YAZARLAR

672 saatlik performans, İHTİYAÇ: SEN

28 gün boyunca süren İHTİYAÇ: SEN performansı son haftasına girerken, Performistanbul'un kurucusu Simge Burhanoğlu'yla konuştuk.

İki yıl önce çalışmalarına başlayan Performistanbul bağımsız bir oluşum için zor bir işe kalkışarak 28 gün boyunca 24 saat sürecek bir canlı sürece girişti. Galata'daki mekanda devam eden İHTİYAÇ: SEN performansında 10 sanatçı yer alıyor. Performistanbul'un kurucusu Simge Burhanoğlu'yla yola çıkışlarını, Performistanbul'un çalışma modelini ve canlı süreç boyunca karşılaştıklarını konuştuk.

İlk başta Performistanbul'un iki yıllık deneyimini konuşalım. Nasıl yola çıktınız? Bu iki yılda performans alanında neleri başardınız ve neleri eksik bıraktınız?

12 sene dans ettikten sonra Londra’da bale çalışmaları üzerine yüksek lisansımı yaptım ve performans mirası dersimin bitirme projesinde gerçekleştirdiğim bir performans ile aslında aradığım duygunun daha riskli, gerçek hayata daha yakın ve özgür bir platform sunan performans sanatındaki bilinmezlik ve anda olmak olduğunu anladım. Duygunun en çok hissedildiği ve bedenle birleşen sanat biçimi bence performans, bu yüzden performans sanatı üzerine yoğunlaştım ve bu disiplin için bir platform kurmaya karar verdim. Performistanbul uluslararası bir performans sanatı platformu, amacımız performans sanatçılarını bir çatı altında toplayarak, sanatçıları projelerle buluşturmak, farklı kurumlarla iş birlikleri yaparak mekansız bir kimlikle performans sanatını daha fazla insana ulaştırmak.

Performistanbul’u kurarken hedefim iş modeli olarak bu platformu sürdürülebilir bir yapıya getirmekti, hâlâ da bunun için çalışıyorum. Çünkü her şeyin bir açılıp bir kapandığı, süreklilik ve güven hissinin azaldığı bir dönemde sürdürülebilir olmak önemli. İlk olarak daha önce benzeri olmayan bu yapıyı anlatmaya çalıştık, ne kadar gerekli bir açığı kapattığını anlattık, bünyemizde bulunan ve proje bazlı çalıştığımız 18 farklı sanatçıyla 18 farklı alanda iş birliği ile gerçekleştirdiğimiz 30’un üzerindeki performansla kendimizi kanıtlamaya başladık, şimdi de bu alanın sorumlularından biri olarak kabul edildiğimiz için bu alanda kalıcı, yararlı gelişmeler için çalışıyoruz. Şu an değerimiz ve yaptıklarımız hâlâ yurt dışında daha çok anlaşılsa da uluslararası iş birliklerinin bizi güçlendirdiğine ve önümüzü açtığına inanıyorum.

Leman S. Darıcıoğlu, Bir Güle Bakmak, Performistanbul'un izniyle, Fotoğraf: Kayhan Kaygusuz

Bu iki yılda performans alanında Türkiye'de başka girişimler de çıktı. Siz bu süreci nasıl değerlendirirsiniz?

Ben bunu şu an dünyadaki bir hareket olarak görüyorum. Sadece Türkiye değil, dünya şu anda performatif, çünkü artık insanlar durağan bir şey ya da katkısı olamadığı bir sonuç ile ilgilenmiyorlar. Bu da bu kadar hızlı akan bir yüzyılda çok doğal geliyor çünkü artık insanlar parçası olabildikleri, dahil olabilecekleri süreçler istiyorlar. Değişimi birlikte yaşamak ve yaşatmanın derdinde herkes. Dolayısıyla ben buna İstanbul olarak değil dünya olarak bakıyorum. Birçok performans sanatı girişimi keşke olsa, ama bence birçok diyebileceğimiz bir durumda değiliz, örneğin Performistanbul dışında performans sanatçılarına sahip çıkıp bünyesinde bir çatı altında toplayıp sanatçıları temsil eden bir platform maalesef hâlâ yok, kısaca bu alanda daha bilinçli, profesyonel çalışmaların yapılması gerekiyor. Performans sanatçılarının, sanatının hakları savunulup korunmadıkça tek bir boyuttan sadece performanslar sunarak ilerleyemeyiz. Bu sanat disiplinin anlaşılır, işlenebilir ve tabii ki sürdürülebilir olması için gerekli kaynakların sunulması gerekiyor. Kısaca şu an çoğu etkinliğin performans olarak tanımlandığını düşünürsek bu dalganın biraz popüler olmasından da korkuyorum. Hâlâ performans sanatı tanımını yaptığımız, yapmamız gereken İstanbul’da bu hareketin kalıcı ve yararlı olması için vizyon ve destek gerekiyor.

