YAZARLAR

Yeni anonim

Eğer kişi başkası da olabilecekse o zaman kendi de anonimleşebilecek. Rica etsem şu felsefenin de üstüne bir çarpı atar mısınız?

Agnès Varda ve yardımcı yönetmeni, 'Visages Villages'ten bir sahnenin önünde

Her şeyin uydurulmuş bir sureti var artık. Şiiri de, hadisi de, sözü de, modeli de, görüntüsü de, fotosu da. Orijinalinden daha gerçek. Bazen orijinale ihtiyaç duymayan bir “sürüm.” Orijinali olmayan bir ürün, ideası olmayan bir gölge. Kimin neye ihtiyacı varsa o uyduruluyor.

Yeni anonimin iki türü var: Yaratılan anonimlik, gasıp (gaspçı, gasp eden) anonimlik.

Yaratılan anonimlik, ya kendi yaratısını başka bir yaratıcıya yapıştırarak sunar ya da kişisel olana el koyup onu transforme eder. Şöyle diyeyim: 1. Boş kafalı tipler, kendi düzeylerine uygun cümleler, dizeler, sözler uydurup onları düşünce ve edebiyat tarihinin önemli isimlerine yapıştırıp yayarlar. Yani mesela Wolf her an oradan çıkıp “Kalbimi yakan şey, kendi zalim ateşimdir” diyebilir. Farabî geri durur mu? O da şöyle desin: “Beni anlasaydın yârim, dokuzuncu gezegeni aramazdım.”

2. Aynı tipler bazen de yaratıcıların başka bir bağlamda dediklerini diledikleri bağlama çekip yeniden üretirler. Mesela Cemal Süreya’nın zamanında Ece Ayhan’la yaptığı söyleşide ailesinin Bilecik’e göçertilmesi bahsinde söylediği cümleler karşınıza “şiir” şeklinde çıkabilir. Benim “Dijwar’ı Avutmak” adlı yazımdaki cümleler de şiir şeklinde dolaşıp duruyor. Üstelik benzeri transformasyonlar, şiiri biliyormuş gibi yapan ellerce ortalığa saçılıyor. Dolayısıyla bilmek ve yaratmak değil, değiştirmek önemli!

Yaratılan anonimlik, ergen edebiyatı tadında olduğu için hemen fark edilebiliyor. Kendi içinde çeşitli tonları var ve anonimi yaratan kişilerin siyasî ve sosyal durumları hakkında fikir veriyor. Sözcük seçimi, sorunsallaştırılan mesele, ifade şekli, vurgu gibi özellikler bu sosyal medya folklorunun birbirinde yankılanan boyutları.

Gasıp anonimlik ise, yeninin gaspı, araklanması üzerinden gerçekleşiyor. Yaratılan anonimlikten farkı bu. Zira burada yaratıcı yeni biri, yeni bir şey yaratıyor, bir anda ortaya çıkıyor, yaratıyor, ama aynı anda çoğullaşıp yok oluyor ve yaratısının başka yaratıcıları oluşuyor. Sayısız kişi aynı sözü kendinin sayarak yaygınlaştırıyor. Ondan çalan kişilerden bir ya da birkaçı ondan daha fazla takipçiye sahip ise, yaratının sahibi oluveriyor. Yani sahipliği belirleyen şey yaratıcı bir muhayyile ve onun bedeni, öznesi değil, el koyan öznenin etkisidir. Ne kadar etkiliysen o kadar yaratıcısın.

Yaratıcı anonim kendi yaratısını kendinden büyük ve eski bir yaratıcıya “bahşederken”, gasıp anonim, kendisinden küçük birinin yaratısını temellük ediyor -bir tür kapitalist. Yani sözler, dizeler uydurup başka isimlere yapıştırarak yayan geri zekâlılara kızmayın, zira onlar gaspçılardan daha ahlâklı ve daha yaratıcı. Çünkü yaratılarını daha büyük yaratıcılara “bahşediyorlar”, ama gasıplar daha az etkili olanların yaratısına el koyuyorlar.

