
Cappadox'taki sessizliğin yankısı

Sarkis, Mavi Kalp
14 Haziran – 9 Temmuz tarihlerinde Nevşehir Ortahisar ve Balkanderesi ekseninde Kapadokya’da Pozitif markasıyla düzenlenen ‘Sessizlik’ temalı çağdaş sanat programını, 15 – 19 Haziran’da yerinde izleme olanağı buldum. Uçhisar’da art arda, farklı mekân ve saatlerde düzenlenen konserlerin yanı sıra, ‘Müşterek Tatlar’, ‘Flora Gezisi’, ‘Performans Programı’, ‘Jeoloji Gezisi’ ve Kapadokya Sanat İnisiyatifi’nin sergisiyle çeşitlenen etkinlikte küratörlük bu sene de Fulya Erdemci’ye emanetti ve kendisine Ilgın Deniz Akseloğlu yardım ediyordu.
Araştırma danışmanlığı Mükremin Tokmak, Atıl Ulaş Cüce, Galip Yavuz ve Bekir Sak’a ait girişimde, prodüksiyon ve lojistik asistanı Melodi Gülbaba olurken, projenin yardımcı editörlüğünü Nicole O’Rourke üstleniyordu. Bu yıl dördüncüsü düzenlenen Cappadox, kapanışı Uçhisar Meydan’da büyük ilgiyle karşılanan ücretsiz Duman konseri ile yaptı. Yerel halk ve esnaf, etkinliğin bölge ekonomisi ve sosyal hayatına getirdiği ‘pozitif’ iklime kayıtsız değildi. Kaldı ki son yılların ulusal ve ulusaşırı gelişmeleri, bölge turizmini de vurmuştu ve esnaf, ne yapacağını gerçekten bilemez durumdaydı.
Kuruyemişten sabuna, el yapımı yerel motiflerin dans ettiği takılardan ekmek arası mucizevi tatlar ve Hanımeli markası altında bölge kadınlarının pişirdiği özel tariflere varan nice unsur, ziyarete gelen sanat ve kültür meraklılarının yeniden ilgi odağı oldu. Özgün üniforması ve kadınlı erkekli çabasıyla dikkat çeken bölge jandarmasının asayiş için elinden geleni yaptığı Cappadox, bu yıl da, gastronomiyi özel bir büyüteç altına alarak ‘Obur’ markası altında Küçükasya’daki küresel gırtlağımızın çok sesli hafızasını kayıt altına almaya çalışan Levon Bağış’ın (www.levonbagis.com) Türkiye’nin çeşitli aşçılarının elinden çıkan yemekleriyle pekişen şarap tadım sunumuyla derinleşti, zenginleşti. Sunumda 2001 Tokat’tan, 2017 Nevşehir’e uzanan yedi farklı sene ve bölgede, Kayseri ve Elazığ ile Niğde gibi yörelerde üretilmiş kıymetli şaraplar ve onların varoluş hikâyeleri damaktan damağa akarken, bu içkilerle birlikte tüketilebilecek, Adana, Kars, İstanbul, Kastamonu, Balıkesir, Kahramanmaraş ve Edremit gibi noktalardan gelen özgün lezzetler bir araya getirildi. Bir yanıyla Türkiye, gastronot midelerde hayli evrensel değerlerde bir bayram etti.
Dile kolay, yaklaşık bin senelik geçmişi bulunan Ortahisar, adını bölgenin en büyük ve yüksek peri bacası Ortahisar Kalesi’nden alırken, doğal soğutma ve muhafaza imkânı sağlayan çok sayıda derin mağaraları nedeniyle, Orta Anadolu’nun turunçgil ve patates deposu olarak kayıtlara geçmiş bir bölge idi. Ortahisar ve Balkanderesi Vadisi de, meydandan vadiye inen yolla sıra dışı biçimde birbirine yaklaşan bir rota üzerinden, çağdaş sanat refakatinde alternatif okuma ve tecrübe imkânı vadediyordu.
Etkinlik, ilk dört gününde bölge hafızası ve iklimini, ışığı ve seslerini kapsayan özgün performanslara da tanıklık etti.
Bunlar arasında, halen ‘Devamlılık Hatası’ sergileriyle SALT Beyoğlu’nda da izlenen Aydan Murtezaoğlu ve Bülent Şangar’ın Söğütaltı Çay Bahçesi’nde sundukları ‘Âşık Ne Zaman Susar?’ (Arzu ve Korku, 2006-2018) isimli olanı, Ortahisar’ın ilk rüştiyesi ve sonradan kütüphane olarak kullanılan ama son dönemde boş tutulan binadaki yerini aldı. İkilinin tasarladıkları nesnelerle sunulan performans ve yerleştirme, sanatçıların ifadesiyle, Cappadox’un Kapadokya’daki izleyicisiyle ilişkisine dair düşünmek ve olasılıklarını araştırmakla ilintiliydi. İkilinin Sevda Toker ve Emre Yücel’in katkılarıyla hayata geçirdiği Performans, kolektif hafızadan tanıdık, geleneksel bir dil, ifade ve eylem biçimine başvurarak, yöre halkı ve festival / sanat izleyicisine aynı anda seslenebilmeye ve onlarla iletişim kurmaya çalıştı.

Aydan Murtezaoğlu, Bülent Şangar, ‘Âşık Ne Zaman Susar?
Murtezaoğlu ve Şangar’ın çalışmaları, günlük kültür iklimi içerisinde geçmişe yönelik, ama güncel, vefakâr ve kadirşinas bir şırıngalama teşebbüsü, bir akustik dipnot, sessizlikle hayata açılmış bir anlam parantezi olarak alınabiliyordu. John Cage’in çağdaş sanat tarihine mal olmuş ‘4’33’ isimli ‘sessiz’ bestesini Ortahisar’ın orta yerine geri çağıran ikili, bu performans ile gündeme yönelik, eleştiriden sakınmaz,hatta karşı – kültürel bir manzum metni de eski kütüphaneye konuşlandırmış oldu. Bir ‘kara kitap/defter’ olan ‘Âşık Ne Zaman Susar?’ (Arzu ve Korku, 2006-2018) isimli nesnede, bir bakışla iki sanatçının da ‘âşık’ şapkasıyla birbirlerine dedikleri 12 yılın okumasından kimi satır başları şöyle cımbızlanabilirdi: “…çocukluktan arkadaşız, dernekte dayanışırız,/memleket sorulunca hep buraları anlatırız./senin aklına girmişler, bozulmuş dilin; delisi olmuşsun büyük şehirlerin, festivallerin!/sordun mu hiç neden gitti hemşehirlilerin?/ya da zorunda mı kaldılar, bugün turistlere gösterdiğin, bırakıp giderken sessizce, yüzlerce yıllık evlerini?/dinledin mi şarkılarını hâlâ söyleyegeldikleri?/konuşturmak için seni, kurunca çilingir sofrasını, kimi çağırmalı açmak için kilitli kalan kapılarını?/ mükemmel ahenk ve mana içinse tarzı leb değmez; sırf inanç ve politikayla açılan kapılara benim de aklım pek ermez./maharet aynı kapıdan girip çıkmak değilse eğer;/felsefenin bilim ve sanatla ilişkisine de bakmaya değer./neye yarar soramayınca soru, çilingirin sofra tepsisi;/emaneten gelinen bu dünyanın, hiç olur mu ahengi?/akıyorken her şey denize, dönüyorsa ördek yine göle,/ayak uyduramıyorsa bulunduğu her çevreye,/ayırmak zor mu evcili yabaniyle,/sormalı kim kopardıysa bağlarını, ıslah suretiyle?/ açıksözlülük, âşık’ın en belirgin özelliği; kayıtsız şartsız bir adanmışlık değil ki meselesi; tek başınalıkla dost olur yetmiş iki milletle,/kurulamayınca hakkıyla mülkiyet, ne beden, ne çevre ne de düşüncede,/gidene de zor olur kalana da bu ülke; meselesi fikri takipse…”
Küratör Erdemci, Murtezaoğlu ve Şangar’ın gelenekle geleceği, gelecekle geleneği teyellediği projelerinde ayrıca, Michel Foucault’nun sert ve ağır, acı bile olsa yine de ‘hakikati söyleme içgüdüsü’ (Parrhesia/Doğruyu söylemek) teorisinin, âşıklık geleneğiyle bu coğrafyada yine karşılığını gördüğünü ve bunun kendisini heyecanlandırdığını vurguluyordu. Erdemci, sanatçılara ev sahipliği eden Dreams’ Cave’de sanat eleştirmeni Murat Alat ve küratör, eleştirmen Misal Adnan Yıldız eşliğinde yaptığımız konuşmada, Cappadox’u kurgularken, çağdaş sanatın Türkiye ve bölge gündemiyle örtüşüklüğüne de duyarlığının altını çiziyordu ve âşık olanın, aslında ‘öldüğünde’/sustuğu veya susturulduğunda, sustuğuna atıfta bulunuyordu. Erdemci ayrıca, ikilinin bu unsurları bir araya taşıyarak, Türkiye’nin sessizliğini dörde bölünen altmış saniyelik sessizliğin refakatiyle söylediklerini belirtiyordu.
Meseleye bu başlıklar altından bakıldığında, Ortahisar’daki Elibelinde Motif Atölyesi de, yakında Beyrut’a üretim ve yaşam amaçlı olarak gidecek İzmirli Cansu Çakar’ın bu yılki Cappadox’ta kayıt altına almamız gereken çabalarından biri oldu. Çakar ve gönüllü kültür emekçilerine tahsis edilen atölye, çoğunluğu kadınlardan oluşan bir ekiple bölgenin geleneksel Türk el sanatlarını başta minyatür olmak üzere gerek teknik, gerekse içerik yönünden yeniden ele alarak, bambaşka anlatıları dünyaya getirmeye çabaladı. Etkinliğin birikimi ise, Ayşe Umur ve Umur Basım Sanayii katkılarıyla sevimli bir motif-resim defterine dönüştürülerek belgelendi. O’Rourke’un katkılarıyla halihazırda lüzumlu bir belgeye dönüşen Cappadox yayınında da denildiği gibi “Çakar’ın atölyeleri, temel ve geleneksel bir Türk sanat biçiminin bugünün hikâyelerini, mesele ve görüşlerini gün ışığına çıkarmayı amaçlayan anarşist birer canlandırmasıydı. Cansu ayrıca atölyeye katılanlar için içinde çiçek, ağaç, yerel mimarî, süsleme, güvercin yuvası, hediyelikler, atlar, Türk bayrakları, ikonlar, Anadolu halı motifleri, Erciyes Dağı, Ortahisar Kalesi gibi, coğrafî ve topolojik öğelerin temsillerinin de yer aldığı bir çalışma kitabı hazırladı.” Atölyede Zübeyde Bedir, Ayla Şahin, Hatice Akgur, Pelin Yayla, Tuğba Öğünlü, Seda Bozacı, İrem Memiş, Seray Topaloğlu, Esra Tüfekçi, Yaren Tükenmez, Naciye Nuran Şahin, Nurten Topka, Hale Tükenmez, Lara Topka, Hale Tükenmez, Hatice Kaya, Cahide Balalan, Gamze Öztürk ve elbette Cansu Çakar yer aldı. Çakar’ın atölyesinde bölge insanını besleyecek “Türk Minyatür Sanatı” (Prof. Zeren Tanındı) veya “Resimli-Yazılı Halı ve Kilimlerimiz” gibi yayınlar da hazır edildi. Atölyenin koridorlarında el yapımı dikme bebeklerden küpe, kolye ve kâğıt üzerine işlenmiş türlü yöresel izlenime nice zenginlik, yine kâğıda nakışlanmış olağanüstü kompozisyonlarla, büyük bir masa üzerinde buluşturulmuştu. İrili ufaklı bu renkler ve dokular, hatta üzeri işlenmiş mor, çiçekli tepsi veya kabak biçimler samimiydi, ılıktı ve inandırıcıydı. Kalıcıydı.

Elibelinde Motif Atölyesi
16 Haziran’da sabah 07.00’de Balkanderesi Vadisi girişinde düzenlenen ‘İnsan olmak, ey Dağ!’ başlıklı performansa ise, Haig Aivazian’a Elif Temizkan, Murat İçlinalça, Yoel Vahram ve Keşap ile Vahram Çalgıcıyan refakat etti. Patates deposu mağarası, dağ ve güvercin yuvası arasında süren etkinliğin videosu ise daha sonra, 9 Temmuz’a dek depo-galerilerden birinde izlenmek üzere, tıpkı Şangar ve Murtezaoğlu’nun performansları gibi, dokümanlaştı. İlgili yapıtın şarkı referansları ise Alan Lomax’ın ‘Sabah Erkenden/Early in The Mornin”, ‘Ne Zalimdir Mahpushane/Mahpushane Kapısı (Yeni Türkü) ve Neşet Ertaş’ın ‘Mapushane Çeşmesi / Hapishanelere Güneş Doğmuyor’a aitti. Bir yönüyle Selahattin Demirtaş, Osman Kavala, Barış Akademisyenleri ve tutuklu gazeteciler ile öğrencilere de gönderme yapan bu yapıt, gün doğumunda sanatla yapılan akustik, vicdanî ve küresel bir pansuman duygusunu taşımaktaydı. Belli bir ruhanîliği, duyarlılığı içinde taşıyordu ve dokümantere bakılırsa, o anı sanatçılarla paylaşan izleyiciler de, hiç yoktan tarihsel bir şifa anının şahitlerine dönüşmüş gibiydi.