İHTİYAÇ: SEN nasıl bir düşünceden doğdu? Sanatçılarla nasıl ortaklıklar kurdunuz? Nasıl bir küratörlük belirlediniz?

Adı gibi sadece tamamen doğal bir ihtiyaçtan doğdu. İnsanların içinde unuttukları ham, ilkel duyguları hatırlamaları, kendilerini değerli hissetmeleri, varlıklarının öneminin farkına varmaları, anı yaşayabilmeleri için. Bunu da ancak alışılmış kuralları, işleyişi, algıları yıkarsak yapabiliriz diye düşündük ve ciddi bir risk alarak 16 Şubat – 16 Mart tarihlerinde 28 gün aralıksız devam eden 672 saatlik bir canlı süreç yarattık. Zaman en önemli element, değişim için şart. Dolayısıyla işin gerçekliğini, yaşamsallığını vurgulamak, bir şeyleri değiştirebilmek için bu gerekliydi. İHTİYAÇ: SEN deneyim değil bir deney. Gerçekten bu süreci yeni bir kapı açmak, yeni bir dilin adımlarını atmak üzere bir deney gibi görüyorum. O yüzden performans sanatı olarak tanımlamadık, canlı süreç diye adlandırdık. Önyargı yaratmamak adına neredeyse hiçbir bilgi vermiyoruz, sanat demiyoruz, sanatla ilgilenmeyeni kaybetmek istemiyoruz, kapımız 28 gün 24 saat boyunca herkese açık.

Sanatçılarla farklı, yeni bir ortaklık kurulmadı, zaten hepsi uzun zamandır beraber çalıştığım kıymetli Performistanbul sanatçıları. Böylesine uzun soluklu bir yolculuğa karşılıklı olarak yeni tanıştığımız sanatçılarla çıkmayı tercih etmezdim, ilk önce insan olarak birbirini tanıman ve güvenmen gerekiyor. Kürasyon olarak ise hedefim herkesin kendisine yer bulabileceği bir süreç sunmak. Dönüşüm yaratabilmek için doğru alanı, etkili verileri sağlayabilmek. Ancak tabii ki bu işin küratörlüğü de performanslar gibi bir süreç. Bitmiş bir eseri seçip, duvara asıp, kapıdan çıkamıyorsunuz. Sanatçı ile beraber yaşayarak işi sıfırdan birlikte var ediyorsunuz. Kısaca benim için İHTİYAÇ: SEN ve genel olarak performans küratörlüğü sıvı olmak gibi, her duruma adapte olma yeteneğiniz olmalı. Her ihtimale hazır olmalısınız çünkü malzemeniz bir canlı, insan, dolayısıyla bu işin şakası yok, her şey o anda ve gerçek, duygusal, fiziksel, yaşamsal her türlü değişkenliğe uyum sağlayarak, herkesle beraber bu bilinmezi beraberce yaşamak ve doğallığını koruyarak yönetmek gerekiyor.

İ. Ata Doğruel, Tevazu, Performistanbul'un izniyle, Fotoğraf: Kayhan Kaygusuz

İHTİYAÇ: SEN izleyicinin deneyimine, geri bildirimlere açık işler sunuyor. Ve çalışmanızın büyük bir kısmı tamamlandı. Bu üç haftalık süreçte İHTİYAÇ: SEN çalışmasında ne gibi tepkilerle karşılaştınız?

