YAZARLAR

Kazdağı'na sıfır enerjili belediyeler

Sıfır enerjili bir kenti nasıl elde edeceğiz? En azından yöntemleri neler? Bu konuda örnekleri sadece ulaşım üstünden verelim. Malum, ülkede ütopyalara da, hayallere de izin verilmiyor ama tam da böyle konularda hayal kurabileceğimiz bilgilere ihtiyacımız var.

15-19 Ağustos tarihleri arasında Kazdağı Ekofest 2018 büyük bir katılım ile gerçekleşti. Festivalin bu seneki konusu enerji idi. Konu enerji, bölge Kazdağı, mevsim yaz, ülkede gündem kriz olunca, buna en uygun gidecek tartışmanın, sıfır enerjili kentler olması kaçınılmazdı. Bir de bölgede bir elin parmakları kadar kömürlü elektrik santrali, iki elin parmaklarından fazla izin sürecinde santral, bir sürü taş ocağı, maden ve altın çıkartma projesi ve işi olunca mesele daha acil hale geliyordu.

Kazdağı çevresindeki Çanakkale ve Balıkesir’de yerel yönetimde muhalefet partisi güçlü ama bu konularda pek bir başarısı yok. En son yaşanan içme suyu barajına altın ve gümüş tesisi yapma çalışması yeterince keskin bir örnek. Çanakkale’de içme suyu sağlayan Atıkhisar baraj alanına bir firma altın ve gümüş işletmesi projesi kapasite artırmak için ÇED başvurusu yapıyor. Belediye ise dava açıp kaybediyor ama Danıştay ret kararı veriyor Buna rağmen şirket proje için ağaç kesebiliyor. Sonuçta kentin içme suyu alanı gibi haklı bir alan bile hakkıyla savunulamıyor. Tüm bu projelere karşı festivali düzenleyen Kazdağı Doğal ve Kültürel Varlıkları Koruma Derneği ve bir dizi oluşum, köylü birliği, bölgenin bu sorunlarına karşı mücadele ediyor.

Ama projelerle verilen mücadele arasındaki açık çok büyük. İklim değişikliğinin geldiği nokta ortada. Sadece 2015 yılında 959 aşırı iklim olayı ile doksanlı yılları ona katladık. Bu kadar iklim değişmişken bu kadar çok proje Kazdağı’nın değil, ülkenin bile kaldıramayacağı kadar büyük bir kötülük.

Çok açık, Kazdağı için fazlasını yapmalı. Belli ki bu mücadele biçimleri yetmiyor, daha büyük oynamak gerekiyor. İşte böylesi bir durumda kalkıp enerji politikalarını tartışmak çok naif kalır. Bu durumda meseleye daha iddialı yaklaşmak gerekiyor: Kazdağları sıfır enerjili belediyeciliğe geçmek zorunda. İklim ve doğa düşmanı projelere hayır demenin ötesinde sıfır enerjili, sıfır atıklı bir yaşama geçmeli, siyasetçilere “Biz geçtik siz niye geçmiyorsunuz ve bize bunları sunuyorsunuz?” diyebilmeli.

Halkın ik defa geçit vermediği halde üçüncü kez sunulan ve bütün itirazlara rağmen ÇED olumlu kararı alan projeye dair bölge halkı ile beraber örgütlenmiş olduğumuz bir itirazın görseli. (Kaynak: 350Ankara)

SIFIR ENERJİLİ KENT NE DEMEK?

Sıfır enerjili kent, kendi enerjisini kendi üreten, ürettiği enerji ile kendini var edebilen bir kent demek. Yani ulaşımda, ısınmada, soğutmada ve de elektrikte bağımsız olabilmesi bir kentin. Buna 'zero energy' yani sıfır enerji dışında 'near zero energy' yani sıfıra yakın enerjili denilen farklı tanımları var. Avrupa Birliğinde binaların sıfıra yakın enerjili olması bu senenin sonundan itibaren bir zorunluluk. Bizimkilerin bunun önünü açan yönetmelikleri erteleyerek 'hep boşa enerjili' bir düzen yaratıyor.

POZİTİF ENERJİLİ ÇANAKKALE, BALIKESİR

İşin aslı bu hali ile hem Çanakkale, hem de Balıkesir tükettiğinden daha fazla elektrik üretiyor. Çanakkale 2017’de 15.2 TWh, Balıkesir ise 11,3 TWh elektrik üretimi ile bu ülkede en fazla elektrik üreten ilk 10 kent arasında yer aldı. Kurulu güç olarak Çanakkale Türkiye birincisi, Balıkesir ise altıncı. İşin kötüsü hala deli gibi santral yapılıyor, halk ise deli gibi karşı çıkıyor.

