YAZARLAR

Düşe kalka büyümek

Bir kaldırım kenarına oturmuş bulursun kendini misal. Yürümeye devam edemediğin için. Ve önünden arkandan, sağından solundan türlü çeşit bacak ve ayak akmaya devam eder. Hayat duranla durmaz. Ve ne tuhaf değil mi, kimse dönüp sana bakmaz. Yine senin sesindir dayanıp da ayağa kaldıran. Düşmedim daha.

Bazı şarkılar böyledir. İlk çıktıkları dönemde kalbinize girer, siz farkına varmadan hayatınızın fonu olur. Fon lafı yanıltmasın, bunlar bir şeyin yanı sıra dinlenen şarkılar değildir hiçbir zaman. Öyle kahvenizi, içkinizi yudumlayıp çalışırken tatlı tatlı kulak kabartamazsınız hiçbirine. Tersine, önce mıhlanır, zamanla da mühürlenirsiniz. Aradan yıllar geçer, en son ne zaman dinlediğinizi unutacağınız kadar uzun zamanlar geçer. Artık o ilk dinleyen insan olmadığınız kadar zamanlar. Ve derken bir gün, pat diye akla, kalbe bir yıldırım düşer. Kıyamet alameti, taş büyüklüğünde dolu iner tepenizden aşağı. Hatırlamış olursunuz.

Umay Umay’ın Düşmedim Daha’sı öyle şarkılardandır benim için. 1996’da ilk çıktığı andan beri zamansızdır. Hacmi sonraki bütün yılları da içine alacak sonsuzluktadır. Genleşir, kapsar, aşar.

Klibiyle birlikte dinleyin Hakan Tunçkıran’ın bestesini. Umay Umay’ın dolunay berraklığındaki yüzüne, arada kendi nakaratıyla ortaya çıkan, şarkının söz yazarı Mete Özgencil’in kuyu derinliğindeki gözlerine bakın. Bırakın sözler içinize aksın.

Üvey, zemheri gözler üvey

Yer gök dört duvar sağır, ağır ağır

Düşmedim daha

Ah dar sokak vurgunları

Kaldırın düşenleri ağır ağır

Düşmedim daha

Kimse görmüyor mu bunları dediğin anlar vardır. Kendi gözünün tanıklığından şüpheye düştüğün. Çünkü gördüğün katlanılmazdır ve aynı infiali yaratmasını beklediğindir herkeste. Ama bak işte, yok öyle bir herkes. Hiçbir şey yokmuşçasına, hiç olmamışcasına süregidiyor hayat. O an işte ayağının altından zemin kaymaya başlar. Kendini kaybettiğin andır. Karnında hani şu uçak irtifa kaybettiğinde, türbülansa girdiğinde oluşan o çekilme hissi. İç organların sökülüyor sanki.

Bir kaldırım kenarına oturmuş bulursun kendini misal. Yürümeye devam edemediğin için. Ve önünden arkandan, sağından solundan türlü çeşit bacak ve ayak akmaya devam eder. Hayat duranla durmaz. Ve ne tuhaf değil mi, kimse dönüp sana bakmaz. Yine senin sesindir dayanıp da ayağa kaldıran. Düşmedim daha.

Çünkü düşme başka bir şey. Kendi yüzüne bakamaz hale gelmek gibi bir şey. Varsın sesin biraz kırık çıksın, biraz küskün. Bir sonraki çığlığını biriktiriyorsun içinde. Haykırmak için riyayı.

(Mete Özgencil)

Ayaz vur vuracaksan hiç utanmadan

Ey talih sen de dön döneceksen

En kötüyü göze alanın, yani korkusunu korkanın hakkıdır umut. Kendisi için bile değil. Hani eğer şu kainatta bir gıdım adalet, azıcık hakkaniyet var ise, görmenin zamanı geldiğinden. Hadi buradayım, ne edecekseniz edin diyebilen ruhunun dengidir umut. Hep de böyle kalmayacak ya inancı. Çünkü öbür türlüsü hayatın olasılıklarına, mucizevi karşılaşmalarına ayıp etmek anlamına gelir. Ne demiştin: Hayat her şeye muktedir. Onu yaşayanlar da.