Kesinlikle, süreç tamamen izleyicinin katılımcı olması hatta bazı işlerde tamamen performansçının kendisi olması üzerine kurulu. Bu yüzden inşaat süreci devam eden ham bir binadayız, mekan bile henüz bitmiş değil, bütünüyle her şey seyircinin varlığı ile tamamlanıyor, dolayısıyla ihtiyaç sensin diyoruz. Sürece eşlik edilmesi gerekiyor. Tek bir insanın bile bu sürece katkısı çok mühim, insanların bunu fark etmelerini diliyoruz.

Her saat bambaşka tepkilerle karşılaşabiliyoruz; ancak hepsinin ortak özelliği gerçek olmaları. İlk günden itibaren hep gece kalan birileri oluyor, insanlar kurumsal saatlerin, alışılmış ziyaret saatlerinin dışına çıkmayı sevdiler, saatler ve süre, başlı başına bir deneyim oldu. Bir gelen çoğunlukla bir daha geliyor ve genellikle de ya bir grup ya da birkaç arkadaşını yanına alıyor, daha önce deneyimlemedikleri ilginç bir süreç olarak sevdikleriyle paylaşmak istiyorlar. Yaş sınırlaması, eğitim düzeyi, daha önce herhangi bir sergiyi ziyaret etmiş olup olmaması ya da performans nedir biliyor olması gibi kriterlere gerek duymadan herkes gerçekten herkes, hemen çok hızlı bir şekilde sürecin bir parçası haline geliyor. Komşunun küçük kızı da, yanımızdaki huzurevindeki yaşlı amca da… Çoğu sanatçı konuşmuyor, insanlar da monolog yapıp içlerini döküyorlar. Ya da uzun süre göz göze bakışıyorlar. Aslında içeride ciddi bir ayna efekti oluşuyor, seyirciler performansları izledikçe kendilerini buluyorlar, kendileri ile yüzleşiyorlar. İçeride telefonun yasak olması da zamanı ve dış dünyayı unutturuyor, içeride çoğunlukla zamanın nasıl geçtiğini anlamadan en az 2 – 6 saat kalıyorlar. En ilginç etkileşimler performansının doğası gereği seyirciye muhtaç olan Ata Doğruel’in yemek yeme eylemini 28 gün boyunca halka bıraktığı süreçte oluyor. İnsanlar dert ediyorlar, evde içleri rahat etmiyor geç bir saatte gelip Ata aç mı diye kontrol ediyorlar, her ihtimale karşı yemekle geliyorlar, yanında yemek olmayan tekrar dışarı çıkıp alıp geliyor, gelecek olanlara da sosyal medyadan duyuruyorlar. Çoğu kişi bu bir iş değil, sanat gibi de değil, yaşam diyor, içeride yaşadıkları şeyler için teşekkür ediyorlar. Sanki unuttukları bir şeyleri buluyorlar. Anlatabileceğim bir şey değil gerçekten, herkesin gelip kendisinin yaşaması gerekiyor, bütün sanatçılar eminim bambaşka süreçler yaşıyorlar ve her gelen ziyaretçi de aynı şekilde. Dolayısıyla bu ancak yaşanabilecek bir süreç. Ne anlatsam eksik kalıyor, şu an bile süreç devam ediyor, bir şeyler değişiyor, değişti. Kısaca şunu söyleyebilirim; süreç bir şekilde her gelene dokunabiliyor.

İHTİYAÇ: SEN 28 gün boyunca devam ediyor. Bir yandan da iki sanatçı 28 gün boyunca aralıksız 672 saatlik performanslar gerçekleştiriyor. Organizasyonel olarak sizin gibi bağımsız bir oluşum için zor bir süreç. Nasıl hazırlandınız? Böyle büyük çaplı organizasyona girişmenizin nedeni neydi?

