
Ezhel’i rahat bırakın
-Oğlum herifin çok manyağı var. Komik de çocuk.
-Evet lan yazık.
-Şarkısını dinledin mi?
-Yok.
-Ben bir tane dinledim. Kafam ta.ak gibi diyor a.ına koyayım.
-Yapma ya. Dedirtmezler tabii.
Yukarıdaki sohbet İstanbul metrosunda iki güvenlik görevlisinin arasında geçti. Ezhel’den bahsediyorlar. Vaktinde Keişan ile birlikte aynı uzvun 4 şarkılık senfonisini yapmışlığını bilseler şapkaları uçacak belli.
Hapse girmesi vesilesiyle haberdar olmuşlar Ezhel’den. Ve üzülmüşler “bebe” için. Üzülmüşler ama sinirlenmemişler. Çünkü tutuklanmasını normal görüyorlar. Kendileri küfürlerin en zırvası ve seksisti olan a.ına koyayım’ı belli ki virgül gibi kullanırken, yüksek bir olasılıkla o inanılmaz terbiyesiz AMK gazetesini okurken, muhtemelen bugüne kadar öğretmenleri, yöneticileri ve babaları tarafından galiz küfürler yiyegelmiş, okulda “dövsün, sövsün yeter ki disipline vermesin” diyegelmişlerken, bunların hiçbirine şaşırmamışlar şaşırmıyolar. Lakin Ezhel “kafam ta.ak gibi” dedi diye şaşırıyorlar.
Üstelik Ezhel bunu o kadar tatlı diyor ki, benim on “naaber?”in beşine onun gibi cevap veresim geliyor.
****
Derin bilgi: Ezhel hip hop yapıyor. Bu hip hop denilen şeyin yapısı itibarıyla makrome örgülerden yahut reçel yapımından bahsettiği görülmemiştir. Hip hopun esrardan yahut başka yeraltına dair şeylerden bahsetmesi değil, bahsetmemesi şaşırtıcı olur. Bu, normalidir. Hele “bir kısım” hip hop serttir, politiktir, karşıdır ve bu yapanı ve dinleyeni bağlar. Dileyen Yavuz Bingöl veya Ajdar, dileyen ise Ezhel dinleyebilir.
****
Vaktinde Afrikalıları ülkelerinden koparıp, zincire vurup taneyle alıp satanlar bir gün dünya popüler kültür terminolojisini onların oluşturacağını hesaplamış olsalardı biraz daha zarif olurlar mıydı acaba? Nitekim bu Afrikalı Amerikalılar 19’uncu yüzyılın sonunda mobil hale geçer geçmez önce ABD’yi sonra bütün dünyayı dokuz kollu ahtapot gibi sarmışlar. Hip hop, blues, rhythm and blues, rock’n’roll, caz, reggae hepsi bunlardan çıkmış.
Rock orta sınıflarda hip hop da orta alt sınıflarda kendisine yer bulmuş. Hatta geçen sene ilk olarak ABD’de hip hop satışları toplamı rock müzik satışları toplamını geçmiş.
Tutuklama yoluyla rock müziği bile kontrol edemediler, hip hop’u asla.
****
Uzun uzun tinerin de solventin de uyuşturucu olduğunu ve serbestçe bulunabildiğini anlatan bir insan hakları aktivisti lafını şöyle bağlamış: “Yani, demem o ki, madem solventi yasaklamıyorsunuz, o zaman keneviri niye yasaklıyorsunuz? Bıçağın da kötü kullanımı tehlikelidir. Ama bıçağı yasaklamıyoruz. Hint kenevirini niye yasaklıyoruz o zaman?”
Bu kadar da değil. İlişkin aktivist, esrarın masumiyetinden de dem vurmuş: “Bu arada; esrarın biyolojik bağımlılıktan daha çok psikolojik bir bağımlılık yaptığını, bağımlılıktan kurtulmak konusunda, diğer eroin ve sentetik uyuşturuculara göre daha kolay olduğunu da hatırlatalım. Esrar kullanıcılarının çevresine karşı kriminal riski daha düşük olup, bütün zararı, daha çok kendisinedir.”
