YAZARLAR

ÖSO yerli ve millidir!

ÖSO aslında büyük bir başarısızlık örneğidir. Hiçbir zaman için “ordu” olamadı. Yaratılan ÖSO mitiyle büyük bir ordu görüntüsü sergilense de aslında olan ülkenin çeşitli yerlerinde küçük gruplardan oluşan lokal çetelerdi. Bunların çoğu Esad karşıtı ülkeler koalisyonu tarafından bir şekilde kendilerine ulaştırılan paralarla maaşa bağlanmıştı.

AKP milletvekili Burhan Kuzu doğru söylüyor. Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) yerli ve millidir. Made in Turkey yani!

Suriye savaşının başında orduda Yemen benzeri bir bölünme yaratılmak istenmişti. Yemen’de ordu gerçekten neredeyse ikiye bölünmüştü ama Suriye’de bu hiç olmadı. Ordudan ayrılmalar bireysel ya da birkaç kişilik gruplar halinde firarlar ile sınırlı kaldı.

ÖSO Mart 2011 gibi “Özgür Subaylar Hareketi” adı altında başladı. Temmuz 2011’de “Albay” Riyad El As’ad tarafından Özgür Suriye Ordusu adı ile kuruluşu ilan edildi.

ÖSO’nun kurucusu “Albay” Riyad As’ad da, Özgür Subaylar Hareketi'nin kurucusu Hüseyin Harmuş da Türkiye’ye çok yakın isimlerdi.

Cısr El Şuğur katliamını planlayan ve yöneten isim olan Riyad El As’ad katliamdaki “başarısı” nedeniyle Şeyh Adnan Arur tarafından canlı yayında yarbaylıktan albaylığa terfi ettirilmişti. Şeyh Adnan Arur fiili livata nedeni ile daha önce ordudan atılmış ve isyan başlar başlamaz Suudi Arabistan’a kaçmış Suudilerin desteği ile kurulan TV kanalında şeyhliğe ve dini fetva vermeye başlamış ve “devrimcilerin” en büyük kanaat önderlerinden biri haline gelmişti.

Hüseyin Harmuş ise Cısr El Şuğur katliamını düzenleyenleri Türkiye’ye kaçıran isim olarak biliniyor. Harmuş Suriye İstihbaratı tarafından Türkiye’den alındı, akıbeti bilinmiyor. Riyad El As’ad ise halen Türkiye’de bulunuyor.

Özgür Subaylar Hareketi adı Cemal Abdülnasır’ın Mısır’daki hareketine gönderme yapmak için seçilmişti. Özgür Suriye Ordusu adı ise Suriye ordusunun karşısında bir ordunun olduğu imajını yaratmak içindi.

Suudi Arabistan ve Katar gibi ülkelerin finansı ile kurulan bu oluşumun fiili kurulumu ve eğitimi ise Türkiye’ye düşmüştü. Olayların ilk dönemlerinde Türkiye tarafında kurulan ve milletvekillerinin dahi sokulmadığı kamplarda kalanlar siviller değil ÖSO militanlarıydı.

Bu kamplardan birinde kalan ve o zaman telefonla ulaştığım Riyad El As’ad bana “biz burada Türk yetkililerin izni olmadan demeç veremeyiz” demişti. Bu ifade Türkiye’nin ÖSO üzerindeki hakimiyetini göstermesi bakımından çarpıcıdır.

ÖSO aslında büyük bir başarısızlık örneğidir. Hiçbir zaman için “ordu” olamadı. Yaratılan ÖSO mitiyle büyük bir ordu görüntüsü sergilense de aslında olan ülkenin çeşitli yerlerinde küçük gruplardan oluşan lokal çetelerdi. Bunların çoğu Esad karşıtı ülkeler koalisyonu tarafından bir şekilde kendilerine ulaştırılan paralarla maaşa bağlanmıştı. Humus’ta, Hama’da, İdlib’te, Halep’te, Lazkiye ve Şam kırsallarında bu oluşuma katılanların çoğu kriminal tiplerdi. Sabıkalı, aranan birçok kişi devletten kaçmanın yolunu ÖSO’ya katılmakta buldu. Bunlar içinde adi suçlardan hüküm giymiş olanlar da vardı.

ÖSO’nun kendisini oluşturup büyüten ülkelere en büyük faydası “perdelemeydi.” Ahraruşşam, Sultan Murat, Nurettin Zenki, Türkistan İslam Partisi ve benzeri onlarca oluşum El Kaide bağlantılarını ya da vahşetlerini gizlemek için ÖSO adını kullandı.

Suriye’de bir partnere ihtiyacı olan Esad karşıtı koalisyon da bu örgütlerin vahşi katliamlarını görmezden geldi, Batı basını bu örgütleri “ılımlı muhalifler” olarak lanse etti.

Batı zamanla Suriye savaşından çekilince bu örgütleri destekleyen tek ülke kaldı geriye: Türkiye. İktidar da hedef küçülttü ve Ortadoğu’ya efendi olunmak için çıkılan yolda lokal hakimiyet için savaş veriyor. Bu savaşı verirken de Suriye savaşındaki ilk gözağrısı ÖSO ile işbirliği yapıyor.

Aslında iktidar YPG’yi de ÖSO'laştırmak istedi, zamanında Salih Müslim başta olmak üzere gerçekleştirilen temasların ana hedefi budur. Ancak Kürtler “bağımsız” hareket etmeyi tercih edince olanlar oldu.

Bugün Kürtlerin hedef tahtasına konulmasının en büyük sebeplerinden biri Kürtlerin ÖSO gibi Türkiye eksenine girmemeleridir.

İktidar ve basınının ÖSO güzellemesinin nedeni bu adı kullanan örgütlerin bugün artık iktidarın Suriye’deki tek enstürmanı olarak kalmasıdır.

Peki Suriye’de hiçbir zaman bulamadığı popülariteyi Türkiye’de yakalayan ÖSO’nun masraflarını kim karşılıyor? Milli Savunma Bakanlığı’nın bütçesi ve TSK’nin harcamaları belli. Peki Suriye’de onlarca yağma, tecavüz, katliama imza atan çetelerden oluşan ÖSO’ya hangi kaynaktan ne kadar para gidiyor? Vergi veren bir vatandaş olarak soruyorum.

Ama daha önemli soru şu: İktidarın kendi elleri ile yarattığı bu laboratuvar canavarları ileride ne olacak? Yine gerektiğinde kullanılmak üzere Türkiye’deki kamplarına ya da kurtarılmış bölgeye mi dönecekler?


Musa Özuğurlu Kimdir?

Gazeteci. Mesleğe 1994 yılında başladı. Çok sayıda radyo ve TV kanalının haber merkezlerinde editörlük, muhabirlik, program sunuculuğu yaptı. 2010 yılında TRT Türk’ün Suriye temsilcisi olarak çalışmaya başladı. Suriye’de 2011’de başlayan süreci 2016 yılına kadar yerinde takip eden az sayıda yabancı gazeteciden biridir. Alanı Suriye başta olmak üzere Ortadoğu. Serbest gazeteci olarak çalışmaktadır.