YAZARLAR

700. buluşmaya doğru Cumartesi Anneleri

Cumartesi Anneleri için söyleyeceğim tek şey şu aslında: Acıları acımız, mücadeleleri mücadelemiz, sesleri sesimiz. Birlikteyiz. Her zaman.

Memleketin acılarla yüklü dönemlerinden biri, ‘90’lı yıllar. “Derin Devlet”in bütün ağırlığını hissettirdiği, köylerin yakıldığı, faili meçhullerin arttığı, insanların hesapsızca gözaltına alındığı bir dönem bu. Utançla andığımız yıllar bunlar. Yazık ki kayıpları da büyük… O dönem ailesinden kopartılan, gözaltına alınan ve sonrasında kaybolan çok insan var. Kiminin cansız bedeni sonradan teşhis edildi ancak çoğunun akıbeti belli değil. Bu yıllarda hayatımıza giren Cumartesi Anneleri, kayıplarını arayanların oluşturduğu bir buluşma noktası. Her cumartesi 12.00 itibariyle Galatasaray Lisesi’nin önünde yan yana geliyorlar, gözaltında kaybolan evlatlarını arıyor, faili meçhul cinayetlere kurban giden yakınlarının akıbetini soruşturuyor, acılarını tüm dünyaya haykırıyorlar.

Tam da bu dönemi anlatan bir albümden söz etmenin tam zamanı: “Beni Vur”, 1995 yılı sonlarında yayımlanan Ahmet Kaya albümü. Sanatçının ustalık yıllarına ait. İlgi gören şarkılardan biri, “Beni Vur Anne”. Özel bir şarkı çünkü o yılın 27 Mayıs günü Galatasaray Meydanı’nda ilk kez toplanan Cumartesi Anneleri için yazılmış.

Cumartesi Anneleri, dün 699. kez buluştular, haftaya 700. kez bir araya gelecekler. İlk buluşmalarının üzerinden yirmi üç yıl geçti ancak on üç yıldır buluşabiliyorlar. Arada on yıllık bir kesinti var. “Mecburi” bir kesinti bu: 13 Mart 1999’da polis çok sert müdahale edince eyleme bir süre ara verdiler. 31 Ocak 2009’da yeniden bir araya geldiler; o gün bugündür her hafta seslerini daha da yükseltiyorlar.

Yalnız değiller: Cumartesi Annelerinin sesine aracı olan, onların sesini dünyaya duyuran, seslerine ses katan çok insan var. Ahmet Kaya bunlardan biri. Hemen öncesinde Sezen Aksu, sözü ve müziği kendine ait bir şarkıyla dikkati acılarını haykıran bu insanlara çekmişti: “Cumartesi Türküsü” yayımlandığı anda büyük ilgi gördü, pek çok insan oradaki buluşmayı bu şarkı sayesinde öğrendi.

“Cumartesi Türküsü” üzerine düşünenlerden biri Ceylan Ertem. Sanatçı, geçtiğimiz hafta içinde [İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesi Gözaltında Kayıplara Karşı Komisyonu ve Türkiye İnsan Hakları Vakfı tarafından yürütülen “Cumartesi Anneleri 700. Hafta kampanyası” çerçevesinde] “Beni Bul Anne”yi kayıp yakınlarıyla birlikte yeniden yorumladı. Şarkı, orijinal altyapı üzerine okundu ve Ahmet Kaya’nın sesi bir kere daha Cumartesi Anneleriyle buluştu: “Dün gece gördüm düşümde / Seni özledim anne / Elin yine ellerimde / Gözlerin ağlamaklı / Gözyaşlarını sildim anne /…/ Gözlerinden akan bendim / Düştüm göğsüne / Söyle canın yandı mı anne?”

