YAZARLAR

Türkiye’nin en önemli sorunu CHP’nin başkanlık yarışı mı?

İnce’nin olası bir erken yerel seçimi bekleyip ondan sonra kurultay çağrısı yapacağını zannedenler vardı. Muhtemelen kendisini yakından tanımadıkları için böyle düşündüler. İnce’nin bu atikliği, heyecanı, kimilerince hırsına, kimilerince acemiliğine yoruldu. Sebep ne olursa olsun İnce’nin 24 Haziran seçim gecesi sarsılan imajının bu son çıkışıyla daha da olumsuz etkilendiğine şüphe yok…

Son yıllarda imajının gerçeğinin önüne geçtiği kişilerin geçit törenine tanıklık ediyoruz adeta.

CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce ve CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu eşleriyle birlikte bir yemek yediler önceki gün. O yemekte konuşulanlar birinci ağızdan öğrenilemese de taraflar kamuoyuna bir şey duyurmak isterse birileri aracılığıyla sızdırırlar nasıl olsa diye düşünüyorduk ki, bizzat Muharrem İnce’nin kendisi tarafından ortaya saçıldı detaylar, hem de Meclis’te…

Dün sürpriz bir şekilde Yalova Milletvekili seçilen Özcan Özel’e rozetini takmak ve başarılar dilemek için Meclis’e gitti Muharrem İnce. Pek alışıldık bir yöntem olmadığı için gazeteciler kendisini görür görmez konuşmak için orada bulunduğunu anladılar. Sordular, o da anlattı.

“…kendisiyle bir yarış ve rekabet içinde olmak istemediğimi ama milletin de bu cumhurbaşkanlığı seçimi sırasında duyduğu, gördüğü, yaşadığı bir umut var, bunu kaybetmememiz gerektiğini ve kendisi isterse olağanüstü kurultayı toplayarak benim genel başkan olabileceğimi, kendisinin onursal genel başkan olabileceğini ve bir ağabey-kardeş ilişkisi içinde kendisi grup başkanı olarak parlamentodaki çalışmaları yürüteceğini, benim de genel başkan olarak Edirne'den Ardahan'a çalışacağım ve partiyi seçimlere hazırlayacağım teklifinde bulundum. ‘Evet ya da hayır’ demedi. Bu teklifi yaptım ben. Kendi takdiridir. Hayır derse ben imza toplamayacağım, örgüt kendisi çözecektir bu işi.”

İNCE’NİN SEÇİM GECESİ SARSILAN İMAJI, BU ÇIKIŞTAN DA OLUMSUZ ETKİLENDİ

Kemal Kılıçdaroğlu’nun İnce’nin bu açıklamasını “siyasi nezaketsizlik” olarak değerlendirdiği bilgisi kulislere yayıldı hemen. Kanal D Ankara temsilcisi Ercan Gürses’e konuşan Kılıçdaroğlu şöyle demişti, “Özel bir yemekte yapılan konuşmaların bağlamından koparılarak medyayla paylaşılmasını doğru bulmuyorum. Nokta.”

Muharrem İnce’nin, seçim sürecinde yakaladığı rüzgâra kapılanları 24 Haziran gecesi uğrattığı hayal kırıklığı henüz hafızalarda taptazeyken ve İnce o gece niçin kameraların karşısına geçmediği konusunda hâlâ ikna edici bir izahta bulunmamışken üstüne böyle bir açıklama yapması, sadece Kılıçdaroğlu tarafından değil pek çok partili tarafından da “siyasi nezaketsizlik” olarak yorumlandı.

“CHP, AK Parti değildir. İki kişi oturup kendi kendilerine genel başkanlık koltuğuna kimin oturacağına, kimin onursal başkan olacağına karar veremez. Buna delege karar verir. Bu sözler en hafif tabiriyle delegeye hakarettir.” Dün CHP’lilerden en fazla duyduğumuz değerlendirme buydu.

