YAZARLAR

Daha ilk maçlarda bile keyif veren Dünya Kupası

Bu kupanın farklı ve güzel geçeceğinin işaretini daha ilk maçlardan aldık: Almanya yenildi; Brezilya, Arjantin, İspanya berabere kaldı; Rusya ise beklenmedik bir şekilde daha şimdiden ikinci turu garantiledi. Tek kötü şeyse Salah'a doyamadan ona veda etmek zorunda kalmak...

Başladı, başlıyor, açıldı, sahaya çıktılar, ilk gol derken Dünya Kupası'nda ilk maçlar tamamlandı, ikinci maçlar da başladı. Kupadan elenen -Mısır- ve ikinci turu garantileyen -Rusya- ilk takımlar bile belli oldu!

Böyledir, heyecanla beklenir, türlü çeşit hesaplar yapılır, maçların nerede, nasıl ve kimlerle izleneceği planlanır, 'Ohoo, daha bir sürü maç var' denir ve bir bakarsınız kupada 17 maç, hem de sürprizleriyle geride kalmış olur...

Tüm gruplarda her takım sahaya çıktı. Kimi beğeni ve sempati kazandı, kimi de beklentilerin altında kaldı. Bana kalırsa en beklenmedik sonucu Meksika elde etti. Son şampiyon Almanya'yı deviren Orta Amerika ülkesi, kupada iyi bir takım görüntüsü veren ekiplerden oldu. Eğer maçta topları iki kez az dürtüp ya da bir adım erken ayaklarından çıkarıp daha kararlı hareket etselerdi, Almanya'ya 2 ya da 3 gol daha atmaları işten değildi. Bu kadarı da yeter. Meksika, her zaman pozitif ve hızlı oynamaya çalışan bir takım olarak hızını telaşa dönüştürüp beklentilerin altında kalırdı. Belki bu kupa onlar için şeytanın bacağını kırma şansıdır.

Almanya'nın fizik olarak çok kötü bir görüntü sergilemesi beklenmedik bir durum. Ancak sezonlar bitip de milli takımlar toplanalı da çok olmadı. "Panzerler" belki de yavaş yavaş yükselen bir tempoyla ilerlemeyi düşünüyorlar. Fakat aldıkları mağlubiyetle diğer maçlarını kazanmaları şart. İkinci maçlarında çok sağlam bir takım savunma takımı olan İsveç'le karşılaşacak olmaları Almanya için grup aşamasında elenmenin o kadar da uzak olmadığı ihtimalini doğuruyor. Belki de "o fotoğraf karesi" çok şeye mâl olacak. Aslında bu gruptan çıkacak takımları Almanya ve Meksika olarak düşünürken, gelinen noktada İsveç Almanya'ya kaybetmezse büyük ihtimalle ikinci turu görecek.

Bu kupanın farklı ve güzel geçeceğinin işaretini daha ilk maçlardan aldık: Almanya yenildi; Brezilya, Arjantin, İspanya berabere kaldı; Rusya ise beklenmedik bir şekilde daha şimdiden ikinci turu garantiledi. Tabii kişisel olarak beni üzen sonuçlar da oldu. Mesela Kolombiya'nın yenilgisi, Mısır'ın ve Salah'ın daha birbirimize doyamadan aramızdan ayrılacak olması ya da çok güzel bir futbol sergileyen Peru'nun Danimarka'ya mağlup olması.

MESSİ, NEYMAR, SALAH DERKEN SAHNEYE RONALDO ÇIKTI

Kupa öncesi oyuncusu bazında en çok konuşulan isimler Messi, Neymar ve Salah'tı hiç kuşkuşuz. Salah, farklı nedenlerle gündemdeydi. Ramos'un onu Şampiyonlar Ligi finalinde sakatlaması tüm Mısır'ı ve Salah'ı dört gözle bekleyen herkesi hayal kırıklığına uğrattı. Neymar da uzun süren sakatlıktan sonra istenilen seviyede değildi. Ancak turnuva öncesi oynanan son hazırlık maçında Avusturya karşısında iyi bir görüntü vermiş ve güzel de bir gol atıp beklentileri yükseltmişti. Fakat Brezilya'nın İsviçre'ye takılmasının önüne geçemedi.