Şarkının sonlarına doğru duyulan telsiz konuşmaları, buluşmaların “olmazsa olmaz”ı. Sadece Galatasaray’da ve diğer eylemlerde değil, artık gündelik hayat içinde de karşımıza çıkıyor. Polisle yaşamak durumunda kaldığımız ve sürekli kimlik uzattığımız şu dönemde şarkı daha da anlam kazanıyor: “Camlar düştü yerlere / Elim elim kan içinde / Yanıma gel yanıma anne / İki yanımda iki polis / Ellerim kelepçede / Beni bul, beni bul anne…”

Ceylan Ertem, memleket meseleleri üzerine söyleyecek sözü olanlardan. Bugüne kadar yaptığı albümlerde bu minvalde şarkılar hep karşımıza çıktı ama galiba en etkileyicisi Gezi direnişinden sonra yazdığı “Hırpalandı Mayıs”. “Beni Bul Anne” yorumunu onun yanına yerleştirmek gerekiyor. Bu şarkıyla sadece Cumartesi Annelerinin sesini çoğaltmıyor, sözünü (kavgasında da ortaklaştığı) Ahmet Kaya’nın sözüyle birleştiriyor. Bu anlamda, çabası, en az Sezen Aksu’nun yaptığı kadar değerli..

BirGün için dün Burak Abatay’la konuşan Ertem, Sezen Aksu şarkısı sayesinde Cumartesi Annelerinden haberdar olduğunu, çok etkilendiğini ve o dönemde direnişlerine yakından şahit olduğunu söylüyor ve şunları ekliyor: “Umarım genç insanlar da, Cumartesi Annelerini bilmeyen, tanımayan insanlar da böyle etkilenir.”

“Beni Bul Anne”, klibi ve yorumuyla son dönemde karşımıza çıkan en etkileyici “iş”lerden. Ümit Kıvanç’tan Gülten Kaya’ya eli değen, emeği geçen herkese teşekkür, boynumuzun borcu.

Cumartesi Annelerinin sesini çoğaltan tek şarkı “Beni Bul Anne” değil. Pek çok sanatçı ve topluluk bu buluşmalara katıldı, onları anlatan şarkılar yazdı ya da şarkılarını onlar için söyledi. Bandista’nın 2009 yılında yayımlanan “Paşanın Başucu Şarkıları” adlı çalışmasını açan “Benim Annem Cumartesi”, bu şarkılar içinde en bilineni. Geçtiğimiz yıl bu şarkıdan yola çıkarak bir yazı yazmış [https://www.gazeteduvar.com.tr/yazarlar/2017/05/21/anne-biz-geldik/] ve annelerin isyanını orada özetlemiştim. Bu yazıya, orada anmadığım üç şarkıyı ekleyeyim ama öncesinde, 30 Aralık 2017’de Galatasaray’ı ziyaret eden ve bu şarkıyı (kim bilir kaçıncı kez) orada seslendiren Bandista’nın sözlerini buraya alayım: “İnsanlar, yılbaşı ağacı süslerken, biz dilek ağacımızla Galatasaray’dayız çünkü Galatasaray, bizim gözaltında kaybedilen sevdiklerimizle buluşma mekanımızdır. Kayıplarımıza ‘sizi unutmadık’ diyen sesimizi ulaştırma mekanımızdır. Galatasaray, bizim kaybedenlerden hesap sorma mekanımızdır. (…) Galatasaray, bizim umudu ve direnci birlikte büyüttüğümüz mekanımızdır. Galatasaray, bizim ‘umutsuzluğa yer yok, insan olmakta ısrar ettiğimiz sürece umut hep olacak’ diyerek topluma seslendiğimiz mekanımızdır. Galatasaray, herkes adına insanlık onuruna sahip çıktığımız mekanımızdır.”

Cumartesi Anneleri'nden söz eden şarkılardan biri, 1997’de BEKSAV bünyesinde çalışmalara başlayan Vardiya Müzik Grubu’na ait. 2004’te yayımlanan “Ellerinde Pankartlar” albümünde karşımıza çıkan şarkının sözleri, Suna Aras’a ait: “Men davamı goyup gitmem / Oturmam evimde oğul / Andım olsun yere göğe / Davanı devraldım oğul…” Yanına, Garip Dost’un “Dağ İniler” albümünü kapatan şarkıyı iliştireyim: “Bir ülkeyi emziriyor / İnsanca yaşam istiyor” diye tanımlanan Cumartesi Annelerinin mücadelesi, “Polis ve cop gölgesinde / Ülkenin her bölgesinde / Çağrı var çığlık sesinde” dizeleriyle anlatılıyor. 1997 yılında yayımlanan K.W.B. albümü “Halay / Çocuklar”da karşımıza çıkan bir diğer şarkıyı ıskalamayalım: “Ve işte bu şehirde / Ansızın kanat açar / Büyür, mavileşir insanlar / Teni tenime değer / Akar yüreğim onlarla / Onlarla kanar…”

