YAZARLAR

Dışişleri işini yapabilmeli

ABD ile ilişkilerde Brüksel’de NATO Zirvesi marjındaki Erdoğan-Trump ikili görüşmesi nasıl olduysa çözüm yerine bunalım üretti. Ardından kimi iyi niyetli kimi işgüzar kimi de ekmeğinin peşinde arkaodacıların işleri daha da içinden çıkılmaz hale getirdiğini anladık. Şimdi bunalıma yeni çözüm yine bu defa Eylül ayındaki BM Genel Kurulu toplantısı marjında New York’ta ayarlanacak Erdoğan-Trump ikili görüşmesinde aranacakmış. Hayırlısı.

Türkiye-ABD ilişkileri ve rahip Brunson sarmalından çıkıp, ayaklarımızı bölgeye basarak bir diplomatik ceraim raporu denemesi yapalım. Yine ABD boyutunu ihmal etmeden. İki mesele var üzerimize gelen ve Ankara her ikisinin içinden de ABD’yi karıştırmadan, ABD’yi karşılayarak, ABD’yle muhatap olmadan çıkmak derdinde: İran yaptırımları ve Idlip.

Çaba o yönde olsa da, İran’a yaptırımlar ABD ile, Idlip’in akıbeti ise Rusya ile olan ilişkilerimizi, en azından Türkiye’nin bölge siyasetini sürdürmesi bakımından bir yol ayrımına getirmiş görünüyor. “Yalnız Süvarilik” ise söylem seçeneği olabilir ama benimsenebilir bir eylem seçeneği değil.

ABD İran yaptırımları konusunda Çalışma Grubu kurduğunu ve sözkonusu yaptırımlara uymayan ülkelere ikincil yaptırımlar uygulanacağını açıkladı. İran doğalgazda Türkiye’nin Rusya’nın ardından ikinci tedarikçisi. Mühlet sonu 4 Kasım’a az zaman kaldı. Ankara, kafasını yaptırımlara uymak konusunda özerk tutum ilan eden Avrupa Birliği’nin (AB) şemsiyesi altına uzatarak, yaklaşan dolu sağanağından az hasarla kurtulabilir.

Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’nun X. Büyükelçiler Konferansı’nda AB üyeliği hedefi (hayalini) canlandırması bu bakımdan olumlu. Türkiye’nin AB’ye ihracatının, AB’den ithalatı karşılama oranı da yüzde 90’a yakın. Türkiye’ye doğrudan yabancı yatırımın büyük kısmı da AB’den. Belki ikiyüzlülüklerinden, kendilerini sakınmak gereksiniminden neyse ama Türkiye ekonomisine destek açıklamaları da Almanya liderliğinde AB’den geldi.

Maksat krizi “fırsata çevirmek” ise halen yaşayan ölü (“zombie”) konumundaki AB üyeliği “vokasyonunun” dolaşıma sokulması önemli. Havuzun mümtaz iktidar sözcülerince Kavala ve Berberoğlu’nun serbest bırakılmaları olasılığının dillendirilmesi de o yönde bir gösterge. Ülkemizin kanun devleti olmaya zoraki geri dönüş yolunun yertaşları döşeniyor belki kim bilir? Hoş, arefeyi görüp, bayramı yapamamaya çok alışkınız.

İran yaptırımlarında bir sundurma altını AB sunuyorsa, diğer eşgüdüm seçeneği Irak. Abadi’nin ziyareti, her ne kadar Abadi henüz koltuğuna yeniden oturamamış ve otursa da icracı olması güç bir başbakan olsa da, bu bakımdan zamanlı oldu. Irak’ın, İran yaptırımlarına uyması Türkiye’den de zor, hatta olanaksız. Komşuda petrol bol. Irak Kürdistan Bölgesi (IKB) ile zamanında varılan doğal gaz anlaşmasının uygulanmasına da (sermaye bu ortamda bulunabilirse) hızla başlanabilir.