Biri uzun tüylü ve şişman, diğer sevimli ve siyah beyaz iki özgür köpeğin, vadi ekseninde neredeyse tüm kültür ve sanat meraklılarına gönüllü ve günde 24 saat çıkar gözetmeksizin sevgiyle refakat ettikleri girişimde, ruhanilik ve şifa mesele olunca hiç kuşkusuz, 1938 doğumlu çağdaş sanat sembolü Sarkis’in vadiye bıraktığı iki ayrı yapıtı da anmadan geçmek, olmazdı. Üstat Sarkis’in Güvercinlikli Kilise’de, seramik kullandığı ilk çalışması, vadideki içinde güvercin yuvaları bulunan, kayaya oyulmuş eski bir kilisenin zemininde izlenime sunuldu. AgarakAniArtikAvanBagaranCivariKvateraSevanŞuamtaTalinVarcanYeğvard isimli çalışma, eskilerin kelime oyunlarını çağırır bir grafik bütünlükle mekâna özgü biçimde yer alırken, kendisine eserine temel teşkil eden seramik karoların yapımında, Avanoslu bir seramik ustası refakat etti. Sarkis projesinde yine yıkılmış kilise ve manastırların planlarıyla, parmak etkisinde insancıl bir enerjiyle çalıştı. Sergi yayınından öğrendiğimiz üzere, sanatçının 2004’te Hessisches Landesmuseum Darmstadt Koleksiyonu için, yağlı boya ile kendi parmak izlerini kullanarak şifa vermek düşüncesiyle yaptığı planlarda, ya da bu yıl Cenevre’deki Galerie Mezzazin’de gerçekleştirdiği sergisi için vitray kullanarak yaptığı planlarda da olduğu gibi kullandığı farklı araç ve materyaller, çalışmalarının her birinin amacıyla örtüşür nitelikteydi.
Sarkis’in bölgeye kültürel-organik bir şefkatle bıraktığı bu izler, anı ile anıt arasındaki tepeden inmeci küslüğü mümkün olan en mütevazı, içeriden ve saygıdeğer tutumla tazeleyen bir tavır ihtiva ediyor gibiydi. Özellikle, kendisinin Mavi Kalp 2018 isimli, ışıktan atar mavi bir nabız halet-i ruhiyesindeki, Rum taş ustalarınca inşa olunmuş tarihi mağara-kiliseye armağan ettiği ve Dirimart’ın katkılarıyla hayata geçirilme neon yerleştirmesi, bu duygusal saygı duruşunda yoğunluk ve gizemi katlıyordu. Sarkis bu eseriyle daha önce Ayasofya Hazine Dairesi için 2’nci Uluslararası İstanbul Bienali’nde yaptığı ve küçük bir modeli de İKSV merkez binası girişinde yer alan eserine göndermede bulunmuştu.
Hale Tenger’in Hayat Ölüm, Aşk ve Adalet isimli, mekâna özgü ses yerleştirmesinde de, doğa, insanlık ve hafızaya yönelik bir barışma ve şifa teşebbüsünün tecrübe edildiği düşünülebilirdi. Tenger’in tarihsel güvercinlikler ve onları çevreleyen antik motiflere karşı fısıldamalarla ortaya koyduğu manzum metin-kolyesi, Leonard Cohen, Hrant Dink ve eski Çin öğretisi Tao Te Ching’in sahibi Lao Tzu’ya erişir bir enginlik ihtiva etmekteydi. Tenger’in doğal ortamı zedelemez bir akustik seviyede, meditatif bir ritmle sunduğu işinde şu sözler dinleyici ve izleyiciyle paylaşılıyordu: “‘Su çatlağını bulur’ dedi / Su gibi çatlağını bulabilir misin?/ Ağaçta, bir kuş gibi olabilir misin? /’Her şeyin içinde bir çatlak, bir çatlak var’ dedi / Çatlaktan giren ışık olabilir misin? / Yapmadan olabilir misin?”
Doğaya gönderme yaparken, kültürel bir atıf da yapan Susan Philipsz’in ‘Çoktan Gitmiş’ adlı çift kanallı yerleştirmesi de, Balkanderesi Vadisi’nin en dokunaklı eserleri arasındaki yerini aldı Cappadox 2018’de. 2007 tarihli eski bir çalışmasını, bünyesindeki savak ile kurumaya yüz tutmuş Balkanderesi’ne akustik bir pınar gibi döken sanatçı, eserinde Pink Floyd eski kurucu üyesi, müzisyen Syd Barrett’ın ‘Çılgın Adamın Kahkahaları’ isimli solo albümündeki aynı adlı parçada yer alan bir nakarata gönderme yapıyordu. Bu eserle gerek küresel ısınma, gerekse baraj meselesine işaret eden Küratör Erdemci’nin, bu yapıtı Balkanderesi’ne taşımasının altında, tıpkı vaktiyle sınırsız bir bereket kaynağı olarak hayata dahil olan Barrett gibi, bu dere / ekolojik hafıza ve temsil ettiği bütün yaşamsallığın da, Philipsz’in vokaliyle ilgili coğrafyaya geri çağrılıyor oluşu yatıyordu adeta. Benim, eseri ziyaretim esnasında bir çoban, bir koyun sürüsü ve devasa çoban köpeğinin yatağın ucundaki mağarada soluklanması ise, eserin teatral yoğunluğunu defalarca artırıyordu. Bu arada vadinin de, Cappadox vesilesiyle en az 10 kez temizlendiğini ve zeminden, işe yaramaz araç lastiği parçalarının, naylonların da çıkarıldığını ve son birkaç senede bu bölgenin gittikçe çöplükleştiğini, ancak temizlenebildiğini buradan kayda düşelim.

Susan Philipsz, ‘Çoktan Gitmiş’
Bu sırada Barrett bestesi ‘Long Gone’ / ‘Çoktan Gitmiş’, Philipsz’in sesinden mağarada şöyle işitiliyordu: “…Çoktan gitmişti, çoktan / Gitmişti, gitmiş, onlar gelmeye devam ettikçe / Onun eli büyüdükçe büyüdü / Ta ki neden böyle gittiğini anlayan kimse / kalmayana dek / Ve pencere kenarında öylece kalakaldım / Merak ederek halen sevdiklerimi / Onun gözlerindeki aşkın güzelliğinin ardında / dikilerek / Zihnimin içinden ağladım / Çoktan gitmişti, çoktan.”
Az önce değindiğimiz tadım ‘gezileri’ gibi, sosyal farkındalık üretimi konusunda hayli çalışkan bir Cappadox daha, bu yıl da geride kaldı. Kadir Has Üniversitesi Mimarlık Profesörü Ezgi Tuncer’in STK olarak Türkiye’ye gelen göçmenlere odaklanan ‘Helping Hands’ ile yaptığı ‘Müşterek Tatlar’ atölyesi, bu yıl 18 Haziran akşamı, 30 kişilik bir kontenjan ve Kapadokya’nın serin yağışı refakatiyle, Ortahisar Tandır Cafe’de yer aldı. Helping Hands, kendi tabirleriyle ‘kurum, kişi ve aileleri birbirleriyle bağlantılandırmaya ve onların kendilerine tamamen yabancı bu topraklarda huzur, barış ve parçası olabilecekleri bir topluluk bulabilmelerini sağlamaya adanmış’tı. Son dönemde Suriye ve Türkiyeli çocuklara sanat terapisi hizmeti de veren Helping Hands, atölyesinin odağı için ise bu sene, Ortahisar sakini üç Türkiyeli kadın ile, Suriyeli üç kadının pişirdiği benzer yemekleri kendi tarifleriyle aynı ocakta buluşturdu ve bizlere hep birlikte toplumsal barışı, çok kültürlülüğü lokma lokma tattırdı.

Müşterek Tatlar
Aynı ulusaşırı ve insancıl duyarlığı içeren bir diğer proje de, Cappadox 2018’de Fransa’ya göçen Azeri sanatçı Babi Badalov’dan geldi. ‘Pippa Bacca Şiir Bahçesi’, tarihi Balkanderesi Vadisi’ndeki volkanik odacıklardan birine tişört atölyesiyle konuşlanan Badalov’un, bununla da yetinmeyerek girişimi bir nevî heykel-anı-tarla olarak kurguladığı, müdahalede bulunduğu bir açık hava yapıtına büründü. 2008’de Dünya turuna Barış ve İnsanlık adına çıktığı esnada, Milano’dan Kudüs’e otostop ile yürümeye çalışırken Türkiye’de öldürülen Pippa Bacca’ya ve 2015’te, 20 yaşında katledilen Özgecan Aslan ile Japon öğrenci, Göreme’de canına kıyılan Mai Kurihara’ya ithaf olunan, göndermeler yapılan çalışmada manzum ifadeler, el yapımı tişörtlerde ölümsüzleştirildi, toprağa bu insanlık ve Demokrasi meleklerinin isimleri bir defa daha kazıldı. Keza, şiddetin İnsanlık dışı boyutunu hayli dramatik bir tanıklıkla kalıcılaştıran Erkan Özgen de, Suriyeli küçük bir dilsiz göçmenin tanıklığını 2016 tarihli ‘Harikalar Diyarı’ isimli eseriyle vadideki bir mağaraya taşıyordu. Cappadox’a SAHA Derneği desteğiyle getirilen bu eserin yakın geçmişte Tate Modern koleksiyonuna alındığını, yine bir defa daha duyurmuş olalım.
Nitekim Nevşehir bölgesindeki Ortahisar nüfusunun onda birini de yine Suriyeli göçmenler teşkil ediyor ve sığınmacılar konusunda son günlerin en ulusaşırı kültürel ve kitlesel projelerinden bir diğerini, Banu Cennetoğlu, İngiliz muhalif gazetesi The Guardian’a refakat eden +30 bin kişilik müteveffa ulusaşırı sığınmacı liste vakasıyla yeniden gündeme taşımışa benziyor. Bu projeyle ilgili röportaj da, geçtiğimiz günlerde yine Cennetoğlu ile The Guardian’da, ilgili ekin yayımlandığı gün paylaşılmış idi.

‘Babi Badalov, Pippa Bacca Şiir Bahçesi
Bunun gibi, yaşam ve ölümü kesiştiren bu tarihsel vadideki, 1960’lara değin tabakhane olarak kullanılagelmiş bir diğer mağarada ise, ölü hayvanları doldurmak / mumyalamak suretiyle onları ve temsil ettikleri tüm doğallığı donduran, bir bakıma ölümü yenmeye elinden, emeğinden, el işçiliğinden ve göz nurundan geldiğince çalışan bir tahnitçiyi anlatan aynı adlı 2010 tarihli video işiyle, Ali Kazma yer almaktaydı. Bölge aynı zamanda, tarihi boyunca şaraphane, mesken, ahır, hapishane ve hatta kilise olarak dahi hizmet vermiş bulunuyordu.
Cappadox 2018’de efsanenin gerçekle cilveleştiği bir performans ve bir de ‘Land Art’ yerleştirmesi göze çarpıyordu. Bunlardan ilki, Avanoslu Seramik Atölyesi İkizler’de emek veren Mehmet ve Levent Düzgün’ün katkılarıyla, Rossella Biscotti’nin vadide sunduğu sıradışı varlıklara ait ayak izleri ve mitleri oldu. Bunu izleyen bir diğer efsanevî rehberlik performansı ise, ‘Holistik Hanahana Şifa Turu’ ile, Bettina Hutscheck’den geldi. Sanatçı bu turu defaten izleyicisine sunarken, bölgeden edinilmiş tabii ve gayrıtabii belleği kimi zaman belgelere, kimi zaman sözlü tarihe başvurarak görünür, bilinir ve taşınır kıldı, kendisine yöneltilen soruları büyük bir merak ve içtenlikle yanıtladı.
Girişimin en dramatik sunumlarından bir tanesi ise, RAAAF (Rietveld Architecture Art Affordances) imzasıyla geldi. Sanat ve mimarlığa felsefî bir bakış niteliğindeki RAAAF, 2016’da Ronald Rietveld ve Erik Rietveld tarafından kurulmuştu. Cappadox’un bülteninden alıntılarsak, “Felsefî ve mimarî bakışlarıyla mekâna özgü ve bağlama yanıt niteliğindeki çalışmaları ‘stratejik müdahale’ olarak adlandıran bir tasarım yaklaşımına dönüşmüş durumda. Girişim, vadideki mağaralar ve vadi geneline ateşle kattıkları dramatik atmosfer üzerinden, bölgenin anılarını günümüze yansıtan çok etkili bir aktüel-sahne inşa etti. Bir zamanların ilk ‘toplu konut idaresi’yle karşılaştırdı bizi RAAAF. Sessizlikte volkanik duvarlar üzerinde kırpışan alevler, kayan yıldızlarla cilveleşti. Gece hiç bitmesin, gündüz bu gerçeküstü gerçekliğe hiç uğramasın istendi.
Bunlar gibi, Chapuisat Kardeşler’in vadiye sindirdiği, ahşap malzemeden dışavurumcu bir heykel – iskele de, bu manzaraya farklı bir kaçış – varış noktası katmaktaydı. ‘İlave’ isimli bu çalışmaya bir iki oturma grubunu da dahil eden ikili, bu yapıya tırmanmak isteyenlere de, toplumun olası sağlık sorunlarını öngörerek gerekli yasal teknik uyarılarda bulunma sorumluluğunu göstermişe benziyordu. Zira sanatçıların heykel-merdivenine çıkmak gibi, buradan inmek de tamamen eserle muhatap olacak kimse veya kimselerin göze aldıkları kişisel risklerle denk idi. Bunu yaparken izleyici, soyut bir sanat eseriyle, dağ başında çıkar ilişkisi kurmanın da ne demek olduğunu bir defa daha düşünme ve eyleme fırsatı yakalıyordu.

Chapuisat Kardeşler, ‘İlave’
Bununla birlikte sesin görüntüyle flört ettiği, imgenin mekânda gezindiği, ses çıkarırcasına sindiği bir yerleştirme de, İnci Eviner’den geldi. Sanatçı, ‘Defterin Sesi’ isimli eserini İbrikçibaşı Hüseyin Galip Efendi tarafından 1894’te kurulan, Ortahisar’ın ilk Halk Kütüphanesi’ne yerleştirmişti. Dev defterlere sinmiş irili ufaklı figüratif ve dışavurumcu desenlerinin devasa vantilatörler refakatinde gelişigüzel, ödünsüz ve kuralsızca, sıra gözetmeksizin püfürdediği yerleştirmesiyle Eviner, güncel sanatta yerleştirme ve yapıtta mekân ve izleyenle empati meselesine, son derece yoğun bir müdahale ve yorum katmış gibiydi.

