YAZARLAR

FARC ve barışı örgütlemek

Seçimin sonucu şu ki artık parlamentoda, biri en son Havana’da da görüştüğümüz, arkadaşımız Olmedo Ruiz olmak üzere, 10 eski gerilla komutanı var ve bakalım basketbol oynamayı becerebilecekler mi? Ve barışı örgütlemek her zaman savaşı örgütlemekten daha zor bir iştir.

Kolombiya’da FARC, katıldığı ilk seçimlerde sadece yüzde 0.4 oranında oy aldı. Bu sonuç, bu tür barış süreçlerini yakından izlemeyenler için oldukça şaşırtıcı. Dün hızla ve kısaca yazdıklarımı okuduğunuzu düşünerek, onun üstüne biraz daha şey söylemek istiyorum.

Öncelikle FARC ‘Fuerza Alternativa Revolucionaria del Común- bize göre Türkçe çevirisi ile, ‘Komünün Alternatif Devrimci Gücü’ çok yeni bir parti. 52 yıl silahlı mücadele FARC- EP ile karıştırmamak gerekiyor. Tamamen farklı iki parti! İki FARC’ın liderinin aynı kişi olması, parti merkez komitesinin önceden illegal olan ve -bana göre hâlâ illegal olan ‘Kolombiya Kominist Partisi-İsyancı’ ile aynı seçim biçimiyle, neredeyse aynı delegelerin oyları ile seçilmiş olması, hiçbir şeyi değiştirmiyor. Guatemala’da eski gerilla komutanına, "URNG (Guatemala gerillası) barıştan sonra seçimlerde neden başarılı olamadı" diye sorduğumda verdiği cevapta vardı bu; "Düşünün ki daha önceden futbol oynuyordunuz şimdi basketbol oynuyorsunuz". İşte FARC da basketbolu iyi oynayamadı. Bu bana göre hiç şaşırtıcı değildi zaten. Çünkü çok iyi bir takımla sahaya çıkmıştı ama bu futbol takımıydı.

Bu durumun garipsenmesine şaşırıyorum aslında. FARC’ın karşısında, dünyanın en eşitsiz toprak dağılımının lordları, ulus ötesi sermaye, sadece iş ortaklığı değil suç ortaklığı ile çok güçlü bağları olan ve üç-beş aileden oluşan oligarşi, onların geleneksel ilişkileri, medyası, milyarlarca dolarlık seçim bütçeleri vardı ki bu ‘alışılmış demokrasi’ için zaten kanıksanmış bir eşitsizlik ama bunun üstüne, bizim de her gün daha iyi öğrendiğimiz, hayali seçmen, mezarlardan canlanarak oy kullanıp bir dahaki seçime kadar tekrar mezarda bekleyen seçmen, mafya tarafından ehven fiyata satılan toplu oyların seçmeni, seçmenin olağan yasa dışılığı gibi durumlar varken bir de paramiliterlerin başını beklediği sandıkta sıkıysa FARC’a oy çıksın da göreyim.

Bunların dışında, 52 yıllık savaş sadece insanları değil güzeli, değiştirebilme inancını ve umudu öldürdüğü için, ilk defa silahların doğrudan kullanılmadığı bu seçimde, katılım oranı yine ülkenin yarısını bile bulmadı.*

Bu yüzden, başta BBC’nin olmak üzere, bütün Batı basının her seferinde yazının ya da haberin bir tarafına sıkıştırdığı, "Seçmen FARC liderlerinin işlediği suçların affedilmesini içine sindiremedi. Bu yüzden FARC oyları düşük" yorumu da komik. Sanki 52 yıldır süren savaşta, devletin işlediği insan hakları ihlalleri, katliamlar ve hatta soykırıma varan uygulamalar cezalandırılmış da, gerillanın suçları affedilmiş gibi. Mesela bir önceki devlet başkanı Uribe’nin kendi yasalarına, uluslararası hukuka aykırı, insanlık suçlarına cezasız kalması, ‘sandığa yansımıyor’ oluyor, o anlaşılmıyor. Yani nereden bakıyorsanız orayı görüyorsunuz. Nihayetinde devlet tribününden baktığınızda, ’alışılmış demokrasinin olağan eşitsizliğinde’ derinlemesine bu analizler, sadece seçim döneminde bile paramiliterlerin kaç FARC üyesini öldürdüğünü, kaç işçi temsilcisinin, kaç çevre aktivistinin öldürüldüğünü, kaçırıldığını hesaba katmadığınızda hiçbir mana ifade etmiyor.

Olmeda Ruiz (sol başta)

Yazının başında bu çok şaşırtıcı değil diye yazmıştım. Guatemala’da neredeyse ülkenin yarısını elinde bulunduran URNG gerillaları önce 10 kadar, ardından, sadece üç parlamenter kazanmışlardı. El Salvador’da FMLN gerilla hareketi barıştan sonra ilk seçimde kaybetmişlerdi -ki sosyal demokratlarla da savaş sırasında ittifak yapıyorlardı.- Ardından ilk olarak başkent, San Salvador belediye başkanlığını aldılar, sonra iktidar koalisyonunda oldular ve şimdi FMLN iktidarda ve eski gerilla lideri Salvador Sanchez devlet başkanı. Uruguay’da Tupomoros gerillaları cezaevinden çıktıktan bir sonraki seçimde önce Montevideo belediye başkanlığını aldılar, daha sonraki seçimde koalisyon ortağı oldular ve bir sonraki seçimde liderlerinden José Mujica devlet başkanı oldu.

Bu örnekler bir iki cümle ile geçilemeyecek farklılar taşımasına rağmen her ülkede, barıştan sonra ‘Futboldan basketbola geçmek’ hiç de kolay olmadı ve tabii ki her zaman da ‘başarılı’ olmadı. FARC seçimden sonraki açıklamalarında, "Biz bir seçim partisi değiliz. Her türlü halk hareketinin içinde olacağız." derken bu geçiş sürecinden söz ediyordu. Top şimdi henüz başlangıç çizgisine çok yakın. Seçimin sonucu şu ki artık parlamentoda, biri en son Havana’da da görüştüğümüz, arkadaşımız Olmedo Ruiz olmak üzere, 10 eski gerilla komutanı var ve bakalım basketbol oynamayı becerebilecekler mi?

Ve barışı örgütlemek her zaman savaşı örgütlemekten daha zor bir iştir.

* Gazete Duvar’da, İrfan Aktan’ın yaptığı röportajda, Hamit Bozarslan bu coğrafya için de benzeri bir başlangıcın altını çiziyor.


Metin Yeğin Kimdir?

Yazar, belgeselci, sinemacı, gazeteci, avukat, seyyah... CNN-Türk, NTV, Kanal Türk, Al Jazeera, Telesur televizyonlarına 200'e yakın belgesel ve kurmaca filmler yaptı. Türkiye'de Cumhuriyet, Radikal, Birgün, Gündem; dünyada Il manifesto, Rebellion gazetelerine köşe yazıları yazdı. Dünyanın sokaklarını anlattığı 10'dan fazla kitaba sahip. Dünyanın farklı yerlerinde yoksullarla birlikte evler inşa etti, bir sürü farklı işte çalışarak yazılar yazdı, filmler çekti. Birçok ülkede kolektif çalışmalara katıldı, kooperatif örgütlenmelerine öncü oldu. Ekolojik direnişlere katıldı, isyanlara tanıklık etti. Türkiye ve birçok ülkede öğretim üyeliği yaptı... Ve dünyayı değiştirmeye çalışmaya devam ediyor hâlâ...