YAZARLAR

Seçim beyannamelerinde kadın ve eşitlik -2 - CHP

Eksiklerine ve kadın bakanlığı gibi umut verici sözlerin nihayetinde birer seçim vaadi olarak unutulma ihtimaline rağmen, bir siyasi metinde açıkça yazılması kıymetli. Eşit temsil ilkesi ve fermuar sistemi yerine yüzde 33’lük kadın kotasının yetersizliğine rağmen ve hatta bu seçim döneminde bu yetersiz kotayı bile doldurmamışken bile, hiç değilse teoride sınıfta kalmadığı söylenebilir.

CHP seçim bildirgesine dair görüşlerimi sizlerle paylaşmak niyetindeyim. Fakat öncelikle içinde bulunduğumuz eşitsizlik tablosunu hatırlatmak yerinde olabilir. Ki başlığa taşıdığım kadın bakanlığı vaadinin önemi belirginleşsin.

Eşitsizlik çukurunun dibindeyiz. 144 ülke arasında Türkiye 131’inci sırada yer alıyor. Dünya Ekonomik Forumu'nun yıllardır yayınladığı cinsiyet eşitliği endeksinin Kasım 2017 raporuna göre bir önceki yıldan bir sıra daha geriye gitmişiz. Endeksin baz aldığı dört alan var. Eğitim, sağlık, ekonomi ve siyaset alanlarında kadın katılımı, hizmetlere erişimi ve karar mekanizmalarında yer alışı yönlerinden sıralanıyor ülkeler.

Türkiye eğitim ve sağlık yönlerinden eşitlik sıralamasında biraz daha üstlerde yer almasına rağmen ekonomi ve siyaset alanında hayli gerilere düştüğü için 131 oluyor sırası.

Yargıda, akademide, tıp dünyasında kadın varlığı yüzde 40’lar dolayında olmasına rağmen bu kurumların karar mekanizmalarında da kadın sayısı bir elin parmaklarını bulmuyor. İş hayatında ise çalışan kadınların daha çok kayıt dışı istihdamda yer alması en büyük sıkıntılardan. Siyaset ise başlı başına sorun alanı. Kadın temsilinin en düşük olduğu alan siyaset… Adaylık başvurularında bulunan, parti teşkilatlarında çalışan, kapı kapı dolaşan kadın sayısı yüksek olduğu halde temsil oranı dibe çakılı. Görünür, görünmez çeşitli engellerle kadın katılımının önüne geçildiği ortada. Birçok ülke kadın katılımını teşvik için önlemler alırken bizde yapılması gereken şey kadının teşvik edilmesinden daha çok ataerkinin engellenmesi, geriletilmesi. Siyaset başta olmak üzere her alanda kadın katılım talebi önündeki engelleri yok etmek gerekiyor. Özellikle kariyer basamaklarında, terfilerle karar mekanizmalarına yükselişte, siyasi temsil konumunda kadınların karşısına çıkarılan toplumsal ve kurumsal bariyerlerin aşılması, mesel. Engelleri ortadan kaldırmak için tedbir gerekliliği de ortada… Eşitliğin sağlanması için pozitif ayrımcılık kavramının ketleyici etkisi nedeniyle özel önlemler adıyla geçici düzenlemeler yapılmalı.

Doğal olarak eşitliğin sağlanmasına kadar uygulanacak geçici özel önlemlerin başında Kadın ve Eşitlik Bakanlığı'nın kurulması geliyor. Özel bir bakanlık olmalı ki her alanda alınacak tedbirler bütünlüklü çalışmalarla tespit edilip kararlılıkla uygulansın. Tam olarak bu nedenle CHP seçim bildirgesindeki bana göre en çarpıcı özellik kadın bakanlığı kurma vaadi. Kuşkusuz kadın bakanlığı, eşitlik için engellerin aşılıp, sorunların çözülmesi için bir sihirli değnek değil. Hatta kadın kolları gibi bir zaman gelip varlığı bile kadınların önünde yeni bir engele dönüşebilir.