İnci Eviner-Defterin Sesi
Kaldı ki Eviner, desenlerinin ‘ait olduğu’ dünyaları da hayli çağrıştırır bu mekânda sergilediği işleri için, Cappadox rehberine şu önemli sözleri kayda geçmişti bile: “…yeraltı yerleşkeleri, yapıtlarımda Dünyevî olanı yaran bir bıçak darbesi ile açılır ve kendi zamansız ve tekinsiz yaşantısını sığınak ve mağaralarda sürdüren bir ahali ortaya çıkar. Bunlar genellikle yeryüzünde bulunan devletlerden, kurumlardan, evlerden ve ailelerden dışlananlardan oluşan tuhaf bir topluluktur. Zihnin sınırlarında gezinen bu figürler, sürekli olarak sınırlara taarruz halindedirler. Kendilerine verilen kimliklere itirazları vardır ama yeni kimlikleri için de kararsızdırlar. Mağara ve sığınaklar, bütün bu çekişmelerin geçici mekânı olarak, pek çok video çalışmamda yer aldılar.”
Dördüncü yılını ardında bırakan ve bölge üniversite gençliğinin yaratıcılığını da Kapadokya Sanat İnisiyatifi faaliyetleri nezdinde arkasında bulan Cappadox’un geleceği ne olacak ? Şimdilerde bir çok sanat profesyoneli, bu etkinliğin kavramsal, siyasal, stratejik ve pratik akıbeti üzerine birbirine bu soruyu soruyor. İKSV – Bienal tecrübesi de bulunan Fulya Erdemci’nin dört senelik emeği ve kültürel birikimini sahiplenmiş, ilerleyen yıllarda, 1989’da Pozitif’i merhum Mehmet Uluğ ve Cem Yegül ile kuran Ahmet Uluğ’un ayrılığıyla Babylon / Pozitif cenahında büyük bir eksikliğe maruz kalmış, disiplinler üstü bir girişim, Cappadox. Sahi, bu yıl Cem Yegül’ü göremedim de… Neyse… Bölge halkının talep, konum ve pozisyonlarını ikinci plana itmeksizin, tepeden inme olup turistikleşmeyen, geldiği yere yabancılaşmayan ve oryantalistleşmeyen bir tutumla yoluna en az geride bıraktığı dört sene kadar ‘360 derecelik’ bir programla devam edebilmesinde büyük fayda bulunuyor Cappadox’un.
Etkinliğin müzikal kimliği söz konusu olduğunda ise, Birsen Tezer, BaBaZuLa, Ceylan Ertem ve Nicola Cruz konserlerini bilhassa yeniden alkışlamaya değer buluyorum.
Yerel müziği, dilleri, kültür ve sanatı dışlamadan, tam tersine ihtiyacı olan her kesimin özlemini doyuracak akustik, gastronomik ve görsel bereketi önkoşulsuz içerecek demokratik programıyla,
…güncel sanatın aktüel gündem ve ifade özgürlüğüyle tutarlı biçimde el ele verebildiği yapıt ve anlatı örnekleriyle,
…dahası, yıldan yıla dönüşümlü küratörlük ve yine en az şu ana kadarki kadar yaratıcı ekip kadrosu seçeneğiyle, geleceğin
Cappadox’larının besinini yine insandan alıp, insana bırakacağından yana umudumu sürdürmek istiyorum.
Yeri gelmişken, etkinliğin maddi manevî’çapaklarıyla’ ilgili bir diğer yazı için ise, Sanatatak.com adresinde ikamet eden gizemli yazar Ali Murat Ergül’ün 20 Haziran tarihli ve müzikal yoğunluklu yazısını, Cappadox meraklılarına bilhassa buradan öneriyorum.: http://www.sanatatak.com/view/cappadox-2018-sirada-ic-anadoluda
YAZARIN DİĞER YAZILARI
'Güncel Kürt sanatı' ABD'nin başkentinde
Washington D.C.'de faaliyet gösteren 'Ortadoğu Enstitüsü', Mısırlı kadın küratör ve eleştirmen Heba Elkayal'ın düzenlediği 'Dağlar Arasında Konuşmak' sergisine kapılarını açtı. 10 sanatçıyı farklı coğrafyalar üzerinden buluşturan sergi, çağdaş Kürt sanatından küresel ve güncel bir seçki niteliğinde. Sergiye Şener Özmen, Zehra Doğan ve Savaş Boyraz da katılıyor.
Depo'daki mor görüntüler
İstanbul Tophane'deki Depo, şu günlerde Türkiye çağdaş sanatının iki değerli kadın imzasını ağırlıyor. Nalân Yırtmaç ve Neriman Polat, yapıtlarıyla erkek egemen ve totaliter dünyaya daha farklı bakabilmek adına son derece önemli seçenekler ortaya koyuyor.
Dolapdere'de bir ağlama duvarı
Yaşamı boyunca şöhretleri fotoğrafladıktan sonra son 10 yılı aşkın bir süredir kendini çağdaş sanat ve çevre duyarlığına adayan Michel Comte, 'Işık IV' sergisiyle Dirimart'ta. İstanbul Dolapdere'deki serginin en çarpıcı eseri ise, tabiata bir acı yorum getiren, 'Sonlanan Buzul' isimli devasa 'ağlama duvarı'.
Geçmişin gelecekle saklambaç müziği
Türkiye çağdaş sanatının öncü imzası Füsun Onur, Galeri Nev İstanbul'daki ilk kişisel sergisi 'Oda Müziği' ile İstanbul İstiklâl Caddesi'ndeki tarihi Mısır Apartımanı'nda. 26 Kasım'a dek süren etkinlik, Onur'un kariyerinde belli bir süredir yöneldiği müzikal kavramlara yasladığı, yeni ve yine samimi bir yorum olma niteliğinde.
Hepimiz, bu merdivenin basamaklarındayız
Murat Germen, Galataport'a komşuluk eden Merdiven Art Space'te. Sanatçının ilginç yerleştirmesi, temelini Gezi Direnişi'ni çağrıştıran ve mekâna bakan ünlü 'Gökkuşağı Merdivenleri'nden alıyor. Yapıtı oluşturan ayak ve bacak görselleri ile çeşitli mesajlar ise, son 6-7 senedir çeşitli ortak ihtiyaçlardan dolayı bir araya gelme ihtiyacı duymuş bireylerin, halkların büyüyerek oluşturduğu kitlesel dayanışma hareketlerinin fotoğraflarından oluşuyor.
Yeni ve çürük zamanların sergisi
Uğur Güler, İstanbul Summart'ta açılan yeni sergisindeki eserlerinde teknik bakımdan foto-gerçekçi bir tavır gözetirken, zihinsel evreninde ise hayli kışkırtıcı, tabu devirir ve gerçeküstü bir cüretle, daha yoğun sorular soruyor.
Geleceğin kazısı, şimdiden
Guido Casaretto'nun Polonya'nın Kraków MOCAK Güncel Sanat Müzesi'ne SAHA katkısıyla taşıdığı sanat teorisi ve pratiği, 'geleceğin arkeolojisi' deneyimini, bugünden yaşatıyor.
Sanat tarihinin beş benzemezi bir arada
İş Sanat Kibele Galerisi'nde, kurumun 20 yıllık sergi geçmişini 61 sanatçı ve kapsamlı bir döküm ile yansıtan Kibele'nin Hafızası sergisi açıldı. Sanatta yetenek sınavlarının dahi kaldırıldığı günümüzde böylesi bir sergiye imza atan küratör, yazar, eleştirmen Emre Zeytinoğlu, "Bunları gördükten sonra, aslında bu resmiyetin de pek oluşmadığını anladım. Kimse, atölyesi, hocası, kendi dönemi veya da ilkelerine, eğitimine bağlı kalmıyor. Bu kadar farklı bir şey bulacağımı hiç düşünmüyordum. Dört, beş okul ama, beş benzemez bir arada" diyor.
İki öncü 'sanat pınarı'
Türkiye ve dünya 'Barış Pınarı' operasyonuna kilitlenmişken İstanbul'daki iki sergi, konunun on yıllardır gündemden düşmediğini sanat tarihsel yaklaşımla özetliyor. Her ikisi de kendi hattında özgürlük ve üretim mücadelesi veren Altan Gürman ve Kadri Özayten'in sergileri, ibretlik 'avangart' biyografi ve eserleriyle Arter ve Milli Reasürans'ta.
Avusturya'da neyin resmini, neden yapıyoruz?
Merkez sağın zaferiyle çalkalanan Avusturya'nın başkentindeki Belvedere Müzesi'nde yer alan 'Materyal' sergisi, kendi coğrafyasındaki onca rengi, madeni, dokuyu bir biçimde unutan veya ziyan eden toplumlara birçok şeyi bağıra çağıra anlatıyor.
Hrant Dink Ödülü sahibi iki anıt kadından mesajlar
2019 Uluslararası Hrant Dink Ödülü’ne değer bulunan sivil toplum öncüsü Nebahat Akkoç ve Hindistan’da yaşadığı bölgedeki yoksulların, kadınların, çocukların ve dezavantajlı insanların hakları ve çevre için mücadele eden Agnes Kharshiing, Gazete Duvar’la buluştu.
Akdenizli Picasso’dan İzmir gösterisi
Modern sanat tarihinin hırçın dehası, Fransa ve İspanya özelinde, dünya kültürünün ortak mirası Pablo Picasso, uzun bir aradan sonra yeniden bambaşka bir kurguyla Türkiye’de. İzmir Arkas Sanat Merkezi’ndeki ‘Picasso: Gösteri Sanatı’ sergisinde, ustaya ve yaşamına ait 90’a yakın özgün parça, disiplinler ötesi bir yaklaşımla, 5 Ocak’a dek ücretsiz izlenecek.
İnorganik tarihimizin sanatı
İstanbul Seyrantepe'de mimarlık, tasarım ve sanatı buluşturan Adas, tartışmaları artarak süren genetiği değiştirilmiş organizmalar konusunu, Belçika'da yaşayan sanatçı Ali Cabbar'ın 'Monster' sergisi ile gündeme taşıyor
Bourriaud'nun çıraklarıyla Galata kaçamağı
İstanbul Bienali'yle 'yoğun, akıcı' sanat trafiğinde, içinden Türkiye, mizah, gizem, dönüşüm, teknoloji ve dostluk geçiren 'Pas-Geç' isimli sergide, küratör Nicolas Bourriaud'nun Fransa Montpellier'deki yüksek sanat okulundan altı genç sanatçı buluşacak. 18 Eylül'de Galata Galeri Bu'da açılacak etkinlik, Hindistan ve İtalya'dan sonra Türkiye'de sonuçlanarak kitaplaşacak.
Günümüz Türkiye mimarisi: Kötü, hormonlu, sıvama
İstanbul Havalimanı'nı 'kötü', Çamlıca Camisi'ni 'anlamsız' bulan Prof. Dr. Suha Özkan ile Türkiye'nin alanında gündem belirleyen kimi 'çatı' meselelerini konuştuk. Asırlık bir binada karşılıksız hizmet veren ve 9 Eylül'de de Murat Karayalçın'ı ağırlayacak Bodrum Mimarlık Kitaplığı'nın dördüncü yaşı vesilesiyle ziyaret ettiğimiz Özkan'a göre, Cumhurbaşkanlığı'nın Beştepe'deki konutu da, 'sıvama'. Ancak bununla beraber, yine de umut veren birçok küresel proje de var.
Demokrasinin içinden misiniz, dışından mı?
İletişim Yayınları'nca basılan 'Demokrasi Dışı Siyaset' kitabı, bir çok dünya ülkesinin kronolojisi üzerinden otoriterlik, diktatörlük ve demokratikleşme ilişkisine büyüteç tutuyor. Kitabın içerdiği önermeler ve konu başlıkları, adeta insan ilişkileri ile sanat dünyasını da yansıtır birer ayna etkisini görüyor.
Dijital bağımlılıkla mücadele rehberi
ABD'li akademisyen Cal Newport'un 'Dijital Minimalizm' kitabı, okurları ekran bağımlılığı ile yüzleştiren örneklerle dolu. Farklı önerileriyle bu sorunla baş etmenin yollarını da içeren kitap, hayatlarımızdaki 'dijital ıvır zıvır'ı algılamamızda önemli bir eşik üretiyor.
Yarını biriktirene tarih önermesi
Akdeniz Üniversitesi Öğretim Üyesi, sanat tarihçi ve eleştirmen Dr. Ebru Nalân Sülün'ün 'Türkiye'de Çağdaş Sanat Koleksiyonculuğu' isimli kitabı, raflarda. Kitap Türkiye sanat tarihini 'biriktirirken yazanların' perde arkasına bakıyor. Yayın, son çeyrek asrı belirleyen müze ve sergiler ile devlet ve özel sermayenin sanatı kamuya nasıl hibe ettiğinin röntgenini çekiyor.
Barış Ağacı'nın başında konuşmalar: Yontarken kendinizi yontuyorsunuz
Ressam, heykeltıraş ve tasarımcı Ayhan Tomak ile, Barış ve Hayat temalı kişisel sergi projesi için Büyükçekmece Belediyesi 20'nci Kültür ve Sanat Festivali'nde buluştuk. Antakyalı sanatçı, Türkiye'deki medeniyet zenginliği ile ağaç çeşitliliği arasında bir fark görmüyor; eserleriyle geleceğe dair estetik, sosyal kehanetlerde bulunuyor.
Demirtaş ve 'F Tipi' imgeleri
HDP eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'ın belli bir süredir Edirne F tipi Cezaevi'nden eşi ve sosyal medya aracılığı ile bize ilettiği resimleri, kendi kendini yetiştiren, masum, samimi sanat insanlarının yarattığı 'naif' akıma yaklaşıyor. Bu vesileyle, ilgili akım üzerinden kendisi ve çabasını, zamanın benzer vakaları ve figürleri eşliğinde, bir daha anmak istedik.
