YAZARLAR

Asıl mücadele şimdi başlıyor

Suudi Arabistan’da Cidde’de, El Ehli ve El Betin takımları arasında oynanan maç, tarihe geçti. Bazı kadınlar eşleriyle birlikte gelirken, bazıları ise çocuklarını getirdi. Eşleri yanında olmayan kadınlar tribünün ayrılmış bölümünde oturabildi. Neticede bir devir değişti. O ya da bu şekilde. Artık tarih kendisine not yazılmasını bekliyor.

Tek bir hayatımız var hepimizin. Reenkarnasyona inananlar için bir ikincisi, üçüncüsü de olabilir ama en azından benim düşüncem bu. O tek hayatın hangi devre geldiği, hangi insanlarla birlikte yaşamak zorunda kaldığınız, hangi yönetim şekli ve yönetici şekli ile idare edilmek zorunda olduğunuzu bilemezsiniz. Piyango gibi yani. Tarih topları bir bir ana küreden dökülür, siz hayata gözlerini açarsınız ve tesadüf etmiştir artık her şey. Her şart altında kendinizi şanslı ya da şanssız addedebilirsiniz. Ama iş, diğerleri ile kıyas gelince talih bareminizde oynamalar olabilir. Ne kadar gerçekçi bir yaklaşım bu bilinmez ama sonuçta bu bir realite. İran-Türkiye ya da Suudi Arabistan-Türkiye kıyaslamalarında atfedilen şans gibi. Bu kıyaslamada Türkiye şanslı geldi değil mi gözünüze. Peki Avrupa’daki hak ve özgürlüklerle Türkiye’deki kıyaslayınca nasıl duruyor talihimiz?

Neyse bu konu derin. Biz daha özel bir alana dönelim. Spor-kadın ilişkisi. Bu açısından bakıldığında evet Türkiye, ilk kıyas alanında daha şanslı. Mesela 2006 yapımı harika ‘Offside’ filmi İran tarafını göstermişti bize. Malum İran'daki kadınlara has yasaklardan biri de stadyumda futbol müsabakalarını izlemeleriydi. Ancak bu ülkede de diğer ülkelerde olduğu gibi futbola gönül veren kadınlar vardı. Ve 2006 Dünya Kupası’na katılmak için İran kritik bir virajdaydı. Evlerinde Bahreyn’le çok kritik bir karşılaşma oynayacaklardı. Futbola gönül veren altı İranlı kadın ne olursa olsun bu maçı yerinde izlemek istiyorlardı. Bir plan yapmışlardı. Basitti ama sonuç verecek miydi bilinmiyordu. Ne de olsa İran maçı kazanırsa Dünya Kupası’na gitmeye hak kazanacaktı. Yani eğer hayatta bir kez maç için riske girilecekse en iyi maçlardan biriydi. Bir tarihe tanıklıktı. Risk alındı. Kadınlar erkek kılığına girerek polisleri aşıp stada girmeye niyetlendiler. Yakalandılar, kaçtılar, radyodan dinlediler ve İran’ın sevincine sokaklarda yasaklandıkları erkeklerle kutlayarak ortak oldular. Jafar Panahi imzalı imzalı bu film, eğlenceli dili ve gerçeği suratımıza pür bir şekilde çarpan haliyle çok etkileyiciydi.

Belki benzer bir film de şimdi Suudi Arabistan’da çekilecek. Ancak bu kez hikaye biraz daha farklı olacak. Çünkü artık kadınlar Suudi Arabistan’da stadyumlara girme hakkına sahipler. Belki Offside filminde de belirtildiği gibi İran statlarında kadınlar için tuvalet bile yoktu ama artık Suudi Arabistan’da olmak zorunda. Çünkü sosyal hayatın spor alanları kısmı da kadınlara açılacak artık.

Zira, Suudi Arabistan’da Veliaht Prens Muhammed Bin Selman, ekonomik ve toplumsal yapıyı canlandırmak ve ülkenin imajını düzeltmek adına Suudi Arabistan tarihinde ilk kez kadınlara tek başlarına araba kullanma ve seyahat etme hakkı tanıdıktan sonra kadınlara ilk kez stadyumda futbol karşılaşması izleme hakkı da tanıdı. Böyle yazınca bir garip durdu değil mi? Sene olmuş 2018, bir erkek, bir kadına olması gereken hakkı konusunda izin veriyor diyoruz. Dahası buna seviniyoruz. Ama işte şartlar. Başta dediğimiz şanslar.

Suudi Arabistan’da Cidde’de, El Ehli ve El Betin takımları arasında oynanan maç, bu anlamda tarihe geçti. Bazı kadınlar eşleriyle birlikte gelirken, bazıları ise çocuklarını getirdi. Eşleri yanında olmayan kadınlar tribünün ayrılmış bölümünde oturabildi. Neticede bir devir değişti. O ya da bu şekilde. Artık tarih kendisine not yazılmasını bekliyor. Bu anı bir yerinden tutan bir yönetmen, o gerçek heyecanı bize aktarsa ne güzel olur. Başka bir açıdan görsek açılan kapıları. Neyse sonuçta artık statlar kadınlar açıldı. Filmi olsun ya da olmasın. Şimdi Suudi kadınları için daha fazla mücadele zamanı. Tüm dünya için eksik haklar konusunda mücadele zamanı olduğu gibi.


Onur Salman Kimdir?

Basına 2006 yılında Cumhuriyet gazetesinde stajyer olarak adım attı. İki aylık staj ve Cumhuriyet’in spor ekindeki yazılarda sonra Eurosport Türkiye’de spiker ve editör olarak çalıştı. 2009 yılında Radikal gazetesine editör olarak geçerken, Eurosport’ta da yarı zamanlı spikerlik yapmaya devam etti. Medya macerasına 2012-2016 yılında Hürriyet’te devam etti. 2016 yazından beri Gazete Duvar’da çocukluk hayalini sürdürüyor. Köken Eurosport olunca tahmin etmesi kolay. Asıl ilgi alanı ‘başka sporlar.’