YAZARLAR

Çocuk öldü, 'arkadaşlar inceliyor'

Daha kaç patlayıcının Yüksekova’nın veya sokağa çıkma yasağı uygulanmış bölgelerin sokaklarında, boş alanlarında, bahçelerde kurbanını beklediği, bunların kaç gün veya kaç yıl sonra yeni canlar alacağı tamamen “şansa” kalmış. Zira devletin aygıtları bu malzemeleri bir türlü “bulamıyor”, sorumlular sorumluluk üstlenmiyor.

İstanbul’daki Gezi eylemleri sırasında, 16 Haziran 2013 tarihinde, Okmeydanı’nda polisin attığı gaz fişeği ile başından yaralanan ve 269 gün komada kaldıktan sonra 11 Mart 2014 tarihinde hayatını kaybeden Berkin Elvan, ölümünün dördüncü yılında mezarı başında anılırken, aynı saatlerde Türkiye’nin öbür ucundaki Yüksekova’da, 10 yaşındaki bir çocuğun tabutu, polis gözetimindeki kalabalıklar içinde ilerliyordu.

10 Mart günü Güngör Mahallesi’deki oyun alanında bir grup arkadaşıyla top peşinde koşturan Berat Oktay, yarın (13 Mart) ikinci yıldönümü olan Yüksekova’daki sokağa çıkma yasağı dönemi çatışmalarından kaldığı tahmin edilen savaş artığının patlaması üzerine ağır yaralandı. Van’a sevk edildi ama kurtarılamadı.

Hürriyet gazetesinin olayla ilgili haberi şu sözlerle bitiyordu: “Otopsinin ardından cenazesi bugün sabah saatlerinde Yüksekova ilçesine getirilen Berak Oktay, ilçenin Akalın mezarlığında gözyaşları arasında toprağa verildi. Cenaze töreninde Oktay'ın yakınları gözyaşı döküp sinir krizi geçirdi.”

“Oktay’ın yakınları gözyaşı döküp sinir krizi geçirdi,” herkes evine döndü ve konu kapandı.

Ne yani, aynı esnada Hakkâri “temaslarını” sürdüren Diyanet İşleri Başkanı’nın “konuya” ilişkin herhangi bir açıklama yapmasını mı bekleyecektik?

“Temizlik harekâtı” lafını dilinden düşürmeyen Başbakanın çıkıp Yüksekova’daki savaş artıklarının belli aralıklarla can aldığını, bu artıkların ortadan kaldırılması için “temizlik harekâtı” yapacaklarını açıklamasını mı bekleyecektik!

Bu yazıyı yazdığım sırada haber sitelerininki dahil olmak üzere Berat hakkında atılan tweet sayısı 15 taneydi. 10 yaşında bir çocuğun açık bir ihmal yüzünden hayatını kaybetmesinin ülkenin en çok konuşulan skandalı olmasını mı bekleyecektik!

Berat’ın babasıyla telefonda konuştuktan sonra Yüksekova Kaymakamı Mahmut Kaşıkçı’yı aradım. Bu, kendisiyle altı ay arayla yaptığım ikinci telefon görüşmesiydi. Bir önceki görüşmemizin konusu Umut Kozay olmuştu. 30 Eylül 2017’de yine Yüksekova şehir merkezinde buldukları cismin patlaması sonucu 5 yaşındaki Umut Kozay hayatını kaybetmiş, 7 yaşındaki ağabeyi Erhan Kozay da ağır yaralanmıştı. (https://www.gazeteduvar.com.tr/yazarlar/2017/10/02/umur-kozayi-kim-oldurdu/)

Kaşıkçı, bu olayın “incelendiğini” söylemekle yetinmiş ve patlayan cismin kaynağına dair soruma şöyle yanıt vermişti: “Biz ihtimaller üzerinde konuşmayız.” Olay “incelendi” mi, ihmalkârlar bulundu mu, nasıl bir sonuca ulaşıldı, işin o kısmı meçhul.