Sürekli hazırlık içerisindeyiz, hep üretiyoruz, hep konuşuyoruz, hep kendimizi geliştirmeye çalışıyoruz. Bu süreç rekor bir süre olduğu ve aralıksız devam edeceği için bugüne kadar gerçekleştirdiğimiz ve dünyada da gerçekleşen işlerden biraz farklıydı. Dolayısıyla en önemlisi inanmaktı, hem kendimize, hem yapacağımız işe, hem insanlığa. Süreçten hemen önce de birbirimizi daha iyi anlamak, kendimize, birbirimize iyi gelmek adına tüm sanatçılarla şehirden uzakta bir yerde iki gün boyunca beraber kalıp sadece kan şekerimizi düzenlemek üzere hurma, ceviz gibi yiyecekleri minimumda tüketip çeşitli egzersizler yaptık. Kısaca sanatçılar da ben de hiçbir ticari kaygımız olmadan sırf inandığımız için bu işi yapıyoruz. Yoksa organizasyonel olarak yani maddi anlamda fazlasıyla zorlandık, hâlâ da zorlanıyoruz, maalesef projenin tamamı için bir destekçi bulamadık, dolayısıyla hep manevi tarafa yaslandık, yaslanıyoruz. Bütün iş de bu maneviyat üzerine kurulu. Bu sürece bir şeyleri değiştirmek için girdik. İnsanları iyileştirmek için. İçlerine dokunabilmek için. Performans sanatı benim için bir araç; insanlara ulaşabilmek, bir araya getirip aynı anda titreştirip ortaya güçlü bir enerji çıkarabilmek için. Bu ciddi bir motivasyon, her gün yaşanan farklı etkileşimlerle de birebir deneyimliyorum. Dolayısıyla bu iş insanlar için yapıldı, bir umut, bir dönüşüm olsun diye. Belki bunun için bu süreci bir araştırma gibi ele alıp performans sanatında yeni bir dilin tohumlarını atabilmek de mümkün olur.

Ebru Sargın. Dördüncü Duvar, Performistanbul'un izniyle, Fotoğraf: Kayhan Kaygusuz

Bu çalışmayla birlikte Performistanbul'un yeni mekanını da görmüş oluyoruz. Bu mekan ne zaman tam olarak açılacak? Mekanda ne gibi çalışmalar yapılacak?

Biz Performistanbul olarak mekansız kimliğimizi koruyoruz, koruyacağız, her performans kendi alanı, mekanı ile o dokuyla, mimari ile beraber var oluyor dolayısıyla bu bina da sadece bu proje için kullanıldı, sonrasında ise sadece mekanın giriş katı Performistanbul Canlı Sanat Araştırma Alanı olarak kullanılacak.

Amacım sadece performanslar sunmak değil, işin eğitim kısmı, yeni sanatçıların yetişmesi, ya da bu alana ilgi duyanların daha fazla bilgi edinmesi, bu sanat dalının kitlelere doğru bir şekilde ulaşması.Bunu da ancak bir araştırma alanı kurarak, arşivleri bir araya getirerek, ortak bir alan açarak yapabiliriz. Ya da en azından önemli bir adımını atmış oluruz. Ayrıca, kişisel olarak beni buna teşvik eden şey performans sanatının birleştirici ve iyileştirici gücü. Bundan hareketle, bu disiplinin insanlara ulaşmak üzere çok önemli ve etkili bir araç olduğunu deneyimleyerek gördüğüm için, bu yüzyıla uygun yeni diller keşfetmek üzere Performistanbul Canlı Sanat Araştırma Alanı’nın temellerini İHTİYAÇ: SEN ile beraber atmış bulunuyoruz. Biletlerden elde edilen tüm gelir, Performistanbul Canlı Sanat Araştırma Alanı’na kitap temin etmek için kullanılacak ve bilet alan kişilerin isimleri, her bir kişinin önemini vurgulamak adına kütüphanede yer alacak bir kitapta belirtilecek.

Bu önemli ve platformumuz gibi bu alanda ciddi bir açığı kapatacak olan bu girişimle amacımız uluslararası canlı sanat arşivi, dokümantasyonu ve yayınlarının bulunacağı, performans sanatı alanında araştırma ve yeni çalışmalar yapılabilmesi ve en önemlisi de bu yüzyıla uygun yeni dillerin keşfedilebilmesi için 7 binin üzerinde kaynak sunmak. Ayrıca kuracağımız Performistanbul Yayınları ile de bu kaynakları desteklemeyi planlıyoruz. Bu girişim sürdürülebilirliğini sağlamak için kurduğumuz dernek ile sponsorluğa ilave olarak bağış da kabul edeceğiz ancak ticari kaygıları azaltmak için önümüzde zor ve uzun bir yol var.

İHTİYAÇ: SEN hepimize iyi gelsin, birbirimize sahip çıkalım. İhtiyaç sizsiniz, bekliyoruz.

Ayrıntılı bilgi için: https://www.facebook.com/events/184102392178059/