YAZARLAR

Savaşın özeti ve 'hayır'ın anlamı

En son aldatıldığımız İkinci Körfez Savaşı’nın üzerinden 16 yıl geçti ve aynı aktörler bu defa Suriye rejiminin Doğu Guta’da sivillere karşı kimyasal silah kullandığını iddia ederek Suriye’ye saldırıyorlar.

ABD, Fransa ve İngiltere’nin oluşturduğu koalisyon güçleri Suriye’yi füzelerle vurdu. Saldırının sebebi olarak Esat’a bağlı Suriye rejim güçlerinin Doğu Guta’da sivillere karşı kimyasal silah kullanması gösterildi.

ABD önderliğinde koalisyonun Suriye’ye saldırısı Türkiye kamuoyunda ayrışmaya yol açtı. Özellikle 15 Temmuz darbe girişimi sonrası her taşın altında “Amerika şeytanını” arayarak İran ve Rusya ile yeni bir hat oluşturma çabası içine giren Erdoğan kliği saldırıya açık destek verdi.

Erdoğan kliğinin aksine referandumun Hayır cephesi çeşitli tonlarda Suriye’ye yapılan emperyalist saldırıya karşı durdu. Muhaliflerin karşı duruşunda en önemli dayanağı daha önce Irak’a yapılan saldırıda kullanılan tezlerin aynı failler tarafından Suriye’de de kullanıyor olmasıydı.

Muhaliflerin pozisyonunu anlamak için Irak’ta olanları hatırlamamız gerekiyor. Irak’ın devrik lideri Saddam Hüseyin ABD ve müttefiklerinin desteğiyle uzun yıllar İran’a karşı savaşmıştı. Bu savaş sırasında “Kimyasal Ali” lakaplı Saddam’ın yeğeni Ali Hasan el Mecid Halepçe’de kimyasal silah kullanmış ve binlerce Kürt’ün ölümüne yol açmıştı. Kimyasal Ali'nin insanlığa karşı suç işleyerek binlerce Kürt'ü öldürmesine ABD ve müttefikleri sessiz kalmıştı. Çünkü bu suç işlendiği sıralarda ABD ve Saddam stratejik ortaktı. Yani ABD müttefiklerinin kimyasal silah kullanması zımnen serbestti.

Aradan yıllar geçti ve savaş dönemi borca batan Saddam ile ABD’nin arası açıldı. 1990’da Saddam yüklü miktarda borçlu olduğu Kuveyt’i işgal etmeye kalktı ve ABD ve 28 müttefiki Irak’a savaş açtı ve bu şekilde Birinci Körfez Savaşı çıktı. Irak ordusu yenildi. Yüz binin üzerinde asker ve sivil Iraklı bu savaşta can verdi. Afganistan ve Irak savaşında yaşanan insanlık suçları İslam coğrafyasında El Kaide tarzı radikal İslamcı terör örgütlerinin beslenmesine yol açtı.

11 Eylül 2001 tarihinde El Kaide Amerikan topraklarında tarihin en büyük terör katliamını gerçekleştirdi. 11 Eylül saldırıları sonrası çılgına dönem ABD 2003 yılında Saddam yönetimi  kitle imha silahları ürettiği gerekçesi ile Irak’a tekrar saldırdı. Bu savaşta da yüz binlerce Iraklı hayatını kaybetti. Savaştan yıllar sonra saldırının başını çeken İngiliz Başbakanı Tony Blair ve dönemin ABD Dışişleri Bakanı Colin Powell Irak’ta kitle imha silahı bulunmadığını ve yalan söylediklerini kabul ederek kamuoyunu aldattıkları için özür dilediler.

En son aldatıldığımız İkinci Körfez Savaşı’nın üzerinden 16 yıl geçti ve aynı aktörler bu defa Suriye rejiminin Doğu Guta’da sivillere karşı kimyasal silah kullandığını iddia ederek Suriye’ye saldırıyorlar.

Bu arada Suriye’de bulunan Rusların ifadeleri Doğu Guta’da kimyasal silah kullanıldığına ilişkin görüntülerin kurgu olduğunu dünyaya duyuruyor.

Savaş insanlık suçudur. Hele savaşta sivillere karşı kimyasal silah kullanmak aşağılık bir durumdur. Ancak savaş çıkarmak ve saldırıya zemin hazırlamak amacıyla iftira atmak bu suçların en ağırı ve en yüz kızartıcı olanıdır.

Doğu Guta’da kimyasal silah kullanıldığını iddia edenler geçmişte bizleri kandırarak yüz binlerce masum Iraklının hayatına kıyan katillerdir.

Ortadoğu’nun kirli savaşında temiz taraf aramak durumunda değiliz. Savaş her zaman kirlidir ve ardında derin yaralar bırakır. Ancak Ortadoğu’nun bu eril savaşının ve kapitalizmin kirli erilliğinin en masum kurbanları yine kadınlar ve çocuklar…

Irak’ta ve Suriye’de yüz binlerce kadın ve çocuk emperyalist savaş makineleri tarafından öldürüldü, milyonlarca kadına türlü işkenceyle tecavüz edildi…

Her savaş bir katliam, her katliam yüz binlerce travma ve kayıp hayat demek…

Acımasızca vurduğunuz yerler yalnız toprak parçaları değil, yüz binlerce hafıza, yüz binlerce çocuğun geleceği aynı zamanda…

Tam da bu sebeplerden, siz sesimizi duymak istemeseniz de, tarihin en dip noktalarından beri bilmem kaçıncı kez haykırıyoruz: SAVAŞA HAYIR!


Tuba Torun Kimdir?

Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunudur. İstanbul Barosu’na bağlı olarak serbest avukatlık yapmaktadır. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu ve Kadın Meclisleri avukatı ve Kadın Adayları Destekleme Derneği yönetim kurulu üyesidir. ‘Bayan Değil Kadın’ programını hazırlayıp sunmaktadır. Aktif olarak siyasi faaliyetlerine devam etmektedir.