YAZARLAR

Dera hikayenin sonu mu?

Suriye’de savaş artık bitmek üzere. Cihad El Mansi (ve birçok başka Arap yazar) “hikaye başladığı yerde bitecek” diyor ama hikaye daha bitmedi. Final aşamasına gelindi. Finaller elbette çok daha çetin geçecek. Bu arada bu coğrafyada her hikaye, sekiz yıldır süren savaş gibi asıl büyük hikayenin sadece bir bölümü. Bundan sonraki bölümler Arapça mı Farsça mı sürecek bunu da zaman gösterecek.

Ürdün El Ghad gazetesi yazarlarından Cihad El Mansi’nin dediği gibi Suriye’de hikaye, başladığı yerde bitiyor. Bu sözü daha önce Şam’da duymuştum. Dera’nın özellikle geriye bırakıldığı ve isyancılara en son darbenin Dera’da vurulacağı görüşü öne sürülüyordu bazıları tarafından. Bir diğer görüş de finalin İdlib’te olacağıydı. Gerçekten de yıllar sonra geriye iki bu merkezin kaldığını görüyoruz.

Peki Dera hikayenin sonu mu gerçekten?

Dera ve İdlib tahminleri doğru çıktı ancak hesaba katılmayan “ufak” sapmalar da var: Kürt dinamiği ve SDG’nin hakim olduğu alanlar ve son dönemde Suriye topraklarına kayan İsrail – İran rekabeti.

16 Temmuz’da gerçekleşmesi beklenen Trump – Putin zirvesi öncesinde İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu (yarın – 11 Temmuz) Moskova’da Putin ile bir araya gelecek.

Netanyahu’nun Putin’e iki maddelik liste vereceği söyleniyor. Listede birincisi kendi sınırlarına yakın ya da uzak olsun Suriye’de İran'ın (askeri) varlığına tolerans göstermeyecekleri, ikincisi Suriye’nin 1974 Golan sınırlarını anlaşmasını ihlal etmemesi maddeleri yer alacak.

Bilindiği gibi İran konusu bundan bir süre önce Rusya’nın yabancı güçler çekilsin açıklaması ile gündeme gelmiş ve İran askeri varlığının İsrail sınırından 100 km içeri çekileceği ifade edilmişti. İran ise "teröre karşı savaşında" yardımcı olmak için Suriye’de bulunduğunu açıklamıştı. Bunun anlamı Suriye istemediği sürece İran’ın Suriye’den çıkmayacağıydı.

Tekrar olacak ama şunu belirtmek lazım: İran’ın Suriye’deki askeri varlığı istihbarat, operasyon odaları gibi alanlarda görevli subaylar ve İran’ın eğit – donat çerçevesinde Suriye’ye gönderdiği ya da Suriye içinde(n) oluşturduğu milis güçler ve tabii ki Hizbullah.

Eh daha ne olsun denilebilir elbet. İsrail’in kendi güvenliğine tehdit olarak gördüğü bunlardan fazlası.

İsrail savaşın sona ermesi ile birlikte Suriye ordusunun yanı sıra bu güçlerin olası bir savaş/çatışmada ya da diğer zamanlarda kendisi için büyük tehlike yaratacağını tahmin ediyor. Diğer yandan İran’ın Suriye’nin kullanması için verdiği radar sistemleri ve silahlar, füzeler de ayrı bir tehlike başlığı oluşturuyor.

İsrail’in İran çıkışları bunlarla da sınırlı değil. Netanyahu’nun mu Trump’ın politikaları gereği İran’a bu kadar yüklendiği, Trump’ın mı İsrail’in yanında yer alıp güvenliğini sağlamak için İran’a bu kadar yüklendiği sorusu tam bir yumurta – tavuk hikayesi. Diğer yandan İsrail’in İran’a karşı çıkışları ve Suriye topraklarında “İran varlıklarına karşı” yaptığı saldırılar sadece kendi sınırlarına yönelik olası bir doğrudan tehdidi önleme amaçlı mı yoksa İran’a yönelik daha geniş kapsamlı bir planın ilk adımları mı? Hepsi birden ve bir tarafta İran – Suriye, diğer tarafta İsrail – ABD takımlarının ezeli ve ebedi rekabeti demek en doğrusu olur sanırım. Rusya ise bir yandan doğal olarak kendi çıkarlarını korumak, bir yandan ABD ve Avrupa ile küresel rekabet ve bunun diğer coğrafyalardaki tezahürlerinin daha fazla tatsızlık çıkmadan halledilmesi ve bu süreci kazasız belasız atlatmanın peşinde. Bu nedenle kavganın (Suriye’deki askeri varlığı ile) doğrudan tarafıyken diğer yandan zaman zaman kendi müttefikleri ile bile ters düştüğü düşüncesini uyandıran ara bulucu görüntüsü veriyor.