Gasıp anonimde sözün, esprinin, tespitin yanı sıra görüntü ve fotoğraf da karşımıza çıkabiliyor. Başka bir yerde gerçekleşmiş bir şey, başka bir yeri de temsil eder hale geliyor. Bir gerçekliğin temsili, başka gerçekliklerin de temsili olabiliyor. Giderek bir gerçeklik başka bir gerçeklik de olabilir yani. Söz konusu görüntü veya fotoğrafın başka yere ait olmasının kanıtlanması veya duyurulması da yeni bir anonim oluşturmaktan azade olamıyor. Dolayısıyla her şey, her şeyin anonimi olabilir.

Bütün bunlar kafa naklinden söz edilen bir dünyada normal bile sayılır. Kültürün, bilimin, felsefenin, dinin, hatta dilin ürettiği her türlü bilginin anonimleşip buharlaştığı bir dünya bu. Mesela kafa nakli dinin sonudur. Kim (kafa) ve ne (beden) kim’den ve ne’den sorumlu olacaktır? Günah bedene mi yazılacaktır yoksa kafaya mı? Eğer kişi başkası da olabilecekse o zaman kendi de anonimleşebilecek. Rica etsem şu felsefenin de üstüne bir çarpı atar mısınız?!

Kolaj ve güncel sanat ise, sanatın sonu demek. Kolaj pek çok yaratı öğesini alıp melezleştirerek ya da yaratıcıları önemsizleştirerek ortaya bir yaratı koyuyor. Güncel sanat ise olmuş, tamamlanmış ve her gerçek sanat eseri gibi yorum kümesi kapanmamış bir esere müdahale ediyor, hatta saldırıyor. Bu müdahale ile yorum kümesini kapatıyor. Çünkü sanat tarihinin bütün eserleri birden çok şey söylerken, çok ‘dil’li iken, güncel sanat tek bir şey söyler ve tek dillidir. Mesela Bruegel’in “Babil Kulesi”ne bir süper mario çıkartması yapıştırsan o bienalden öbürüne uçabilirsin. Bu şekilde senin ‘iş’in asıl yaratının yerine geçebilir, daha doğrusu onun yerini gasp edebilir.

Belki de bir gün anonim olmak, normali teşkil edecek. Bunun için yeni bir etik gerekecek. Her türlü anonimliği reddeden bir etik. Elbette o da her türlü anonimliği reddeden bir etiğin anonimi olacak, bu yazıyı sayfasına imzasız şekilde alan herkesin yazının “asıl” yaratıcısı olması gibi!


Selim Temo Kimdir?

27 Nisan 1972’de Batman’ın Mêrîna köyünde doğdu.2000 yılında Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Etnoloji Bölümü’nden mezun oldu. 1997’de Yaşar Nabi Nayır Şiir Ödülü, 1998’de Halkevleri Roman Ödülü’ne değer görüldü. Yüksek lisansını (“Cemal Süreya Şiirinde Bedenin Yazınsallaşması”) ve doktorasını (“Türk Şiirinde Taşra: 1859-1959”) Bilkent Üniversitesi Türk Edebiyatı Bölümü’nde tamamladı. 2009’da Mardin Artuklu Üniversitesi’nde yardımcı doçent olarak çalışmaya başladı. 2011’de, Exeter Üniversitesi’ndeki (İngiltere) Centre for Kurdish Studies’de konuk hocalık yaptı. Hrant Dink Vakfı tarafından “dünyada, geleceğe dair umudu çoğaltan kişiler”den biri sayılarak “2011’in Işıkları” arasında gösterildi. Radikal gazetesinde başladığı köşe yazarlığına (Kasım 2013-Kasım 2014), Ocak 2017’den beridir Gazete Duvar’da devam ediyor. Dört Türkçe iki Kürtçe şiir kitabı, bir romanı, iki antolojisi, 12 çocuk kitabı, yedi roman-öykü çevirisi, iki şiir kitabı çevirisi, bir çevrimyazısı, bir gazete yazıları ve iki edebiyat kuramı kitabı yayımlandı. 6 Ocak 2017’deki 679 sayılı KHK ile üniversiteden ihraç edildi. Amed’de yaşıyor.