Muharrem İnce bugün Erzurum’dan başlayarak il il gezecek ve seçmene teşekkür edecek. Bu ziyaretlere başlamadan önce böyle bir açıklama yapması ise tesadüf değil elbette. Anlıyoruz ki İnce bu ziyaretlerinde sadece teşekkür etmeyecek, genel başkanlığı için de destek arayacak. Kemal Kılıçdaroğlu kameraların karşısında “Bütün il başkanlarına talimat veriyorum, İnce’yi iyi karşılayın” demişti. Bakalım bu gelişmenin ardından nasıl bir talimat gidecek il başkanlarına.

İnce’nin olası bir erken yerel seçimi bekleyip ondan sonra kurultay çağrısı yapacağını zannedenler vardı. Muhtemelen kendisini yakından tanımadıkları için böyle düşündüler. İnce’nin bu atikliği, heyecanı, kimilerince hırsına, kimilerince acemiliğine yoruldu. Sebep ne olursa olsun İnce’nin 24 Haziran seçim gecesi sarsılan imajının bu son çıkışıyla daha da olumsuz etkilendiğine şüphe yok…

Türkiye’nin öncelikli gündemi CHP’nin başına kimin oturacağı mıdır? Muharrem İnce’ye göre belli ki öyle. Ana muhalefet partisinin konuşması gereken konular, tek insan rejiminin inşa sürecini tamamlamayı kafasına koymuş olan siyasi anlayışa karşı ortak bir muhalefeti nasıl örgütleyeceği olmalıydı; ekonomik krizden çıkış yolları olmalıydı; olası bir erken yerel seçim olmalıydı. Tabii hepsinden önce 24 Haziran seçimlerinin detaylı bir analizi yapılmalıydı. Hem CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu hem de Muharrem İnce, seçim gecesini yönetemediler. Bunun özeleştirisi verilmeliydi. Ancak bütün bunlar yerine İnce, AK Parti’ye arayıp da bulamadığı fırsatı altın tepsiyle sundu.

2004 YILINDAN BİR MUHARREM İNCE ANEKDOTU

CHP eski milletvekili Yakup Kepenek, 2 Temmuz Pazartesi günkü Cumhuriyet gazetesinde “Değişimin Derinliği” başlıklı köşe yazısında şöyle diyordu, “Son kurultayda Muharrem İnce, Kılıçdaroğlu’na; ‘Deniz Bey’e karşı çıkan 30 milletvekilinden siyasetle uğraşan ikimiz kaldık’ derken bunun nasıl gerçekleştiğini açıklamadı.”

Biz hatırlatalım… Yıl 2004… 28 Mart 2004 Yerel Seçiminin ardından CHP’de bir grup milletvekili dönemin Genel Başkanı Deniz Baykal’a bayrak açtı. Kendilerine “İktidara Yürüyüş Hareketi” adını veren 30 milletvekili, 17 Mayıs’ta bir bildiri hazırladı. Bildiriyi bir gün sonra en genç milletvekilinin okuması kararlaştırıldı. O kişi Muharrem İnce’ydi. Ancak İnce, Deniz Baykal’ın kendisini arayıp “Seni evladım gibi severdim. Sen ileride yıldız olacaksın” diyerek ikna ettiğini söyledi ve gruptan ayrıldı. Bunun üzerine bildiriyi CHP Kırklareli Milletvekili Mehmet Kesimoğlu okudu.

‘Güçlü örgüt, demokratik ve katılımcı yönetim’ için tüzük değişikliğinin kaçınılmaz olduğu belirtilen bildiride, “Amacımız yalnız CHP'lilerin değil CHP'nin savunduğu değerleri benimseyen tüm kişi ve siyasal kuruluşların etkin katılımını ve sivil toplum örgütlerinin katkısını sağlayarak partimizi iktidara taşımaktır. Bu nedenle olağanüstü seçimli kurultay talep ediyoruz” denildi.