(Umay Umay)

Gecen günün beni neden tanımadı

Elin kolun beni nasıl saramadı

O bendeki canı henüz yoramadı

Zamana yenik düşen sevgi hüsrandır. Kayıp duygusudur adlı adınca. Ölüme eştir. Yas bekleyendir. Can elbet yorulur, nasıl yorulmasın? Ama kendisine kastedene karşın atar. Hayat onursuzlardan müteşekkil değil, işte bu görülsün, bu böyle bilinsin diye atar. Kendi isminin hatrına devam eder insan. Öldürmeyen yarasıyla façalanmış olarak.

(Mete Özgencil)

Çabuk sön yetim yıldız, dal derinlere

Kıyamet sen de kop kopacaksan

Ölümün kutsandığı, zulmün kanıksandığı yerde kutsal kitaplardan bağımsız bir iç bilgiyle beklersin kıyameti. Ne oldu kayan yıldızlarla tuttuğun dileklere? Son kahkahanı kimler çaldı? Aklında çocukluktan bir tekerleme: Kimler çaldı götürdü, satamadan getirdi. Geri gelecek o kahkaha. Zulmeden, başkasının acısından keyfeden kötülüğünde boğulurken patlayacak o kahkaha. Yıldızlar gene parlayacak gökte, çocuklar, âşıklar gene açacak kalbini onlara. Sen de sırtını toprağa, yüzünü göğe verip kalbini seveceksin bir kez daha. O ki ihanet etmedin kendi yorgun canına.

Eskilerden bir şiirim vardı. Bu şarkıyla akarken bugünlerden, onun bir bölümünü andım. Buraya bir de onu kondurayım. Şarkıya en çok şiir yakışır nasılsa.

Varkalmayı öğreniyor en çok insan

Yüzgeri dönüşlerden, kılpayı sönüşlerden

Boşuna iman tahtası denmemiş göğüs kafesine

Sineye çeke çeke tevekküle dönüyor tasan.

Bakma sen bana, arada göresim gelir

Dellenirim çalakalem. Döngele diye

dikenli bir bitki varmış güzün

bozkırda uçuşan

Döngele diye diye dönerim eksenimde doludizgin

Bezgin değilim artık, hatıramda yüzün

nabzımda bir canatışı hâlâ

Hasılı vazgeçtim, olamayanı ummaktan

Ama inkârcısı da olamam darmaduman sevgimizin.

Olsun varsın

Bazı hatalar sevilir de zamanla

Madem ne af dileyen var ne bağışlayan

Saklarım içimde ışıldayan zamanlarımı

Kör karanlıkta gümüş alınlık

gibi taşırım umudumu

aylanır, nurlanır kem gözlere inat

içimde ince bir ah

Kırk kere düştüm

Kırk bir kere maşallah.


Karin Karakaşlı Kimdir?

1972’de İstanbul’da doğdu. Boğaziçi Üniversitesi Mütercim Tercümanlık Bölümü’nün ardından Yeditepe Üniversitesi Karşılaştırmalı Edebiyat Bölümü’nde Yüksek Lisans eğitimini tamamladı. 1998’de öykü dalında Varlık dergisinin Yaşar Nabi Nayır Gençlik Ödülü’nü kazandı. Karakaşlı’nın eserleri şunlardır: Başka Dillerin Şarkısı (Öykü, Varlık Yay., 1999; Doğan Kitap, 2011) , Can Kırıkları (Öykü, Doğan Kitap, 2002), Müsait Bir Yerde İnebilir Miyim? (Roman, Doğan Kitap, 2005), Ay Denizle Buluşunca (Gençlik Romanı, Günışığı Kitaplığı, 2008), Cumba (Deneme, Doğan Kitap, 2009), Türkiye’de Ermeniler: Cemaat, Birey, Yurttaş (İnceleme, Günay Göksu Özdoğan, Füsun Üstel ve Ferhat Kentel ile, Bilgi Üniversitesi Yay., 2009), Benim Gönlüm Gümüş (Şiir, Aras Yayıncılık, 2009), Gece Güneşi (Çocuk Kitabı, Günışığı Kitaplığı, 2011), Her Kimsen Sana (Şiir, Aras Yayıncılık, 2012), Dört Kozalak (Gençlik Romanı, Günışığı Kitaplığı, 2014), Yetersiz Bakiye (Öykü, Can Yayınları, 2015), İrtifa Kaybı (Şiir, Aras Yayıncılık, 2016), Asiye Kabahat’ten Şarkılar Dinlediniz (Anlatı, Can Yayınları, 2016). Karakaşlı halen Kültür Servisi, Gazete Duvar siteleri ve Agos gazetesinde yazmaktadır.