YAZARLAR

'Tehlikeli' yakınlaşma: Kalan 5 haftada kim kaç puan alır?

Süper Lig'de zirvedeki dörtlü bir maçlık arayla diziliyor; haftaya alınacak sonuçlara göre dördüncünün birinci olma ihtimali var. Bu tabloya göre en büyük "tehlike" ise Başakşehir'in aradan sıyrılıp ipi göğüsleme şansı. Yukarıda bunlar olurken aşağıda ise bir tribünün hızla çürümesine şahit oluyoruz...

Süper Lig'i takip etmeye başladığım 80'lerin sonlarından beri -ki o zamanlar Süper değildi- zirvede son beş haftaya girilirken böyle bir tablonun olduğunu görmemiştim: İlk dört sırayı sadece 3 puan ayırıyor! Alınacak sonuçlara göre dördüncü Fenerbahçe'nin haftaya lider olma şansı bile var. Ancak gidişata ve kalan maçlara bakılırsa ilk iki için en kuvvetli aday Beşiktaş ve Başakşehir.

BAŞAKŞEHİR 'TEHLİKESİ' VE FENERBAHÇE 'SÜRPRİZİ'

Galatasaray, sezon sonu gelmesine rağmen deplasman işini çözemedi. Önünde oynayacağı 3 zorlu dış saha maçı var: Alanya, Akhisar ve Göztepe. Yani Ege ve Akdeniz'i aşması gerekecek sarı-kırmızılıların. Elbette olmaz değil; ancak olması çok zor ihtimal buradan 3'te 3 çıkarmaları. Bu nedenle içeride Beşiktaş'ı yenseler bile onlara yetmeyebilir bu tabloda.

Beşiktaş ise kalan 5 haftada, deplasmanda oynayacağı Galatasaray maçı hariç, dört maçta net favori olarak sahaya çıkacak. Siyah-beyazlılar hem takım, hem bireysel, hem de teknik direktör bazında yükselişte. Dolayısıyla bu maçları rahat geçeceklerini düşünüyorum. Galatasaray maçında Beşiktaş'a bir beraberlik bile yetebilir.

Fakat bu durumda şöyle bir "tehlike" var: Eğer Başakşehir 5'te 5 yaparsa ipi göğüsleyen takım olur. Fakat Başakşehir de son maçı hariç Yeni Malatya ve Akhisar maçlarını çok kötü oynayarak kazandı. Her zaman bu kadar şanslı olmaları zor. Osmanlı ve Antalya gibi zor deplasmanları var.

Sanırım en büyük "sürpriz" Fenerbahçe'nin önemli bir aday olarak yarışın içinde kalmayı başarması. Geçen hafta değindik, her halükarda kötünün iyisi şampiyon olacak. Fenerbahçe gittikçe daha kolay maçlar oynayacak. Bu da lider Galatasaray'dan daha şanslı oldukları anlamına gelir.

KALAN 5 HAFTADA KİM KAÇ PUAN ALABİLİR?

Bu söylediklerimizi matematiğe dökelim ve sonuca bir bakalım: Galatasaray kalan maçlardan 9 ya da 10 puan alabilecek gibi. Beşiktaş'ın 12 puanı neredeyse garanti. Başakşehir ise en az 10-11 puan çıkaracak güçte. Fenerbahçe ise 13 puanı görebilir. Bu durumda çok ilginç bir tablo çıkıyor ortaya: Beşiktaş 71, diğer üç takım da 70 puana ulaşıyor. Ki bu hesaplamada Beşiktaş'ın Galatasaray'a yenildiğini varsaydım! Sahayı görmeden paçayı sıvadığımız bu hesaplama sadece bir öngörü. Bu kadar yakın giden bir yarışta çok ufak olaylar bile dengeleri bozabilir, bunu da akılda tutmak gerek.

GALATASARAY, BAŞAKŞEHİR VE 'İKTİDAR' MESELESİ

Saha içine baktığımızda, bu hafta merakla beklediğim maç Galatasaray-Başakşehir maçıydı. Saha dışında bolca hikâye barındıran mücadele sahada pek tat vermese de maç sonunda büyük bir etki yarattı. Galatasaray galibiyetini "iktidara karşı" alınmışçasına karşılayan büyük bir kitle oldu. Ancak çoğu insan şunu unutuyor ki, söz konusu futbolda iktidar olmaksa -bugün rüzgar Başakşehir'in ardından esse de- 3 büyüklerin eline bu konuda kimse su dökemez!