Nitekim Simon De Beauvoir 70’lerde Fransa’da kadın bakanlığına sıcak bakmamış, “kadınların avutulup oyalanacağı” bir yer olarak görmüştü. Ona göre en fazlasından burjuva kadınların sisteme entegrasyonuna hizmet edecekti. Kısmen haklı olduğu söylenebilir ama bu katılımın azımsanması haksızlık olur. Zira 1974’e kadar koca veya baba izni olmaksızın banka hesabı açamayan kadınlar, bugün Fransa maliyesinde, dünya para piyasasında etkin isimler çıkarabilmiş durumda. İspanya da kadın bakanlığının kuruluşuyla toplumsal algıyı dönüştürmeyi başarmış ülkelerden. Cinsiyet eşitliği yönünde toplumun iyileşmesi için uygulanması gereken bir tedavi programı, kadın bakanlığı ve diğer önlemler. İyileşme sürecine göre önlemlerin kimilerinin kaldırılıp değiştirilmesi gerekebilir. Geçici özel önlemlerin vakti geldiğinde dozu düşürülmesi ve kesilmesi gereken ilaçlar gibi düşünülmesi yerinde olur. Aksi takdirde geçmişte kadının karar mekanizmalarına katılımını kolaylaştırmak için icat edilmiş kadın kolları ve komisyonlarının bugün bizatihi varlığı, kadınlar için engel. Bu ve benzeri zararlarla ileride karşılaşılabilir. Muhtemelen torunlarımızın uğraşması gereken sistem sorunlarına dönüşebilir. Fakat bugün CHP’nin vaat ettiği kadın bakanlığı ülkemizin temel ihtiyaçlarından, umarım gerçekleşir.

İlaveten eğitimde cinsiyet eşitliği üzerinde durulması, kız çocukların okullaşması konusuna yapılan vurgular kıymetli. Sağlık, istihdam dahil her alanda CHP, kadın birikimini teorik metne yerleştirmeyi başarmış. Bildirgenin geneline yayılmış ve farklı başlıklar altında kadın eşitlik mücadelesinin talepleri hemen görülüyor. Sorunlar, eksikler de yok değil tabii. Örneğin cinsel suçlarda zaman aşımının kaldırılması şiddetle mücadelede kadınların güçlenmesi için en gerekli hukuki tedbirlerden biriyken CHP gibi kadın hareketini iyi tanıyan bir partinin bildirgesine bile giremeyişi ciddi eksiklik. Tüm dünyada yankılanan me too kampanyasını mümkün kılan, cinsel suçlarda zaman aşımı olmayışıydı. Bizde de cinsel suçlarda zaman aşımı sınırlaması kesinlikle kalkmalı.

Ayrıca erkek şiddetine hiç değinilmeyişi affedilmez hatalardan. Üstelik “aile maaşı ve aile sigortası” başlığı altında düzenlemeler planlanırken şiddete yarım cümleyle yer verilmiş. Aile hekimleriyle aynı mekanda çalışacak aile destek danışmanlarının “aile içi şiddetin engellenmesi ve istihdam odaklı yönlendirme sağlamasıyla sosyal sorunların önüne geçeceğiz” ifadeleri, erkek şiddeti gerçekliğini kavramaktan hayli uzak kalındığını gösteriyor.

Eksiklerine ve kadın bakanlığı gibi umut verici sözlerin nihayetinde birer seçim vaadi olarak unutulma ihtimaline rağmen, bir siyasi metinde açıkça yazılması kıymetli. Eşit temsil ilkesi ve fermuar sistemi yerine yüzde 33’lük kadın kotasının yetersizliğine rağmen ve hatta bu seçim döneminde bu yetersiz kotayı bile doldurmamışken bile, hiç değilse teoride sınıfta kalmadığı söylenebilir. Kadın kotasını, kadın katılımında tavan sınır gibi görüp, “kota doldu” anlayışıyla seçilmiş kadının yerine seçilmemiş erkeğin yerleştirilmesi gibi sabıkaları olsa bile CHP’nin yenilik vaat eden seçim bildirgesi izlenmeye değer.


Berrin Sönmez Kimdir?

Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi mezunu. Aynı üniversitede araştırma görevlisi olarak akademiye geçti. Osmanlı Devleti’nin 1. Dünya Savaşı’na giriş süreci üzerine yüksek lisans tezi yazdı. Halkevi ve kültürel dönüşüm konulu doktora tezini yarıda bırakarak akademiden ayrılıp öğretmenlik yaptı. Daha sonra tekrar akademiye dönerek okutman ve öğretim görevlisi unvanlarıyla lisans ve ön lisans programlarında inkılap tarihi ve kültür tarihi dersleri verdi. 28 Şubat sürecindeki akademik tasfiye ile üniversiteden uzaklaştırıldı. Dönemin keyfi idaresi ve idareye tam bağımlı yargısı, akademik kadroları “rektörün takdir yetkisine” bırakarak tasfiyeleri gerçekleştirdiği ve hak arama yolları yargı kararıyla tıkandığı için açıktan emekli oldu. Sırasıyla Maliye Bakanlığı, Ankara Üniversitesi, Milli Eğitim Bakanlığı ve Afyon Kocatepe Üniversitesi’nde ortalama dört-beş yıl demir atarak çalışma hayatını tamamladı. Kadın, çocuk, insan hakları, demokrasi ve barış savunucusu, feminist-aktivist Berrin Sönmez’in çeşitli dergilerde makale ve denemeleri yayınlanmıştır.