YAZARLAR

Suriye'de resim belirginleşiyor

Sahada hareketlilik artarken, adeta tüm taraflar birbirlerini kollarcasına ikili diplomatik temaslarına da hız veriyor ve iletişim kanallarını açık tutmaya özen gösteriyor. Sıkı sıkı kapalı kanallar ise Ankara-Şam, Ankara-PYD ve Irak’ı resme dahil ettiğimizde Ankara-Erbil.

TSK’nin Idlip’teki son Taftanaz Üssü ve ikinci denemede yerleşilen Tel el Eis hamleleri, Afrin harekatının ilerleyişiyle birleştirildiğinde resim belirginleşti. Resmin belirgin olmayan iki ucundan ilki Zeytin Dalı’nın Afrin yerleşim birimini kapsayıp kapsamayacağı. İkincisi, peş peşe gerçekleşecek ABD Başkanı’nın Ulusal Güvenlik Danışmanı McMaster ve Dışişleri Bakanı Tillerson’un Ankara ziyaretlerinde Münbiç konusunda bir orta yolun bulunup bulunmayacağı.

Buna göre, TSK’nin Zeytin Dalı Harekatı, Afrin’i bir “C” harfi gibi saracak. Harekat, Afrin’in doğu, kuzey ve batısında ateş hattında daha ziyade ÖSO olacak biçimde kısıtlı ilerleme kaydetti. Afrin mıntıkasının Idlip’le güney sınır boyunda Seman Kalesi ve Dar et İzze mevkilerinde de TSK gözlem noktaları ve obüs mevzileri bulunuyor. Doğuda Fırat Kalkanı cebinden askeri açıdan en akla uygun hedefler olan Minnag Hava Üssü ve Tel Rifat’a yönelik bir hamle olmadı. Burada Rus varlığının olması herhalde caydırıcı. (Harita 1-Afrin)

Harita 1-Afrin

Üstelik, Rusya Idlip’te Türkiye denetiminde olduğu varsayılan bölgeden MANPADS’la savaş uçağının düşürülmesi ve pilotunun öldürülmesinin ardından Afrin hava sahasını fiilen kapatmışa benzer. Buna karşılık, Rusya Idlip’te ağır hava bombardımanıyla, Astana’da uzlaşılan üç parçalı Idlip çatışmasızlık bölgesini fiilen iki parçalıya indirgedi.

Idlip’teki belirsizlik, Ankara-Moskova hattında varılan uzlaşıların, Şam-Tahran eksenince bütünüyle paylaşılıp paylaşılmadığı. TSK’nin önce Tel El Eis’e ardından Taftanaz’a yerleşirken Suriye’nin oradaki hava savunma unsurlarını takviye etmesi ve Tel El Eis’a giden ilk konvoya yapılan iki saldırı ile ikinci konvoya yönelik karşısında yer alan Hadır’dan açılan taciz ateşi söz konusu uzlaşının tümüyle paylaşılmadığını düşündürüyor.

Bununla birlikte, Idlip’in ülkemize sınırdaş 5 bin kilometrekarelik bölgesinin (Harita-2) TSK sorumluluğunda olacağı öngörülebilir. Bu bölge, Idlip yerleşim biriminin yanı sıra Cisr el Şugur, Ariha, Maarat el Numan ve Han Şeyhun’u kapsıyor. Kabaca, M-5 karayolu sınır oluyor. Ancak Tel El Eis’in yolun doğusunda kalması ve adacık halindeki Şii kasabalar Fua ile Kerfaya’ya bu konuşlanma tamamlandığında Suriye ordusunun erişimine hepten kapanacak olması kafa karıştırıcı (Harita 2-Idlip).

Münbiç, Tabka Baraj Gölü ve üssüyle birlikte ABD destekli SDG’nin denetimindeki bölgenin Fırat’ın batısında kalan iki sahasından biri. Bu bölge, Suriye toplam yüz ölçümünün dörtte birine tekabül ediyor. Son olarak, Koalisyon’un ABD’li Komutanı Korgeneral Funk ve Koalisyon içindeki ABD Özel Kuvvetler Komutanı Tümgeneral Jarrard, Münbiç’i ziyaretle buranın TSK’ye devredilmeye kapalı olduğunu ve TSK destekli ÖSO tarafından saldırı başlatılırsa yanıt verileceğini tereddüde mahal vermeyecek kesinlikte açıkladılar.

O arada daha güneyde, Güney Fırat vadisinin Deyrezor havalisinde eski CONOCO gaz tesislerindeki SDG karargahı, Şam destekli 500 kişilik bir milis gücü tarafından topçu ve tank desteğiyle saldırıya uğradı. Saldırının hedefinin Huşam petrol sahası olduğu sanılıyor. ABD güçlerinin havadan ve yerden verdiği karşılıkla yüzün üzerinde milisin öldürüldüğü duyuruldu. ABD’nin verdiği karşılık, Münbiç’e olası bir ÖSO saldırısına verilecek yanıt için bir ölçüt oluşturması bakımından hatırda tutulmalı.

