YAZARLAR

İntihar hayatın neresine düşer?

İntihar hayatın neresine düşer diye sorsalar, sonuna değil başına derim. Başlayamamış bir hayata isyandır intihar. Esirgenen güzelliğe, gönül indirilen zulme isyandır. Hep tek kişi intihar eder. Hep çok kişi ölürüz.

Bazen öyledir. Bir haberin karşısında kalakalırsın. İçinden geçer. Zaten haber dediğinin etkisi budur insan denenin önünde. Hakikatine değer. Ama işte artık çok sık olmuyor. Ne de olsa haberin içi boşaltılalı, hamaset ve yalan dolanla doldurulalı oldu epey bir zaman. İnsan yerine müsveddeleri ortalığı kaplayalı da. Ama işte yine de bazen kalakalırsın. Hakikatine değdiklerinde.

O haberin karşısında öylece kaldım. Özellikle eşcinsel ve trans hakları için verdiği mücadeleyle, ücretsiz hukuk desteğiyle tanınan ABD'nin ünlü avukatlarından David Buckel, iklim değişikliğini protesto etmek amacıyla New York'un Brooklyn semtinde bulunan Prospect Park'ta kendini ateşe vermiş. Haber işte bu. Kalakalış da.

KENDİNİ YAKMAK

Son dönemlerde çevre örgütleriyle de çalışmalar yürüten 60 yaşındaki Buckel bir de intihar notu bırakmış: “Kirlilik gezegenimizi mahvediyor, hava, toprak, su ve iklim yoluyla yaşam alanlarımıza nüfuz ediyor… Dünyada insanlar artık sağlıksız hale gelmiş havayı soluyor ve bunun sonucu olarak birçoğu erken ölüyor. Benim fosil yakıtla erken ölümüm kendimize bu yolla neler yaptığımızı gösteriyor.”

Kendini ateşe vermek kendini öldürmekten fazlasıdır. Bir haykırıştır insanlığa. Bu coğrafyada nice Kürt Newroz ateşi yansın, özgür, eşit, adil bir hayat gelsin, cezaevlerindeki insanlık dışı uygulamalar son bulsun diye yaktı kendini. Tanırız biz o ateşi.

İntiharlar da vaka-i adiye oldu sahi? “Haber değeri” ne kadar süreli? Daha bu hafta Aydın'da ataması yapılmayan 25 yaşındaki Sosyal Bilimler Öğretmeni Merve Çavdar intihar etti. Sabah saatlerinde evden “İş bulmaya gidiyorum” diyerek çıkan Çavdar, Güzelçamlı sahiline geldiğinde yanındaki depresyon haplarının tamamını içerek canına kıydı.

Böyle bir ölümün üstüne Twitter'da şu yorum da okundu gök kubbede:“Atanamayan 500 bin öğretmen var. Kimse intihar etmiyor dini imanı Allah korkusu olanlar. Demek ki ateist deistmiş bu bayan gittiği yerde cehennemdir tabi Allah bilir ama görünen köyde kılavuz istemez yani. Bir de cehape’nin bir oyu daha azaldı :)” Müsvedde derken kast ettiğimdir.

ONUR DEDİKLERİ

İntihar bireysel iradedir ama tek kişinin ölümü değildir. Her intihar topluma, dünyaya bir şey gösterir. Şu hayatta öyle bir şey var ki bir canlı böyle yaşamaya katlanamıyor. Böyle bir hayat zul geliyor. Dil içi çevirisi budur intiharın. Başka türlü olması gerektiğidir. Gerek de dönüp dolaşıp onur kelimesine takılır.

O kan dondurucu yorumun hatırlattığı başka bir açıklama var iki sene öncesinden. Dönemin Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, ataması yapılmayan öğretmenler ile Temel Eğitimden Ortaöğretime Geçiş’te (TEOG) düşük puan alan öğrencilerin intihar ettiği yönündeki eleştirileri değerlendirirken, “Teknik tabiri nedir bilmiyorum ama bunu bile söyleyip söylememekte tereddüt ediyorum, ‘gösterişçi intihar eylemi’ diye bir sendromdan bahsediliyor. Aslında niyeti olmadığı halde etrafında ilgi uyandırmak veya ilgi çekmek veya isteklerinin yerine gelmesini sağlamak amaçlı” demişti. Tereddüt ne tuhaf kelime…

İNSAN OLANIN YANİ

Ha kayıtsızlık zırhını kuşanmak mümkün. Bana dokunmayan yılanın bin yılında yaşamak da. Ama yılan herkesin bacağında. İnsan olanın yani. Hani yine şu onur kelimesine bir anlam yükleyenin. Hayat insan onuruna layık olduğunda hayattır. Öbür türlüsü sadece nefes alıp bırakma.