O bildiriye imza atan milletvekilleri şunlardı:

Atilla Basoğlu, Ziya Yergök, Mustafa Sayar, İsmail Değerli, Yakup Kepenek, Muzaffer Kurtulmuşoglu, Mehmet Tomanbay, Feridun Ayvazoğlu, Mustafa Gazalcı, Nejat Gencan, Züheyir Amber, Hasan Aydın, Ahmet Güryüz Ketenci, Kemal Kılıçdaroğlu, Berhan Şimşek, Hakkı Akalın, Muharrem Toprak, Hakkı Ülkü, Mehmet Siyam Kesimoğlu, Mevlüt Aslanoglu, Muharrem Kılıç, Ersoy Bulut, Hüseyin Özcan, Nurettin Sözen, Mehmet Vedat Melik, Turan Tüysüz, Erdoğan Kaplan, Mehmet Nuri Saygun, Hasan Güyüldar, Muharrem İnce…

İktidara Yürüyüş Hareketi, bir sonraki parti kurultayında genel başkanlığa aday olacağını açıklayan Zülfü Livaneli’yi destekledi. İktidara Yürüyüş Hareketi’nden bir milletvekili Muharrem İnce’ye, “Bu kez bizimle misin?” dediğinde, İnce’nin gülerek “Bana güvenmeyin” dediğini anlatmıştı o tarihte. Ocak 2005’teki kurultayda Baykal ile Sarıgül yarıştı ve yarış, Baykal’ın ezici oyu alarak tekrar genel başkanlığa seçilmesiyle sonuçlandı, ardından Zülfü Livaneli CHP’den istifa etti.

Dönelim o 30 kişilik gruba… İki kişi Deniz Baykal’ın iknasıyla gruptan ayrıldı. O isimler, şimdiki CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile Yalova Milletvekili Muharrem İnce idi. İkisi ve Malatya Milletvekili Mevlüt Aslanoğlu dışında 30 kişiden 27’si 2007 Genel Seçiminde CHP listelerine alınmayarak tasfiye edildi.

Kılıçdaroğlu’nun Baykal tarafından nasıl ikna edildiğini yine CHP eski Milletvekili Mustafa Özyürek “Tahta Bavulla Çıktım Yola” adlı kitabında şöyle anlatmıştı:

“2004 yerel seçimlerinden sonra Baykal'a karşı bir muhalefet hareketi başlatılmıştı. ‘İktidara Yürüyüş Hareketi’ isimli bildiride Kılıçdaroğlu'nun da imzasını görünce Deniz Bey beni aradı, ‘Çok üzüldüm, senin temasın oldu mu?’ diye sordu. ‘Ben de yeni gördüm’ dedim. Kılıçdaroğlu ile konuştum, ‘Bu durum bizi çok üzdü’ deyince, ‘Arkadaşlara, imzamı çektiğimi söyleyeceğim’ dedi… Hasan Aydın bir sohbetimizde, ‘Kılıçdaroğlu'nu bize Yakup Kepenek getirdi. Lider arıyordunuz, İşte size lider, ileride genel başkan yaparsınız diye takdim etti’ demişti.”

ÜÇÜNCÜ BİR İSMİN SIYRILMA İHTİMALİ VAR MI?

Tıpkı o günlerde olduğu gibi bugün de CHP’nin genel başkanını eleştiren pek çok partili var. O gün kıyasıya eleştirdikleri Deniz Baykal’ın karşısına Mustafa Sarıgül çıktığında o partililerin büyük kısmı tercihini Baykal’dan yana kullanmak durumunda kalmıştı. Bugünkü tablo içinde de “Kılıçdaroğlu’nu istemiyorum ama İnce de beni temsil edemez” diyenler “Yok mu bir üçüncü isim?” diye soruyorlar. Bu konjonktürde yeni bir ismin CHP’nin genel başkanlık yarışına aday olması ihtimali pek mümkün değil.

İbreler şu an için İnce’den yanaymış gibi görünse de 24 Haziran seçim sürecinde İnce’nin mitinglerinde meydanları dolduran kalabalık, olağanüstü kurultayda İnce’yi hayal kırıklığına uğratabilir. Çünkü İnce aldığı oyu, şahsi oyu gibi algılıyor. Oysa ki o kitlenin içinde, ağırlıklı çoğunluğunu CHP’lilerin oluşturduğu bir muhalefet blokunun oyu vardı.

Diyelim ki seçimde arkasına aldığı rüzgârla İnce, CHP’nin o çok arzuladığı genel başkanlık koltuğuna oturdu. O zaman şunu sormak gerekiyor: Bugünkü yönetimden farklı ne vadediyor İnce hem CHP’ye hem de Türkiye’ye?