Tıbbi marihuana kısmını unutmamış: “Peki, bu Hint keneviri nedir? Bakın Hint keneviri, şeker hastalığının tedavisi için ilaçtır aynı zamanda. Göz tansiyonu, artrit, romatizma, kalp, epilepsi, astım, mide, uyku bozukluğu, psikolojik rahatsızlıklar, omurga rahatsızlıkları, şeker, kanser gibi 250 kadar hastalıkta Hint kenevirinin etken maddesi THC kullanılıyor. Kemoterapinin yan etkilerinden kurtulmak için de kenevir bir imkân sunuyor.”
Peki ya çevre? Aktivistimiz bunu da düşünmüş: “1 dönümlük kenevir tarlası, 25 dönümlük orman kadar oksijen üretir. Bir dönüm kenevirden, dört dönüm ağaca eş kâğıt çıkar. Düşünün, bir ağaç 20-50 yılda yetişirken kenevir dört ayda yetişir. Yılda 3 mahsul alabilirsiniz. Ağaç 3 kez kâğda dönüştürülebilirken, kenevir 8 kez dönüştürülebiliyor.”
Yazıyı tamamen alıntıya havale etmemek için duruyorum. Yoksa yazı daha neler neler diyor.
Peki, bu insan hakları aktivisti yalan mı yazmış? Hayır. Yazmasın mı böyle şeyler? Yazsın tabii. Dünyanın en yaygın hak hareketlerinden birisi “legalize marihuana”. Herkes esrar güzelleyebilir. Dileyen Guguk Kuşu’ndaki hemşireyi bile güzelleyebilir. Bu alıntıları ilginç kılan şey sahibi. Alıntıları yaptığım insan hakları aktivistinin adı Abdurrahman Dilipak. Makalesini yazdığı yer de Yeni Akit.
Bir yazıda Abdurrahman Dilipak ile Ezhel’i karşılaştıracağım hiç aklıma gelmezdi. Lakin esrar artık Yeni Akit’te bile güzellenebiliyorsa Ezhel dışarı çıkmalı.
Affetsin beni ona çocuk dedim diye ama Ezhel çok tatlı ve yetenekli bir çocuk. Yarın Türkiye’de popüler müzik şuradan oraya atladı derken Ezhel’in adı muhakkak geçecek. Sempatik. Cesur. Akıllı. Neşeli. Çalışkan. Has Ankaralı. Hatta Gençlerbirlikli. Bağlama da çalıyor. Hem buralı, hem oralı. Hem yersiz yurtsuz. Orijinal. Ezhel’i rahat bırakın.
(Ezhel için imza atmak isterseniz buyurun.)
1969′da doğdu, Ankara’da büyüdü. İstanbul, Fethiye, Lapta, Lefkoşa ve Bodrum’da yaşadı. 1990 yılından bu yana yazılı basında ve muhtelif internet sitelerine yazıyor. siberalem.com, idefix.com, Overteam ltd ve Ağaçkakan Yayınları kurucularındandır. Kitapları: Kenardaki Milyonerler (1992, Korsan), Rock Sözlüğü (1994, Pan) Türkiye’de Pop Müzik (1996, Pan), Türkiye’ye Ait 100 Büyük Yanılgı (2015, Ağaçkakan), Erken Adam Hikayeleri (2016, Pan), 100 Ne Olacak Bu Memleketin Hali (Hazırlayan, 2016, Ağaçkakan) Facebook: MetSolmaz | Twitter: @metinsolmaz
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Hani Cüneyt’e bir şey olmazdı?
Cüneyt’in arkasından konuşurken ve başına gelen felaketleri konuşurken “O üzülmek için gelmiş bu dünyaya. Ona bir şey olmaz” dediğimi hatırlıyorum defalarca. Olurmuş.
Yüzünü hiç görmedim ama çok yakınımdı
Çok çekti. Hastalıktan çekti, mahpusluk çekti, Hayata Dönüş Operasyonu'nda kardeşini katlettiler acı çekti. Memleketten çekti, solcuların huysuz kısmından çekti, sağcılardan çekti, hepsiyle tatlı tatlı dalga geçti.
