YAZARLAR

Yedi müzisyen bir tavşan

Evin her tarafından farklı sesler geliyordu. Bahçeye oturup onları dinliyordum. Sesler karışıyordu ama güzeldi. Belki de bundan güzeldi. Bahçenin köşesinde küçük bir marihuana tarlası vardı. Tarla dediğime bakmayın, iki metreye üç metre bir yer. Etrafını kümes teli ile çevirmişlerdi. Bir tavşanları vardı ondan koruyorlardı. Çok seviyor diyorlardı.

Ahşap bir evdi. Üç katlı. Santiago Şili’nin kenar mahallerinin birinde. 7-8 müzisyen yaşıyordu evde. Boş zamanlarında eylemlere katılıyorlardı ya da tam tersi denilebilir. Protestonun müzikle bir bağlantısı vardı bence. Birlikte olmak duygusu ortaktı galiba. Alt katta bir radyo istasyonu kuruyorduk. Korsan sayılırdı. Yani hiç kimseden izin filan alınmamıştı. Gerçi gerekip gerekmediğini bilmiyordum ama Pinochet olmasa bile yasaları hâlâ yerli yerindeydi. Yani kesin gerekiyordu ama ben daha çok duvarları ses geçmesin diye nereden karton yumurtalıklar bulacağım, onunla ilgileniyordum. Birkaç kez toptan yumurta aldığım oldu ama başa çıkamazdık böyle. Hem başka bir arkadaşımın eşi aşçıydı ve eve gelip durmadan istiridye yapıyordu. Balıkçıların yaptığı greve katılmıştım yıllar önce. İstiridyeler oradan geliyordu.

Evin her tarafından farklı sesler geliyordu. Bahçeye oturup onları dinliyordum. Sesler karışıyordu ama güzeldi. Belki de bundan güzeldi. Bahçenin köşesinde küçük bir marihuana tarlası vardı. Tarla dediğime bakmayın, iki metreye üç metre bir yer. Etrafını kümes teli ile çevirmişlerdi. Bir tavşanları vardı ondan koruyorlardı. Çok seviyor diyorlardı. En son girdiğinde iki gün uyuduğunu söylediler. Bunu anlatırlarken tavşan sakince bizi dinliyordu. Yukarıdan bir trombon giriyordu araya. Galiba trombon, çok ayırt edemiyordum onları. Tavşan kafasını yukarı kaldırıp bana bakıyordu. Haklı diye düşünüyordum tavşan…

Hepsinin çeşitli renklerle boyalı tişörtleri vardı. Mavinin üzerine şöyle dalgalı kırmızı filan ya da kırmızının üzerine siyah veya yine kırmızı dalgalı. Moda filan değildi. Polis eylemlerde panzerlerle su sıkınca onlar da üzerlerine boya topu atıyorlardı. Panzer önünü göremiyordu. Birbirlerine su sıkıp boyayı çıkarmaya çalışıyorlardı. Komik oluyorlardı. Eylemden önceki gece bahçede dolduruyorduk balonları. Bazen tavşana da sıçrıyordu. Beyazın üstüne kırmızı oluyordu. Yakışıyordu.

Hepsi öğrenciydi ama 2-3 yıldır boykot vardı. Bu yüzden artık müzisyen demek daha doğruydu herhalde. Her hafta sonu iki-üç mekanda çalıyorlardı. Hepsi farklı gruplarda çalıyorlardı. Sonra evde buluşuyorlardı. Birlikte istiridye yiyorduk. Tavşan bizi seyrediyordu. Ona da bir havuç veriyorduk. Bir işgal toprağında yetişmiş...

Tavşan bir gün hiç görünmedi. İkinci gün aramaya başladık. Yine telin bir tarafından içeri girdi sandık ama hiçbir delik yoktu. Marihuanalar kendi hallerinde sallanıp duruyorlardı. Sakince. Sonra birisinin aklına geldi. Bahçenin ortasındaki mantara gittik. Koca bir ısırık izi vardı.

Bir hafta uyudu tavşan…


Metin Yeğin Kimdir?

Yazar, belgeselci, sinemacı, gazeteci, avukat, seyyah... CNN-Türk, NTV, Kanal Türk, Al Jazeera, Telesur televizyonlarına 200'e yakın belgesel ve kurmaca filmler yaptı. Türkiye'de Cumhuriyet, Radikal, Birgün, Gündem; dünyada Il manifesto, Rebellion gazetelerine köşe yazıları yazdı. Dünyanın sokaklarını anlattığı 10'dan fazla kitaba sahip. Dünyanın farklı yerlerinde yoksullarla birlikte evler inşa etti, bir sürü farklı işte çalışarak yazılar yazdı, filmler çekti. Birçok ülkede kolektif çalışmalara katıldı, kooperatif örgütlenmelerine öncü oldu. Ekolojik direnişlere katıldı, isyanlara tanıklık etti. Türkiye ve birçok ülkede öğretim üyeliği yaptı... Ve dünyayı değiştirmeye çalışmaya devam ediyor hâlâ...