Bütün gazete ve televizyonların ortaklaştığı tek konu, bu 3 takımın futboldaki mutlak hakimiyeti. "Spor" adına hazırlanan programlardan sayfalara bütün bir alanın tamamı bu takımlara tahsis edilmiş durumda. "Diğerlerine" sansasyon haricinde yer yok; ya teknik direktörü abuk subuk konuşacak, futbolcusunun boğazına sarılacak ya da küme düşünce veya bu 3'lüden birini yenince kısaca adından bahsedilecek. Ki bu bakış açısına göre 3 büyükler asla yenilmez; kötü oyunları ya da teknik direktör yanlışları veyahut en sık dile getirilen gerekçe olan hakem nedeniyle "kaybeder". Yani konu, yine onlar merkeze alınarak işlenir.

Tüm sayfalarda yazılan ve tüm ekranlarda konuşulan bu 3'lü olunca bir insanın diğerlerine gönül vermesi ne kadar beklenebilir? Verse bile bu anlamlı bulunmaz, her zaman büyüklerden hangisini tuttuğu ısrarla sorulur. Popülizmin en tehlikeli yanı da tüm bu gerçekleri göz ardı edip uydurma bir "destan" yaratmasıdır. Hayır, Galatasaray (ya da Beşiktaş ya da Fenerbahçe) iktidar karşıtı olduğu için değil bizatihi iktidar olduğu için kazandı ve sürekli kazanmaya devam edecek.

Neyse, daha fazla düşman kazanmadan hemen her zaman söylediğimi bir daha hatırlatayım: Başakşehir şampiyon olmasın da, kim olursa olsun!

AHLAKEN HIZLA ÇÜRÜYEN GENÇLERBİRLİĞİ TRİBÜNLERİ

Geçen hafta Gençlerbirliği açısından çok güzel geçti. Küme düşme potasında olan takım beklenmedik bir şekilde Galatasaray'ı yenerek hem küme düşme hattının üzerine çıktı hem de büyük moral kazandı. Bu hafta kaybettiler, o ayrı. Ama esas olan böyle bir kulübün yaşadığı erozyon. Çoğu insanın sempatiyle baktığı, sempatik bulmasa da nefret etmediği ve deplasmana taraftar olarak gittiğinizde hemen hemen her yerde sıcak karşılandığınız, ağırlandığınız bir durum varken bu sezon bu durum da tersine döndü.

"Taraftarı az" diye önemsenmese de Passolig protestosunun en yoğun olduğu tribünlerden biri Gençlerbirliği tribünü oldu. Ve bu protestoların bıraktığı boşlukları hiçbir yer edinememiş, kimliksiz -taraftar kimliği açısından- ama şiddet dolu bir topluluk doldurmaya başladı. Bu insanlar sayesinde, Passolig öncesi olmayan bir şekilde ve kulüp tarihinde yaşanmadığı kadar fazla sayıda "çirkin ve kötü tezahürat" nedeniyle Gençlerbirliği PFDK'ya sevk edildi. Rakip tribünle uğraşıldı. Kendilerini efendice uyaranlarla uğraşıldı. Geçen hafta ise dehşete düşürücü bir video yayınlandı.

Ankara 19 Mayıs Stadyumu çevresinde sessizce tribünlere doğru yol alan ve grup halinde olmayan Galatasaray taraftarlarına yukarıda saydığımız gruptan bazı kişiler şiddet uyguladı ve bunları utanmadan sosyal medyada yayınladı. Burada yapılanları eleştiren, yanlış bulan ve özür dileyen bir Gençlerbirliği taraftarı ise bu haftaki Kayseri deplasman tribününde yukarıdaki eylemlerinden dolayı aynı grubun saldırısına uğradı. Üstelik saldırıyı gerçekleştiren grubun Kayseri'ye ulaşımı ücretsiz bir şekilde yönetim tarafından sağlandı. Nereden baksan tutarsızlık, nereden baksan ahmakça...

Bunlar olduğu müddetçe saha içine bakmaya da fazla heves edemiyor insan maalesef...