YAZARLAR

Trump ile Putin arasında

Suriye'in müttefikleri olan Rusya ve İran Ankara'nın da Astana'daki müttefikleri. Buna rağmen Türkiye'nin önceliği hâlâ Êsat'sız Suriye

Suriye’de Rusya ve İran’ın Esat’ın baş müttefikleri. Rusya ve İran, Suriye’de Ankara’nın da Astana Süreci bağlamında baş müttefikleri. Ancak, Ankara’nın bugün de önceliği Esat’sız Suriye. Ankara’nın ikinci ve açıklanmayan önceliği ise Bab, Afrin ve Batı İdlip ceplerinin toplamından oluşan yaklaşık onbirbin kilometrekarelik alanı (dolaylı ya da doğrudan) elde tutmak.

Türkiye, NATO ve NATO üzerinden Batı/”hür dünya” güvenlik yapılanmasının da 1952’den bu yana bir parçası. Tersten söylersek NATO, Türkiye’nin ulusal güvenliğinin temeltaşı. ABD de NATO’nun lokomotifi. Son NATO Brüksel Zirvesi’nde, Trump Erdoğan ile yumruk tokuşturarak (mealen ve herhalde ulusal gelirden savunmaya ayrılan payı kastederek) “burada işini doğru yapan yegane lider o” dedi. Ek kanıt sunmak gerekirse, Türkiye bu yıl tarihinde ilk kez Kuzey Denizi’nde Rusya’ya karşı yapılan BALTOPS tatbikatına savaş gemisi gönderdi.

Yine Suriye’de Idlip, gözden çıkarılmış yahut bir bakıma katlivacip cihatçıların park edildiği nihai hurdalık. Oradaki Şii yerleşim birimleri Fua ve Kefraya’nın tahliyesi, buraların Heyet Tahrir Şam’a (HTŞ) devri, Esat’ın Golan’a mücavir alanda ABD-RF-İsrail’in uzlaşını devşirmeyi bilerek arzu ettiği çözüme ulaşması, sıranın Idlip’e geldiğini gösteriyor. Ayrıca, Helsinki’deki Putin-Trump Zirvesi’nin de başlıca konularından birinin Suriye olduğunu öğrendik.

Ankara’nın oturmadığı bir masada RF ile ABD’nin Suriye’de siyasal çözüm üzerinde mutabık kalma olasılığı Türkiye’nin Suriye siyaseti ve askeri mevcudiyetinin geleceği üzerinde zorlu tercihlere zorlayabilir. Ankara’nın CENTCOM alerjisi malum. ABD’nin de hem kendi hem NATO müttefiği Türkiye için “terör örgütü” statüsündeki PKK’nin uzantısı YPG/YPJ ile SDG çatısı altında çözüm ortaklığına girişmesi Trump yönetimi üzerinde giderek artan iç siyasal yük.

Aynı kalemden, Kongre’nin açıkça Rahip Brunson Davası’nı zikrederek, halen ABD’de eğitim uçuşları yapılan F-35’lerin Türkiye’ye transferini durdurması hatta F-35 programından Türkiye’nin çıkartılmasına varacak yaptırımlar dizisini önermesi not edilmeli. Buna karşılık, ABD Savunma Bakanı Mattis’in Türkiye’nin sözkonusu programdan çıkartılmasının F-35 üretiminde yıllara varacak gecikmeye yol açacağı uyarısında bulunduğu da anımsanmalı.

ABD, Astana Süreci’nde Türkiye’nin Rusya’yla birlikte diğer paydaşı olan İran üzerinde de baskıyı artırarak, sertleştiriyor. Yaptırımların İran’ın petrol ve doğalgaz ihracatını hepten durdurup, petrolde oluşacak küresel arz eksikliğini Suudi Arabistan ve BAE’ne taşıtmayı öngördüğü biliniyor. İran, Türkiye için petrol ithalatında birinci, doğalgazda ise ikinci tedarikçi ülke. Türkiye’ye bu defa yaptırımlardan bağışıklık tanınmayacağı da ortada.

Türkiye’nin Irak ve Suriye’de PKK tehdidini bertaraf etme ve “devletin bekasını temin” gerekçesiyle ileri çıkma stratejisinin diğer bacağı Kandil çevresine konuşlanma. Orada da Bradost bölgesinde PKK’nin taciz saldırılarını artırdığı anlaşılıyor. Yeni atanan Genelkurmay Başkanı Org. Güler göreve başlama mesajında “Teröristle mücadele harekâtı, son terörist etkisiz hâle getirilinceye kadar kararlılıkla sürdürülecektir” ifadesine yer verdi. Herhalde “terörist” ve “terör” ile mücadelenin kapsam ve içeriklerinin farklı olduğu sonucuna varabiliriz.

Irak ve Suriye’de tüm bu gelişmeler yaşanır ve uluslararası ortam değişir, dönüşürken, 1949-61 yılları arasında olduğu gibi Genelkurmay Başkanlığı yeniden Milli Savunma Bakanlığı’na (MSB) bağlandı. Ancak, eski Genelkurmay Başkanı Org. Akar’a MSB konumuna yükselme olanağı sağlanarak. Denebilir ki, işte ABD’li mevkidaşı da eski CENTCOM Org. Mattis. Olabilir, ama F-35 itişmesinden görüleceği üzere, ABD’de yürütme üzerinde yasamanın denge-denetimi de, sivil idarenin askeri konulardaki yetkisi de çok keskin çizgilerle belirli.

Özcesi, yakın gelecekte Irak ve Suriye’de zor seçenekler Ankara’yı bekliyor. Bu kararların alınma süreci ise artık bildiğimiz üzere kapalı devre, çok dar bir çevre içinde yürüyecek. Genelkurmay Başkanı, MSB yapılarak geçilen “sivilleşmiş” başkanlık düzeninin hem kendi içinden hem uluslararası cenahtan baskı altında kalacağını öngörebiliriz. Suriye’de, örnekse İttihat ve Terakki’nin Batı Trakya’dan vazgeçip, Edirne’yi güvenceye alması benzeri bir nihai yerleşme, yer kapma dönemi yaşanacak. Burada alınacak uzgörüsüz ve sağduyusuz bir kararın, kalıcı ve yıkıcı hasar bırakması güçlü olasılık. Yolun çatal olduğu yere geldik.


Aydın Selcen Kimdir?

1969 İstanbul doğumlu ve Saint Joseph Lisesi ile Marmara Üniversitesi İngilizce Uluslararası İlişkiler Bölümü mezunudur. 1992-2013 arasında Dışişleri Bakanlığı'nda meslek memuru olarak çeşitli görevlerde bulundu. Son olarak 2010-13 tarihleri arasında Erbil Başkonsolosluğu görevinde bulundu. Merkeze döndüğü gün "memuriyetten istifa etti." Genel Energy petrol şirketinde bir buçuk yıl siyasi danışmanlık yaptı. 2015'den beri bağımsız olarak özellikle Irak ve Suriye konularında yazıyor. Galatasaray kongre üyesidir. Alaz adında bir kızı var.