Vefa Zat: Ben yarın gidiyorum Nermin!
Vefa Zat, çok şeydi. Barmendi, yazardı, araştırmacıydı, gazeteciydi, birçok ucundan turizmciydi, babaydı. “Olmasaydı, olmazdı…” diye bir liste yapsak buradan köye yol olur.
Bodrum Belediye Başkanı Ahmet Aras'a açık mektup
Rant yarımadayı dokuz kollu ahtapot gibi sarmış. Fiyatların pek çoğu denetimsiz, çirkinlik diz boyu. O kadar komik yönetim hataları var ki, insan inanamıyor. Örneğin her yağmur yağdığında aynı yerleri su basar mı? Suyun nereden ve ne vakit geldiği belli, bastığı yer belli. Kılıçdaroğlu’nun deyişiyle “Böyle bir şey olabilir mi?”. Ya çöplük yangınları? Bu kadar mı çok olur?
Başka bir dünyadan konuşalım
Binlerce kilometreyi GPS kullanmadan katedebilen bir kuş neden insanlığın hizmetinde olsun? Sıradan bir gıda faaliyeti için cebindeki Sodexo ile kıymalı makarnaya 30 lira vermek yerine sanat eseri yapan bir örümcek neden insanlığın hizmetinde olsun? Önüne gelen yeşile iğrenç asfaltlar, betonlar dökmek yerine sanat eseri gibi yaşama alanları kuran karınca neden insanlığın hizmetinde olsun?
Lütfen dikkatli yaşlanalım
Yaşlılık kavramının yeniden ele alınıp varolan iletişim dilinin hepten güncellenmesi gerekiyor. Bir kere yaşlılarla değil yaşlılıkla ilgili konuşulması gerekiyor. Yaşlanmak da herhangi bir yaşta değil doğuştan itibaren başlayan bir süreç olarak ele alınmalı. Hepsinden önce akıldaki klişeler gözden geçirilmeli.
Serdar Ateşer: Fakat nedir?
Hayatımın ilk Serdar Ateşer yazısını yazıyor olmaktan dolayı mahcubum. O yüzden her şeyi birden sığdırmaya çalışıyorum. Hem biriktirme huyundan hem titizliğinden hem tasarım merakından hem de denizciliğinden bahsetmek istiyorum. Borazan taşımayan politikliğinden, cesaretinden, arkadaşlığından, entelektüel birikiminden, derin müzik bilgisinden filan da bahsedesim var.
Arabesk’in rock hayatı
Müslüm’ün bizim mahalleye açılmasına sanki Müslümcüler arasında da o kadar bozulan olmadı. Hatta bunu bir işgal faaliyeti olarak değerlendiren Müslümcüler tanıdım. Çünkü Müslüm, Teoman’dan Rainbow’a Bülent Ortaçgil’e “bizim mahalle şarkıları”nın peşinden gitmedi. Hep yaptığı gibi şarkılara uymadı, şarkıları kendine uydurdu.
Belki asıl problem ortak değerlerde
Kutuplaşmayla değil de ortak değerlerimizle (yahut müşterek kıymetlerimizle) mücadele etsek belki de daha önemli bir iş yapmış oluruz. Yarın bu kutuplaşma bitse sular çekilse elimizde kalacak olanlarla kaç metre gideriz bilemiyorum.
Bana ölme
Sisifos gibi taş taşıyoruz hayatımız boyunca. Ve o taş aşağı yuvarlanıyor gözümüzün önünde. Tekrar taşıyoruz yuvarlanacağını bilerek. Bu böyle gidiyor. Sisifos’un yarasına merhem olmaya çalışmak saçma. Durum bu. Taş varsın geri gelsin. O taşı emir aldığın gibi taşımak var, gösterilen yoldan taşımak var, güle oynaya, kafana göre taşımak var. Çabalayıp bir sapan, mancınık edinmek var...
Coğrafya kaderse sizi tutmayalım
Coğrafya kaderse, coğrafya değiştirmek kader tanzimidir. Kader tanzimi devrimci bir harekettir. Ömür uzatır.