15 Temmuz darbe girişiminden bu yana 145 bin civarında kişi meslekten ihraç edildi ya da açığa alındı. Geçen yıl haziranda Çukurova Üniversitesi İktisadi İdari Bilimler Fakültesi'nde öğretim görevlisi olarak çalışırken kanun hükmünde kararname (KHK) ile ihraç edilen Mehmet Fatih Traş intihar etmişti. Mesele sadece kamu görevinden uzaklaştırılmak değil. Aynı zamanda fişleme yöntemiyle neredeyse sivil ölüme mahkûm edilmek. Barış derken terörist ilan edilmek. Şu insan onuru yani. Bazılarımızın onsuz yaşayamadığı…

Geçen yıl ağustosta FETÖ/PDY soruşturması kapsamında Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile geçen yıl ihraç edilen hemşire 37 yaşındaki Sevgi Balcı, Isparta’da oturduğu evde intihar etmişti. Sevgi Balcı’nın devlet memuru olan eşi Halil İbrahim Balcı da KHK ile ihraç edilmiş, aile kimselerin desteği olmaksızın apar topar çıkarıldıkları lojman sonrası hayat mücadelesine girişmişti.

BBC Türkçede Fundanur Öztürk’ün hazırladığı 29 Nisan 2017tarihli kapsamlı haberde açığa alınan, tutuklanan ya da meslekten ihraç edilen çeşitli meslek gruplarından -çoğu kamu görevlisi- en az 37 kişi intihar ettiği bilgisi yer alıyordu. Çevrelerinden dışlanan, kendilerine ve dünyaya ne olduğunu anlamlandıramayan insanlar…

Ve biz, günlük hayat gailesi diye bir şey için koşturup dururken bu arka planla yaşayanlar. Şizoid, ortasından bölünmüş bir hayatı orasından burasından yaşanabilir kılmaya çalışanlar. Küçücük ama devasa uğraşlar, çaba ve emeklerle.

İntihar hayatın neresine düşer diye sorsalar, sonuna değil başına derim. Başlayamamış bir hayata isyandır intihar. Esirgenen güzelliğe, gönül indirilen zulme isyandır.

Hep tek kişi intihar eder. Hep çok kişi ölürüz.

Ölelim zaten içimizde bir yerde ki, yaşıyormuş, kalbi varmış desinler.


Karin Karakaşlı Kimdir?

1972’de İstanbul’da doğdu. Boğaziçi Üniversitesi Mütercim Tercümanlık Bölümü’nün ardından Yeditepe Üniversitesi Karşılaştırmalı Edebiyat Bölümü’nde Yüksek Lisans eğitimini tamamladı. 1998’de öykü dalında Varlık dergisinin Yaşar Nabi Nayır Gençlik Ödülü’nü kazandı. Karakaşlı’nın eserleri şunlardır: Başka Dillerin Şarkısı (Öykü, Varlık Yay., 1999; Doğan Kitap, 2011) , Can Kırıkları (Öykü, Doğan Kitap, 2002), Müsait Bir Yerde İnebilir Miyim? (Roman, Doğan Kitap, 2005), Ay Denizle Buluşunca (Gençlik Romanı, Günışığı Kitaplığı, 2008), Cumba (Deneme, Doğan Kitap, 2009), Türkiye’de Ermeniler: Cemaat, Birey, Yurttaş (İnceleme, Günay Göksu Özdoğan, Füsun Üstel ve Ferhat Kentel ile, Bilgi Üniversitesi Yay., 2009), Benim Gönlüm Gümüş (Şiir, Aras Yayıncılık, 2009), Gece Güneşi (Çocuk Kitabı, Günışığı Kitaplığı, 2011), Her Kimsen Sana (Şiir, Aras Yayıncılık, 2012), Dört Kozalak (Gençlik Romanı, Günışığı Kitaplığı, 2014), Yetersiz Bakiye (Öykü, Can Yayınları, 2015), İrtifa Kaybı (Şiir, Aras Yayıncılık, 2016), Asiye Kabahat’ten Şarkılar Dinlediniz (Anlatı, Can Yayınları, 2016). Karakaşlı halen Kültür Servisi, Gazete Duvar siteleri ve Agos gazetesinde yazmaktadır.