havuzundan dolar çekip çekip büyüttüğünüz ekonomi sıkıntıya düşünce 16 yılın biriktirdiği her sorunu getirip “Dolar yıkılmalıdır”a bağlarsanız; her hizmetin, her malın, her ticaretin dolara endekslendiği bir iktisadi yapıda vatandaşa dolar yaktırmaya kalkarsanız, kendi Neron’unuzu da ellerinizle yaratmış olursunuz. Seçimden önce ekonomik büyümeyi 1 TL’lik umumi tuvalet fiyatı üzerinden ölçerken, ekonominin hızla ilerlediği bu en ağır buhran da aşırı zamlanan tuvalet kağıdıyla simgeleşir işte. İmal edip neşeyle etrafa saçtığınız simge, daha güçlü içeriğe sahip bir diğeri tarafından siyaset meydanından çabucak kovulur.

ADI YURDUM, FİYATI DOLAR

Bayramdan sonra şikayet merkezlerine yağan binlerce mesajdan seçilen şu tepkilere kısaca göz atın. Ekonomide işlerin öyle kolayca yürümeyeceğini farklı bir açıdan anlatıyorlar:

“BİM marketlerini ucuz diyerek tercih ederdik ama fiyat artışları o kadar çok olmuş ki. Halkın hâlini düşünmeniz lazım. Aylık alışverişim 180 lira tutarken 215 lirayı gördüm 30 liralık artış kabul edilemez bir rakam.”

“Önceden 28 TL'ye aldığım mısır özü yağı yaklaşık 35 TL olmuş, Aknaz peynir 13.45 TL'den 15.45 TL'ye çıkartılmış. Güya BİM ucuz mal satıyordu.”

“BİM market ülkemizde yaşanan kur artışını kriz değil de haksızlığa çevirmiş durumda. Bu nedir a dan z ye bütün ürünlere zam getirilmiş. Geçen ay 36 TL'ye aldığım sıvıyağ 43 TL'ye, el deterjanı 2,25’den 3,75 TL'ye peçete 1.95’den 2,95’e çıktı. Siz bu şekilde mi ülkenize hizmet edip bu savaşı fırsata dönüştürüp zam üstüne zam yapmışsınız yazıklar olsun. BİMER ve Cumhurbaşkanlığına şikayet edeceğim.”

“BİM marketlerin dolar bahanesiyle milleti saf yerine koymasından gına geldi. Yurdum salça diye markaları var adı Yurdum ama dolara göre artıyor fiyatı ayıp ya.”

“Bu millet size de vakti gelince dersinizi verecek Trump'ı boykot ettiğimiz gibi sizi de bu saatten sonra boykot ediyoruz bu arada inşallah batarsınız.”

“Dolar yükselmesi adı altında vatandaşı iki haftadır kandırıyorlar. Bir de hepsini Türk malı diye alıyoruz. Dolar sizi ne ilgilendiriyor ki?”

“BİM bir daha zamlarını artırırsa vallahi billahi sonucunu ben bile hayal etmiyorum. Ahirette sizi çetin bir hesap bekliyor. Türkiye'de üretilen salçaya yüzde 50 zam yapmışlar.”

“Bilecik Bahçelievler Şubesi'nde satışı olan Hanlı çekirdeklerini fiyat artışının sebebi nedir? Yazıklar olsun. Altın mı dolar mı bu?”

Elbette pek çok market dolar nedeniyle zam yaptı. Elektriğe, doğalgaza da fiyat artışı geldi. Lakin neredeyse AKP iktidarıyla bütünleşmiş, hatta onun ekonomi politikalarının, yaslandığı Anadolu geleneğinin yansıması; ‘yerli ve milli ürün’ söyleminin, ‘ümmetçi ticaretin’ taşıyıcısı haline gelmiş BİM’in etkisi çok daha fazla şey ifade ediyor kuşkusuz.

Nitekim simgeler, imgeler, semboller derken Kemal Tahir’in “Büyük Mal” romanındaki biraz düşününce bedenine ağrılar saplanıp yorgun düşen Sülük Ağa’ya çevrilen vatandaş, bir sabah BİM’in raflarında iktisadi realitenin acı gerçekleriyle yüzleşiyor. Nihayetinde ekonomi siyasete benzemiyor, vatandaş duyduğu değil, doyduğu yerden konuşmaya başlıyor.

Peçetenin bu kadar yükselmesinin SEKA’ya bağlandığını, gofretin üzerindeki ithal ambalajın ucunun PETKİM’e uzandığını, Yurdum diye yediğinin ithal domatesten yapıldığını, altı üstü tost ekmeği dediği şeyin mayasının Avrupa’dan alındığını henüz göremiyor olabilir. Bizim dediği marketin sahibinin 2017’yi 1.2 milyar dolar servetle kapattığını, kurdan dolayı 2018’de 2 milyar doları göreceğini, o marketin son altı aydaki kârının yüzde 25’e yakın arttığını da bilmiyor olabilir. Muhalefet de bunun için gerekli değil mi zaten?

Şu dönem BİM’in raflarının en yaygın izlenen televizyon ekranından, en çok satan gazetenin birinci sayfasından daha etkili bir ‘gösteren’ haline geldiğini söylemek lazım. İtibarsız havuz medyası “çok büyüdük, iyi büyüdük, yine yıkamadılar” diye dursun, krizin en çarpıcı manşetini sekiz sütuna BİM attı bile: Kebir tereyağı 18.5 TL!

* Kavram, siyaset bilimi literatürüne Marx’ın Fransa’da 'Sınıf Savaşımları' incelemesi ile girdi. Tanıl Bora’nın da 5 Ağustos 2015 tarihli Birikim’de söylemin hem muhalefet hem iktidar açısından kullanımına dair ayrıntılı bir makalesi bulunuyor...