YAZARLAR

Ders: Yeni rejim; Başöğretmen: Süleyman Soylu

Yeni rejimin neye benzeyeceğini iktidar mensuplarının bile tam bilmediği ortada. Hal böyleyken Türkiye’nin içişleri bakanı bunu herkese öğretme görevini üstüne aldı: Hem polis, hem savcı, hem yargıç ve hem de infaz memuru olarak 5 milyondan fazla seçmeni olan HDP eş genel başkanına tebliğde bulundu: Yaşam hakkınız yok. Yetmedi, 11 milyonu aşkın seçmeni olan CHP’yi de hedefe koydu.

Yeni rejimi tanımaya başlıyoruz. Bu yeni rejimin ne olduğuna, nasıl işlediğine, neyi nasıl gördüğüne dair ilk dersi İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’dan aldık. İçişleri Bakanı? Aldığımız ders, artık içişleri bakanının sadece içişleri bakanı olamayacağını gösteriyor:

İçişleri Bakanı, kanunlara uygun kurulmuş, daha geçen pazar günü biten seçimde 5 milyon 800 bin küsur oy alarak parlamentoya 67 milletvekiliyle girmiş bir partinin eş genel başkanını arıyor. Arıyor ve bir cinayetin hesabını soracağını söylüyor, “artık yaşam hakkı tanımayacağını” söyleyip, “nereye giderseniz gidin” diyor.

“Artık yaşam hakkı tanımayacağız. Nereye giderseniz gidin.”

YENİ REJİMDE YAŞAM HAKKI

Demek ki içişleri bakanı artık aynı zamanda adalet bakanı ve o bakanlığın içindeki yargı teşkilatının hüküm vermeye yetkili bir bürokratı. Sadece o da değil, verilen hükmün infazına ilişkin tebliği de yapıyor. Anlaşılan, infazı da yapacak. “Artık yaşam hakkı yok. Nereye giderseniz gidin.”

Yaşam hakkı tanımamak, hangi devlet görevlisinin yetkisi olabilir? En kudretli monarklarda vardı bu yaşam hakkı tanımama “yetkisi”; ama onlar bile pek böyle uluorta değil, hiç değilse, görünüşte bile olsa, “adalet” diye bir teraziyle kullanmayı yeğlerlerdi.

Bu kadar çok yetki, pek öyle monarklarda da bulunmaz aslen; devletler, en ceberrut olanlar bile bu işlere dikkat eder: “Suçlu”yu saptayacak kişiyle yakalayacak kişiyi, onunla hüküm verecek kişiyi, sonra o hükmü tebliğ edecek kişiyle uygulayacak olanı aynı kişiden seçmezler.

HIZLI İŞ GÖRME YOLU OLARAK MAFYALAŞMA

Böyle şeyleri yapan, devlete benzeyen ama devlet olmayan, kimilerinin (Charles Thilly mesela) devleti anlamak amacıyla analojik olarak başvurduğu örgütler de var elbette: Mafyalar…

Son beş yıldır Türkiye siyaset sahnesinde “mafya” diye bilinen, “reis” diye anılan figürlerin aktif salınımını çok gördük: Bunlar bayrak direklerine insan asmayı vaat ettiler, oluk oluk kan akıtmayı taahhüt ettiler yargı pek ses etmedi. Hatta kamuoyuna ve devlet kurumlarına, hatta ve hatta devletin en üst, en güçlü siyasal liderinin lehinde/aleyhinde açıklamalar yaptılar. Üstelik, bunlardan biri, bizzat mevcut İçişleri Bakanı’nı alenen tahkir etmekte sakınca görmedi, tehditkâr ve saldırgan beyanları medyada olağan bir siyasal figürün sözüymüşçesine yer de buldu. Yani sanki, mafya liderlerinin olağan siyasi figür gibi karşılık bulmasına şaşırmamamız gerekiyor; şaşırmak ne, olağan siyasi figürlerin mafya lideri gibi davranması kadar normal bulmamız gerekiyor.