Ancak anımsayalım Bağdat, IKB’nin ikame ettiği bağlantı üzerinden kendi payı aktarılmadan Ceyhan’a akan petrolu ITP anlaşması uyarınca Paris’te kain Uluslararası Ticaret Odası’nda 2014 Haziran ayında tahkime götürmüştü. Çok kuvvetle muhtemelen Türkiye aleyhine çıkacak kararın 2019 yılı başında açıklanması bekleniyor.

Ankara bir yandan Irak Başbakanı Abadi’yi ağırlayıp, şu ortamda güncel bir meseleymiş gibi takıntı halinde “gayrımeşru referandum” vurgusu yapıyor. Diğer yandan IKB Başbakanı Neçirvan Barzani’yi önce cumhurbaşkanının göreve başlama törenine davet ediyor (ama zinhar fotograf paylaşmıyor) şimdi de keza IKB Başbakanını (“Kürtçe davetiye” vurgusuyla) AKP kongresine çağırıyor.

ABD ile ilişkilerde Brüksel’de NATO Zirvesi marjındaki Erdoğan-Trump ikili görüşmesi nasıl olduysa çözüm yerine bunalım üretti. Ardından kimi iyi niyetli kimi işgüzar kimi de ekmeğinin peşinde arkaodacıların işleri daha da içinden çıkılmaz hale getirdiğini anladık. Şimdi bunalıma yeni çözüm yine bu defa Eylül ayındaki BM Genel Kurulu toplantısı marjında New York’ta ayarlanacak Erdoğan-Trump ikili görüşmesinde aranacakmış. Hayırlısı.

Oraya gidinceye dek TSK CENTCOM’u yok sayıp, EUCOM’la istişareyi sürdürüyor. EUCOM bağlamında BALTOPS’a ilk kez gemi de veriyor, Odessa’ya liman ziyareti yapan görev gücüne de katılıyor. Dışişleri için de IŞİD’le Mücadele Özel Temsilcisi Brett McGurk diye biri yok. Şimdi heyecanla Suriye Özel Temsilcisi atanacak eski Ankara Büyükelçisi Jim Jeffrey’nin göreve başlaması bekleniyor.

Ayrıca MSB Akar yanında MİT Müsteşarı Fidan’la Moskova’ya gitti Rus mevkidaşı Şoygu’yla görüştü. ABD Savunma Bakanı Mattis de Münbiç’te ortak (anladığım kadarıyla “eşgüdümlü ama bağımsız” değil gerçekten ortak) devriyelerin günler içinde başlamasının beklendiğini basınla paylaştı. Günün sonunda diplomatlar, istihbaratçılar devletler arası ilişkileri öldürmez, işlerinin doğası gereği hayatta tutar.

İran yaptırımları ve Idlip’in akıbeti ciddi sınamalar ve kapımızdalar. Bu sınamaları yalnız süvari siyasetiyle, hele verili ekonomik daralma bağlamında, badiresiz atlatmak olanaksız. Suriye özelinde Türkiye-ABD istihbarat işbirliğinin sağlığı vurgulana geliyor. Askeri alanda CENTCOM’un yoksanması garabeti bir yana Türkiye NATO’nun Rus tehdidini ciddiye alan stratejisi içinde rolünü oynamayı sürdürdüğü görülüyor. Tepesine binile binile neredeyse toprağa gömülen Dışişleri’ne de bari yerin altında köklere damla sulama yapma olanağı tanınsa yararlı olacak.


Aydın Selcen Kimdir?

1969 İstanbul doğumlu ve Saint Joseph Lisesi ile Marmara Üniversitesi İngilizce Uluslararası İlişkiler Bölümü mezunudur. 1992-2013 arasında Dışişleri Bakanlığı'nda meslek memuru olarak çeşitli görevlerde bulundu. Son olarak 2010-13 tarihleri arasında Erbil Başkonsolosluğu görevinde bulundu. Merkeze döndüğü gün "memuriyetten istifa etti." Genel Energy petrol şirketinde bir buçuk yıl siyasi danışmanlık yaptı. 2015'den beri bağımsız olarak özellikle Irak ve Suriye konularında yazıyor. Galatasaray kongre üyesidir. Alaz adında bir kızı var.