YAZARLAR

Seçim yatırımlarında bile kadının adı yok!

AKP, iktidar nimetlerini haksızca kullanarak, seçim yarışında var olan adaletsizliği kat kat arttıran, seçim beyannamesi yazıp bunu kanın tasarısına çeviren çabanın içindeyken katil kocalar da iş başındaydı. Hem Çorum'dan hem Gaziantep’ten şiddetin can alan boyutu düştü gündeme. Ama akan kan, verilen canlar bile kadının güçlenmesini ve erkek şiddetiyle mücadele konusunu seçim yatırımlarına girecek önemde görmedi erkek siyaseti.

AKP, kendi tarihinin en zor seçimine girerken, devlet kesesinin ağzını iyice açtığında bile kadınların güçlenmesi yönünde düzenlemeler geliştirmeyi düşünmemiş. Kadın partili ve kadın seçmenin omuzlarında yükseldiği halde. Pazartesi günü bakanlar kurulu toplantısından sonra yapılan açıklamada gençler yer alıyordu. Yaşlılar yer alıyordu. Emekliler yer alıyordu. İmar affı getirilerek sembolik ücret tayin edildiğinden adına "imar barışı" deniyordu. Çiftçiler unutulmamıştı. Vergi ve prim borçları da yapılandırma adıyla yüzde 90 oranında affediliyordu. Ki Salı günü anılan bu seçim yatırımının meclise sevk edildiğini de öğrendik. Kadınlar nerede? Kadın çiftçiyi ücretsiz aile işçisi konumundan çıkarmak için hazine arazilerine ilişkin düzenleme kadınlara öncelik verilerek yapılmalıydı. İmar affı özellikle kadın adına tapu söz konusu olduğunda kullanılmalıydı. Vergi ve prim borçlarıyla ilgili düzenleme de aynı şekilde, kadın patronlar için, kadınların vergi borçları için kadın lehine düşünülmeliydi ama yok.

Şimdi kimileri tüm bu düzenlemelerde, sırf kadınlar hariç denmediği için seçim yatırımlarının kadınları da kapsadığını iddia ederler. Fakat bilindiği gibi cinsiyet eşitliğini sağlamaya dönük tedbir alınmadığı takdirde genele ilişkin iyileştirme daima hâkim cinsin, zümrenin çıkarını sürdürmesine hizmet eder. Kimileri de bu gayri ahlaki seçim yatırımlarının zaten baştan ayağa sorunlu oluşu gerçeğini dile getirerek, içinde kadınların güçlenmesine yönelik tedbir arayışımı müstehzi bir edayla hafifser. Oysa seçim yatırımı siyasette ahlaki zaafsa kadın seçmenin hatırlanmayışı bu zaafın katmerlisi…

Seçmene gönül çelen ekonomik düzenlemeler yapılırken kadını güçlendirecek vaatler, yatırımlar düşünülmeyişi, siyasetin kadını çantada keklik görmesinden kaynaklanıyor. Kadın politikacıların erkek siyasetinde zihniyet dönüşümü gerçekleştirmek açısından rolü çok önemli ama keşke kendileri de bu rolü önemseyerek etki güçlerini arttırma yollarına yönelseler. Dayanışma gibi, fedakarlıktân kaçınma gibi, bu paketler hazırlanırken kadınlar lehine öneriler geliştirip kabul ettirme gibi. Erkeklerin pek sevip, gevrek gevrek gülerek sıkça tekrarladığı “her başarılı erkeğin arkasında bir kadın var” sözü yazık ki bizim siyasi hayatımızda her başarılı partinin arka bahçesinde iyi çalışan kadın kolları var şeklinde kullanılabilir. Arka bahçede kalmaya itirazla karar masasına oturma çabasıyla, karar masasında kadınlar lehine çözümler kabul ettirme başarısı mümkün olur ama şimdi bu çabayı bu başarıyı görmekten çok uzağız. Hele de şiddeti önlemeye dönük adımları seçim yatırımları arasında bile görememek gerçekten çok acı.

