YAZARLAR

Ruslar kupayı kazandı da gülmedi mi?

Uruguay – Suudi Arabistan maçına bilet alırken, Rusya'nın Mısır'ı 3-1 yenip bir sonraki tura çıkmayı neredeyse(!) garantilediği bu tarihi maçına Rostov'a giden iki Rusla tanıklık ettim. Maçı ise 70'lerde radyodan dinlemek için sinyal arayanlar gibi internet sinyali arayarak geçirdik. Sonu mutlu bitti, makinist sağ olsun!

Taraftar kimliği ile şehirler arası bedava ulaşım imkanının olması beni Rusya'daki Dünya Kupası'na gitmeye cesaret ettiren en büyük gerekçeydi. FIFA ile akreditasyon sorunu yaşadıktan sonra maç bileti alma kararını vermiştim. Bileti alır almaz da şehirler arası trenleri kontrol etmiştim. Fakat trenler çoktan dolmuştu bile! Tren biletimi ancak Rusya'ya geldikten sonra, ek seferler sayesinde 9 Haziran'da ayırtabilmiştim. Yolculuk 19 Haziran'da saat 12:20'de başlayarak 23 saat sürecek ve ertesi gün 11:19'da sona erecekti. Bilet aldığım Uruguay – Suudi Arabistan maçının başlama saati ise 18:00'deydi. Maça yetişecektim de, merakla beklediğim H Grubu'nun maçlarını ve Rusya – Mısır maçını kaçıracaktım. Değer miydi? Değerdi! Ve o gün sonunda geldi...

STADYUMDA BİR MAÇ TV'DE ÜÇ MAÇA BEDEL

Şehirler arası trenlerin kalktığı Kurskaya tren istasyonuna geldiğimde formalı insan sayısı artmıştı. Doğru yere geldiğimi de anlamıştım bu sayede. Büyük bekleme salonlarının, mağazaların ve restoranların bulunduğu ve oldukça merkezi bir yerde denilebilecek tren istasyonundaki en büyük kazıkçı ise döviz bürosuydu. Kolay anlaşılması için yuvarlak hesapla söylersem 55'e alıp 64'e satıyordu. Adeta vurgun olan bu tekliften sonra aklıma Vizontele'de sinema filmini tanıtmak için “Vurguncular, Vurguncular, bu hafta sinemalarda” diye gezen çığırtkan geldi. Yeterli yolluk vardı yanımda neyse ki. Hemen kenardaki marketten iki muz, iki elma, iki de sandviçle 1.5 litre su almıştım. Bundan iyisi can sağlığıydı.

Trenlerin kalktığı yeri bulduğumda çoğunlukla Meksikalı ve Uruguaylı taraftarlardan oluşan kalabalık platformlarda içeri girmek için sıradaydı. Cruyff'un sırt numarası olduğundan yine 14 numaralı vagonu seçmiştim, 16 numaralı yatak tercihimin nedeni de yarı memleketim olmasındandı. Sonuçta Sabri yıllarca memleketi Samsun diye 55 giydi. Dünya Kupası trenimin yatağını memleketim seçmişim çok mu? Yıldız vermem gerekirse üç yıldızlı bir yataklı trendi kalite açısından. Biraz daha kaliteli olabilir miydi? Evet. Ama yeterli miydi? Ona da evet. Odamı bulduğumda iki Rus ile aynı odada olacağımı anladım. Bütün Meksikalılar'ın ve Uruguaylılar'ın arasında Rusları bulmam da benim şansımdı. Çünkü akşam Rusya maçı vardı. İngilizce konuşmuyorlardı Boris ve Dan. Bir yandan iyi bir yandan kötüydü. Fakat neyse ki mobil telefonlarımızda sözlükler vardı.

.

H GRUBU FEDA OLSUN

Paketler içindeki tertemiz çarşafımı, yastık ve yorgan kılıfımı çıkarıp yerleştirdikten sonra yolculuğa hazırdım. Maçları nasıl izleyebileceğim diye düşünürken trende kablosuz internet olduğu ibaresi gözüme çarptı. Bu tür hizmetlerin tam randımanlı çalışmadıklarına çok kez şahitlik etmiştim. Almanya'daki otobüslerde mesela sınırsız internet var diye bilet aldığım otobüste anten bozuk olabiliyor ya da şehirler arası otobanlarda, ki bu çok normal, çekmeyebiliyordu. En olmadı mobil internet hattımı denerim düşüncesiyle biraz yazı yazmaya oturdum. Fakat gece 2'de yatıp önce Açık Radyo'daki programımı sonra da günlük Gazete Duvar yazımı hazırlamak için sabah 5'te kalkarak güne başladığımdan uyku bastırmıştı. Bir, iki saat kestirdikten sonra Kolombiya – Japonya maçı saatinde uyandım.