Bu seferki görüşmemizde ise Kaşıkçı, “Bu daha çok toprağın içerisinden, önceden kalma malzemeler. Arkadaşlar inceliyor” diyordu. Tüm okullarda öğrencilere, buldukları yabancı cisimlere dokunmamaları yönünde eğitim verdiklerini anlatan kaymakam, ilçe merkezindeki savaş artıklarına ilişkin çeşitli zamanlarda arama-tarama faaliyeti yürüttüklerini de söylüyor ve ekliyordu: “Böyle bir cisme rast gelindiği zaman da biraz dikkatli olunması lazım. Çocuk olunca da bu, dikkatten kaçıyor.”

Yaa, dikkatten kaçıyor işte!

Kaymakama Berat Oktay’ın ölümüne sebep olan patlamadan saatler sonra, yine aynı mahallede, evinin bahçesindeki odunları kaldırırken yaşanan patlamada 30 yaşındaki İbrahim Akdağ’ın yaralandığını hatırlatıyorum. (http://www.yuksekovahaber.com.tr/haber/yuksekovada-bir-patlama-daha-1-yarali-209094.htm)

Yanıtı şu: “Biz daha önce de tarama faaliyeti yaptık ama odunun altındaki bir şeyi bulma şansınız yok. Operasyonlar sonrası da arama tarama faaliyetleri yapılmıştı.”

Çocuk dikkat etmiyor, erişkini öldüren patlayıcı tespit edilemeyecek yerde; devlet ne yapsın!

Yarın, şu çok uzak tarihlerden kalma Yüksekova’daki sokağa çıkma yasağı ilanının ikinci yıldönümü. 13 Mart 2016 tarihinde ilan edilen ve 78 gün süren yasak boyunca ilçe merkezinin büyük bir kısmı yıkıldı. Kimliği belirlenen 44 ve “Erzurum Kimsesizler Mezarlığı”na defnedilen 51 olmak üzere 95 kişi yaşamını yitirdi. 6.779 ev yakılıp yıkıldı veya tahrip edildi.

Sokağa çıkma yasağı kaldırıldıktan sonra, daha önce ilçeyi terk etmiş yüzbinlerce insan kitleler halinde geri döndü. Bu tarihten sonra ilçede defalarca benzer patlamalar yaşandı, çocuklar, yetişkinler öldü, yaralandı. 8 Ekim 2016 tarihinde çarşı merkezinde halkın üzerine rastgele ateş açıp dört kişiyi öldüren ve iki kişiyi yaralayan polis memuru bir süre tutuklu kaldıktan sonra evine yollandı. Görüntüler ortaya çıktı, sonuç değişmedi.

Ölen öldüğüyle kaldı, kalıyor.

Daha kaç patlayıcının Yüksekova’nın veya sokağa çıkma yasağı uygulanmış bölgelerin sokaklarında, boş alanlarında, bahçelerde kurbanını beklediği, bunların kaç gün veya kaç yıl sonra yeni canlar alacağı tamamen “şansa” kalmış. Zira devletin aygıtları bu malzemeleri bir türlü “bulamıyor”, sorumlular sorumluluk üstlenmiyor. Elbette iki yıl öncenin kıyametinin bundan sonra da çocukların canını almaya devam edeceği biliniyor. Ama neyse ki “arkadaşlar konuyu inceliyor.”


İrfan Aktan Kimdir?

Gazeteciliğe 2000 yılında Bianet’te başladı. Sırasıyla Express, BirGün, Nokta, Yeni Aktüel, Newsweek Türkiye, Birikim, Radikal ve birdirbir.org ile zete.com web sitelerinde muhabirlik, editörlük veya yazarlık yaptı. Bir süre İMC TV Ankara Temsilciliği’ni yürüttü. "Nazê/Bir Göçüş Öyküsü" ile "Zehir ve Panzehir: Kürt Sorunu" isimli kitapların yazarı. Halen Express, Al Monitor ve Duvar'da yazıyor.