Sözlü tarihin adaletle imtihanı
ABD'li antropolog ve yazar Zoe West ile gazeteci - yazar Bikem Ekberzade, Hrant Dink Vakfı'nda 'Sözlü Tarih Yoluyla Adaleti Düşlemek' üzere bir aradaydı. Yakın zaman önce İstanbul'dan geçen ve tarihi, doğrudan bireylerin dilinden damıtmayı seçen West, buluşmamızda, uzun vadeli direnişlerin kolay olmadığı mesajını verip, İtalyan düşünür Gramsci'ye atıfta bulundu:"Aklın kötümserliği, iradenin iyimserliğidir"
Şu fani dünyanın 'arşiv'ini, bir de ondan dinleyin
Kamerun asıllı küratör ve yazar Bonaventure Soh Bejeng Ndikung, hafızanın küresel mülkiyeti ve ömrüne odaklandığı sunumuyla, geçen günlerin ilgi odağı oldu. Yeni yerine taşınmak üzere eylül ayına dek veda eden Studio X'te dinlediğimiz küratör ve yazarla, ileri sürdüğü ölümlü, sınırlı ve geçirgen arşiv modelleri üzerinden, fani dünyanın haline bakmayı denedik.
Nevzat Sayın: En büyük spekülatör devlet olursa...
Yapı Kredi Yayınları ve Umur etiketli 'Düşünceler/İşler' kitabı, mimar Nevzat Sayın'ın son 10 yılı aşan emeğinin derlemesi. Sayın, Türkiye'de konut alanında en büyük spekülatörün devlet olması durumunda, büyük müteahhitlerin birer alt taşerona dönüştüğüne ve bunun da tıkanıklığa yol açtığına dikkati çekiyor.
Sanat için Bursa'da çalıştay
Nilüfer Belediyesi’nin düzenlediği 3. Sanat Çalıştayı sona erdi. Çalıştaya katılan sanatçıların eserleri, Nilüfer Belediyesi’nin kente yeni kazandırdığı Galeri N’de sanatseverlerin izlenimine açıldı.
New Yorklu bir İtalyan ve 'Yılan' hikâyesi
1983 Torino doğumlu sanatçı Davide Balliano'nun bir romandan ödünç aldığı İspanyolca 'Yılan' kelimesi ile kurduğu kavramsal tuvalleri, Dirimart'ta. Eserler, 'ikilik' kavramı ve onun sonsuz sarmal ihtimali üzerinden şekillenen tartışma ve fikir kıvrımlarını gündeme getiriyor.
Tanrı'nın huzurunda, 'o an'da gülebilmek
Meksikalı Pablo Vargas Lugo, (Actos de Dios) - (Tanrı'nın İşleri) isimli çalışmasıyla 58'nci Venedik Bienali'nde. İncil'deki mucizeler ve kutsal anlatıları referans alan, Meksika Kültür Bakanlığı destekli acı mizah yüklü eser, tam da Bienal küratörü Ralph Rugoff'un aradığı türden, tabu deviren bir yaklaşım içeriyor. Bir ateist olan Lugo ile, Pier Paolo Pasolini'ye saygı duruşu yaptığı eseri ve çağrışımlarını konuştuk
Medeniyetin maneviyat deposu
DEPO İstanbul'da konaklayan ve 14 Temmuz'a dek sürecek olan 'Paylaşılan Kutsal Mekânlar' sergisi, üç semavî dinin çeşitli kültür ve coğrafyalardaki geçmiş ve güncel yansımalarını buluşturuyor. Güncel sanat, tarih ve sosyoloji ile antropolojiyi kucaklaştıran ve daha önce Tunus, Paris, Marakeş ve New York'ta türlü biçimleriyle izlenen sergi, çeşitli disiplinlerden 30'un üzerinde ismi bir araya getiriyor.
Zehra Doğan: Bırakın, biraz da biz kendimizi anlatalım
Londra Tate Modern'in Tate Exchange biriminde, Counterpoints sanat inisiyatifinin bir haftalık sergi programında 'Geride Kalanla' isimli yerleştirmesi ile boy gösteren Türkiyeli Kürt gazeteci ve sanatçı Zehra Doğan anlatıyor: Bırakın da biraz biz kendimizi anlatalım. Çünkü bizi en çok öldüren şey sanatsızlık. Başkalarından talimat veya onay alarak iyi sanat yapılsaydı, bugün en iyi sanatı 'devlet sanatçıları' yapardı.
Hayat pastırmasının kızıl dilimleri
Kirkor Sahakoğlu'nun 'Eksik', 'Ütopya' gibi görsel yolculuklarının yeni halkası 'Tutku', 27 Mayıs'a değin Millî Reasürans Sanat Galerisi'nde. Sanatçı, nar ve pastırma kızılı soyut yapıtlarından söz ederken, bu sürecin kendi içinde bir çile barındırdığını şöyle yorumluyor: "Biz bu çileyi kendi içimize isteyerek alıyor ve yaşıyoruz. Ne için? O uçurtmayı havada dik tutmakla ilgili bu. Peki o uçurtmayı havada tutan bulut mu? Hayır! O uçurtma, rüzgâra karşı tepkisi ile havada. Uçurtma da, reddettiği sürece havada."
Tuhaf zamanlar yaşayan, hep başka yerde bir ülke
58'inci Venedik Bienali bu yıl, Ralph Rugoff küratörlüğünde hazırlanmış. Bienale Türkiye resmî pavyonunda katılan sanatçı İnci Eviner, Fiat / TOFAŞ sponsorluğunda, 'Biz, Başka Yerde' isimli projesini sunuyor.
Kadeh kadeh desenlerde, bir dostluğun sofrasında
Mengü Ertel koleksiyonundaki Cihat Burak desenleri, Esma ve Murat Ertel'in sanat yönetmenliğinde düzenlenen Dostun Çekmecesinden sergisinde. Kavram ve içeriğini Esma Ertel'in ortaya koyduğu Bozlu Art Project'teki sergi, her bir imgenin kadeh tokuşukluğu yaşattığı, ibretlik, keyifli, vefakâr bir uğultu saçıyor.
Totaliterliğin ham hali
Emirhan Eren'in modern tarihi nesne haline getiren otoriter anıt ve resmî bellek yapıları üzerinden tartıştığı çok disiplinli sergisi 'Ham', Versus Sanat Projesi'nde ziyarete açık. Eren, ilk kişisel sergisinde izleyiciyi mimarlık, sanat ve siyaset üzerinden eleştirel bir dünya turuna çıkarırken, soyut imgeleriyle de ideolojinin ele avuca gelmez portresini sorgulatmaya gayret ediyor.
Notre Dame'ın geleneğine güncel bakış zamanı
Sanat tarihi boyunca Van Gogh'tan Fikret Muallâ'ya, Henri Matisse'den Paul Signac'a birçok fırçaya ilham veren Paris Notre Dame Katedrali için uluslararası mimarlık yarışması açıldı. Geçirdiği ağır yangınla kulesi ve çatısını yitiren tarihi Gotik yapının yenilenmesi için açılan yarışmaya, bu tarzı güncel sanat dilinde kullanan Belçikalı Wim Delvoye da talip oldu.
Güleryüz’le Paris’te bir ‘Gezi’ anısı
Altı yıl önce Paris'e, Seine nehri kıyısındaki tarihi bir yapının giriş katına yerleşen ve bugün, sekseninci yaşını bu kentte üst üste açtığı iki sergiyle karşılayan ressam ve heykeltıraş Mehmet Güleryüz’ün kapısını çaldık. Sanatçı, Galeri Cyril Guernieri’de geçen sene kışında sunduğu tuval ağırlıklı sergisi 'İç Mekân' ile, basın tarafından bir 'aydınlanma' yorumu eşliğinde, arşivlere girdi. Güleryüz'ün, yine aynı galerideki ikinci sergisi ise, 14 Mart ve 6 Nisan tarihleri arasında, 'Sızlanmalar Bahçesi' başlığı ile izlendi.
İstanbul'dan kalma kafalara iksir
Studio-X, yerel seçim, havaalanı taşınması ve bahar yorgunu İstanbul'u, bir şair ile bir görsel sanatçının refakatiyle yeniden keşfe açık hale getirdi. Kafası sürekli güzel bu kadim kentin sekiz semtinden toplanan edebî ve plastik 'fenomen'ler, 8 Mayıs'a dek, 24 saat açık bir işkembeci iksiri gibi, meraklısını bekliyor.
Sanatın gündemi gayet kızıl
İçerdiği dertler ve ürettiği estetik yaklaşımla ölümsüz bir değer kazanan birçok yapıtı bir araya getiren 'Kızıl' sergisi Paris'te büyük ilgi görüyor. Bu vesileyle henüz gitmemiş olanları uyaracak olursak, aynı kudretteki 'Rus Avangardı' sergisi ise Sabancı Müzesi'nde 7 Nisan'a dek ziyarete açık.
Neyin var dünya? Boşlukta mısın?
Çağdaş Bulgar sanatının verimli temsilcilerinden Krassimir Terziev, 'Unutulmaz Gelecek' manzarasını insanı sarhoş edecek trajikozmik imgelerle vaat ettiği kişisel sergisi ile İstanbul Beyoğlu'ndaki Versus Art Project'te. Akademisyen, küratör ve AICA Türkiye Başkanı Fırat Arapoğlu küratörlüğündeki sergi, 'Dünya(nın) Manzarası'na haiz görsel bir meyhane etkisi veriyor.
Mayıs 68 ve Sarı Yelekliler Paris'inin gözü İstanbul'da
Magnum Fotoğraf Ajansı kurucularından, Bruno Barbey, 30 yıllık Fas izlenimleriyle Yapı Kredi bomontiada Leica Gallery'de. 1968 Paris'inde halkın direnişi ile Sartre-Beauvoir ikilisi ve Jean Luc Godard gibi yüzleri görüntüleyen ve Sarı Yelekliler gösterilerinin de halen tanıklığını yapan Barbey, her iki olay arasında da gerçeküstü bir benzerlik bulunduğuna dikkat çekiyor
Kendini yazarken, okuyan da bir kitap
Ömer Faruk'un 'avare karakterli' deneme kitabı 'Başkası Adına Konuşmanın Haysiyetsizliği', 6.45 etiketiyle raflarda. Kendini yazarken, dipnotlarıyla okumanın cüreti ve zevkini de tadan çalışma, kâh İstanbul Kadıköy'ün bar duvarları kâh Himalaya Dağları'nın eteklerinde varoluşun sınırları ve anlamının keşfine çıkıyor.
Gerçeğin 'bir başka' teşhiri
Yaşamı ve çalışmalarına Londra'da devam eden Seçil Erel'in 'Bir Başka Gerçeklik' sergisi, İstanbul'daki Millî Reasürans Sanat Galerisi'nde izlenebiliyor. Erel, iç ve dış düzen ile kaosu dengelediği yarı soyut kompozisyonları hakkında konuşurken, ilgili yapıtlara giden yolun, kişisel olarak yaşadığı değişimden beslendiğine dikkati çekiyor.
Bir kaza eseri olarak Türkiye
Ressam İhsan Oturmak'ın 'Açık Stratejiler Dizisi' sergisi, Öktem - Aykut sanat galerisinde. Türkiye'de 'Hem suçlu, hem güçlü' olmayı yansıtan 'ikircikli' imgeleriyle Oturmak, sergisinde sürekli olarak iktidardan şikayet ettiği halde, 'asıl iktidar' saydığı mevcut topluma yönelik, ibretlik bir ayna tutuyor.
Gözaltına alınan dünyaya şahadet
Alpay Aksayar'ın 'Ve Sonrası' isimli sergisi, İstanbul Galatasaray'daki rh+ Artproject'te 8 Mart'a dek açık. Sergideki her üç bölüm de, aynı hikâyenin farklı parçalarını, bir yap-boz gibi önümüze bırakıyor. Eserler, karşımızda kendilerini önce yapıyor, daha sonra bozulup geri çekiliyor ve sizi kendi önyargılarınızla yüzleştiriyor.
Çukurcuma kalkışlı mor bir tren seferi
C.A.M. Galeri'de sekiz uluslararası sanatçıyı bir araya getiren 'Her Story' sergisi, çok duraklı bir tren yolculuğu boyunca, içki, kahve, sigara ve artık daha ne ararsanız, onun çakır keyifliğiyle okuduğunuz, evrensel, renkli bir öykü seçkisini andırıyor.
Pamuk'tan İstanbul balkonunda 'güzellik nöbeti'
Orhan Pamuk, İstanbul'daki evinin balkonundan geçip, objektifine binlerce 'an' olarak konan hayatı, yaklaşık altı aylık bir süzgeçten geçirdikten sonra, yine aynı kentte ve özel bir kitap eşliğinde sergiliyor. Yayıncı ve küratörü Gerhard Stiedl imzalı 'Balkon' kitabı ve sergisi için basın ve kamuoyu ile buluşan Pamuk, "Fotoğraf çekmek dürtülerimizden biri ve kaydetmek, saklamak, müze tarzı muhafaza etmek gibi bir endişe de var tabii fotoğrafçılıkta. Onun için, fotoğrafı geçici bir şey gibi görmüyorum. Hatta kâğıda basılmış fotoğraf, en kalıcı şeylerden biri. Biz, güzellik düşledik, küratör de süze süze, daha da güzel yaptı" ifadesini kullanıyor.
Cennet ve cehennemin kortunda bir unvan maçı
Yuşa Yalçıntaş'ın ikinci kişisel sergisi Yuka, tenis kortu formu ve akıl ve ritüellere dayalı nice imajı buluşturan kışkırtıcı yaklaşımıyla 2 Mart'a değin İstanbul Karaköy'deki Pi Artworks'de. Sanatçı, serginin 'akla' hizmet ettiğini ve yaşanılan deneyimin, bu estetik ve kültürel tenis 'maçı'nın da neticesini tayin edeceğini vurguluyor.
