YAZARLAR

Mariano'nun sol ayağı

İş Mariano’nun koşusunda, topu sürüşünde, sol ayağını kullanmasında. Yineleyerek: Beklenmeyeni yapmaya cüret etmekte. İş bir gün savaş bir gün barış dememekte. Hem organize, istikrarlı ve tutarlı davranmakta hem yeri geldiğinde içgüdüsel olarak başkaldırmakta. “Bu kadar da değil, artık yeter” diyebilmekte.

Dezenformasyonla mücadelede en önemli gereç anaakım medya. Dolayısıyla anaakım medyanın havuza alınması da bundan gerekli. Otoriterlikçi liderin sahneyi bütünlükçü biçimde düzenleyebilmesi için.

“Savunma hattı yoktur, savunma alanı vardır, o alan vatanın tamamıdır” ünlü sözündeki gibi. Siyaset sahnesi toplumun, olan bitenin, yazılan çizilenin tümü. Totaliterlikçi hegemonya da böyle kuruluyor.

Gerçek değil anlatı önemli. Anlatı sürekli kulaklarımızı meşgul ediyor, beynimizi uyuşturuyor. Abdülhamit’ten sonra “duraklama” dönemine girip, Erdoğan’la şahlanmak bu tür anlatıya nadide bir örnek. Sayın Cumhurbaşkanı’nın Fatih’ten “dedemiz” diye söz etmesi bir başkası.

Buradaki açmaz, sahnenin tamamını düzenleme iddiası bir kere ortaya koyulunca, Mariano gibi sol ayağını genelde yürümek için kullanan bir oyuncunun çıkıp, topu sol ayağıyla kullanarak o özenle kurulan sahneyi dağıtabilmesinde.

Kongre sabahı Çağatay Kılıç’la lise bahçesine gelerek gülücükler saçan Dursun Özbek’in Mustafa Cengiz’e geçilmesinde. Canan Kaftancıoğlu’nun CHP İstanbul Başkanlığı’nı kazanmasında. Elli bin Galatasaray taraftarının hançerelerini “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” diye spontane paralamasında.

Tabipler Odası seçimlerinde demokratik katılımcıların İstanbul’un ötesinde tüm illeri, İzmir’i de katarak almalarında. Mülkiye’den kopartılan Dinçer Demirkent’in yılmayıp Mülkiyeliler Birliği’ne başkan seçilmesinde.

Demirtaş’ın mahkemeye gelip "Hiç değilse karşılaştığım yerde, gücüm oranında kesinlikle şiddetin durabileceği, bu silah-şiddet döngüsünü ve bunun toplumsal dönüşümü koordine etmesi döngüsünü kırabilirim, bir yerde bu çarka çomak sokabilirim, bunun için siyasette güçlenebilir miyim diye kafamda olan hep buydu. Bu döngü kırılmazsa, bizler bu döngüyü değiştirmeyi başaramazsak, siyasete güveni oluşturamazsak, bu döngü devam edecek.” diyebilmesinde.

Özcesi iş apatiyi kırabilecek, ölü toprağını silkeleyecek, beklenmedik her türlü hamlede, çıkışta, her an her yerde olmakta. Gerçeği aramaktan vazgeçmemekte, kurumların aşınmasına direnç gösterebilmekte. Karmaşaya karşı duruluğun yanında durmakta.

Zevzekliğe karşı (Kemal Can’a atıfla) sesi değil sözü yükseltebilmekte. İş Mariano’nun koşusunda, topu sürüşünde, sol ayağını kullanmasında. Yineleyerek: Beklenmeyeni yapmaya cüret etmekte.

İş bir gün savaş, bir gün barış dememekte. Hem organize, istikrarlı ve tutarlı davranmakta, hem yeri geldiğinde içgüdüsel olarak başkaldırmakta. “Bu kadar da değil, artık yeter” diyebilmekte.

İş Hatay’ın künefesinde değil, Suriye’nin Kürtlerinde. Diyalogda, iletişim kanallarını açık tutmakta. Konuşmak kadar dinlemekte. Bugün değil, yarın da kimlerle komşu olunacağını, komşu kalınacağını anımsamakta. Yan yana değil iç içe yaşamayı öncelemekte.

İttifaklar kurmakta, safları sıklaştırıp, uzatmakta. Muktedire, iktidarının sınırlarını gösteren her hamlede. Zırhta açılan küçük çentiklerde.

Her şeyin, iktidarın da bir bitimi olduğunu, ama yüzyıllık çınarlar Galatasaray, Fenerbahçe, Beşiktaş aşklarına sınır çizilemeyeceğini gösteren her harekette. Mariano’nun sol ayağında.

Neden mi Suriye yazmadım? Eliot Cohen’den alıntı: “Bu saldırı gayriciddi ancak duygusal baskıdan kurtulmaya yönelikti, adeta strateji kisvesi altında yapılmış bir tür askeri mastürbasyondu.” Doğru. Üstüne Putin’e “boşa kostaklanma (o kadar da) kostak değilsin”, Putin’e güvenen bazı yerel ağadayılara da “yol arkadaşlarınızı iyi seçin” demekti.

Suriye’deki hedeflere gönderilen Tomahawk seyir füzelerinin beheri 1.87 Milyon ABD Doları. İçme suyuna katıldığı için kullanımı kısıtlanmayan kloru, merdiven altında varile basıp, helikopterden atmak ise bununla karşılaştırılınca neredeyse bedava.

Tiyatro da olsa yapılan müdahale, masada olmak için sahada olmak, ilkeli olmak adına (!) dümeni kah Rusya ve İran’a, kah ABD ve koalisyona kırmak siyasetinin sürdürülebilirlik ufkunu gösterdi. Esat’ın da koltuğunun garanti olduğunu kanıtlayıp, bizi Esat’la baş başa bıraktı.

Ankara’dan yapılan açıklamaların ise neresinden tutacağımı bilemedim. On beş yılı geçen AKP iktidarının, ülkemizin yetiştirdiği en ılımlı ve soğukkanlı büyükelçilerden şimdi CHP Genel Başkan Yardımcısı Ünal Çeviköz’e emeklilik yıllarının tadını köşe yazarı olarak geçirmek varken Taksim’in beton zemininde oturma eylemi yaptırdığını da görünce, Suriye yerine ben de oturdum Mariano’nun sol ayağını yazdım.


Aydın Selcen Kimdir?

1969 İstanbul doğumlu ve Saint Joseph Lisesi ile Marmara Üniversitesi İngilizce Uluslararası İlişkiler Bölümü mezunudur. 1992-2013 arasında Dışişleri Bakanlığı'nda meslek memuru olarak çeşitli görevlerde bulundu. Son olarak 2010-13 tarihleri arasında Erbil Başkonsolosluğu görevinde bulundu. Merkeze döndüğü gün "memuriyetten istifa etti." Genel Energy petrol şirketinde bir buçuk yıl siyasi danışmanlık yaptı. 2015'den beri bağımsız olarak özellikle Irak ve Suriye konularında yazıyor. Galatasaray kongre üyesidir. Alaz adında bir kızı var.