Bahsettiğim saldırı sırasında ABD güçlerinin Rus muhataplarıyla çatışmayı önleyici biçimde, daimi doğrudan iletişim halinde olduklarını öğrendik. Bundan bağımsız olarak, Şam Büyükelçisi Kinşak’ın Sputnik’e verdiği mülakattan Rusya’nın PYD ile sürekli diyalog halinde olduğunu ve PYD’nin Soçi’den dışlanmasına karşı olduklarını da anladık. Üçüncü bir iletişim ise Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’nun Tahran’ı ziyaretle Cumhurbaşkanı Ruhani tarafından kabulünde gerçekleşti.

Harita 2-Idlip

TSK’nin Idlip’e konuşlanması, devam eden Zeytin Dalı ve tamamlanan Fırat Kalkanı harekatlarının önce Münbiç, sonra “temizleye temizleye Irak sınırına gitmek” ve nihayet Kuzey Irak’a operasyonla süreceği söylenegeliyor. Sahada hareketlilik artarken, adeta tüm taraflar birbirlerini kollarcasına ikili diplomatik temaslarına da hız veriyor ve iletişim kanallarını açık tutmaya özen gösteriyor. Sıkı sıkı kapalı kanallar ise Ankara-Şam, Ankara-PYD ve Irak’ı resme dahil ettiğimizde Ankara-Erbil.

Irak deyince eklemek gerekir ki, Çavuşoğlu ziyareti öncesinde, Irak Kürdistan Bölgesi Başbakanı Neçirvan Barzani ve yardımcısı Kubat Talabani de İran’a yakınlaşma ve açılım adına Tahran’a oldukça başarılı bir ziyaret yaptılar. Mayıs ayındaki seçimler öncesinde Erbil ile Bağdat arasındaki buzların çözülmeye başladığı, Kerkük petrol sahasından yapılacak üretimin ITP üzerinden yeniden Ceyhan’a akması ve elde edilecek gelirle bütçe paylaşımı sorunun aşılması üzerinde konuşulduğu da görülüyor. Abadi’nin KDP ve KYB’nin bütüncül desteğiyle hükümet kurmak isteyeceği açık.

Tüm bunları alt alta koyduğumuzda TSK’nin Fırat Kalkanı cebini (2 bin kilometrekare), Afrin mıntıkasıyla (tamamı 4 bin kilometrekare) bağlayıp, aşağıya Idlip vilayetinin ülkemize sınırdaş bölümünü (5 bin kilometrekare) içine alarak Suriye’nin kuzey batısında ters “L” biçiminde bir alanı “güvenlik bölgesi” olarak denetlemeyi hedeflediği sonucu çıkıyor. Ancak bunun doğal anlamı da sözü edilen 11 bin kilometrekarelik bölgenin diplomatik sorumluluğunun da görülebilir gelecek için Ankara’da olması. Bu da kalıcı diplomatik baş ağrısı demek.

Zeytin Dalı, Afrin yerleşim birimini almaya yönelir mi? Bu durumda sivil kayıpların olağanüstü boyutlara ulaşması önlenebilir mi? Afrin mıntıkası tümüyle zapt edilirse, buranın Kürt nüfusu tehcir mi edilecek? Idlip’teki bölgede kalan yerleşim birimlerini Şam ilanihaye gözden çıkarmış mı olacak? Ankara, hem koalisyon hattında ABD ile, hem Astana Troykası hattında Rusya ve İran ile işbirliğini nasıl koşut sürdürecek? Kürtleri Soçi’den dışlamak ve Esat’ı devirmek hedefleri Moskova nezdinde ne süre daha kabul görecek? Bu sorular halihazırda orta yerde duruyor.

Pekiyi tüm bu olup bitenler, Ankara’nın Suriye ve Irak’taki Kürtlere cumhuriyetin bekasına tehdit gözüyle yaklaşıp, güvenlikçi politikaları öncelemesi, ufuktaki başkanlık seçimleri öncesinde bizim kendi Kürt yurttaşlarımıza ne anlatıyor? O kısmını düşünmek de siz değerli okurlara kalıyor.


Aydın Selcen Kimdir?

1969 İstanbul doğumlu ve Saint Joseph Lisesi ile Marmara Üniversitesi İngilizce Uluslararası İlişkiler Bölümü mezunudur. 1992-2013 arasında Dışişleri Bakanlığı'nda meslek memuru olarak çeşitli görevlerde bulundu. Son olarak 2010-13 tarihleri arasında Erbil Başkonsolosluğu görevinde bulundu. Merkeze döndüğü gün "memuriyetten istifa etti." Genel Energy petrol şirketinde bir buçuk yıl siyasi danışmanlık yaptı. 2015'den beri bağımsız olarak özellikle Irak ve Suriye konularında yazıyor. Galatasaray kongre üyesidir. Alaz adında bir kızı var.