Maçı izlemek üzere cep telefonumdan kanalı açar açmaz Carlos Sanchez'in kırmızı kart gördüğü anı yakaladım. Bir futbolcu gerçekten bu kadar akılsız olabilirdi. Daha üçüncü dakikada takımını yalnız bırakıp rakibine penaltı kazandıran bir futbolcu için daha ağır kelimeler de kullanılabilir pek tabii. Maçın ilk yarısına dair görüp görebildiğim buydu. İkinci yarıyı açtığımdaysa skorun değişmiş olduğunu gördüm. 1-1'di. Şansım vardı da internet sinyalim hâlâ güçlüyken golün tekrarını görebildim. Kolombiya'nın yeni James Rodriguez'i Juan Quintero nefis bir yere göndermişti topu kullandığı serbest vuruşta. Hakemler bu maçta da kararlarını teknolojiyle vermişlerdi. 1. FC Köln tarihine, takımı Avrupa Ligi'ne taşıyan oyuncu olarak kazıtan Osako, 73'üncü dakikada galibiyeti getiren golü atmış sonradan gördüğüme göre.

İkinci maçı internetten izleyebilmek konusunda ümitli değildim. Biraz çalıştıktan sonra yine yattım, birkaç saat kestirdim. Bozuk uyku düzenime oksijensizlik de eklenince ortaya böyle bir durum çıktı ve ikinci maçı izleyemedim. Fakat kulübedeki 2002 ruhunun sahaya yansırsa bir şeyler yapabileceğine dair inancım olan Senegal'in kazanmasına bir hayli sevindim uyandığımda. Ayrıca turnuvada ilk maçların ardından üç puan alabilen tek Afrika temsilcisi olmaları da, takibe değdiklerini gösteriyordu. Kolombiya ile oynayacakları son grup maçlarını düşününce heyecan basmıştı bile beni.

TARİHİ GÜNDE TRENDEYDİM

.

Saat 9'a yaklaşıyordu. Gün içinde dijital sözlüğümüz aracılığıyla konuşarak maçı nasıl izleyeceğimiz sorduğum Boris ve Dan, heyecanlanıyordu mücadele için. Üçümüzde de farklı telefon hattı vardı ve bir de trende kablosuz internet vardı ancak birimizin bile ümidi yoktu maçı kaçırmamak konusunda, gün boyu yaşadıklarımızın tecrübesiyle. O sırada odadaki kulaklık yerine kulaklığını takan Dan, bir ihtimal maçı radyodan anlatan bir yayın vardır diye deneme yapıyordu ama sonuç hayal kırıklığıydı. Yine de denemekten vazgeçilemezdi. Rusya adına kritik bir maçtı. Turnuvaya devam edip etmeyeceğinin belirleneceği bir karşılaşmayı kaçırmak istemiyorduk. Şansımıza maçın ilk birkaç dakikasını ben yakaladığım internet ile açmıştım. Ben üstte yatağımda Boris ve Dan de altta oldukları için telefonu kendi elimle görebileceğim bir şekilde aşağı doğru tutuyordum. Sonra bir anda kafama dank etti. Ahtapot tripodumu çantamdan çıkarıp yanımdaki yatağın tutma yerine asıp telefonu yerleştirdim ve 'Tadaaa!' maçı izleyebiliyorduk derken yine hat gitti. 70'lerde radyodan maç dinlemek için dalga kovalar, anten oynatır gibi bir şey yapıyorduk aslında. Fakat itirazımız vardı, Putin Bey'e ve FIFA'ya! Taraftarlar için bedava tren uygulamanız çok güzel de, hadi her odaya olmasa da belki trenlerdeki ortak bir alana ya da her vagona bir tane olmak üzere maç izleme ekranı koyamaz mıydınız?