Büyüdükçe eksiliyoruz
Büyük oğlum 4 yaşına geldiğinde Joe Strummer/Clash, AC/DC, Queen, Bruce Springsteen, Bob Dylan ve birçok başka müzisyeni ilk notalarından ayırabiliyordu. Derken okula başladı. Artık ayıramıyor. Büyüdükçe eksiliyoruz çünkü.
5 litre kaç santimetrede kaynar?
Bakınız bir çok bilmiş gitmiş 5 litrelik ayçiçek yağını tartmış. Sonuç 5 kilogramdan az çıkmış. Kandırılıyoruz diye feryat etmiş. Hadi bu muhterem ağırlık ne, hacim ne, uzunluk ne hiçbirini duymamış. Ama biri kilogram biri litre onu da mı görmemiş?
Küçük İskender’den sıcak selamlar
Radyoterapiden sonra Küçük İskender'in hareket kabiliyeti ve konforu gözle görülür derecede artmış. Örneğin ufak ufak bir şeyler yazmaya, notlar almaya başlamış. Henüz şiir yokmuş ama Ağustos için Bavul dergisine yazısını yazmış.
Küçük İskender’den selam ve bir rica var…
Küçük İskender’in Bodrum’daki evinde tedavisi ve hastalığıyla mücadelesi devam ediyor. Lakin bir sıkıntısı var.
İnsanlar atların efendisi midir?
Atlar Adalar’da genellikle bir sezonu çıkaramıyor. Çıkarabilenler de zaten harap oldukları için ölüme terk edilebiliyor. İddialara göre Bostancı’da kamyonların arkasında kaçak kesiliyor. Velhasıl faytonlar kalkmazsa da atlar ölüyor hem de işkenceyle ölüyor. Kalkınca ölmemesi için milyon tane yöntem bulunabilir. Bu, o vakit konuşulabilir. Ayrıca at işsizliği sorununu işkenceyle çözmek olacak iş mi?
Gri zihinler siyah köpek yavruları, beyaz ana kuzuları
Herkes için öncelikli mücadelenin endüstriyel etle olması gerektiğini düşünüyorum. Bütün “lezzet avcılarına” en azından endüstriyel eti bırakma, faytona binmeme, yunus parkına, sirke gitmeme çağrısı yapabilirim sanırım. Bir de varsın saç kreminiz sincap katledilerek denenmemiş olsun yahu.
Facebook bize neler yapıyor? Biz ona neler yapalım?
Trump zamanında dolaşan haberlerin çoğu yalandı. Ve bir çok insan bu yalanları doğru zannederek kanaat oluşturdu. Tıpkı bizde Che’nin mezarından Nutuk çıktığına inanarak kanaat oluşturan yüz binlerce insan gibi. O oluşan kanaat Trump’ın seçilmesinde çok etkili oldu. Şaka değil bu. Sağlıklı bir insanın simitçi tezgahını bile teslim etmeyeceği bir ruh hastası bu sayede dünyanın önemli bir porsiyonunu yönetiyor. Çünkü çevremiz Che’nin dağlarda Nutuk’la gezdiğine inanan insanlarla dolu.
Gençler ve müzikleri
Bugün Türkiye’de popüler müzikler inanılmaz bir yerde. Müthiş işler çıkıyor. Bugün olanı biteni 20 sene önce söyleselerdi inanmazdım. Aksini söyleyen Pink Floyd’a takılı kalmış “ihtiyarlara” inat “gençler müthiş”.
Mazhar Alanson ve başkaları için Hindistan kılavuzu
Hindistan’ın kültürü, felsefesi, varoluşu epey sofistikedir. Önce şapka çıkarmak gerekir. Bilmek öğrenmek gerekir. Tekrar tekrar gitmek, gidince hayatın içine girmek, anlamaya çalışmak gerekir. Öyle değil mi Alanson? Bom bili bili bili bom.
Değişmezsek tükeneceğiz
Türkiye’nin en büyük şansı da şanssızlığı da bu tırnak içinde güvenli hali. Daha doğrusu “aman bir tatsızlık çıkmasın da gece rahat uyuyalım” hali. Sessizliği sağlamayı uzlaşma sanan çirkin hali. Düşünsenize, insanlar arasındaki her türlü sorun karşısında anneler, babalar, arkadaşlar, patronlar, işçiler, sendikacılar, karakol polisleri, mahkemeler hepsinin işi gücü “öpüşün barışın” demektir.
