Akhisar sen bizim her şeyimizsin!

Türkiye Futbol Federasyonu'nun (TFF) kuruluş tarihi 1923'tür. Beşiktaş 1903, Galatasaray 1905, Fenerbahçe ise 1907'de kurulmuştur. Bu kulüplerin resmi kuruluş tarihlerinden evvel de bu topraklarda futbol oynanıyordu. Fakat 1959 yılından önce ülkede futbol adına kazanılan hiçbir şampiyonluk resmi anlamda tanınmıyor. (Beşiktaş'ın "yıldız sayısı" için hakkı teslim edilen 2 şampiyonluğu hariç). Halbuki İtalya'nın en çok şampiyonluğa sahip Juventus takımının fi tarihinde kendisiyle birlikte 4 takımın yer aldığı turnuvada elde ettiği şampiyonluk bile tescilli olarak sayılır.

Türkiye'de futbolun resmi olarak başladığı 1959 yılından üç yıl sonra organize ediliyor ilk Türkiye Kupası. Aradaki 3 yıllık gecikmenin nedeni ise organizasyon eksikliğinden kaynaklanıyor.

En son dün akşam düzenlenen 56'ncı final maçında bu organizasyon eksiklikleri hâlâ giderilmiş değildi. 1999-2000 sezonundan itibaren tek maç üzerinden oynatılan final maçlarında usulen stadyum kapasitesi her iki takım taraftarlarına da eşit bir şekilde dağıtılır. Fakat bu maç öncesi 33 bin kişi kapasiteli Yeni Diyarbakır Stadı'nda Akhisar taraftarları için sadece 7 bin 422 adet bilet ayrıldı.

Bu durumu protesto eden Akhisarspor'un en önemli taraftar grubu Akigolar, maça gitmeme kararı aldı. Çok değil, sadece bir gece önce Fransa'da PSG'nin, 3. lig ekibi Les Herbiers ile Stade de France'da karşı karşıya geldiği maçta 80 bin kişilik tribünler eşit dağıtılmıştı. TFF, Fenerbahçe'nin kupayı kazanacağı konusunda fazlasıyla emin olmuş olmalı ki, maç bitiminde stadyumdaki sevinç gösterisi daha coşkulu olsun diye sanırım, böyle bir ayrıma gitme kararı aldı.

Fakat TFF'nin Türkiye Kupası'nı bir büyük takımın kazanması adına yaptığı sadece bu değildi. Dünyanın en eski ve en prestijli yerel kupası olan FA Cup (İngiltere Federasyon Kupası), bunu düzenlediği organizasyondaki eşitliği gözeterek başardı. Üstelik belli bir tura kadar güçlü takımlar, zayıf ekiplerin sahasında oynamak zorunda bırakıldı.

Türkiye'de ise, özellikle maçların yayın hakkını alan ATV sonrası, finali Beşiktaş-Galatasaray-Fenerbahçe üçlüsünden ikisi, en kötü ihtimalle biri oynayacak şekilde düzenlenen bir kupa organizasyonu "düzenlemeye" çalışıldı. Bunun için kupalara ruhunu veren "sürpriz olasılığını" düşürmek için grup maçları tertip edildi; hatta bir dönem "büyükler" kupa maçlarına teşrif etmeden diğer takımlar eleme usulü kapıştı, sonrasında grup aşaması kuruldu. Fakat istenilen olmadı. Statü neredeyse her yıl elden geçiyor ama istenilen final maçları bir türlü oynanamıyordu.

Bu sezon başında yine bir değişiklikle grup maçları tamamen kaldırıldı ve tüm maçlar eleme usulüne göre oynandı; ama "seri başı" takımlar olmak kaydıyla. Bir önlem de ilk dört turun ardından oynanacak maçların çift maç üzerinden oynatılması olarak alındı ki olur da bir büyük takım ilk maçta tökezlerse bunu telafi etme şansı olsun!

Tüm bunları anlatmanın tek bir nedeni var: Akhisar'ın elde ettiği şampiyonluğun ne kadar zor ve nasıl bir yapıya karşı elde edildiği. Ve bu takım, sezon başında bonservis bedeli olarak 270 bin Euro harcama yapmış. "Başkanı kim?" diye sorduğumuzda yanıt veremeyeceğimiz bir takım. Maç sonrası söylediği şeyler çok önemli: "9 yıldır aynı ekiple yönetiyoruz kulübü. 2. ligde aldık; 1 yıl orada, 2 yıl 1. ligde, 6 yıldır Süper Lig'deyiz. İstikrar, ödeme ahlakı ve dürüstlük; işin özeti bu. Biz ödememizi zamanında yapıyoruz, görüyorsunuz onlar da yürekleriyle oynuyor." Başkanın ismi ise Hüseyin Eryüksel.

Türkiye'nin kupa şampiyonu olan ilk ilçe takımı olmayı başaran Akhisarspor'u desteklemeye haklı nedenlerle gelmeme kararı alan Akigolar, her şeye rağmen bu şampiyonluğu takımlarının yanında kutlamayı tercih ederlerdi sanırım. Dile kolay, 48 yıllık mazisi kulübün ilk büyük şampiyonluğu!

Akhisar'dan önce ligimize renk katmış Akçaabat Sebatspor'u hatırlattı bu şampiyonluk ayrıca. Topa biraz hızlı vurunca denize kaçan bir stadı olan Akçaabat'ın da Akhisar gibi köftesi meşhurdu. Onlar uzun süredir yukarıda değiller, belki bir daha Süper Lig'de isimlerini göremeyeceğiz. Ancak Akhisar'ın elde ettiği bu şampiyonluk onlar gibi tüm ilçe takımlarını sevindirmiştir. Sadece onları da değil, semt sınırlarını aşıp Türkiye'yi hegemonyası altına alan "büyükler" dışında kalan bizim gibi taraftarları da. O yüzden, "Akhisar sen bizim her şeyimizsin!"

Not: Diyarbakır'da oynanan maçta sahadaki tek Diyarbakırlı futbolcu olan Akhisarspor oyuncusu Muğdat, maçın yıldızlarından biriydi. Onu da ayrıca tebrik etmek lazım...

Şampiyonluk Hatırası...

(*) Hükmen kazandı.

(**) Kura ile kazandı.