Cumartesi Annelerinin sesine ses verenler sadece müzikle ilgilenenler değil. Haklarında pek ok film yapıldı. Ayrıca 2011 yılında yayımlanan iki dizide seslerini duyduk: “Bir Çocuk Sevdim” ve “Behzat Ç”. İkinciye, Bandista şarkısı eşliğinde yürüyen annelerin sloganları da eklenmişti: “Anaların öfkesi katilleri boğacak!” Bu noktada, Arzum Onan’ın yaptığı ve 29 Temmuz 2017 tarihinde (buluşmanın 644. haftasında) instagram hesabından paylaştığı “Cumartesi Annesi” adlı heykelden söz etmek elzem. En az “Beni Bul Anne” klibi kadar etkileyici…

Önümüzdeki hafta Galatasaray Lisesi’nin önünde 700. kez buluşacak Cumartesi Annelerinin sesine sesimizi katmak, onları mücadelelerinde yalnız bırakmamak ve yanlarında yer almak, insanlık adına yapmamız gereken. Umut, kalabalıkla artıyor. Kayıplar geri gelmiyor belki ama seslerini çoğaltarak yeni kayıpların önünü kesmek mümkün. “Beni Bul Anne”, sesimizi yükseltmek için yeni bir fırsat. Haftaya cumartesi Galatasaray Lisesi’nin önüne giderken, “Anne biz geldik.” cümlesini kurmadan önce dilimizde bu şarkı olsun.

Cumartesi Anneleri için söyleyeceğim tek şey şu aslında: Acıları acımız, mücadeleleri mücadelemiz, sesleri sesimiz. Birlikteyiz. Her zaman.


Murat Meriç Kimdir?

1972’de doğdu. Çanakkale ve İzmit’te okudu. Ankara’da kimya mühendisliği eğitimi alırken, dinlediği müziğin tarihine merak saldı ve oradan ilerledi. Kendini bildi bileli plak topluyor; okuyor, dinliyor, dinlediklerini yazıyor, sevdiklerini çalıyor. Kedi gibi meraklı. Rakı, roka, bamya, erik seviyor. Çanakkale - İstanbul arasında yaşıyor ama Ankaracı. 1996’da Müzük adlı dergiyi çıkartan ekipten. Sonrasında Roll mürettebatına katıldı. Mürekkep, Birikim, Milliyet Sanat, Virgül, Bant gibi dergilerde yazıları yayınlandı. Yeni Binyıl, Radikal ve BirGün'ün yazarlarındandı. Ankara’da Radyo Arkadaş’ın kuruluşuna katıldı, radyo programları başta TRT, pek çok radyoda yayımlandı; kimi televizyon programlarının danışmanlığını yaptı, metnini yazdı. 2002 - 2003 yıllarında TRT için Kırkbeşlik adlı televizyon programını hazırladı ve sundu. Kalan Müzik için bir Tülay German albümü (Burçak Tarlası 64 – 87, 2001) derledi, pek çok albüme yazar ve danışman olarak katkıda bulundu. Pop Dedik / Türkçe Sözlü Hafif Batı Müziği (İletişim Yayınları, 2006), 100 Şarkıda Memleket Tarihi (Ağaçkakan Yayınları, 2016), Yerli Müzik (bi'bak Berlin, 2018) ve Hayat Dudaklarda Mey / Memleketin Anason Kokan Şarkıları (Anason İşleri Kitapları, 2019) adlı dört kitabı, üzerinde çalıştığı pek çok projesi var. Üniversitelerde ve kültür merkezlerinde müzik tarihi üzerine seminerler verdi, veriyor. Düzenli olarak Gazete Duvar'da, arada bir Kafa’da yazıyor; Açık Radyo için hazırladığı Harici Bellek başlıklı program salı günleri 19.30'da yayımlanıyor.