AKP, iktidar nimetlerini haksızca kullanarak, seçim yarışında var olan adaletsizliği kat kat arttıran, seçim beyannamesi yazıp bunu kanın tasarısına çeviren çabanın içindeyken katil kocalar da iş başındaydı. Hem Çorum'dan hem Gaziantep’ten şiddetin can alan boyutu düştü gündeme. Ama akan kan, verilen canlar bile kadının güçlenmesini ve erkek şiddetiyle mücadele konusunu seçim yatırımlarına girecek önemde görmedi erkek siyaseti. Çorum’dan gelen haberle 64 yaşındaki Ali Biçil’in aynı yaştaki kırk yıllık eşi Hanife Biçil’i, başına çekiçle vurarak öldürdüğünü öğrendik, hükümetin seçim yatırımlarını açıkladığı gün. Gaziantep’te ise bir kadın kocası tarafından pompalı tüfekle vurularak öldürüldü. Mehmet D.'nin -noktayla ismi yazılan katil kocanın- 59 yaşında olduğunu öğreniyoruz. Haberde yaşını öğrenemediğimiz Öznur da ayrı yaşadığı eşini, yakınlarının araya girmesiyle affederek evine aldıktan sonra öldürülen kadınlardan birisi oldu maalesef. Siyasetin gündemine giremeden göçüp gittiler.

Hayatları erkek şiddetiyle cehennem azabına dönüp kocalarının elinde can veren kadınlar, bu toplumun bir parçası. Toplumsal gerçekliğimiz kadınların en yakınları tarafından öldürülmesi. Öldürülenlerden çok daha fazlasının ev içi şiddetle yaşamaya mahkum edilişi, gerçeğin çok daha büyük ve yazık ki görünmeyen kısmı. Toplumsal gerçeklikten kopuk siyaset ise seçim kampanyalarında çalıştıracağı zaman kadınları hatırlayıp seçim vaatlerinde bile yok sayacak kadar yabancılaşmış halde ülke gerçeklerine. Şiddetin, cinayetlerin önlenmesi kadınların güçlenmesi gerekirken seçim yatırımlarında kadına pay ayırmayan iktidar, şiddet mağduru kadınları kimsesizliğe, çaresizliğe terk etmiş oluyor, şimdiye kadar yaptığı gibi.

Nasıl nafaka kadını güçlendiren değil erkek egosunu dizginleyen yaptırımlardan biriyse sığınma evi de aynı işleve sahip. Şiddet konusunda toplumsal zihniyetin dönüşümünü sağlayacak caydırıcı önlemlerden birisi. Bütçede, ekonomik düzenlemelerde yer alması gereken yüksek maliyetli önlemlerden. Her 10 bin nüfusa bir sığınma evi düşecek şekilde yaygın hizmet gerekiyor. Ülke çapında kamunun görevi vatandaşını şiddetten korumak. Kadınları erkek şiddetinden korumak, kurtarmak da kamunun görevi, politika üretmek de siyasetin. Şiddet uygulayan erkeklere yaptırım getirmek yönünde atılacak en etkin adımların başında sığınma evlerinin sayısını, kapasitesini ve kalitesini yükseltmek gelirken ve bu devletin temel görevlerinden biriyken hiç değilse seçim yatırımları arasında yer almalıydı. Sığınma evleri açılarak şiddet gören kadınların, çaresiz, kimsesiz olmadığını göstermekle toplumsal zihniyet dönüşür. Bireysel açıdan da sığınma evlerinin varlığı, erkek şiddetinin azgınlığını dizginleyecek en etkili yöntem. Gelin görün ki iktidarın seçim vaatleri arasında yeri yok. Geçmişte yapmadığı gibi gelecekte de tahayyül etmiyor, kadının şiddetten kurtulmasını, kadının güçlenmesini önemsemiyor.


Berrin Sönmez Kimdir?

Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi mezunu. Aynı üniversitede araştırma görevlisi olarak akademiye geçti. Osmanlı Devleti’nin 1. Dünya Savaşı’na giriş süreci üzerine yüksek lisans tezi yazdı. Halkevi ve kültürel dönüşüm konulu doktora tezini yarıda bırakarak akademiden ayrılıp öğretmenlik yaptı. Daha sonra tekrar akademiye dönerek okutman ve öğretim görevlisi unvanlarıyla lisans ve ön lisans programlarında inkılap tarihi ve kültür tarihi dersleri verdi. 28 Şubat sürecindeki akademik tasfiye ile üniversiteden uzaklaştırıldı. Dönemin keyfi idaresi ve idareye tam bağımlı yargısı, akademik kadroları “rektörün takdir yetkisine” bırakarak tasfiyeleri gerçekleştirdiği ve hak arama yolları yargı kararıyla tıkandığı için açıktan emekli oldu. Sırasıyla Maliye Bakanlığı, Ankara Üniversitesi, Milli Eğitim Bakanlığı ve Afyon Kocatepe Üniversitesi’nde ortalama dört-beş yıl demir atarak çalışma hayatını tamamladı. Kadın, çocuk, insan hakları, demokrasi ve barış savunucusu, feminist-aktivist Berrin Sönmez’in çeşitli dergilerde makale ve denemeleri yayınlanmıştır.