İyi roman, kötü roman, Mihman
Roman konusunda kendime göre nemrut birisiyim. Haklı sebeplerim var. Bu meredi okumak da zahmetli çünkü. Hele bir de tanıdığın, saydığın, görüştüğün birisi yazmışsa romanı? Beğenmezsen sebepleriyle anlatacaksın. Kolay mı bu? Akif Kurtuluş’un romanı Mihman’ı aklımda bütün bunlarla aldım elime.
Meltem Cumbul ve protesto nasıl bir şeydi yahu?
Memlekette her şey o kadar alt üst oldu ki sıradan şeylerin tanımları bile unutuldu. Protesto nedir unutuldu misal. Bence bu yüzden bu kadar kızıldı Meltem Cumbul’a. Bunda “bizimkiler”in de kabahati büyük. Protestoyu on kişinin bir araya gelip yirmi tane pankart, bayrak tutarak şiirsiz bir şekilde “bı bı bı mı mı mı gı gı gı” diye bağırması sanıyor birçok insan. Oysa bu değil protesto.
Alay etmemeye çalışarak: En güzel kişisel gelişim kitapları
Dünyanın hakikaten kötü bir yer olduğuna emin olmak ferahlatıcı bir şey bence. Sonra bu dünyanın fenalıklarını kendince bir nizama sokmak, kendini yüreklendirmek için başka şeyler bulmaya fırsat tanıyor.
Tolga Çevik ve risk almadan kahramanlık
Eril dille, erkeklikle mücadele karakterimiz olmalıdır. Bunu yaparken Tolga Çevik gibi kolay değil, zor lokmalar seçmek gerekir.
Bütün babaların erkek olması problemi…
Konu doğrudan erkeklikle ilgili. Kadınlar ve erkeklerin berabere mücadele etmesi gereken erkeklik klişeleriyle. Karikatürize edersek: Çocuğunun bokunu temizlemekten aciz ama namus temizlemeye pek meraklı. Mevcudiyetinin yegane temeli biyolojik bir uzantı üzerine kurulu bu erkek formu nasıl yetişiyor?
Bu hayattan bir Ubor Metenga Hakan geçti
Tek tesellim şu: 54 yıl yaşadı Hakan. Zaman biz onu nasıl algılıyorsak öyle geçer. Kimine göz açıp kapayıncaya kadar geçer. Hakan onlardan değildi. Pek çok 54 yıla göre çok daha uzun yaşadı. Güzel hikayeler bıraktı arkasında.
Kimse neden Ortadoğu'daki kölelikten bahsetmiyor?
Katar’da 2,6 milyon kişi yaşıyor. Bunların sadece yüzde 12’si yani 313 bini Katarlı. Geri kalanı, yani 2,3 milyonu işçi, yani modern köle. Modern kölelikte Hindistanlılar 650 bin kişiyle başı çekiyor. Aspirin kadar Nepal’den 350 bin kişi gelmiş buraya çalışmaya. 280 bin Bangladeşli, 260 bin Filipinli, 200 bin Mısırlı, 145 bin Sri Lankalı ve daha bir çok ülkeden insan var. 125 bin Pakistanlı zaten bu kölelerin arasında bu arada.
Felaketler ve vay başıma gelenler
Bütün herkesin aklını başına alması ve kaprislerini uygun bir yere bırakması ve safını iyi belirlemesi, ezberlerini değiştirmesi gerekiyor. Yoksa vay başımıza gelenler.
Bebekler ve çocuklar: Eşitlik, iktidar, adalet, imtiyaz
Adil bir dünyada çocukların ebeveynden bağımsız hakları, bir çeşit özerkliği bulunması şarttır. Çocuk benim değil mi döverim olur mu hiç? Bir kere para verip aldığın bir anahtarlıktan bahsetmiyoruz. Çocuk senin değil. Sperm yahut yumurta senindi, (vücudundan çıkan çeşit çeşit katı, gaz ve sıvıdan pek az farklı olarak) geçti gitti o da. Geçmiş olsun.
