YAZARLAR

Beş yıl kaçana iyi hal indirimi

Cuma Diyarbakır’dan gelen habere göre yargı, beş yıl boyunca kaçan ve yakalandıktan sonra iki ayda tahliye edilen saldırgan Aziz Özel hakkında iyi hal indirimi uyguladı. Beş yıl boyunca yakalanamayıp, adaletten kaçmış kişiye uygulanan iyi hal indiriminin gerekçesi tam da Sayın Bakanın yanılgısını yüzüne vurur nitelikte: “…sanığın sosyal ilişkileri, fiilden sonraki ve yargılama sürecindeki davranışları ve cezanın geleceği üzerindeki olası etkileri…”

Çocuğun cinsel istismarı suçunu önlemek amacıyla kapsamlı düzenlemeler yapılacağı ilan edilerek altı bakanlıktan oluşan komisyon, çalışmalarına başlayalı hayli zaman oldu. Şubatın son haftasında, hemen hemen aynı günlerde meclis araştırma komisyonu da raporunu genel kurula sunmuştu.

Ve altı bakanlıktan oluşan komisyonun başkanlığını üstlenen Recep Akdağ “on gün içerisinde konuya ilişkin kanuni değişiklikleri meclise getireceklerini” söyleyeli kaç on gün oldu?

Bakan Akdağ, aynı açıklamasında yargının somut delil yetersizliği olgusu ve vicdanı arasında sıkışmış haline dikkat çekerek “yargıyı ve yargıçları da yargılamamak lazım” diyordu. Ne demek yargıyı yargılamamak? Yargı ve yargıçlar başına buyruk mudur, kararları tartışılamaz mıdır? Hukuk yorum ilmi olduğuna göre mahkemeler, kanunları fiile göre yorumlayarak yargıladıklarına göre yargı kararları tartışılabilir demenin ötesinde mutlaka tartışılmalıdır. Yargı erkinin denetimi kendi içinde üst yargı mekanizmaları ve halkın yargı kararlarını tartışabilmesiyle mümkün. Dolayısıyla Sayın Bakanın talihsiz sözlerinin hilafına yargıyı ve yargıçları yargılamak, adaletin tecellisi için yapılacak işlerin ve yurttaş haklarının başında gelir.

Üstelik Akdağ, “yargının genel tutumunun mağdur lehine” şekillendiğini söylemekle çok hata etmiş. Bir kere bile kadına, çocuğa yönelik cinsel ya da fiziksel erkek şiddeti davası izlemiş olan herkes bilir ki yargı, fail ya da mağdur olsun hep erkek ile empati kurar ve erkek lehine tutum takınır. Bu hep böyle oldu. Suçun, şiddet gören kadın ve çocuğun hayatına verdiği telafisiz zararlar değil yargı kararı gerekçeleri failin, suç sonrası hayatının ne şekilde etkileneceğine dair açıklamalarla dolu.

Geçmişte engelli oğlan çocuğu istismarı davasında suçluya, erken boşalma indirimi verilmişti. Kanunda böyle bir indirimi tanımlanmış olmasa da yargı, takdir hakkını bu yönde kullandı. Kullanılan takdir hakkı, apaçık bir şekilde erkekçe, “halden anlama” zihniyetinin ürünü.

Bugün (Cuma) Diyarbakır’dan gelen habere göre yargı, beş yıl boyunca kaçan ve yakalandıktan sonra iki ayda tahliye edilen saldırgan Aziz Özel hakkında iyi hal indirimi uyguladı. Beş yıl boyunca yakalanamayıp, adaletten kaçmış kişiye uygulanan iyi hal indiriminin gerekçesi tam da Sayın Bakanın yanılgısını yüzüne vurur nitelikte:

“…sanığın sosyal ilişkileri, fiilden sonraki ve yargılama sürecindeki davranışları ve cezanın geleceği üzerindeki olası etkileri…”

Yargı kararı gerekçesi, yargının erkek lehine (ki buradaki erkek, anlaşıldığı üzere çocuk istismarcısı, cinsel suç faili oluyor) tutum aldığını açıkça gösterir. 15 yaşında cinsel şiddete uğratılan kız çocuğunun, hem gördüğü şiddet hem de beş yıl boyunca adaletin tecelli etmeyişi nedeniyle yaşadığı telafisi imkansız zararlar yansımaz yargı kararına da kararın gerekçesine de.

Ancak ceza indirimi gerekçesi kabul edilemez olsa da suçu sabit görmesinin nedenlerini gerekçeye yansıtma biçimi, yaklaşımı ve kullanılan dil bakanların istismar komisyonuna ders verir nitelikte:

“Ancak, beyanların zaman içinde değişmesine neden olan şahsi ve toplumsal dinamikler değerlendirmeden uzak tutulamaz. Mağdurun ilk ifadesi, sanığı teşhisi, olaydan hemen sonra tutulan ve maddi bulgularla desteklenen tutanak dikkate alınarak olayın çözümlemesi yapılmıştır.

Sanığın mağdurla arkadaşlık kurmak istemesi, reddedildiğinde tehdit etmesi ve bu fiilleri ısrarla devam ettirmesi dikkate alındığında, eylemlerinin başka bir amacı olduğunu düşünmek mümkün değildir. Sanığın kastının doğrudan cinsel istismara yönelik olduğu kabul edilmiştir".

Somut delil yetersizliği gibi yaklaşımların cinsel saldırı suçları söz konusu olduğunda sadece suçlunun işine yaradığını komisyon da hatırlamalı. Bir de 12 yaş altı istismar suçları gibi bir ayrımın asla kabul edilemeyeceğini unutmamalı komisyon. Hangi ülkede uygulanıyor olursa olsun böyle bir ceza kademelendirmesi kabul edilemez. 12 yaş insan bedeninin cinsel gelişiminde önemli bir eşik. Ancak cinsel suçların cezalandırılmasında eşik olamaz. Böyle bir eşik koymak ya 12 yaş üstü cinsel suçlarda rıza sorgusunu getirmek gibi insanlık ve vicdan dışı adaletsiz yaklaşıma kapı açar ya da cinsel suçları, cinsellik zanneden çarpık algıyı pekiştirir.


Berrin Sönmez Kimdir?

Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi mezunu. Aynı üniversitede araştırma görevlisi olarak akademiye geçti. Osmanlı Devleti’nin 1. Dünya Savaşı’na giriş süreci üzerine yüksek lisans tezi yazdı. Halkevi ve kültürel dönüşüm konulu doktora tezini yarıda bırakarak akademiden ayrılıp öğretmenlik yaptı. Daha sonra tekrar akademiye dönerek okutman ve öğretim görevlisi unvanlarıyla lisans ve ön lisans programlarında inkılap tarihi ve kültür tarihi dersleri verdi. 28 Şubat sürecindeki akademik tasfiye ile üniversiteden uzaklaştırıldı. Dönemin keyfi idaresi ve idareye tam bağımlı yargısı, akademik kadroları “rektörün takdir yetkisine” bırakarak tasfiyeleri gerçekleştirdiği ve hak arama yolları yargı kararıyla tıkandığı için açıktan emekli oldu. Sırasıyla Maliye Bakanlığı, Ankara Üniversitesi, Milli Eğitim Bakanlığı ve Afyon Kocatepe Üniversitesi’nde ortalama dört-beş yıl demir atarak çalışma hayatını tamamladı. Kadın, çocuk, insan hakları, demokrasi ve barış savunucusu, feminist-aktivist Berrin Sönmez’in çeşitli dergilerde makale ve denemeleri yayınlanmıştır.