Müzelik kültürel çözülmeler
Yapıtlarını İsrail, Birleşik Arap Emirlikleri ve Ermenistan gibi coğrafyalarda da üretip sergilemiş Benji Boyadgian'ın sanat anlayışı, güncel olanın muğlaklığının ürettiği her yer ve zamanda oluş yanılsamasını, mümkün olan en nazik marazları ile, sakince önümüze koyuyor. İstanbul'daki Öktem Aykut galerisinde ilk kez kişisel sergi açan sanatçının iki yapıtı, İstanbul Modern koleksiyonuna alındı.
Tamtakır hayat kasasının sevimli hayaletleri
Çocuklara rezil olmamak adına, Kasa Galeri'de yer alan 'Başka Gün Başka Hayat' isimli sergiden sağ ve masum halde çıkabilmeniz, asıl sizin kendi içinizdeki çocuğa gösterdiğiniz ya da bundan böyle gösterebileceğiniz olası yaklaşıma tavizsiz düzeyde bağımlı.
Umuda Sebat için, 23,5 Nisan'ı bekleyin
Hrant Dink Vakfı, Hrant Dink Hafıza Mekânı'nın oluşum detaylarını arşivsel değerde bir rapor refakatinde kamuoyu ile paylaştı. Açılışı için nisan ayının düşünüldüğü hafıza mekânı, Agos gazetesinin İstanbul Şişli'deki tarihi Sebat Apartmanı'nda yer alan eski ofisinde şekilleniyor. Sarkis'in 'Acılara dair bir pırlanta'sıyla da taçlanacak merkez adını Dink'in 23 yıl evvel yazdığı, halklar arası umut ve şifa yüklü, gelecek kuşaklara sevgiyle bakan bir köşe yazısından alıyor.
Koşulsuz sevginin asırlık İlhan kaynağı
Toprak, ağaç, İstanbul, çiçek, yosun, kadın, güneş, ay ve deniz parfümlü bir sergi, İlhan Berk'in 100'üncü yıl yaş günü sergisi. Bu sergi özelinde, gerek imgeler ve gerekse kelimelerle dolu, koşulsuz sevginin asırlık İlhan kaynağından içmeniz için sayılı günler kaldı.
Dubai'nin 'Küresel Köy'ü: Tek gecede 1001 gece
Birleşik Arap Emirlikleri'ne bağlı Dubai'de yer alan 'Küresel Köy', ziyaretçilerine gerçek ötesi vaatleri ve sıkı yönetime taş çıkaran sözde 'gezi’ özgürlüğü ile insanı adeta evinde hissettiriyor. Öyle ki, Paris'ten İstanbul'a, Londra'dan Afganistan'a bir çok noktaya adım attığınız bu Truman Show misali âlemde 1001 gece masalları, tek gecelik bir küresel maval yığınına dönüşüyor.
21'inci yüzyıl İslâm sanatını nasıl biliriz?
Birleşik Arap Emirlikleri'nin yedi parçasından Şarca'da, 'Ufuk' teması ile 21'incisi düzenlenen uluslararası 'İslâm Sanatları Festivali' başladı. Gülay Semercioğlu'nun yalın, kadınsı ve güncel motiflerinin yanında Türk kaligrafi ustalarıyla ayrıca değerlenen etkinlik, 19 Ocak'a dek sürecek. Festival Japonya'dan ABD'ye, Suudî Arabistan'dan Brezilya'ya onlarca ismin çağdaş yapıtları üzerinden, dünyada yaşatılan 'İslâm sanatı' tabirine dair yeni önermelerde bulunuyor.
Uluslararası Af Örgütü'nün insanlık 'depo'sundakiler
70'inci yıldönümü kutlanan İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi, 'Büyük Resim' temalı sergi ile Tophane'deki Depo'da. Uluslararası Af Örgütü'nün düzenlediği etkinlikte, İnsan haklarının dünya ile Türkiye'ye çeşitli yansımalarını konu edinen ve aralarında mahpus sanatçıların da yer aldığı, 20'nin üzerinde isim bir arada.
Hrant Dink Vakfı’ndan sürpriz: Ermenistan’da çağdaş sanat
SSCB dönemi ve sonrası Ermenistan’da oluşan kültür hareketleri, genç akademisyen ve yazar Dr. Angela Harutyunyan’ın sunumu eşliğinde önceki akşam Hrant Dink Vakfı Anarad Hığutyun Binası’nda masaya yatırıldı. Ermeni kültür varlıklarıyla Sivas, Adana ve Develi gibi örnekler üzerinden Türkiye’deki izleri AB’nin desteğiyle kitaplaştırarak kalıcılaştıran vakıf, ‘Ermenistan’da çağdaş sanat’ı çeşitli konuk ve başlıklarla yıl sonuna dek İstanbul’a taşımaya da devam edecek.
'Başka türlü bir şey'lerin misafirhanesi
Çelenk Bafra küratörlüğünde Zilberman Galeri'de 2 Şubat'a dek yer alan 'Yeryüzünde Bir Sürgün' sergisi, dört uluslararası sanatçının Berlin, Suriye ve İstanbul özeline sindirdiği estetik, sosyal ve psikolojik tanıklıkları derliyor. Hayat ve dünyadan her daim 'başka türlü bir şey' isteyenleri İstiklal Caddesi'ndeki tarihi Mısır Apartımanı'nda buluşturan serginin yaslandığı iki değerli kalem, etkinliğe ismini de veren Brezilyalı Juan Goytisolo ve sürgünlükten ne yaşarken, ne de yazarken asla taviz vermemiş Tezer Özlü.
Ütopya kaçıyor, distopya kovalıyor
Maslak'taki Elgiz Müzesi'nde Ocak 2019'a dek açık kalacak 'Kaynak olarak ütopya ' sergisi, sekiz sanatçının tanıklığı ile geleceğin umut izlerini arıyor. Günümüze cesaretle bakan gerçekçi ve yer yer 'inanılmaz sahicilikteki' yapıtlar ile sergide adeta ütopya kaçtıkça distopya onu kovalıyor.
Paris Ekolü’nün İstanbullu son üyesine veda
İstanbul doğumlu çok yönlü çağdaş sanatçı Albert Bitran, 9 Kasım'da Paris'te yaşama veda etti. Resim, heykel ve seramik sanatçısı, baskı resim ve gravür ustası Bitran ile, 'Paris Ekolü' olarak tanınan ve İstanbul'dan Paris'e göçen sanatçıların tamamı da anıları ve eserleriyle, sonsuzlukta tekrar buluşmuş oluyor.
Sanatta 'Angara Havası': Güneşli, parçalı bulutlu
Galeri Nev'deki Eda Gecikmez, Siyah Beyaz'daki Ahmet Oran, Kova Art Space'deki Videokamp ve CerModern'deki Eren Eyüboğlu sergileriyle, sanatta da 'Angara Havası' güneşli, parçalı bulutlu. Salt'ın faaliyetleriyle de düşünüldüğünde Ankara, aydınlığını her zevk, bakış ve derinliğe göre yaymaya devam ediyor.
Orhan vs. Cem vs. Çetin vs.: Çekiyor, okuyor, anlatıyor
Kendini 'fotoğrafçı vs.,' olarak tarifleyen akademisyen ve fotoğraf sanatçısı Orhan Cem Çetin'in iki kitabı, 'Bedava Gergedan' ile 'Tut', Fil Yayınları etiketiyle raflarda. Çetin'le Evin Sanat Galerisi'nde Eda Yiğit küratörlüğü ile henüz sona eren 'Sahne Arkası'nın arkasından konuştuk
Sen bizi bırak da 'insanlığını güncelle' diyenler
Eindhoven’daki eski bir süt fabrikasında açılan ‘Robot Aşkı’ sergisine ilgi büyük. 50’ye yakın sanatçının katıldığı, türlü disiplin ve ülkelerdeki çalışmaları buluşturan, Türkiye’den de üç isme yer veren labirentimsi sergi, insanların insanlaştırmaya çalıştıkça kendilerine yabancılaştırdığı yapay zekâlı ‘varlık’ları, türlü yönlerden büyüteç altına alıyor.
Hayy anasını! Güncel sanat da İzmir'e göçüyor
Batman, Diyarbakır ve Berlin'den iki nesil uluslararası güncel sanatçı, İzmir Kemeraltı'ndaki tarihi bir handa yer alan Hayy'da konaklıyor. İsmini 'Hayat'tan alan bu 'Açık Alan'ı Ayşe Gür ve Saliha Yavuz kurdu. Hayy'ın açılış sergisi, 23 Kasım'a dek izleniyor. Adem Bulut, Barış Eviz ve çağdaş Alman sanat ekolü Hito Steyerl'i buluşturan, Monitor (İzmir), Loading (Diyarbakır) ve Kültür İçin Alan (İstanbul) destekli sergide, küratör Nursaç Sargon'un imzası var.
Galerilerde kalabalık sezonu
İstanbul'un pek çok noktasında izlenen kültür projeleri, hiç de öyle kapıdan bakılıp sadece not alınıp geçilmeyecek özgünlük, derinlik ve içerikleriyle göz dolduruyor. Boğaz'daki balık sezonu bereketiyle rekabet edercesine, galerilerde bariz bir kalabalık artışına vesile olan bu şaşırtıcı, derin sergilerden uğranılası bir kısmını sizler için derlemek istedik.
Çağdaş sanatın konkordato atmosferi
Sanatın bağımsızlığı ve ifade özgürlüğünü 'güvence' altında tutmak, ondan maddî, sembolik prestije yönelik menfaat sağlayanların iradesinde. Keza daha baştan, şapkayı önümüze koyalım: Bundan, sanat eleştirisi de nasibini alıyor veya âmiyane tabirle, işine geldiğince 'nasipleniyor'.
1001 Gece masaldan fazlası
Arkas Sanat Merkezi'nin yıl başına kadar İzmir'e taşıdığı '1001 Gece' sergisi, Fransız yazar Antoine Galland'ın dünyaya mal ettiği ünlü edebî yapıtın kültür ve sanattaki yansımalarını bir araya taşıyor. Ücretsiz serginin çocuklara da, büyüklere de anlatacağı çok sayıda masal olduğu kadar, Oryantalizm meselesi üzerinden aktaracağı ibretlik gerçekler de mevcut
Cihangir'de bir dairenin tersine Türkiye manzarası
Osman Bozkut'un Daire sanat galerisinde açtığı 'Tersine Dünya' sergisi, gerçeküstü Türkiye'ye 'Tersine Dünya' olarak bakmayı öneriyor. Bozkurt, "Herkesin bir pozisyon aldığı ve gördüğü bir şey var ve doğrunun da o olduğunu düşünüyor. Fotoğraf da aynı şekilde düşünüyor" diyor.
Umutla demokrasiyi bekleyen adam
Uluslararası Hrant Dink ödülünün bu yılki sahibi Çelikkan: 20'nci yüzyılda insan hakları hareketi yükselir ve gelişirken, genellikle baskı ve ihlaller, çoğunlukla askerî diktatörlükler eliyle yapılıyordu. Şimdi ise seçilmiş hükümetler eliyle yapılıyor. Bu da tabii, hak mücadelesi ile demokrasi ve demokratik değerler arasında bir gerilim yaratabiliyor. Dolayısıyla dünya için yeni bir durum bu...
Kadraj Doğu'dan yükselir
Akademisyen, fotoğraf sanatçısı Murat Germen'in 'kesit retrospektif' yaklaşımıyla ortaya koyduğu 'Fotoğrafın Türlü Halleri', 31 Mart'a değin Mardin Sakıp Sabancı Müzesi Dilek Sabancı Sanat Galerisi'nde. Fotoğrafın içeriği, misyonu ve kimyası üzerine pek çok soru ve yanıtı barındıran 52 ayrı eseri bir araya getiren etkinlik, Germen'in daha önce izlenmemiş yapıtlarını içeriyor.
Geleceğe demokrasi cilâsı: Arkeoloji
Alman Arkeoloji Enstitüsü, göçmen konumundaki Suriyeli arkeologların ülkelerindeki kültürel mirası kayıt altına almak üzere iki yıldır özel bir proje yürütüyor. Biri kadın beş kişinin ScOP kod isimli burs programındaki birbirinden özgün projeleri için Münih'ten İstanbul ve Halep'e uzanan geniş bir coğrafya söz konusu iken, girişimin tanıtımı geçen hafta başında, İstanbul'da gerçekleşti.
Yeni sezona girerken ajandalar da açılıyor
Sanat sezonu, artan davet ve programlarla hareketlilik göstermeye başladı. Ajandaları önceden doldurmak olası trafik sıkışıklıkları için birebir diyerek, elimizdekileri yoklamak istedik.
Aklı havada, gözü yerde sözcükler
SALT'ın dört yıl önce İstanbul ve Ankara'da sergileyip, Sezin Romi ve Duygu Demir editörlüğünde kitaplaştırdığı İsmail Saray projesi 'İngiltere'den Sevgilerle', Türkiye'deki geri dönüşsüz beyin göçü nedeniyle kültür sanat figürleri ile emeğinin yurt içi ve dışında maruz kaldığı düşündürücü akıbet adına, sonuçlarıyla da ele alınması gereken bir vaka.
Sonsuzluk endeksi: 5 milyon 607 bin 249
Türkiye tarihinin belki de en büyük ekonomik çalkantısını yaşadığımız, herkesin gözünü sayılardan alamadığı günlerdeyiz. Sanatın da sayılarla alıp veremediği oluyor elbette ve bunu bambaşka niyetlerle, en iyi dert edinenlerden biri de, eserleriyle İstanbul'a da gelen Roman Opalka'ydı.