Ama iş tüketime gelince çelişki daha derin. Çanakkale 3,3 TWh, Balıkesir ise 3,2 TWh elektrik yakmış. Yani iki kent tüketimlerinin dört- beş katını üretiyor. Yani, bu kadarcık tüketime karşılık neredeyse bunun beş katı üretimleri var ve hala Kazdağları için bir o kadar daha santral yapılması planlanıyor. Demek ki ne toplumsal muhalefete, ne köylülerin itirazı, ne de yerel yönetimlerin hatırı sayılır varlığı bu resmî değiştirmiyor. İşte bu yüzden Kazdağı çevresindeki her kasaba, her belediye sıfır enerjili olmak için çalışmalı.

AMA ENERJİYE İHTİYACIMIZ VAR

Enerji ihtiyacı söylemine değinmeden bu tartışmada ilerlemek mümkün değil. Geçmiş yılların verileri ışığında, enerji tüketimindeki artışa neden olan ihtiyacın, çok somut bir şekilde, politikalar ile alakalı olduğunu biliyoruz. Örneğin elektrikte artış açık ara ile AVM’ler için.

Bu konuya dair detaylar için 'Enerji İhtiyacı AVM’ler yüzünden mi?' yazısında daha azla detay olduğu için tartışmayı burada kesiyorum. Ayrıca enerji ihtiyacı söyleminin arkasında yüksek karbon ekonomisinin vergi toplama mekanizması olduğuna dair bir dizi yazı olduğu için burada tartışmak yerine geçmiş yazılara bakmanızı tavsiye ederim.

KENTLER SIFIRLAYABİLİR Mİ?

Sıfır enerjili bir kenti nasıl elde edeceğiz? En azından yöntemleri neler? Bu konuda örnekleri sadece ulaşım üstünden verelim. Malum, ülkede ütopyalara da, hayallere de izin verilmiyor ama tam da böyle konularda hayal kurabileceğimiz bilgilere ihtiyacımız var.

BOKOBÜS

İngiltere’nin Bristol kentinde insan dışkısından elde edilen gaz ile çalışan otobüsün deneme amaçlıyla kullanımına başlandı. 'Poo bus' denilen bu araç kent merkezi ile havaalanı arasında seferlerde kullanıldı. Burada 'poo' 'kaka' anlamına geliyor. Yani bir anlamda bokobüs. Bu araçlar kabul gördü ve firma çift katlı otobüste de aynı işlemi yaptı. Gelen haberlere göre Bristol belediyesi de ayrıca 100 yeni bokobüs siparişi verdi. Düşünsenize aynı hammadde ülkemizde yeterince var ve biz boşa harcıyoruz. Bokobüs ile ulaşımımızı çok daha ucuzlatabiliriz.

TÜRKİYE'DE 104 YIL ÖNCE ELEKTRİKLİ ARAÇ

Tabi şimdi "Orası Bristol" diyebilirsiniz. Ya da "Ülkemiz bokobüs’e hazır değil" diyebilirsiniz. O zaman Bristol’a gitmenize bile gerek yok. Başka bir örnek verelim. Bu ülke daha 1914’de elektrikli tramvayı, 1947’de ise elektrikli troleybüsü kullanıyordu. Yani 104 yıl evvel bu ülke elektrikli tramvayı, 71 yıl evvel elektrikli troleybüsü ulaşım için çözümde kullandı ama biz hala yeni bir şeymiş gibi elektrikli araçları konuşuyoruz. Şimdi konuşmamız gereken elektrikli otobüs. Hatta o zamanki gibi kömür, petrol ve su kaynaklarından elektrik kullanan değil, rüzgar ve güneşten elektrik kullananlar olmalı.

Ulaşım alanında verdiğimiz bu örneklerin benzerlerini elektrikte, konutların enerji ihtiyacında, sanayide de verebiliriz. Ama mesele bu değil. Mesele Kazdağları bir dağın değil, bir gezegenin kaldıramayacağı kadar büyük belalarla boğuşuyor ve belliki mevcut mücadele bu sorunlara cevap veremiyor. Halkın karşı çıkışı çok heyecan verici olsa bile sorunu çözmek için yetmiyor. Yapılması gereken sadece bir bokobüs değil, sıfır enerjili bir belediyeciliğe geçmek, AVM’ler için enerji üretir olmaktan çıkmak. Böylece ülkeyi yönetenlere “biz belediyemizde yaptık, siz de ülkede yapın” diyebilmek.


Önder Algedik Kimdir?

Proje yöneticisi, enerji ve iklim uzmanı. Çeşitli sektörlerde proje yöneticiliği yaptıktan sonra son yıllarda iklim değişikliği ve enerji alanında uzman olarak çalışmaktadır. İklim, Enerji, Çevre Sorunları Araştırma Derneği başkanı olup 350ankara.org iklim aktivist grubunun kurucularındandır. Raporlarına ve arşivine http://www.onderalgedik.com/ adresinden ulaşılabilir.