YAZARLAR

Gerçekten en iyisi 'futbola takılmak' mı?

"Spor dostluk, barış ve kardeşlik" sözünün tam manasıyla kitaplarda kaldığı günlerde, Türkiye'nin Zeytin Dalı Harekatı'na özellikle futbol dünyasının verdiği 'destek' çok farklı biçimlerde tribüne, yeşil sahaya ve beyaz ekrana yansıdı. Sonuç olarak barış istemenin yasak olduğu bir başka ortam daha listeye dahil oldu.

Geçtiğimiz hafta Baskın Oran'ın yazısına denk geldim. Oran, Afrin'e yapılan Zeytin Dalı Harekatı'nın ilk günlerinde yayımlanan yazısına yorum katmayıp kronoloijk olarak harekat ile ilgili kim ne demiş ise onları küçük spotlarla arka arkaya sıralamayı uygun görmüştü. Sonuna da "en iyisi futbol takılmak" diye ekleyerek tamamlamıştı yazıyı. Gerçekten en iyisi futbol mu takılmak?

Devletin kolluk kuvvetlerinin gerçekleştirdiği her operasyonda ilk toplumsal refleks tribünlerden gelmiştir çoğu zaman. Erkekliğin ve erkek dilin sürekli üretildiği tribünlere bu gibi zamanlarda yüksek dozda militarizm ve biat eklenir. Yanında söyleyeni farkında olmasa da kendini hissettiren 'öldürme hırsı' belirir. Çoğu zaman ırkçılık temelli olan toplumsal refleks bazen nüfus kağıdı bile umursamaz, "bizden değilsen" adına yapılan anmada içten içte öldüğüne sevinilen biçimde 'yuh' çekilir.

SAVAŞ KOREOGRAFİLERİ 

Ocak'ın son 10 gününden bu yana da "savaştan kaçalım da kafamızı dağıtalım" diye tercih edilebilinen futbol ortamında en 'nadir' örneklerle harekata destek verme yarışı var adeta futbol takımları arasında. Zirveyi, son dönemlerin gözde takımı Konyaspor yaptı. Osmanlıspor'un Gökçek'leri bitirme operasyonuyla gözden düştüğünü, Başakşehir'in de kâr getirecek proje olması nedeniyle biraz geride kaldıklarını söylemek lazım. Yine de her kulübün sosyal medya hesabından girilen savaşa destek veren açıklamaları bu çarkta bulunmanın ön kabulü olarak yaptığını da ekleyelim.

Konyaspor ise, sonuçta kimseyi ayırt etmeden kucaklayan "ne olursan ol gel" diyen Mevlana'nın kenti olarak çektiği destek videosuyla farklılaştı. Yabancı futbolcularına dahi, bordo bere, askeri üniforma giydirmişlerdi. Perşembe akşamki Galatasaray'la oynanan Ziraat Türkiye Kupası maçında da ülke tribün tarihinin en savaş çığırtkanı koreografisi ile karşımızdaydılar. Şunu kabul edip unutmamak gerek ki, bugüne dek bir çok kez savaş betimlemeli ve göndermeli pankart tribünlerde açıldı, aynı paralelde medya da sayfalarını bu şekilde süsledi. Fakat üç boyutlu bir koreografi ile adeta savaş simülasyonuyla çığırtkanlık tribünlerde bu kadar coşkuyla yapılmamıştı. Temsili bir tank, temsili olarak Afrin'i bombalıyor ve dumanlar yıkım anını temsilen alttan yükselince binlerce insanın alkışı da aynı şekilde yükseliyor, üstelik Mehter marşıyla... Tam bir kavram kargaşası.