Berger ve Demirel'in zaman bohçası
Görüntü ve metinlerin birbiri içinden rahatça geçebildiği, tıpkı zamanın kendisi gibi ileri geri, kafanıza estiğince sarabildiğiniz bir bohça, 'Saat Kaç?' kitabı. Yapı Kredi Yayınları'ndan çıkan ve İtalyan küratör - çevirmen Maria Nadotti'nin hazırladığı kitap, John Berger'in Ocak 2017'deki ölümünden önce, çizer Selçuk Demirel ile tasarladıkları bir çalışmaya dayanıyor.
Bulutlar Boğaz derdinde
Heykeltıraş Seyhun Topuz, dostu ve meslektaşı Kuzgun Acar anısına, bulutları çağrıştıran dokuz parçalık büyük bir açık hava eserini Sabancı Üniversitesi Sakıp Sabancı Müzesi'nin Fıstıklı Terası'na konuşladı. Temelini vaktiyle Sabancı Müzesi'nde de izlenen, Acar'ın İMÇ'deki 'Kuşlar'ından alan proje, her yıl bir başka sanatçının heykel düzenlemesi ile güncellenerek gelenekselleşecek.
Hayat kadrajının Simurg'u: Bischof
Magnum Fotoğraf Ajansı kurucu üyelerinden, daha 38 yaşında hayata veda eden Werner Bischof'un insanlık kadrajları, Leica Gallery İstanbul'da sergileniyor. Sanatçının yönetmen oğlu Marco Bischof, Ara Güler'in de açılışına katıldığı sergi hakkında konuşurken, "Bugünlerde birçok fotoğrafçı var, sadece güzel resimler çekiyorlar. Ancak, burada çok çok az mesaj edinebiliyoruz. Oysa babamın fotoğraflarında, son derece kuvvetli bir insanlık mesajını almak olası" diyor.
36 yaşındaki 'Günümüz Sanatçıları'
Berlinli sanat tarihçi ve küratör Nadim Samman'ın Akbank Sanat'ta düzenlediği 'Akbank 36'ncı Günümüz Sanatçıları Ödülü' sergisi, 28 Temmuz'a dek izlenecek. Sergi ödül töreninde konuşan ödül seçici kurulu üyesi, Prof. Hasan Bülent Kahraman, 'Doğa bitiyor' mesajı verirken, Türkiye'de özellikle şu soru akla geliyor: Ya sanatın doğası, o ne âlemde?
Fırsattan 'istif'ade: Bir Türkiye kolajı
Hakan Gürsoytrak, Evin Sanat Galerisi'nde yer verdiği yeni kolajlarını kendisi, Osman Nuri İyem ve Ece Balcıoğlu'nun yapıt okumaları eşliğinde kitaplaştırdı. Sanatçının yıllardır biriktirdiği ve çoğunluğu kâğıt malzemeyle yapılmış 101 kolajını buluşturduğu 'İstif' sergisi, 24 Haziran arifesinde, anlamlı bir Türkiye kolajı önermesinde bulunuyor.
'Ölüme ne iyi gelir' diyen üç kişiyle baş başa...
Fotoğrafçı Alp Sime, imgebilimci, akademisyen Zeynep Sayın ve sanatçı İhsan Oturmak, İstanbul Karaköy'de Karavil Contemporary'nin Galata Rum Okulu ile düzenlediği 'Ölüme Ne İyi Gelir' sergisi için buluştu. 23 Haziran'a değin sürecek sergi üzerine biz de kendileriyle buluşarak sesler, suretler ve nesnelerin ölüm dersine sanat ve ürettiği kavramlar üzerinden çalıştığı bu ilginç tecrübeyi hep birlikte konuştuk
Mecazî mekânda sanat, savaş ve barış
Pınar Öğrenci ve Minou Norouzi'nin İstanbul Tophane'deki MARSİstanbul'da hazırladıkları dokuz kişilik 'Mecazî Mekân' sergisi bugün bitiyor. Sergi, ulus devlet ve modern toplumun inşa edildiği Birinci Dünya Savaşı'ndan günümüze uzanarak, birçok muhalif harekete sahne olmuş Atina, Kahire, Halep, Tahran ve İzmir gibi farklı şehirlerden, mekânsal hikâyeler aktarıyor. Sergiye, savaş teması üzerine konuştuğumuz Suriyeli soyut dışavurumcu ressam Aladdin Alhassoun da katılıyor.
'Boş odamız mevcuttur' diyebilmek
Ariel Sanat'taki Oda Projesi sergisi, hepimizin taşıdığı benlik evinde her daim bir odayı boş tutma olasılığı ve ihtiyacımızın altını, bireysel ve kolektif olarak çizen, bir anlamda varoluşun 'Oda Müziği'ni bestelemeye çalışan üç kadının çağrısını kalıcılaştırıyor.
Kırmızı Ev'in saçtığı yeşil ışıklar
Geçen haftanın gündem yaratan ve onlarca masum cana mal olmuş İsrail-Filistin geriliminin ardındaki insan hakları anlatısı, çağdaş sanat ve kültürde de önemli bir üretim ve yorum kaynağı. Paris, İstanbul, Beyrut ve Ramallah'ta, birbirinden farklı köken ve geçmişlerden isimlerce ortaya konulan eserlerde hep aynı niyetin, binbir yüz ve içerikli telaffuzu saklı gibi: Bir arada yaşama ve küresel barış umudu.
Bir buket sergi alır mısınız?
4'ncü Uluslararası Mardin Bienali yan etkinlikleri ve 'Counter-Bienal'iyle süredursun, İstanbul'un dört bir yanından da küratörlü, küratörsüz, kişisel veya tematik nice sergi, hani neredeyse 'bahar buketleri' gibi karşımıza çıkıyor
Mardin'de sanatsal 'OHAL': Ai Weiwei ve Bienal
Üç yıllık sessizlikten sonra 49 yıllığına tahsis edilen Sakıp Sabancı Mardin Kent Müzesi Dilek Sabancı Sanat Galerisi'nde 4 Mayıs'ta açılan "Ai Weiwei Mardin'de" sergisi ile, aynı günlerde açılan 4'ncü Uluslararası Mardin Bienali, OHAL koşullarındaki Türkiye'de sanatın da 'OHAL'ini gözler önüne sermesi bakımından, insana 'OHAL' dedirtecek izlenim ve eleştirilere mesken yaratıyor.
Saklambaç oynamak isteyen, bu sergiye göz diksin
Başak Bugay'ın psikanalitik kuramları sanatın çağrışım dozu yüksek formlarıyla buluşturan "Saklanmak Keyiftir' sergisi, yapıtlarla izleyiciler arasında bitmeyen bir saklambaca davetiye çıkarıyor. Serginin sanat ve kültür tarihi üzerinden yapılan Zeynep Sayın imzalı okuması da cabası. Bugay'la, sergisini konuştuk.
Gerçeküstü bir adres: Dali Paris
Yılda 150 bin izleyiciyi selamlarken henüz iki hafta önce yenilenen 25 yıllık Dali Paris, 1930’lu yılllarda sevgilisi Gala ve dostu Paul Eluard vesilesiyle Montmartre’ı keşfeden ve burada Don Kişot serisinin ilk tohumlarını, bölgede gördüğü yeldeğirmenleri üzerinden atan ustaya saygı duruşu için, ideal ve gerçeküstü bir ziyaret mazereti
İzmir'in sergisinde çiçekler açar...
Dünyanın sonunu bekleyen tüm haberlere karşı, dünden bugüne birçok sanatçıyı içeren 125 tabloluk Türk izlenimcileri sergisi, Arkas Sanat Merkezi'yle İzmir'de. Etkinlik deyim yerindeyse dünkü İstanbul'u bugünkü İstanbul'dan bir nebze kaçırıp, ona İzmir'de hava aldıran bir nostalji ve ibret tecrübesi vadediyor.
İçinden 'hocalarca şey' geçen 'öğrenci sergisi'
Bu sergi, hayatta kazanılmak istenen bazı şeylerin ille de para ve rekabetle, kişileri yarış atına dönüştürme gayretiyle elde edilemeyeceğini, tüm coşkunluğu ve imece ruhuyla ispatlayan, anlatmak istediği hikâyelerden başkaca maddî manevi çıkarı olmayan, kooperatif bir imge / hayal tecrübesi. Tıpkı benzer umut, samimiyet ve ufuklarla daha önce ve halen düzenlenmekte olan nicesi gibi.
Sanatın kasası: Tamtakır hakikatin kumu
Sanatçı ve akademisyenler Elif Çelebi ve Çağrı Saray, siyasal ve ekonomik rant mağduru, 1'inci derece doğal SİT alanı İstanbul Validebağ Korusu üzerinden, Karaköy'deki Kasa Galeri'de 'Prevantoryum' sergisini düzenledi. İkili, 'olay yeri'nden elde ettikleri zihinsel ganimetten bizlere birtakım deliller savurup, kasanın kapısını da açık bırakıp firar eden bir çift sabıkalıdan farksız.
'Küçük Ofis Sanatı'nın kadın sanatçıları
Sanatçı Gümüş Özdeş'in 'Yecüc' başlıklı 'yıkım' desenleri, İstanbul Beyoğlu'ndaki İsveç Sarayı'nda bulunan İsveç Başkonsolosluğu'nun Kültür Ataşeliği ofisinde. Ataşe Suzi Erşahin'in çağdaş Türkiye kadın sanatına çağrıda bulunduğu proje dizisi, kudretini alçak gönüllülüğüne borçlu
OHAL'de, Bardergi'de iki tek atar, aydınlanırız
Akademisyen ve sanatçı Burak Delier, işten çıkarılmış gazeteci ve KHK'lı akademisyen üç yoldaşıyla, 'Bar' ve 'Dergi' kültürünü fikir ve tartışma üretimi adına melez ve kamusal bir varoluş alanına dönüştürdü. İlk sayısını 'OHAL' başlığı ile sunan, dert ortaklığıyla basılan ve yayılan Beyoğlu'ndaki 'Bardergi'nin metinleri, hayatın kızıl 'neon' menüsüne dahil.
Hasköy'den evrene Kara Kum geçidi
Çağdaş sanatçı Nil Yalter'in son beş yıla uzanan yeni yapıtları, birbirlerini tamamlayan evrensel ve yerel bir bakış açısı ile Galerist'teki 'Karakum' sergisinde izlenmeye başladı. Yalter, küratör Melis Tezkan ile hazırladığı sergisinde İstanbul Hasköy'deki kalıp atölyeleri ve bölgenin sokaklarından uzay ve karanlık maddenin sınırsızlığına açılan bir geçit inşa ediyor
Kozmos emeğinin ziynet eşyaları
Osman Dinç'in, emeği ve yalnızlığı, kozmik enginlikle sarmaş dolaş kıldığı son heykelleri, 28 Mart'a dek Pi Artworks Karaköy'de. Bitimsiz bir düzende yalnızlık ve emeği cisimleştirdiği yapıtları üzerine söyleştiğimiz Dinç, "Eserde etkileşimin, zihinsel olmasından yanayım. Bu, işe kutsal bir boyut getiriyor ve izleyiciyi onun hakkında düşünmeye zorluyor" diyor.
Varlık şantiyeleri: Sanat galerileri
İstanbul ve Ankara'da izlenen pek çok kişisel, karma ve tematik ya da küratöryel çıkışlı sergi, günümüzde yaşanan zaman - mekân ve birey gerilimini birbirinden bağımsız bir bereketle tartışıyor. Ve bu sergiler bitecek gibi değil.
Avesta'nın ışığına sığınan gölgeler
Ressam Mahmut Celayir, eserleriyle İstanbul C.A.M. Gallery'de. Sanatçı, Zerdüşt inancına merkez teşkil eden kutsal metin Avesta'dan hareket ederek, ışığın kazanacağının altını çiziyor. Yaşadığımız zaman dilimini anlamak için belli, çok üzücü bir süreçten geçtiğimizi aktaran Celayir, bunun zorluğunu ise gizlemiyor.
Faunaya giren terler
20 sanatçının hayvanlar âlemi üzerinden insanlar âlemini gözlem ve tartışmaya açtığı Hayvanların Tarafı, 'biz'den 'başkası'nın varlığının altını aciliyetle çizen, çoksesliliği ve ifade çeşitliliğiyle arşivlik bir sergi.
'Şimdi' için: Kat 4
Lara Ögel'in İstanbul Karaköy Galata Rum Okulu'nun 4'ncü katındaki 'İmtidâd' sergisi, Tanpınar'ın 'değişerek devam etmek ve devam ederek değişmek' manâsına kullandığı kavrama dayanıyor. Sergi, okulun kültürel, mimarî, pedagojik ve fiziksel mirası üzerinden, bir sosyal durum olarak 'şimdi'nin disiplinler arası analiz ve eleştirisine girişiyor.
'Herspektif'
Pelin Kırca, Kaan Müjdeci, Ayşe Erkmen ve Bernard Frize'in İstanbul'da birbirinden bağımsız iki sergi ve bir sinema filmi deneyimi üzerinden ürettikleri bilişsel ve estetik alternatif 'sığınak'lara, taşıdıkları farkındalık dayanışmasından ötürü bugünlerde dikkat etmekte fayda var.
Kendi sahasında mağlup günlükler
Ressam Eşref Yıldırım'ın çeşitli teknik ve içerikteki yapıtları, 24 Şubat'a dek İstanbul Beyoğlu İstiklâl Caddesi'ndeki Mısır Apartımanı'nda yer alan Zilberman Gallery'de. Sergi, temelini Turgut Uyar'ın 'Yenilgi Günlüğü' isimli şiirinden alırken, Yıldırım, video yerleştirmeden günceye, tuvalden kolektif hafızaya sıçrayan bereketli arayışıyla, hepimizi ortak bir bellek testine tabi kılıyor.
Mardin’in soru işaretli takımyıldızları
Yıllar sonra tekrar buluştuğum Mardin’in çok dilli, çok din ve kültürlü o kadim taş sessizliğinde, tam da birlikte seslendirmeye gönüllü olduğum için merakımı cezbeden, mevcut gürültüyü toza bürüyen bu sorulara dair küskün ve haklı bir sabır var.
