YAZARLAR

Bir banka soygunu

Soygun işine nasıl karıştın derseniz, bilmiyorum hep böyle oluyor. Nereye gitsem karanlık dünyayı yanı başımda buluyorum ya da o beni buluyor ama insan hiçbir zaman bir banka soygunu teklifini reddedemez gibi geliyor bana.

Bir banka soygunu için hazırlanıyorduk. Ben gidip pizza alıp gelecektim. Yok, doğrudan pizza ile ilişkisi olmuyor soygunun ama aç karnına soyguna gidilmez diye düşünüyorduk ve iki bira. Büyük litrelik şişelerdeydi bira. Köşe başında bir barikat vardı. Galiba dört gündür oradaydı. Başındakiler uzun demir çubuklarıyla araçları geçirmiyorlardı. Soygun planında onlar da vardı. Muhtemelen haberleri yoktu ama barikat işimize yarıyordu. Belki de haberleri vardır bilmiyorum. Başka bir ülkede soyguncu olmanın böyle tarafları var, insan her şeyi bilemiyor. Pizzacıyı da yeni öğrendim, soygun planlarken lazım oldu. Soygun işine nasıl karıştın derseniz, bilmiyorum hep böyle oluyor. Nereye gitsem karanlık dünyayı yanı başımda buluyorum ya da o beni buluyor ama insan hiçbir zaman bir banka soygunu teklifini reddedemez gibi geliyor bana. Çölde soğuk ve dışı terlemiş bir bardakta limonata sunulmuş gibi, şekersiz ve dedim ya çok soğuk. Eğer serap değilse, içmekten başka bir şey yapılamaz. Ayrıca ahlaki olarak da yapılması gereken bir şey olduğunu ve cennette banka soyguncuları için mutlaka ayrı bir yer olduğunu düşünüyordum pizzayı beklerken. Tam altında da bankacıların, hadi yöneticilerinin diyelim, konduğu cehennem odaları vardır mutlaka. Duvarlarında kağıt banknotlar kaplı, devlet büyükleri ve bazen masum zavallıların öldükten sonra yakalarından tutulup para üstüne sabitlenmiş, mesela Che gibilerin fotoğraflarının olduğu banknotlar. Banka soyguncuları istediklerinde, mesela dans ederken, tepelerinde tepinebilsinler diye oraya konuluyorlar onlar. Cennetin de böyle cezaya ilişkin bazı yönleri olmalı ki cehennemin iş yükü biraz azalsın diye düşünmüş olmalı melekler…

Pizza piştiğinde alıp, iki soğuk birayla birlikte döndüğümde, odada hâlâ planın üzerinde çalışıyorlardı. Çalışıyorlardı dediğim, Fabian ayakkabısının kopuk kısmını dikmeye çalışıyor, Alberto sigara sarıyor, Maria göz altına kalem çekiyordu. Nedense yakalanacağımız ve televizyona çıkacağımız kanaati vardı Maria’da ve ailesine kötü görünmek istemiyordu. Çünkü ailesinden çıkan ilk banka soyguncusu olacağını söylüyordu. Daha önce iki avukat çıkmış ama onları saymıyordu. Banka soygunu bir prestij işiydi onun için ve bir belediye başkanı vardı uzaktan akraba ama aileden hiç kimse onu sevmiyordu nedense. Devletle işbirliğini sevmez bizimkiler, diyordu. Babası tapu memuruydu ama her zaman köylüler için büyük araziler yazardı, diye anıyordu onu. Belki babasını çok sevdiği içindi, bilmiyorum, pek üstüne gitmiyorduk. Banka soyguncuları olarak birbirimize iyi davranmak zorundaydık. Kırmamamız gerekir birbirimizi. Keşke bütün dünya banka soyguncularının birbirine gösterdiği özeni gösterse. Hayat bayram olsa şarkısı gibi olurdu her şey.

Bazı sorunlar oldu. Planda kaçacağımız yeri bulamadık önce ki hepimiz biliyoruz aslında kongre sarayının arka bahçesi. Çok güvenli bir yer, o kadar çok soyguncu var ki parlamentoda, polis hiçbir zaman oraya kaçacağımızı düşünmez. Normalde hiçbir paralı insan oraya gitmez. Saçma çünkü en fazla soyguncunun, daha doğrusu hırsızın olduğu yer orası ama tersine kaçarsak bulamazlar, diye düşündük. Sonra farkına vardık ki bira şişesini üstüne koymuşum. Ancak bitince ortaya çıktı bu. Boş şişeyi silahların yanına koyunca, bira şişesi dibinden ıslak bir daire içinde kongre bahçesi ortaya çıktı, hepimiz rahatladık. Maria bile göz altını boyamaktan vazgeçti nasıl olsa yakalanmayacağız, diye düşündü ama zaten makyaj yapmayınca daha güzel.

Bir de Augustin var, soyacağımız bankada çalışıyor. Soldan ikinci pencereyi açık bırakacak ve oksijen tüplerini uzattığımızda o içeri alacak. Belki kasanın diğer anahtarını da alırım diyor ve zaten biri onda, banka müdürü çünkü o. Ben bütün paraları neden alıp gelmediğini bilmiyorum. İlla ki Maria’nın göz altlarını boyamasını istiyor galiba.

Augustin geldi. Kalan pizzayı yedi. Birayı içti kalan diğer şişeden ve sonra soygunun olamayacağını söyledi. Banka batmıştı ve bütün parayı alıp kaçmıştı banka sahipleri zaten…

Maria son kalan birayla göz altlarını silmeye başladı ve gidip yeni bira almam gerekiyordu.


Metin Yeğin Kimdir?

Yazar, belgeselci, sinemacı, gazeteci, avukat, seyyah... CNN-Türk, NTV, Kanal Türk, Al Jazeera, Telesur televizyonlarına 200'e yakın belgesel ve kurmaca filmler yaptı. Türkiye'de Cumhuriyet, Radikal, Birgün, Gündem; dünyada Il manifesto, Rebellion gazetelerine köşe yazıları yazdı. Dünyanın sokaklarını anlattığı 10'dan fazla kitaba sahip. Dünyanın farklı yerlerinde yoksullarla birlikte evler inşa etti, bir sürü farklı işte çalışarak yazılar yazdı, filmler çekti. Birçok ülkede kolektif çalışmalara katıldı, kooperatif örgütlenmelerine öncü oldu. Ekolojik direnişlere katıldı, isyanlara tanıklık etti. Türkiye ve birçok ülkede öğretim üyeliği yaptı... Ve dünyayı değiştirmeye çalışmaya devam ediyor hâlâ...