Bilgi, kolektif bilgi, tutuculuk
Viki’deki bilgi yüzeysel ve çarpık filan değildir. Jenerik ve ansiklopediktir. Yüzeysel bilgi ne bileyim havalar üç gün çok sıcak gidince “of ne biçim değişti mevsimler bak” diye ah vah etmek, dünya için yalandan endişelenmek ve o üç günü şahit yazmaktır.
Katlanmak üzerine kurulu hayatlar ve eşit ilişki
“Herkes farklı herkes eşit” cümlesi birçok benzerinin aksine içi boş bir slogan değildir, analitik, harikulade bir tanımdır, hukukun kendisidir. Dolayısıyla evet, erkeklerin, devletin, patronların kurduğu tahakküm ilişkisiyle mücadele etmek gerekir.
Bu referandum nimettir, çöpe atılmaz!
Her bakımdan irrasyonel, sürdürülemez, evet çıksa evet diyene de yaramayacağı, hatta Erdoğan’a dahi yaramayacağı apaçık bir anayasa bu. Fakat bu referandum tam da bu durum itibarıyla muhakkak yapılmalıdır. Hepimiz için büyük bir fırsattır. Nimettir. Kıymeti bilinmelidir.
Korkma lan, Türkiye Avrupa olmaz
Bir çok Avrupa memleketinde hayat böyledir. Nazik ama dışarı kapalı. Çemberi dışına hoşgörülü ama çemberin çizgileri kalın.
Büyük resmi görüyorum, ressamı açıklıyorum!
Her ne yapıyorsanız iyi yapmaya çalışın. Arkadaşlarınıza, sevgilinize, annenize, babanıza iyi bakın. Ayakta durun. Ve neşenizi felaket tellallarına kaptırmayın.
Şener Şen ve sıkıcı not defterleri
Bu nasıl bir kibirdir ki biz 75 yaşında koskoca Şener Şen’e nasıl davranacağını öğretebiliyoruz? Hiç bir ayrımcılık, riyakarlık, hırsızlık, katillik, tecavüzcülük, alçaklık, adilik yapmamışken. Hiç bir fena şeyle suçlanmıyorken, iması bile yokken. Toplumsal barış dilenirken hem de…
Şener Şen ve sıkıcı not defterleri
Bu nasıl bir kibirdir ki biz 75 yaşında koskoca Şener Şen’e nasıl davranacağını öğretebiliyoruz? Hiç bir ayrımcılık, riyakarlık, hırsızlık, katillik, tecavüzcülük, alçaklık, adilik yapmamışken. Hiç bir fena şeyle suçlanmıyorken, iması bile yokken. Toplumsal barış dilenirken hem de…
Enseyi karartmadan yaşama kılavuzu
Evet, kötülük hakikaten bulaşıcı. Bir kötülük diğerlerini getiriyor. Bunların bağlantılı olması da gerekmiyor. Ama iyilik de bulaşıcı. Ve çok uzakta da değil.
Cânım Halep ve yakarak özgürleştirmek
Şimdi de epey insan buna “kaçınılmaz temizlik”, hatta “hakedilen temizlik” filan diyor. Alenen kaçan ve kaçarken parçalanan ölmüş insanları “canlı kalkan” diye suçluyor. Benim de “koskoca” Rusya'nın o sivilleri öldürmeden Halep’i alamayacağına inanmamı bekliyor.
Cilalı şımarıklık devri
Bozcaada’ların artmasını istiyorsak bence yüksek perdeden, cicili bicili, cilalı şımarıklık devrinin de bitmesi lazım. Bizler, işe yaramak zorundayız.
Trump ve değnek
ABD değneğin çok boklu ucunu tuttu. Ortasından tutup kıraydı iyi olurdu tabii. Ama halklar yüceltildiği kadar kutsal organizmalar değil maalesef.
Aydın Engin'i rahat bırakın
Normal vakit olsa, “Vız gelir tırıs gider” derdim. Ama sağlık problemleri var. 75 yaşında.
Aydın Selcen: Devletin aklı olmaz. Devletin arşivi olur!