Kültür çıkmazı
Yeri gelir, döneklik etmeden geri geri kendi güzergâhına çıkmayı, bir de -artık kime göre ise- ters yönden akan trafiğe kendi yaşam yakıtıyla başkaldırmayı gerektirir, bir kültür çıkmazı. Tıpkı, gidişleriyle şu 'İstanbul Okulu'nun artık yıllıklarda yaşayacak iki güzide hocası, Münir Özkul ve Aydın Boysan gibi.
Akla kara arası: Yeni yıl bulantısı
Paris Jeu de Paume'daki Albert Renger-Patzsch fotoğrafları, yabancılaşmanın bereketiyle dolu. Modernliğin bulantısını barındıran kareler, akla karayı seçtiğimiz şu yeni yıl arifesinde insanı kendinden tahliye edip, ötekine buyur ediyor.
Bir kadraj daha alır mısınız?
Leica Gallery'deki 'Persephone'un Kızkardeşleri' sergisi, Finlandiyalı genç objektif Anni Leppala ve bir süredir Kanada'da yaşayan Nazif Topçuoğlu'nun eserlerini buluşturdu. Aynı şişeden iki ayrı kadeh etkisi veren sergide bir tür oda müziği uyumu ve mahremiyeti dikkat çekiyor.
Diri kentin 'Ölüdoğa' folkloru
Ağırbaşlı bir sergi olarak hatırda kalan 'Ölüdoğa', her ne kadar eserler 'güzel' gibi görünse bile, asıl manzaranın çirkinliğini bize mümkün olan en kibar dille, hissettirmeyi başarıyor. Kendini insandan sakınan bu yansımalar, galiba en çok, onlara kimse bakmadığında, birbirleriyle daha fazla dertleşiyor...
Mesafenin iyilik anları
Mehtap Baydu'nun Galeri Nev Ankara'daki yalın, derin, kadınsı yapıtları, kişinin kendisi ve dünya arasındaki mesafeyi anlayıp, eritip, ölçüp bize yeniden anlattığı, sessiz, tek kişilik, alabildiğine mahrem bir öykü kitabını andırıyor.
Binlerce derece teşekkür
Türkiye sanatının seramik alanındaki mistik ve simge imzası Füreya, Akaretler sıra evlerde ocak ayına değin izleyiciyle buluşuyor. Kale Grubu'nın 60'ıncı yıl etkinliği olarak ücretsiz gezilen sergi, sanatçıya yaraşır bir saygı ve detaycılığın eseri olarak, yayını ve tasarımıyla da övgüyü hak ediyor.
Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler mezatı
Geçtiğimiz günlerde Christie's’in 450 milyon dolar ile kırdığı Leonardo da Vinci - Dünyanın Kurtarıcısı (Salvatore Mundi) rekorundan sonra, şimdi de önümüze başka bir 'birikim' kondu. Sotheby's Müzayede Evi, 20'nci yüzyılın simgesel vakalarından 1917 Rus Devrimi'nin asırlık yıldönümüne denk getirdiği mezatını, Sovyetler Birliği'ne adadı.
Da Vinci'nin DeŞifresi
Birkaç gün önce Papa Francesco, beyaz bir Lamborghini'yi hayır amaçlı olarak imzalamış idi. Christie's'in de bu tarihi satış ile Christ'e / İsa Peygamber'e bu şekilde dokunması, size de mucize gibi gelebilir mi? Bu koşullar altında acaba eserin sahibini de merak etmek de, abes değil mi? Ha, eğer fikrimi sorarsanız, bu tablo yine olası iki kaynak/kaymaktan birine, Vatikan veya Le Louvre’a çoktan - artı değerinde - gitti.
'Şimdi Umut'
"İnsanların birbirleriyle tek ilişkisi, meslekleri aracılığıyla ve her beş, altı, yedi yılda bir son derece özgül bir edimi yerine getirmeleriyle gerçekleşiyor, yani üzerinde birtakım adlar yazılı olan bir kâğıt parçasını alıp, onu bir seçmen sandığına atmakla. Halkın bir iktidarı olduğunu düşünmüyorum."
İmgenin jet lag etkisi
Bugüne değin 700'ün üzerine sergi açılışı yapan ICP'de 27 Eylül ve 7 Ocak tarihleri arasında, belgesel filmci ve fotoğraf sanatçısı Lauren Greenfield'in 'Zenginlik Nesli' isimli, retrospektif kapsamlı sergisi izleniyor. Bilginin imgeyle kol kola, video belgeseller eşliğinde sunulduğu sergideki, sanatçıya ait 200'ün üzerinde fotoğrafa, bu karelere konu olmuş kimi kişiliklerle yapılmış röportajlar da eşlik ediyor.
10 milyon kişiyi çeken ikiz karadelik: 9/11 Anıt - müzesi
Tıpkı bir havalimanına girer gibi yoğun bir güvenlik önlemi ile içeri alındığınız, palto ve çantanızı emanete bıraktığınız, yoğun bir saygı ve nezaket atmosferinde ortalama üç saatinizi geçirebildiğiniz bir yapı, Mayıs 2014'te açılan 9/11 anıt ve müzesi. Yeraltına gözyaşları ile inilen bir anı madeni. İçerdiği anıların taşıyabileceği ruhsal seviyenin yoğunluğu sebebi ile her köşesine ince uzun kâğıt mendil ünitelerinin konduğu müzedeki hiç bir buluntuya dokunmanıza ise izin verilmiyor.
New York'ta bir güncel 'Uvertür'
Borusan'ın 900 parçayı geçen güncel sanat koleksiyonundan bir seçki, 'Uvertür' niyetine New York'ta. Küratörlüğünü Borusan Contemporary artistik direktörü Kathleen Forde'un üstlendiği sergi, 28 Ekim'e dek açık. Kurumun Michigan Üniversitesi Güzel Sanatlar Müzesi sergisi devam ederken, Ai Wei Wei ise New York'ta 'komşuluk' üzerine şekillenen kamusal, çok boyutlu ''İyi Çitler İyi Komşular Yapar" adlı projesiyle boy gösteriyor.
Hiç bitmeyen bir sergi / yergi: Analemma
Milli Reasürans Sanat Galerisi'nde 4 Kasım'a dek yer alan Serhat Kiraz sergisi Analemma'da, neredeyse akıl ve duygu arasındaki armoninin rekabetini bir daha yaşamaktayız. Serhat Kiraz, bu armoninin görselliği peşinde yıllarca koşmuş biri.
Balat'ta 'domuz tribi'
Ferhat Özgür'ün Balat'taki The Pill'de sergilediği 'Hayvan Çiftliği', günümüz siyaset, sanat ve canlılar dünyasına art arda türlü soru işaretleri bulaştıran bir 'cover' / yorum girişimi. Edebiyat, eleştiri ve çağdaş sanatın harmanlandığı sergide iktidar düşkünü domuz Napolyon'un ruhu gezinirken, onu neredeyse Gezi'nin 'sabıkalı' Penguenleri dikizliyor. Sergi, temelini George Orwell'in 1945 tarihli aynı adlı klasik romanından alıyor
Doğa Ana'nın kulağına küpeler
İstanbul Sütlüce Rahmi M. Koç Sanayi Müzesi'ne komşu eski Anadolu Diş Deposu'nda, 'iyi bir komşu' temalı 15'nci Uluslararası İstanbul Bienali'ne komşu bir sergi olarak, 22 Kasım'a kadar, Tardu Kuman'ın bizlere emanet ettiği 'Pagan Sesler' işitiliyor.
Dinamik ve dinamit gibi bir gündem
“Arkeolojik bulgulardan, Çatalhöyük’te tüm yapıların konut işlevi taşıyan mekânlar olduğu ve toplumun, bu yapıların içinde gerçekleşen çeşitli ritüellerle organize edildiği anlaşılıyor. Duvar resimleri yapmak da bu ritüellerden biri." Afet sonrası toplanma alanlarımızın, Çatalhöyük'vari toplu konutlarla çevrelendiği bir çağda, bu performansı, komşu Beşiktaş ve Hasankeyf'te nasıl güncellerdik, en azından düşünmeye bile değer.
Mandalina kokan mimarlık 'talihi'miz
Özellikle bahar, yaz sonu ve kış aylarında mimarlık ve diğer disiplinler adına çeşitli tez çalışmaları yapan uzmanların kapısını aşındırdığı Bodrum Mimarlık Kitaplığı, modern mimarlık tarihi adına ilginç parçaları bünyesinde barındırıyor. Kültürel imece ile oluşturulmuş sivil bir tarih deposu olan kitaplık, Yasemin Aysan ve Süha Özkan imzasıyla, vaktiyle eski bir mandalina bahçesinde yer alan 110 yıllık eski bir taş yapıdan dönüştürülmüş.
Çekirdekten didişme havadis: Ai Weiwei İstanbul'da
Türkiye'nin içinde olduğu bir çok konuya kendiliğinden el atmış Ai Weiwei'nin SSM'de açacağı ilk kişisel sergisinin, aynı samimiyet, doyuruculuk ve içtenlikte olmasını ummak hakkımız olmalı. Yine ne diyor Ai Weiwei, mağazalarda satılan bir buzdolabı mıknatısında?: İnsanların kendi güçlerini görmelerini istiyorum.
Gözüyle kuş tutan akl-ı selim
Selim Turan’ın 1935’te Akademi’de başlayıp, yoğunluklu olarak Paris’te sürdürdüğü sanat üretiminden örnekler, kavramsal bir çerçevede bir araya getiriyor. Hem yaşamı hem de sanatında Doğu ve Batı kültürleri arasında köprüler kurmayı başaran sanatçının üretimi, Dr.Necmi Sönmez küratörlüğündeki sergide “tez, antitez, sentez” kavramları kapsamında değerlendiriliyor. Sönmez ile, Turan'ı ve çağrışımlarını ele aldık.
Aynı tişörtte hain ve kahraman olunur mu?
Sanatçı Ali Cabbar'ın işi 'Moda Kurbanı, 2014', politik bir sembole evrildi. Cabbar, "Bu işi yaparken kahramanlara gerek duymadığımız bir ülkede yaşama özlemini dile getirmek istedim" dedi.
'Çatlak'lar
Kamusal alanlar, bugün sabit değiller. Zaten Doğa da başından beri böyle değil mi? Dikkatle bakan bir göz için, parçaların ayrışması bunca uzun süren, Dünya kadar basit bir yap-boz olabilir mi? Belki de insanlık, sosyal medyanın o kapitalizmin kovalayıp durduğu kıvrak evrimselliğiyle, bugün kamusal alanı hiç olmadığı kadar tepkisel, telaşlı ama görünür tecrübe ediyor. 'Bilgi otoyolu', mitinglerin otoyollarına 'konum bildiriyor'.
Kanıt olarak, anıt
Anıt kavramının türlü eylem biçimleriyle olabildiğince kanlı canlı hale getirildiği şu günlerde, Hamburg'daki G20 zirvesine 'Zombi kapitalistler' performanslarıyla damga vuranlar kadar, aklımıza 15 Temmuz'un günümüz iktidarınca heykel sanatına başvurularak simgeselleştirilmeye / anıtsallaştırılmaya çalışıldığı başka türlü çabalar da gelmiyor değil.
'Hayatta sanatla çözülemeyen meseleler var'
İstanbul Dolapdere'deki Gaia galerisinde Whitechapel galerisi işbirliğiyle açılan Avrupa Birliği kültür jeopolitiği eleştirisi içerikli 'Gerilla Kızlar' sergisinin eş küratörü Nayia Yiakoumaki'ye göre, 'Hayatta sanatla çözülemeyen meseleler' de var. Küratör, sığınmacılara ilişkin konuların galerilere taşınmasıyla bu konunun aşılamayacağına inanırken, Gerilla Kızlar'ın eylemleriyle demokrasiye katkıda bulunduğunu vurguluyor. Kendisine göre ayrıca günümüz sanat ortamının öncelikli gündem maddeleri şöyle: Taviz verilmeden, inanılmayan sergilerin açılıyor olması ve belli ekonomik ilişkiler, sponsorlardan bağımsız olunamaması. Bu yüzden de insanların uyarılamaması. Politik ve açık fikirli olabilmelerinin önünün kesiliyor olması...
Bilginin evrimi gözlere konuşunca
Medeniyetin boy ölçüsünü gözle görülür şekilde almamıza vesile olan ve "Devlet" denen bünyenin 'estetiğinin' arkeolojisine de girişen "Gözlere Konuşmak" sergisi, bilginin imgeye evrilme hikâyesini, Mimar Sinan'ın İstanbul Üsküdar deniz kıyısındaki 1580 tarihli Şemsi Paşa camisinin önüne bile büyük bir vizyonerlikle (!) dolgu yapılabilen şu günlerde, hayli önemli bir zamanlamayla, bayram şekeri gibi, ama hayli şifalı bir ilaç misali, pek çok soruyu kamuoyuna yeniden sunmayı başarıyor.
İstisna ve kaidenin 10 yıl süren sevişmesi
Almanya 'Münster Heykel Projesi' açılışını yaptı. Proje politik olmasıyla da dikkat çekiyor.
Gördüklerinize inanacaksanız sizi böyle alalım
Küratörlüğünü Montblanc Kültür Vakfı eşbaşkanları ve çok disiplinli küratöryal platform Art Reoriented'ın kurucuları Sam Bardaouil ve Till Fellrath'ın üstlendikleri 'Görme Biçimleri' sergisi, hemen her sergi girişinde çocuk merakı taşıyarak tedirgin adımlarla Arter'e giren ve gerek tasarımı, gerekse metinleriyle büyük itinayla hazırlanan küçük sergi okuma rehberlerine yumulan yalın, meraklı izleyiciyi tatmin edici bir birikimi yansıtıyor.