Netanyahu’nun isteklerinden ilki ne kadar gerçekleşebilir? İki ihtimal var: Kendi içindeki sorunlarla da uğraşan İran, İsrail – ABD’ye kendisine yönelik daha büyük ve doğrudan bir hamleye gerekçe bırakmamak için çekilebilir ya da gerçekten çekilmese de böyle bir görüntü verebilir.

İkincisi Batı ile ilişkilerini düzeltmek için onca çaba sarf ettikten sonra hiçbir avantaj elde edemeyip üstelik kendisine baskının daha da arttırıldığı dönemde, artık kaybedecek hiçbir şeyi olmayacak bir sürece girmek üzere olduğunu düşünen İran restini çeker. Her iki kararda elbette Suriye ve Rusya’nın da etkili olacağını belirtmek lazım.

Suriye’de savaşın nasıl sona ereceği tahminlerindeki diğer “sapma” Kürt dinamiği ve haritalardaki meşhur Sarı Bölgenin ortaya çıkması oldu.

Bundan önce İdlib var elbette. İdlib nihayetinde Suriye ordusunun halledeceği bir sorun. Tıpkı daha önce başka yerlerde ve en son Dera’da olduğu gibi Suriye ordusu bir şekilde İdlib’i geri alacak. Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı harekatları sonucu TSK – ÖSO hakimiyeti altına giren topraklar da aynı şekilde.

Ama “Sarı Bölge” meselesi Şam ve muhataplarının işi. Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad “Kürtler ile diyalog yolunu açtık ama askeri seçenek de masada” demiş, bazı Kürt kaynaklar “diyalog için hazır olduklarını” belirtmişti.

Kürt bölgesi ile ilgili görüşmeler sadece Şam ile PYD arasında olmayacak. Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı harekatlarını “Kürt tehlikesi” gerekçesi ile yapan Türkiye, Suriye’de “verimli işbirliği” yapabileceği bir partneri kaybetmek istemeyen ABD, Şam’ın hassasiyetlerine göre de Kürt politikasını şekillendiren Rusya ve zaten Suriye ile sıkı iş birliği halinde olan İran da masada gölge olarak yer alacaklar.

Olasılıklar çeşitli: Kürtler hariç, bölgedeki herkese rağmen Suriye’de bulunan ABD “Kürtlerin varlığını garantiye alacak” bir anlaşmanın karşılığında çekilebilir.

Türkiye Suriye’ye “Kürtler ikimiz için de tehlike, birlikte hareket edelim” teklifinde bulunabilir. Buraya şu notu düşmek lazım: Türkiye’nin böyle bir isteği Suriye tarafından kabul görmez. Bu durumda masadaki görüşmeler için Türkiye’nin değil ABD’nin tavrı etkileyici olacak. Yani ABD’nin Kürt – Şam “orta yolu bulma” denemelerine nasıl yaklaşacağı çok önemli.

Bu durumda Türkiye İdlib’e ve Türk hakimiyeti altındaki bölgelerdeki hakimiyetini Suriye’ye karşı koz olarak kullanmak isteyebilir.

Şu ihtimal de düşünülebilir: Trump Suriye meselesinde ne istediğini de bilmiyordu, ezeli rekabet içinde nereye gelindiğini de bilmiyor. İran gibi bir hedefi gözüne kestirdiği için de Suriye’den çekilebilir.

Suriye’de savaş artık bitmek üzere. Cihad El Mansi (ve birçok başka Arap yazar) “hikaye başladığı yerde bitecek” diyor ama hikaye daha bitmedi. Final aşamasına gelindi. Finaller elbette çok daha çetin geçecek. Bu arada bu coğrafyada her hikaye, sekiz yıldır süren savaş gibi asıl büyük hikayenin sadece bir bölümü. Bundan sonraki bölümler Arapça mı Farsça mı sürecek bunu da zaman gösterecek.


Musa Özuğurlu Kimdir?

Gazeteci. Mesleğe 1994 yılında başladı. Çok sayıda radyo ve TV kanalının haber merkezlerinde editörlük, muhabirlik, program sunuculuğu yaptı. 2010 yılında TRT Türk’ün Suriye temsilcisi olarak çalışmaya başladı. Suriye’de 2011’de başlayan süreci 2016 yılına kadar yerinde takip eden az sayıda yabancı gazeteciden biridir. Alanı Suriye başta olmak üzere Ortadoğu. Serbest gazeteci olarak çalışmaktadır.