YAZARLAR

Meslek odaları hop abrakadabra!

Meslek odalarının önündeki Türk ifadesinin normalde nasıl kaldırılması gerekirdi? Anayasa değişikliği ile. Yani, Erdoğan’ın dediği gibi Bakanlar Kurulu kararı ile vs değil. Neden? Çünkü, meslek odaları Anayasa’nın 135'inci maddesi ile düzenlenmiştir ve Anayasa ile düzenlenen her kural, Anayasa değişikliği prosedürüne tabidir. Yani öyle gökten inen kararlarla değiştirilemez.

Akp’li Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Türk Tabipler Birliği’nin önündeki “Türk” ibaresinin çıkarılmasına ilişkin çıkışı doğal olarak halkta ciddi bir tepkiye yol açtı. Erdoğan’ın Türkiye Barolar Birliği’ne de atıfta bulunması, hedefte yalnızca TTB’nin değil, adının başında “Türk” yahut “Türkiye” olan diğer meslek odalarının da olduğunu göstermiş oldu.

Bekir Bozdağ bunun sinyalini geçtiğimiz günlerde vermişti zaten. TTB’nin savaş karşıtı açıklamasından sonra, bunların adının önünden Türk ibaresini çıkarmak lazım demişti de, biz de geçen yazımızda, yetmedi şimdi de bizi uyruğumuzdan mı edeceksiniz, diye tepki vermiştik. Bekir Bozdağ’ın bu nahoş sözlerinin yalnızca laf ebeliği olsun diye değil, planlı programlı bir çıkışın OHAL ortamında yeri gelmişken “halledilmesi” gereken bir durumun ayak sesleri olduğunu Erdoğan’ın açıklamasıyla anlamış olduk.

Erdoğan, meslek odalarını oldum olası sevmiyor. Sevmemesi son derece normal zira, meslek odaları denilen bu yapılar, siyasetin etki altına alamadığı özerk yapılar. Çoğunlukla da muhalifler. Bu odaların seçimlerinde, genel kurullarında AKP’liler hep kaybediyor. Örneğin ortaya –eleştiririz eleştirmeyiz o ayrı, en nihayetinde sesleri çıkıyor ve rahatsız ediyorlar- Metin Feyzioğlu, Ümit Kocasakal gibi başkanlar çıkıyor. Bu odalar, iktidarın birçok haksız politikasına birlik olarak kafa tutmaktalar ve son derece sinir bozmaktalar. Erdoğan da önündeki tüm engelleri dümdüz etmeye kararlı olduğundan, bu ara kafayı meslek odalarına taktı. Belli, kaldıracak Türk ifadesini falan. Hatta odaları da tümden kaldıracak. Yavaş yavaş bitirecek, içten parçalayacak. Kamu kaynağını kesecek, meslek sahiplerini odaya kayıtlı olma zorunluluğunu kaldıracak vs.

Peki, bunu nasıl yapacak? Öylece Bakanlar Kurulu kararıyla vs yapabilir mi?

Elbette hayır.

Düşünüyorum da, aslında bu ülkede artık düzenlemeler koyulup kaldırılırken uyulan hiçbir şey yok. Bakın, “hukuk” gibi kelimeler zikretmiyorum, ona zaten uyulmuyor. E, KHK’lar; OHAL şartları ortadan kalkmış olduğundan ve hatta bu durum açıkça kötüye kullanıldığından geçersiz. Evcilik oynar gibi; evet bugün de bunu kaldıralım, yerine şunu koyalım, ay yok vazgeçtim hiç koymayalım böyle güzel oldu, der gibi ülke yönetildiğinden bana göre yapılan her şey baştan sona dayanaksız, yok hükmünde.

Biz yine de bilelim; bu meslek odalarına ilişkin değişikliğin normalde nasıl yapılması gerekirdi?

Anayasa değişikliği ile. Yani, Erdoğan’ın dediği gibi Bakanlar Kurulu kararı ile vs değil. Neden? Çünkü, meslek odaları Anayasa’nın 135'inci Maddesi ile düzenlenmiştir ve Anayasa ile düzenlenen her kural, Anayasa değişikliği prosedürüne tabidir. Yani öyle gökten inen kararlarla değiştirilemez. Kaldı ki; hüküm açıktır, der ki:

"Kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ve üst kuruluşları; belli bir mesleğe mensup olanların müşterek ihtiyaçlarını karşılamak, meslekî faaliyetlerini kolaylaştırmak, mesleğin genel menfaatlere uygun olarak gelişmesini sağlamak, meslek mensuplarının birbirleri ile ve halk ile olan ilişkilerinde dürüstlüğü ve güveni hâkim kılmak üzere meslek disiplini ve ahlâkını korumak maksadı ile kanunla kurulan ve organları kendi üyeleri tarafından kanunda gösterilen usullere göre yargı gözetimi altında, gizli oyla seçilen kamu tüzelkişilikleridir."

Yani, meslek odaları yargıya tabidir. Madem, bu odaların hukuka aykırı davranışlarda bulunduğunu düşündün, yargıla. Yargılayamıyorsun; çünkü hukuka aykırı davranışlarda bulunmuyorlar. Bu hüküm, aslında özerk bir yapıyı ortaya koyar. Faydalıdır. Dayanışmayı ve işleri kolaylaştırmayı öngörür. Kendi içerisinde bir adalet mekanizması işler ve çoğunlukla gerçekten işler. İşte bu Erdoğan’ı en çok korkutan şey: Kendine sıkı sıkıya bağlı olmayan, maazallah kendi kendini yönetebilen şeyler. O sebeple, hoop abra kadabra.

Aslında Erdoğan insanları durduk yere karşısına alıyor. Kendisine politika öğretmek gibi olmasın ama detayda boğulmaya gerek yok; iyi politikacılar halkı karşılarına almaya değil, yanlarında tutmaya çalışırlar oysa ki. Bu kadar basit. Tabii burada kim halk, kim halk değil sorunsalı var. Erdoğan’a göre ülkenin yarısı halk değil. Çocuk cezalandırır gibi, şimdi sizin adınızın önünden şu şu ibareleri çıkaracağım; çünkü layık değilsiniz, diyor. İnsan psikolojisinde vardır, yıllarca aynı şeyi duyduk; baskı ve şiddetle büyüyen çocuklar ilerde sağlıklı bireyler olamazlar. Ülkeler de böyle. Kesinlikle ruh sağlığı bozuk bir ülke olduğumuz ortada, daha da kötüleşmekte olduğunu göz önüne alırsak, umarım sonumuz intihar olmaz.


Tuba Torun Kimdir?

Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunudur. İstanbul Barosu’na bağlı olarak serbest avukatlık yapmaktadır. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu ve Kadın Meclisleri avukatı ve Kadın Adayları Destekleme Derneği yönetim kurulu üyesidir. ‘Bayan Değil Kadın’ programını hazırlayıp sunmaktadır. Aktif olarak siyasi faaliyetlerine devam etmektedir.