Acaba yeni transferleri Eto'o, Konyaspor'a savaş ve savaşın her türlü kötülüğü hakkında renktaşlarına bir şeyler aktaracak mı? Ya da böylesine savaşa destek veren bir takım için forma giymekten ne kadar keyif alacak? Attığı golden sonra asker selamı vermezse başına bir şey gelir mi acaba? Ya da Kamerun bayrağı açsa bir gün 'Kürdistan bayrağı açtı' diye dayak yer mi? (Onur Salman'ın geçen haftaki yazısında Eto'o hakkında yazdıkları )

MECBURİ DESTEK 

Savaşı dillendirmek gerçekten bu kadar basit ve kolay futbol ortamında. Kaçarın yok! Henüz dedikodu medyası kadar "Kim destek vermedi?" gibi bir hedef göstericiliği yapılmıyor. Zira her kulüp adeta maçlara savaşa destek veren pankartlarla çıktığı için bireysel olarak 'destek vermedi' diye kimseye kızılamıyor. Ancak futbolcuların sosyal medya profillerine baktığınızda da savaşa destek vermeyen yok gibi adeta. Bu durum savaşın her türlüsüne alerjisi olanı da tüm vücudunu kıpkırmızı halde getirip kaşıntı tutmuş bir biçime sokabilir. Her gün izlenen spor programlarında açılış ve kapanış cümlelerinde duyduğumuz nidalar sınır zorlayıcı hale gelmişken, son olarak Türkiye 2'nci Lig'inde oynayan bir futbolcunun öne çıkarak yaptığı barış çağrısı ile etkisi kısa süren bir iğne yapılmışa dönmüyor değil insan.

FUTBOLDA BARIŞ İSTEMEK YASAK

Gençlerbirliği forması giydiği dönemde Ankara'da üç kişi tarafından darp edilen, Amedspor forması giydiği dönemde maç sonrası yaptığı barış çağrısı nedeniyle 12 maç ceza alan, daha sonra da Almanya'dayken Aachen-Düren yolu üzerinde özel aracında silahlı saldırıya uğrayan Deniz Naki, can güvenliği olmadığı gerekçesiyle Amedspor ile olan sözleşmesini feshedip yurtdışında kariyerine devam etme kararı aldığını açıkladı. "İnsanlar ölürken sessiz kalamazdım" hassasiyetiyle yaptığı "Afrin'de savaşa hayır" eylemine davet videosunun ardından Türkiye Futbol Federasyonu tarafından Profesyonel Disiplin Kurulu'na gönderildi ve anında hakkında karar çıkarılarak ülkede futbol oynamaktan men edildi. Bir nevi futbolda KHK oldu bu da!

Amedsportif ile sözleşmesini feshettiğini duyurmasına karşın TFF ona bu cezayı nasıl verebiliyor bilemesek de, şu mesajı herkese verdi: Futbolda barış istemek yasaktır. Baskın Oran'ın tahmin ettiği ve önerdiği gibi ne yazık ki, savaş çığırtkanlarından bunalmamak için 'en iyisi futbol takılmak' değil bugünlerde. En iyisi savaşın her türlüsüne karşı olduğunun vurgusuyla hep birlikte barış çağrısı yapmak. Ama futbolda yasak…


Volkan Ağır Kimdir?

1987 İstanbul doğumlu. 2006 yılından bu yana blog yazıyor. 2008 yılında Cumhuriyet gazetesi Spor Servisi'nde muhabirliğe başladı. O günden bu yana yoğunlukla spor muhabirliği yapıyor. Serbest muhabir olarak 2014 yılında Dünya Kupası'nı Brezilya'da, 2015 yılında Copa America'yı Şili'de takip etti. 2011 yılından bu yana Açık Radyo'da her pazartesi günü 19.30'da Efektifpas isimli spor programını sunuyor. Gazete Duvar'da haftalık, zaman zaman da çeşitli yayınlara özel konularda haberler hazırlıyor. Zaman zaman da kendisine dokunan sosyal ve toplumsal olaylar hakkında da yazıları ve haberleri çeşitli medyalarda yayınlanıyor. 2016 Ekim ayından bu yana Almanya'da Köln'de yaşıyor.