Hareket halindeyken yakaladığımız sinyallerde oyunu izleyebiliyorken yer değiştirdikçe ya takıla takıla da devam ediyorduk izlemeye ya da tamamen gitmişse kafamızda oynuyorduk maçı. Rusça bilmesem de, “Şimdi bir açıyoruz öndeymişiz” diye konuştuklarını verdikleri skor sayılarından anlıyordum. İlk devreyi bir şekilde takıla takıla öyle ya da böyle bitirdik.

İkinci yarı için tekrar aynı emeği harcamaya başladık. İkilinin kendi arasında içinde bulunduğumuz duruma dair dedikleri gerçekleşti. Sinyali yakaladığımızda bir baktım ekrana, sonra dönüp Dan'e 1-0 olduğunu söyledim inanamadılar. Ekranı görünce anlaştık. Gol olur olmaz açmışız ki tekrarını yakaladık. “Önemli olan golü görmekti” dedim sözlük aracılığıyla. Sonra internetimiz yine gitti. Tren içindeki, tam da yanımda duran kablosuz ağ vardır yazısına bakıp sövüyorduk. Hak ediyordu; derken tekrar ekranımda maçın akmaya başladığını gördüm ve skor çoktan 3-0'dı. İnanılmaz bir geceye şahitlik ediyorduk. Uruguay – Suudi Arabistan maçı olmasa Moskova'da olacakken Rostov'a giden trendeydik. Bu da bizim şansımız! Dzyuba'nın golü gerçekten çok iyiydi. O sırada ben ikinci golü kimin attığını araştırırken maç öncesi kendisinden gol bekledikleri Dzuyba'dan sonraki diğer isim Cherysev'in yine sahneye çıktığını gördüm ve arkadaşlara ilettim.

RUSLAR ŞİMDİ GÜLÜMSEDİ

Maçın sonlarına doğru Mohamed Salah'ın penaltıdan attığı golde de Video Asistan Hakem etkindi. Daha sonra bir süredir yavaşlayan trenin maçın son beş dakikasında durduğunu fark ettim ve bu bitiş düdüğüne kadar da bu devam etti. “Bence makinist de maçın sonunu izlemek için durdu, belki de bizi düşünüyordu” dedim Ruslara. Çünkü yayın akmıştı. Maç sonrasında Dan'in daha turnuva başlamadan son satışlarda A Grubu 1.'si ve B Grubu 2.'sinin Sochi'de oynayacağı maça bilet aldığını öğrendim. Rusya birinci çıkarsa tabii ki daha iyi olurdu ama Uruguay da birinci çıksa fark etmez; rakip İspanya veya Portekiz olacaktı, o yüzden kaliteli bir maça bilet aldığı için rahattı.

Maç sonunda Moskova da, St. Petersburg da uyumamıştı. Turnuva öncesi röportaj yaptığım “Turu atlarsak Gagarin'in uzaya gitmesi gibi bir şey olur” diyen Robert Ustian ise, “Yuri Gagarin şimdi gülümsüyor olmalı” diye tweet atmıştı. Gülmek, Ruslar için işte ancak bu kadar önemli bir şey gerçekleştiğinde mümkündü. “Ruslar gülmüyor” bir klişe. Doğru ve değerli anı bekliyorlar. Yoksa Ruslar Dünya Kupası'nı kazandılar da gülmediler mi?


Volkan Ağır Kimdir?

1987 İstanbul doğumlu. 2006 yılından bu yana blog yazıyor. 2008 yılında Cumhuriyet gazetesi Spor Servisi'nde muhabirliğe başladı. O günden bu yana yoğunlukla spor muhabirliği yapıyor. Serbest muhabir olarak 2014 yılında Dünya Kupası'nı Brezilya'da, 2015 yılında Copa America'yı Şili'de takip etti. 2011 yılından bu yana Açık Radyo'da her pazartesi günü 19.30'da Efektifpas isimli spor programını sunuyor. Gazete Duvar'da haftalık, zaman zaman da çeşitli yayınlara özel konularda haberler hazırlıyor. Zaman zaman da kendisine dokunan sosyal ve toplumsal olaylar hakkında da yazıları ve haberleri çeşitli medyalarda yayınlanıyor. 2016 Ekim ayından bu yana Almanya'da Köln'de yaşıyor.