YAZARLAR

Güler Hanım’ın saçları

Bütün bu sahnede, beni rahatsız eden, neredeyse ürküten, tane tane ve yüksek sesle yaptığı konuşmasına eşlik eden el hareketlerinin sürekliliğini bozan, rüzgârın etkisiyle yüzünü kapatan ve eliyle geriye iteklediği saçları oldu. Mükemmelce kurgulanmış bu performansı bozan bir ayrıntı...

Önce videoyu sesini kısarak izleyin. Görüntüdeki orta yaşlı sarışın kadının kim olduğunu bilmediğinizi varsayın. Kalın camlı gözlükleriyle, ciddi görünümlü kadın, hararetle bir konu üzerine konuşuyor. Daha doğrusu, bir monoloğun içinde, karşısındakini ikna etmek için canhıraş uğraşıyor. Önce sağ elinin yukarı kaldırıyor, avuç içi izleyicisine dönük, "orada dur" der gibi sert bir işaretle başlıyor, hemen ardından baş parmağı ve işaret parmağını birleştirerek her şeyin yolunda olduğuna dair bildik işareti yapıyor. Konuşurken sağ eli sert hareketlerle aşağı yukarı inip kalkıyor; işaret parmağı tehditkâr bir tonda değil, ama kendinden emin bir ifadeyle izleyicisine doğru sallanıyor; avuç içi ikna etmek istercesine tekrar açılıyor ve yukarı kaldırılıyor…

Arkasındaki taş binanın iki kanatlı kapısından çıkan takım elbiseli erkekler olmasa, kadının miting meydanında seçmene seslenen bir siyasetçi olduğunu düşünebilirsiniz. Seçmeni, gücün ve kontrolün kendinde olduğuna, her şeyin yolunda olduğuna inandırmak için gereken ne ise onu yapmaya hazır. Ansızın çıkan esinti, sarı saçlarını yüzüne savurmasa, her ne söylüyorsa daha etkili olacakmış gibi. Yine de saçlarını gözünün önünden çekmeye çalışarak aynı kararlılıkla konuşmasına devam ediyor.

Güler Sabancı’nın, Hazine ve Maliye bakanı Berat Albayrak’ın kararlılık, sinerji, sürdürülebilirlik, vizyon ve misyon gibi "havalı" sözlerle ve ancak doktor unvanını layıkıyla taşıyan, meselelerin özünü kavrayıp onu salonu dolduran iş insanlarının da anlayabileceği denli basitleştirebilen bir bakanın elinden çıkabilecek sadelikteki (!) bir grafik eşliğinde yeni ekonomi yaklaşımını tanıttığı konuşmasının ardından yaptığı açıklama üzerine epeyce yazılıp çizildi. Eleştiriler, haklı olarak, Güler Sabancı’nın başında olduğu Sabancı holdingin son yıllarda özellikle enerji ve inşaat yatırımlarından elde ettiği kârlılık, vergi indirimleri vb. avantajlardan söz ediyor ve Güler hanımın bakanı kayıtsız şartsız destekleyen açıklamasını Sabancı holdingin bu kârlı ortaklığın sürdürülmesi yönündeki beklentilerine bağlıyordu. Sosyal medyada da, döviz kurlarındaki bu aşırı artışın parasını dövize yatıran iş insanları için kârlı bir durum olduğuna dair yorumlara yer veriliyor, Sabancı’nın "neşeli" tavrının her halükârda kazançlı çıktığının göstergesi olduğundan söz ediliyordu.

