YAZARLAR

O gemi gelmez be İsmail abi

Futbol karabasanı olmuş Türkiye sporunun. Gözleri kör etmiş. Kendisinden başka herkesi kıskanmış. Gündeme gelmesin diye törpülemiş spora olan sevgimizi. Sonra da bu toprakların tek derdi futbol ve oradan geleceği umulan başarı olmuş

Ne güzel şeyler oluyor memlekette aslında. Cesur ve inatçı kadınlarımız şekillendiriyor spor dünyamızı. Onlar şekillendirdikçe hak ettikleri övgüleri alamıyorlar ayrı. Yoksa spor dünyamızın, basınımızın bangır bangır onların isimlerini zikrediyor olması lazımdı. Yine gururlandırdılar bizleri. Ama belki lafların ve belli sütun santimlerin dışına taşamadılar.

Güldeniz’den başlamalı mesela. Ya da Meliha’dan. Kim bilir belki Beyza’nın 1995 doğumlu olmasına rağmen elde edilen başarının kendisini nasıl iyiye doğru şekillendireceğinden dem vurabiliriz. Simge’nin her kademeye girişinde Hande’nin her smacında, Büşra’nın her bloğunda bir kez daha saygı duymak lazım onlara. Ezgi’nin her pası yerine gitsin diye dua edenlerin sayısı artmalı, 1999’lu Yasemin’e güvenmenin tadına bakmalı. Gözde, Ceylan ve Dilara’nın geleceğimiz olduğunu bilmek gerekiyor. Boskovic’in sayılarından, Adams’ın file üstündeki hakimiyetinden, kaptan Larson’un bizden biri olmasından, Ognjenovic’in takımı yönetim şeklinden destanlar yazmak lazım halbuki.

Ya da rotayı pota altına çevirmek lazım. Işıl’ın orkestra şefliğine methiyeler düzmenin tam zamanı değilse ya nedir? Petronyte ve Davis’in engellenemezliği nasıl dikkatinizi çekmez? Quigley’nin ribaunda çıkışı, etkileyici bir romanının girizgahı olmaz mı? Epoupa’nın dağıttığı pasların adresi arkadaşları kadar spor basını da değil mi? Tabii görene. Tuğba’nın kenardan verdiği enerji, futbolun algı yönetimini çoktan devirdi, duymadınız mı? Özge’nin, Meltem’in, Naz’ın, Merve’nin, Kobryn’nin takım olmanın ne demek olduğunu göstermesine de gözlerinizi kapatacaksınız?

Tanıyanlarınız vardır kuşkusuz ama bilmeyenler için Eczacıbaşı VitrA Voleybol Takımı ve Galatasaray Kadın Basketbol Takımları’nın kadrolarını oluşturuyor bu kadınlar. İlk paragraf Eczacıbaşı’nın Türkiye’ye getirdiği 5'inci uluslararası şampiyonluğun kahramanları. İkinci paragrafta ismi zikredilenler ise Galatasaray’a tarihinin 3'üncü kadınlar basketbolu Avrupa şampiyonluğunu getiren kadınlar. Bu kadınların şampiyonluğa giden yollarının her anına bir manşet düşmeli. Futbolda gelen bir UEFA bir de Süper Kupası şampiyonluğunun her yıl dönümünde bayram yapanların ülkesinde bu kadınların pamuklara sarılması lazım. Futbolun sığlığı ve sıradanlığında ışıl ışıl parlamalılar. Parlatmalıyız.

Fakat futbol karabasanı olmuş Türkiye sporunun. Gözleri kör etmiş. Kendisinden başka herkesi kıskanmış. Gündeme gelmesin diye törpülemiş spora olan sevgimizi. Sonra da bu toprakların tek derdi futbol ve oradan geleceği umulan başarı olmuş. O başarı da tribünden gelen çakmakların, yarıda kalan maçların, yaralanan menajerlerin, teknik direktörlerin, yangını başlatan ve dinmesin diye harlayan basın mensuplarının (!), siyasetle kol kola girmiş, hatta siyasetin arka bahçesi olmuş bir futbol ortamında gelmez.


Onur Salman Kimdir?

Basına 2006 yılında Cumhuriyet gazetesinde stajyer olarak adım attı. İki aylık staj ve Cumhuriyet’in spor ekindeki yazılarda sonra Eurosport Türkiye’de spiker ve editör olarak çalıştı. 2009 yılında Radikal gazetesine editör olarak geçerken, Eurosport’ta da yarı zamanlı spikerlik yapmaya devam etti. Medya macerasına 2012-2016 yılında Hürriyet’te devam etti. 2016 yazından beri Gazete Duvar’da çocukluk hayalini sürdürüyor. Köken Eurosport olunca tahmin etmesi kolay. Asıl ilgi alanı ‘başka sporlar.’