Elektro-göçmenler yerleşkesi: Loop Barcelona
İspanya'nın Katalonya Özerk Topluluğu ve Barcelona ilinin merkezi sayılan, ülkenin ikinci büyük yerleşimi Barcelona kenti, video sanatı meraklılarını 25 ve 26 Mayıs tarihlerinde, Loop Fair ve Loop Fest başlığı altında, Türkiye'den de sanatçı, galeri ve koleksiyonerlerin katılımı ile, Hotel Catalonia Ramblas'da buluşturdu. Girişim, bu dalın sanat tarihsel öncülerini genç kuşaklarla buluşturan Loop Talks isimli söyleşi serisiyle de taçlandı. 18 - 27 Mayıs tarihlerinde de, çeşitli bağımsız sergilerle Loop Fest başlığı ile kente yayılan etkinlik, dünyanın bir çok yerinden bir araya gelen, olağandışı elektronik ve dijital anlatıları yan yana taşıyan ve her biri sınırlı sayıdaki / değerdeki bir 'göçmenler yerleşkesi'ni andırıyordu.
Savaşların müzesinde barış teşhirine davetiye
Sergide sayısı milyonu aşkın Suriyeli sığınmacının nezdinde, Ege Denizi'nin Kos adasında bulunmuş can simitlerinden, kriz sürecini belgeselleştiren orijinal ve uluslararası gazete örneklerine, ya da Suriye lideri Esad ile Rusya lideri Putin onuruna tasarlanmış tabaklar ve kahve fincanlarına, oradan Suriye'deki iç savaş kalıntılarından kurtarılanlara yardıma giden 'Beyaz Miğferliler'in kullandıkları başlıklara ya da çeşitli etnik kökenlere mensup birey ve ailelerin öykülerine uzanan geniş bir perspektif, sizleri bekliyor. Serginin temsili olarak teşhir edilen en önemli unsurlarından birini de, ölümcül kesitiyle görülebilen bir 'varil bombası' oluşturuyor.
Akınca kararınca
Dark - Deep Darkness and Splendor sergisi, labirentimsi iç mimarî kurgusuyla, aydınlık ve karanlığın bereketli münakaşasının hakim olduğu bir ruh hali üretiyor.
Düşekabin
Refik Anadol'un Aborijin kültürünü çağrıştırır kozmik duygular yaşatan yapıtı 'Arşiv Rüyası', şamanik bir ruh içeriyor. Çalışma, hakikati rüya maskesiyle gösterip, kendini kendinden gizleyen türden. Eser, Baudrillard'ın anısına saygıyla tariflersek, kendi kendindeki teşhirin bonkörlüğünü, bizi bile hiçe sayar, 'biz yokken bile kendisiyle oyalanır' bir detaylılıkla abartarak, daha büyük bir kamuflaj / simulasyon üretiyor: Kendisini.
Yüksel Arslan'ın ardından: Dünya suretinin okur-yazarı
Yüksel Arslan bugün hayatını kaybetti. Yüksel Arslan, yaşamı ve üretiminin son dilimlerinde Hölderlin, Pavese, Nietszche, Pessoa, Schopenhauer, Diyojen, Pascal, Yesenin, John Cage, Maupassant gibi pek çok figürü ve onların zihinsel emeğinin kendisinde yansıyan imge-metinlerini ortaya koydu. Arslan, çalışmalarında 'tek kişinin yazdığı' / 'kendini gerçekleştiren birey'in ortaya koyduğu potansiyel / öznel tarihin / hakikatin olduğu kadar, okuduğu ve gördüğü enternasyonal tarihin de önemini hep eşitleyen, bunun için mücadeleci biri oldu.
Akla karaya estetik referandum
Ressam A. Cem Şahin, Baskı isimli beşinci kişisel sergisinde insanın gerek birey olarak gerekse kendi iç dünyasında, yaşadığı çevreyle kurduğu ilişkiye odaklanıyor.
İmkânsız uzama bakan insanların hikâyeleri
Sabancı Üniversitesi Kasa Galeri'de Derya Yücel küratörlüğünde izlenen 'İmkânsız Uzam' sergisi, 5 Mayıs'a dek ziyaret edilebiliyor. Deniz Aktaş, İhsan Oturmak ve Hasan Pehlevan'ın eserleri, resmi ve gayrıresmî hafıza arasında birey ve kamusal algının maruz kaldığı kültürel, estetik ve sosyal çelişkileri, yapıcı bir perspektifle, ama aynı anda eleştirel yaklaşım altında gündeme taşıyor. Sergi üzerine Oturmak ve Pehlevan ile söyleştik
Aydınlık için lütfen sayfayı çeviriniz!
Müze, ofis ve sanat kütüphanesi ile medya merkezini içinde taşıyan mimari ödüllü çağdaş Vakko Moda Merkezi, yaklaşan Kütüphaneler Haftası'nda ve her gün ziyaret edilmeyi hak ediyor. Yapıda, modern Türk sanatının ustalarına ait özgün eser ve tasarımlar yer alırken, 15 binin üzerinde kitap Vitali Hakko Kreatif Endüstriler Kütüphanesi'nde keşfedilmeyi bekliyor
Doğa mektebinde ikmale kalanlar
Ekin Saçlıoğlu'nun Galata Rum Okulu'ndaki "Bunlar Fabl Değil Çocuklar" sergisi, soyu tükenmeye yakın veya ortadan kalkan türlere görsel söz hakkı tanıyan dramatik bir tespitler bütünü. Saçlıoğlu, bunun hafızaya etkisinden de bahsederek, "Yaşadığımız bir toplumsal olay, çok başka bir şekilde gelecek kuşaklara aktarılacak belki; çünkü verinin çok hızlı biçimde işlediği, kayıp durduğu bir coğrafyada bunu nasıl tutacağız ? Nasıl kontrol edip olumlayabileceğiz?" sorusunu yöneltiyor.
AB'nin 'eylem sanatı'na ulusaşırı bakışı
Goethe Enstitüsü'nün Almanya'nın Oberhausen kentinde açtığı 'Actopolis' sergisi ve uluslararası iki günlük sempozyumu, Güneydoğu Avrupa'nın sığınmacı rotasına rastlayan ülkelerdeki sanat, aktivizm ve sosyal hareketliliğine alternatif perspektifler öneriyor. Proje üzerine konuşan Dr. Matthias Makowski, Dünyadaki sıcak politik atmosfer ışığında ve Türkiye'deki referandum öncesinde çarpıcı yorumlarda bulunuyor.
Seyyar Türkiye'nin 'Almancı' haritası
Türkiyeli göçmen işçilerin vatanlarına düşle karışık ekonomik refah refakatinde getirdikleri 'Almanyalar'ın emlak ve yarı kamusal alan düzeyindeki tezahürlerini teşhir eden bu çok ilginç ve derinlikli serginin yaklaşık bir yıl sonrasında ise, 2 Nisan tarihine dek yine İstanbul DEPO'da çok anlamlı ve 'ilahi zamanlama'lı bir sergi daha açıldı. "Sıla Yolu": Türkiye Tatili Yolu ve Otoban Hikâyeleri sergisi, 'hayat yolu'nun da iki arkadaşı, Can Sungu ve eşi Malve Lipmann'ın imzalarını taşıyor.
Resim neden 'vitrin'de olamaz?
Leyla Gediz'in İstanbul Balat'taki kişisel sergisi 'The Pill'de 'Serpilen' başlığı altında 7 Nisan'a değin görülebiliyor. Sergi, imgenin nesne ve anlam arasında yaşadığı varoluşçu gerilimi öz yaşam öyküsel bir tavırla eleştiriye açıyor.
Kör Baykuş'un resmini yapabildin mi Hemad?
Yapı Kredi Kültür Sanat Yayıncılık, Behçet Necatigil'in Türkçesiyle daha önce yayımladığı Sâdık Hidayet imzalı modern İran edebiyatı 'klasiği' "Kör Baykuş"un görsel katkılı yeni baskısını okurların ilgisine sundu. Kitabın çizeri Hemad Javadzade, "Kör Baykuş"un görsel kimliğini anlattı.
Sivil bir Anayasa teklifi: 'Herkes için kültür'
Kartalın müzesini de dişi kuşlar yapar
Yalnızca bir takım değil, bir spor müzesi olma ideali ile açılan BJK Müzesi'nin iki yıllık kuruluş hikâyesi ve kadrosunda, kadınların rolü büyük oldu. Dünün belgesel mirasını bugünün teknolojisiyle anlatarak yarına sahip çıkan 1650 metrekarelik müze, Vodafone Arena'da yer alıyor. Müze, taraftar kültürü ve ülke tarihini de, eğitici bir sorumluluk ile harmanlıyor.
'Avrupa görmüş' tablolar
'Victor Vasarely Türkiye Retrospektifi' sergileri, İzmir ve İstanbul'da. Eserler 20'nci yüzyıla ait.
Hayvanlık uyandırıcı bir sergi
Hasan Deniz'in açtığı ikinci sergisi görücüye çıktı. "Rahat Bahçe", Galata'da vazifesi 'aydınlatma' olan nice dükkâna komşuluk eden Öktem&Aykut'ta, 18 Şubat'a dek yer alıyor.
İmgenin metafizik mühendisi
Ömer Orhun’un “zamandı, yer edindi” fotoğraf sergisi 18 Şubat'a kadar Millî Reasürans Sanat Galerisi’nde ziyaretçilere açık. Sergi Orhun'un 3 senelik çalışmalarının başarılı bir sonucu.
Bereketli tuvaller, dizeler üzerinde
İzmir Folk Art Gallery'de açılan ve küratörlüğünü ressamlar İbrahim Örs ile Hanefi Yeter'in üstlendikleri "Sevmek Güzel Meslek Reis - B.Rahmi" sergisi, 12 Mart'a kadar İzmir Bayraklı Folk Art Gallery'de yer alıyor. Danışmanlığını duayen eleştirmen ve gazeteci Doğan Hızlan'ın yaptığı kurumdaki sergi, 1911 Görele - Giresun doğumlu D Grubu üyesi ressam, eleştirmen, şair ve seramikçiyi bir çok yapıtı ve özel eşyası ile fotoğrafları ve mektupları aracılığıyla bize İzmir'de tanıtma fırsatını veriyor.
Bir diplomatın gözüyle kültür politikasının ABD'si
Bir insanlık emekçisi
İmgeden emanetini şiire, tarihten aldığını felsefeye, edebiyattan beslendiğini görsel sanatlara ve politikaya, sanki kimse susuz kalmasın diyerek sabırla taşıyan sağlam bir bilgi değirmeniydi Berger. İnsanlık emekçisiydi.
Resimüstü
Kurt Hutton'la Leica Gallery'de çıktığınız yaşam sergisinde "resimaltı" değil, resimüstü şeyler bile görebilirsiniz. Hayatınızı siyah beyaz fotoğraflarla pekalâ renklendirebilirsiniz.
'Görünürdeki' cazibenin o renkli zehrine güzelleme
Cenk Akaltun'un eserlerindeki, bir yerlerden tanıdık, uyarıcı ve iyileştirici potansiyeli konuşutuk. Akaltun: 'Evren bizi gerçeklik ve ruhsallık üzerine düşünmeye itiyor' dedi.
‘Zevk-ü cefa’ süren kafadarlar ülkesinde
Galeri Nev Ankara, 19 Ocak’a dek ressam, fotoğrafçı ve mimar Erol Akyavaş’ın (1932-1999) ABD’nin San Francisco kentinde 1978-1981 arasında ürettiği kâğıt ve tuval üzerine karışık teknikteki 13 yapıtını sergiliyor. Etkinlik, başkentin Gaziosmanpaşa semtinde yer alan kurumun 2007’den bugüne beş yıllık düzenli aralıklarla açtığı Akyavaş sergilerinin de yeni halkası olarak dikkat çekiyor.
'Komşu komşunun bienaline muhtaçtır'
Teması, İskandinav sanatçı, Elmgreen ve Dragset tarafından "İyi Bir Komşu" olarak belirlenen 15'nci İstanbul Bienali, yapacağı 'sınırötesi' tanıtım kampanyasıyla ele aldığı meseleleri dünya gündemine de taşıyacak. Sanatçı - küratör ikili, gelecek yıl 16 Eylül'den 12 Kasım'a dek yer alacak bienalde izleyici, iletişim ve kamusallık odaklı, insancıl bir bienalin ipuçlarını verirken, AB'yi de Türkiye'ye yönelik dışlayıcı komşuluk ilişkisinden ötürü topa tutuyor.
Demokrasi deposu zamanla boşalırken
Olağanüstü günler geçiren coğrafyamızı politik ve sosyal olarak konu edinen Ali Cabbar ile Berat Işık, iki ayrı kişisel sergiyle İstanbul Tophane'deki Depo'da. Sanatçılar, Türkiye'nin demokrasi tarihini görsel, sanat tarihsel, bireysel ve bölgesel katmanlarla gündeme taşıdıkları eserleriyle, Türkiye'de geçen onyıllarda içi sürekli boşaltılmış yamalı demokrasi deposunun deliklerine birbirinden farklı, ama onarıcı büyüteçler tutuyor.
'Gördüğünüz ve bildiğiniz' her şeyi hatırlama zamanı
Rampa İstanbul'da 20 Kasım'a dek yer alan "İkame" sergisi, birey, sanat ve kavramların günümüzde hangi temellere dayalı olup olmadığını sorgulayan yapıtları bir araya taşıyor. Sergi gerçekliğin kavram, iletişim ve estetikteki kalıcılığını sınayan yerli ve yabancı anlatıları üst üste getiriyor. Bize gördüğümüz ve bildiğimiz her şeyi 'hatırlamak' ve tasnif edebilmek için önemli bir fırsat veriyor.
Amerika'nın seçiminin 'Arapça'sı
2012'de Tunus'ta Cezayir kökenli ödüllü bir girişimcinin kurduğu "Münazara İnisiyatifi", küresel ve sosyal medyada canlı sunulan tartışmalarının 24'ncüsünü 29 Ekim'de İstanbul'da gerçekleştirdi. Irak ve Suriye'den fikir önderleri ile çeşitli Arap ülkelerinden gençler, münazarada "Trump'ın Arap dünyası için iyi olup olmadığı"nı tartıştı.