Diplomasiye derinlemesine hakim, işini önemseyen, seven ve koşullar fırsat verdiği, yapabildiği zaman iyi yapan bir entelektüel Aydın Selcen. Kafamdaki sorular için biçilmiş kaftan. Bu sebeptendir ki olay kafamdaki sorularla kalamadı. Konu konuyu açtı.
Herkes yanındakini azarlasın arkadaşlar. Başka yolu yok.
Yahu ülkenin yarısı AKP’ye oy veriyor kör müsünüz? AKP’nin oyunu azaltmanın yolu AKP’ye oy verenleri linç etmek olabilir mi? Birine AKP’ye oy verdi diye küsmenin küsmeyi boşverin tükürmenin kusmanın kime faydası olabilir?
Milyonlarca muhalif, sıfır muhalefet...
Bütün bu saçmalıklar bir yandan da yaratıcı muhalefet için uygun zemin oluşturuyor. Zaten kalpsiz olan insanlar pervasız olunca bunu yüzlerine vurmanın da kolaylaşması gerekir değil mi? Değil. Çünkü maalesef muhalefet de vasatların elinde.
Atı alan Avrupa'yı geçti
Bir insanın, şirketin, ülkenin, derneğin, bir amaç uğruna 208 sene vakti olsa ne yapardı? Sürekli aynı hataları aynı gerekçelerle tekrarlamazdı değil mi? Kendisinden sıkılırdı her şeyden önce. Buralar maalesef sıkıcılığı o kadar içselleştirmiş topraklar ki kendisinden sıkılamıyor.
Kıymayın şu çocuklara
Sonsuz, var olan aptalların miktarıdır
Bugün iktidar partisine oy veren 'Öbürleri gelirse yatacak yerimiz yok' diyerek oy veriyor. Gerisine oy verenler 'Bunlar kalırsa yatacak yerimiz yok' diyerek oy veriyor. Kimse neye oy verdiğine bakmıyor bile. Herkes yatacak yerinin derdinde...
Uzman sorusu: Memleket neresi?
Bir kere memleket tanımadığımız erkeklerin çizdiği çizgilerin içinde bırakılmış yer olamaz. Bu kadar dar ve net bir “şey” olmasını kabul edemem.
Gitmeyin. Bu ülke peşinizden gelir!
Herkeste bir 'Gidelim buralardan, dayanamıyorum' havası. Yine Nazan Öncel’le söylersek, 'Gitme kal bu şehirde' diyen sayısı da azaldı. Herkes birbirini yüreklendiriyor: Git tabii, yaşanmaz buralarda...
Nişanyan'ın başa çıkamadığı kelime
Ben kalender meşrebim...
Bırakınız kımıldasınlar
Ateş beyciğim sen diyorsun ki bu Ahmet bir de her seferinde 100 USD versin. Niye? Turizm kötü diye. E Ahmet mi turizmi kötü yaptı?
Görmek yanıltıcıdır, turizm zararlıdır!
Zaman kıymetli bir şey midir bilmiyorum. Ama böyle konsantre taleplerle tüketildiğinde, çok şey sığdırmaya çalışıldığında hızlı geçtiğini biliyorum.
Çok güzel komünistti
Türk’ün Türk dâhil dostu yoktur
Türkiye’de yaşayanlar hiç bir ülke yaşayanlarını sevmiyor. NATO’dan AB’ye, ABD’den Müslüman ülkelere hiç kimseyi sevmiyor. En sevdikleri ülke Suudiler ve AB vatandaşları, bunları da ancak dört kişiden biri seviyor.
Birbirini tanımayan insanların konuşması
Bilmesi gerekmeyen bir şeyi bilmediğinde bile mahcup olan, özür dileyen bir toplumuz. Sigara içmediği için özür dileyen var. Aynı insanlar nasıl olabiliyorsa bir kabahatleri olunca özür dilemeyi düşünmez bile.
Türkiye-Yunanistan
Türkiye’de eldivenden merdivene her şeyin sıkıcı bir festivali vardır. Yunanistan’da sürekli hoplamalı zıplamalı kızlı erkekli eğlenilen panayırlar olur.