Gayri meşru şiddet kullanımına yaslanan bu figürler “karar alma-uygulama-hüküm-infaz” işlerini hiç ayrışmamış bir şekilde kendi varlık ve isimlerinde birleştirirler. Hızlı hareket etmeyi severler. Bir yerde kötü bir iş olduğunda o işi kimden biliyorlarsa ona mesajlarını güzelce iletirler: “Sen bittin. Ortadan kaybol.” Racon kesmedir adı.

20 MİLYON SEÇMEN HEDEFTE Mİ?

Yeni rejim, bir kişinin idari kolluk-adli kolluk-yargıçlık-tebligat memurluğu-infaz memurluğu vasıflarının tamamını kendi birleştirmekte hiçbir beis görmediği, aynı bir kişinin yasal bir partinin liderini ancak bir mafya liderinin yapabileceği şekilde telefonla arayarak “yaşam hakkı”nın bittiğini tebliğ edebildiği, “gidin” (nereye giderseniz) diye ülkeden insan kovduğu bir rejimdir. Yeni rejim, bu yeni iş görme tarzını sadece “terör” yaftası ile düşmanlaştırmaya uzun yıllardır alışık olduğumuz HDP için değil, ana muhalefet partisi, kendisi 11 milyon 300 bin, cumhurbaşkanı adayı 15 milyon 300 bin oy almış CHP gibi bir parti için de muteber sayıyor: “Talimat verdim, CHP yöneticileri şehit cenazelerine alınmayacak.” Elbette yeni rejimin bu kudretli isminin çıkışı karşılıksız kalmayacaktı, CHP çelenkleri parçalanıp çiğnendi bile; bereket CHP’li bir kimse yoktu orada…

HANİ, KİN VE DÜŞMANLIĞA TAHRİK SUÇU VARDI YA

Liderleri, yöneticileri “hayat” ve “protokol” haklarını kaybetmiş partilerin seçmen sayısı 20 milyonu buluyor, yeni rejim bu devasa yurttaş kesimine de telefon edecek mi? Korkmamak mümkün mü?

Yeni rejimde “halkı kin ve düşmanlığa tahrik” suçunun nasıl işleneceğini de öğretiyor bize içişleri bakanımız; alkışlarını almak üzere seslendiği kitleler de “açık ve yakın tehlike” nasıl oluşturulur, onu gösteriyor. Çelenk parçalamak, çiğnemek dersin uygulama kısmı.

Yeni rejim nedir bilmiyorduk, kuranlar da biliyor değil; bereket içişleri bakanımız bize uygulamalı olarak öğretiyor. Sedat Peker ile Alaattin Çakıcı gibilerinin hayallerindeki ve ellerindeki örgütlerden pek farkı yok bu yeni rejimle yönetilecek devlet denilen örgütün, görünüşe göre.

TERÖR SOPASI VE REENKARNE OLMUŞ ÇİLLER RUHU

Süleyman Soylu’nun bir gücü daha var: Görev ve yetkilerini, siyaseti ve hukuku fersah fersah aşan çıkışları aleyhine kim bir laf söylese, onu “terör” sopasıyla indirecek. Korkmamak mümkün değil. Fakat korka korka ülkenin daha iyi hale gelmesi hiç mümkün değil. 1990’lı yıllarda gördük. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Yenikapı mitinginde zuhur eden Tansu Çiller’in 90’lardaki işlerine karşı korkudan susanlar, “terörle aslanlar gibi mücadele ediliyor, itiraz eden teröristtir” havucu ya da sopasıyla susturulanlar, nasıl kötü günler yaşandığını iyi biliyor.

O günlerde Kürt iş insanlarına yönelik “ölüm listesi”nden eşinin payına ölüm düşen Pervin Buldan’a telefon edip yaşam hakkı kalmadığını söylemek, vaktiyle Tansu Çiller’de cisimleşen siyasetin, ruh ve beden olarak yeni rejimde reenkarne olduğunu ilan etmekten başka anlama gelmiyor. Aslında o ruh hiç ölmedi ya, iktidar partisi 2015’e kadar “öldü o ruh, biz öldürdük” dediği için yeniden doğdu diyoruz.