YAZARLAR

‘Meksika sınırı’nda işler kızışıyor!

Steven Soderbergh’in “Trafik”inden bu yana Hollywood’un yakın takibinde olan ‘Meksika sınırı’, Trump’ın çıkışlarının ve politikalarının ardından daha uzun süre gündemde kalacak gibi görülüyor. Bütün bu hengâme bitip de ‘Meksika sınırı’ temalı filmler akıllara geldiğinde ‘Scario’ serisinin özel bir yer tutacağını kayıtlara not düşelim. Üstelik final sahnesine bakılırsa henüz bitmeye niyeti de yokmuş gibi görülüyor.

Taylor Sheridan’ın harika senaryosundan Denis Villeneuve’in yönetmenlik maharetini konuşturduğu 2015 tarihli “Scario”nun kahramanı Kate, bir gözlemci olarak konumlanıyordu. İnsan ve uyuşturucu kaçakçılığı yapan Meksika kartellerine karşı ABD hükümetinin yürüttüğü mücadeleyi takip ederken hukuk ve adalet duygusunun nasıl tahrip edildiğini onun gözlerinden görüyorduk. Bu sert mücadelenin yöntemleri söz konusu olduğunda karteller ile hukuka bağlı olması gereken devlet organları arasındaki mesafenin giderek kapandığını, hatta aynılaşmaya başladığını ustaca gösteriyordu film bize.

Bu tür hikayelerin seyircide bırakacağı his çoğu zaman tuzaklarla kurulur. Acımasız bir suç örgütüne karşı, hukuk normlarının dışına çıkarak mücadele eden bir grup ‘kanun adamı’ ile özdeşleşme tuzağı kurulur ve seyirci buna düşerse, filmin sonunda elimizde kalan “Ama başka türlü böyle bir suç makinesiyle nasıl mücadele edilir ki” olur. Bu da aslında bir tür ‘kanun tanımama’ haline benzer şekilde cevap vermeyi meşrulaştırır. Bunun karşılığı ‘kontra’dır. Ve Latin Amerika’dan Türkiye’ye dünyanın her yerinde başında ‘kontra’ olan oluşumlar yasa / hukuk / ahlak tanımadan faaliyet yürütürler. 2015 tarihli “Scario”, anlattığı savaşta hukuk ve kuralları gözeden Kate dışında herkesle mesafesini koruyor ve iki taraf için de ‘yok birbirinizden farkınız’ demeye getiriyordu.

SINIRDA İŞLER KIZIŞIYOR

Üç yıl aranın ardından bugün gösterime giren “Sicario: Day of the Soldado” ise artık Kate gibi bir aracıya ihtiyaç duymuyor. İlk filmde ortaya konulan tabloyu biraz daha derinleştirerek ve ‘politik’ karakterler de ekleyerek ele alıyor meseleyi. Yine Taylor Sheridan tarafından kaleme alınan senaryoyu hayata geçirmek için bu sefer İtalya’da çektiği yapımlarla adından söz ettiren Stefano Sollima oturtulmuş. Muhtemel ki beğeni kazanan 2015 tarihli “Saburra” filmi ve dünya çapında ses getiren “Gomorra” ve “Romanzo criminale” dizilerinde yönettiği bölümleri ile dikkat çekti. Zira bu üç eserin de ortak noktası sert mafya hikayeleri anlatıyor olmaları. Tabii 2012 tarihli “ACAB - All Cops Are Bastards”ın adının da etkisi büyük olmalı! Baştan söyleyelim Sollima, Denis Villeneuve kadar yenilikçi olmasa da zanaat açısından onun gerisine düşmüyor.

İlk filmin kilit karakteri Kate olmayınca Emily Blunt kadroda kendisine yer bulamamış olsa da Benicio del Toro ve Josh Brolin bu hikayede de karşımızda. Tabii yeni hikayenin yazıldığı ve çekildiği dönemin Trump iktidarına denk gelmiş olmasının farkını hissediyoruz. Bu sefer konu tamamen ABD-Meksika sınırındaki insan ticaretine odaklanıyor. İnsan kaçakçılığının kokain kaçakçılığından daha karlı olduğu bir durum söz konusu. Çünkü sınırda kokaini yakalarsanız imha edersiniz, bir insanı yakalarsanız geri gönderirsiniz. Bu kez daha fazla para vererek yeniden ABD’ye girmeyi dener! Karlı iş.

SİYASİLER DAHA FAZLA GÖZ ÖNÜNDE

Film etkili bir açılış sahnesiyle başlıyor. Birbiri ardına canlı bombaların patladığı bir bölüm bu. Amerikalı yetkililer sorumluyu buluyor hemen: Meksika. Teröristlerin Meksika’dan geldiği ve karteller tarafından kullanıldığı bilgisi ile harekete geçen ‘derin’ ABD kendince tamamen yasadışı bir harekât başlatma kararı alıyor. Bunun için de her türlü yasadışı pis işi yapmakta mahir Matt Graver’ı (Brolin) göreve çağırıyor. Tabii o da eski dostu Alejandro’yu (del Toro). Bu ekip en büyük kartelin başını ele geçirmek için kızını kaçıracak ve kartelleri birbirine düşürecektir. Tabii işler birbirine karışıyor, istihbaratlar yanlış çıkıyor ve kahramanlarımız battıkça batıyor.

“Sicario: Day of the Soldado”, ilk filmin ‘yasadışı yasa adamları’ çerçevesini daha da geliştirerek kuruyor hikayesini. Yasadışı davranmanın ABD için sıradan hale geldiği bu yeni düzlemde devlet adamlarının, politikacı ve askerlerin de nasıl roller üstlendiklerini gösteriyor. Gerekirse küçük bir çocuğu kullanmak, kendi adamlarını geride bırakmak ve suç üzerlerine kalmasın diye herkesi gözden çıkarmayı düşünmek… Bu bakımdan daha çok büyük bir suç makinesine karşı, yine suç makinesine dönüşerek mücadele edileceğini sanan güvenlik algısının bir süre sonra nasıl da kendi adamlarını yemeye başlayacağını, her koşulda siyasilerin paçalarını kurtaracağını gösteriyor. Tabii bunu yaparken çok iyi tasarlanmış aksiyon ve gerilim sahneleri inşa etmeyi; karteller ve ABD arasında kalmış ve birer rakamdan ibaret olan ‘küçük’ insanların hikayesini de ihmal etmiyor.

Steven Soderbergh’in “Trafik”inden bu yana Hollywood’un yakın takibinde olan ‘Meksika sınırı’, Trump’ın çıkışlarının ve politikalarının ardından daha uzun süre gündemde kalacak gibi görülüyor. Bütün bu hengâme bitip de ‘Meksika sınırı’ temalı filmler akıllara geldiğinde ‘Scario’ serisinin özel bir yer tutacağını kayıtlara not düşelim. Üstelik final sahnesine bakılırsa henüz bitmeye niyeti de yokmuş gibi görülüyor.

YÖNETMEN: Stefano Sollima

OYUNCULAR: Benicio del Toro, Josh Brolin, Isabela Moner, Jeffrey Donovan, Catherine Keener

YAPIM: 2018 ABD

SÜRE: 122 dakika.