Güler hanımın açıklamasını ilk izlediğimde, beni asıl rahatsız edenin bakanın bu dillere destan performansı karşısında verdiği tepkiden başka bir şey olduğunu düşündüm. Ses tonunda da, tane tane, öğrenciye anlatırmış gibi seçerek sarf ettiği sözcüklerde de, beden dilinde de abartı ve yapaylık vardı. Başarısız geçen bir müsamerenin ardından pek de yetenekli olmayan baş roldeki öğrencisini savunmaya çalışan öğretmenin edasıyla konuşuyor; iyi bir çocuktur, tanırım, biraz daha çalışırsa yapacaktır, her şey kontrolümüz altında demeye getiriyordu: "Bugün de bize orta ve uzun vadede yeni dönemin, dönüşüm döneminin neler yapılacağının ana hatlarını (sağ elinin işaret parmağını sağdan sola doğru kaydırıyor) verdi; inanıyorum ki (saçını düzeltiyor) önümüzdeki dönemde, eylül başında (eliyle iki kez yüzüne gelen saçlarını arkaya atıyor) orta vadeli program çıktığında (saçını düzeltiyor) hepimiz daha fazla detaylara hâkim olacağız". Bütün bu sahnede, beni rahatsız eden, neredeyse ürküten, tane tane ve yüksek sesle yaptığı konuşmasına eşlik eden el hareketlerinin sürekliliğini bozan, rüzgârın etkisiyle yüzünü kapatan ve eliyle geriye iteklediği saçları oldu. Mükemmelce kurgulanmış bu performansı bozan bir ayrıntı...

Beklenmedik bir işaret: İş dünyasının önde gelen isimlerinden birisi, tam da ekonominin dibe vurduğunun, büyük şirketlerin batmak üzere olduğunun ve ekonomik krizin ortasında olunduğunun konuşulduğu dönemde, tüm siyasi açmazlara rağmen "her şey kontrolümüz altında" mesajı verirken, kontrol edilemeyen bu esinti saçlarını savuruyor, defalarca, uçuşan saçlarını yatıştırmaya çalışmasına sebep oluyordu. Damat bakanın "yapısal reform, yapısal reform, neymiş bu yapısal reformlar?" sözlerini sarf ederkenki rahatlığı ne denli inandırıcılıktan yoksunsa, Güler Sabancı’nın neredeyse agresif jest ve mimiklerle yaptığı destek açıklaması da o denli gerçek dışı bir hal alıyor, panik halinde sarf edilmiş sözlere dönüşüyordu. Bu yüzden, bu açıklamaya tepki gösteren birçok kişi gibi öfkeye değil, korkuya kapıldım. Her durumda kazanacağından emin olan bir iş insanının rahatlığını ya da birlikte iş yaptığı iktidara yaranma çabasını değil, bu panik halini gördüm.


Ülkü Doğanay Kimdir?

Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi mezunu. ODTÜ’te siyaset bilimi alanında yüksek lisans ve Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde yine aynı alanda doktora yaptı. Doktora çalışmaları sırasında bir yıl süreyle Paris II Üniversitesi Fransız Basın Enstitüsü’nde bulundu. Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi Halkla İlişkiler Bölümü'nde öğretim üyesi iken kamuoyunda “barış bildirisi” olarak bilinen “Bu Suça Ortak Olmayacağız” başlıklı bildiriyi imzalaması nedeniyle 686 sayılı KHK ile ihraç edildi. 'Demokratik Usuller Üzerine Yeniden Düşünmek' isimli kitabının yanı sıra Eser Köker’le birlikte kaleme aldığı 'Irkçı Değilim Ama…Yazılı Basında Irkçı-Ayrımcı Söylemler' ve Halise Karaaslan Şanlı ve İnan Özdemir Taştan’la birlikte kaleme aldığı 'Seçimlik Demokrasi' isimli kitapları yayınlandı. Ayrıca siyasal iletişim, demokrasi kuramları, ırkçı ve ayrımcı söylemler konularında uluslararası ve ulusal dergi ve kitaplarda çok sayıda makalesi basıldı. İmge Kitabevi Yayınları’nda editörlük yaptığı beş yıl boyunca çok sayıda kitabın editörlüğünü üstlendi ve Türkçeye kazandırılmasına katkıda bulundu. Ülkü Çadırcı adıyla yayınladığı çocuk kitapları ve Gökhan Tok’la birlikte kaleme aldığı 'Teneke Kaplı İvan' isimli bir çocuk romanı da bulunmakta.