Peki ya Messi'ye ne demeli? Ne sakatlığı vardı, ne de form düşüklüğü. Ama onca maç yapmış, bir dolu tecrübeyle donanmış yıldızlar üstü futbol dehası hâlâ heyecanını yenip bir penaltı atışını gole çeviremeyecek halde. Evet, Arjantin'de orta saha kurgusu iyi değil, oyun planları Messi'nin yıl boyu oynadığı şablona hiç benzemiyor ve fakat penaltı atışını topu istediği her noktaya gönderebilecek yetenekte olan Messi, kalecinin menzili dışına atışını yapmayacak kadar nasıl bir baskı hissediyor üzerinde, anlamak mümkün değil. Tribünler bu atışın kaçmasının ardından kendisine destek tezahüratını da yapmışken. Hiçbir şey yolunda gitmese bile Messi'nin yapacak bir numarası olmalı.

Bu konuda örnek alacağı isimse çok yakınında: En büyük rakibi Ronaldo. Messi'nin aksine milli takımını taşıyan bir oyuncuya dönüşen Ronaldo, İspanya karşısında hiçbir zaman oyun üstünlüğünü eline geçirememiş Portekiz'i ayakta tuttu. Hem de ne tutuş! Maçın sonuna 3-2 geride girdiklerinde İspanya ceza sahası önünde kazandığı faul atışı, atış öncesi konsantrasyonu ve uygulamadaki kusursuzluğu ona sempati duymayanların bile ayakta alkışlayacağı şeylerdi. Ronaldo'nun Portekiz adına yaptıkları takdire şayan!

ANMADAN GEÇEMEYECEĞİMİZ GALİBİYETLER

Kupada anmadan geçmenin ayıp olacağı galibiyetler de alındı. Mesela Japonya'nın Kolombiya karşısında elde ettiği 2-1'lik sonuç, bir Asya takımının ilk kez Latin Amerika'dan bir takımı mağlup etmesi olarak tarihe geçti. Amma ve lakin Kolombiya savunma oyuncusu Carlos Sanchez'in acemice yaptığı hareket, bu sonucun alınmasında öne çıktı. Dakika henüz 3, gol olacaksa olsun. Madem müdahale edeceksin rakibin önünde sıçrarken havada arkaya dönerek topu engellemeye çalışsan belki yine atılmaktan kurtulacaksın. Bu seviyede sahaya çıkmış bir futbol oyuncusundan beklenmeyecek bir hataydı kısacası. Üstelik, 10 kişi oynamak zorunda kalsalar da Kolombiya'nın dağınık görüntüsü ilerisi için fazla ümit vermedi.

Anacağımız ikinci galibiyet, İngiltere'nin elde ettiği sonuçtu. 1966'da evinde düzenlenen Dünya Kupası'nı kazansa da bundan başka herhangi bir başarısı olamayan İngiltere, yıllar sonra bir Dünya Kupası'nda galibiyet sevinci yaşadı. Bakalım adalılar, bu moralle bir rüzgar yakalayabilecekler mi?

Senegal'in Polonya'yı yenmesi de önemli bir sonuçtu. Çünkü bir Afrika takımının bir Dünya Kupası'nda aldığı her galibiyet önemlidir. 1990'da Kamerun, ilk olmanın ve dönem koşullarının da etkisiyle daha sonra bu başarısı başka takımlarca tekrarlansa da unutulmuyor. Bu kupada o Kamerun'un önüne geçebilecek bir iz bırakacak bir takım varsa o potansiyelin Senegal'de olduğunu görmüş olduk.

EV SAHİBİ SÜRPRİZİ

Rusya ve Ukrayna -Sovyetler sonrası- hem milli takımlar hem de kulüp takımları olarak savunma yapmayı oldum olası beceremezler. Daha doğrusu, tercihleri savunma ağırlıklı futbol olmaz. Her zaman tempoyu yükselten, bir an önce rakip kaleye gitmek isteyen, hızlı ama telaşlı bir oyun anlayışları vardır. Bu nedenle de iyi oynadıkları maçlarda dahi hızlı oynamaya çalışırken kaptırdıkları ve savunmada eksik yakalandıkları birçok pozisyon verirler ve turnuvalarda belli bir seviyenin üzerine çıkamazlar.

Rusya da turnuva öncesi hiçbir beklentinin olmadığı bir takım izlenimi vermişti. Hem oynadıkları hazırlık maçları hem de bu 'tarihsel' görüntü Ruslarda dahi bir umut yaratmamıştı. Her ne kadar zayıf bir rakip olsa da önce Suudi Arabistan maçında alınan farklı galibiyet, atılan güzel goller ve pozitif futbol, hem de dün akşam Mısır karşısında gösterdikleri performans onları sadece ikinci tura taşımakla kalmadı, ilk kez umutları da yeşertti. İkinci turda onları ya İspanya ya da Portekiz bekliyor olacak. Fakat bu tempo ve rakibi yıpratan futbol anlayışı karşısında her takımın işi zor...