YAZARLAR

Ana kuzusuyla seks!

Mesela bir köy kahvesinde bir erkek göğsünü gere gere “ben o işi yaparken kendimi bir insan gibi hissedebiliyorum” demeli ve eklemeli “çaylar benden, toplaşın” nefesler tutulmalı; sevgi nurunun gözlerinden akmasına izin vermeli.

Öğrenmeye hevesli olmalı insan, dokuz yaşındaki bir kız çocuğunun babası, amcası hatta dedesi yaşındaki bir basiretsiz ile yatağa girmektense; akrânı kız çocuklarıyla beş taş oynamayı seçeceğini; o yaştaki çocuğun gelişim özelliğinin bu olduğunu öğrenmeli örneğin.

Öğrenmekten keyif almalı, öyle heyecan duymalı ki henüz büyümemiş insana çocuk dendiğini bir öğrendi mi artık

unutmamalı! Dokuz yaşındaki çocukların aynı cinsiyetteki çocuklarla arkadaşlık ettiğini; yaşıtlarıyla oynamayı tercih ettikleri bir yaş döneminde olduklarını, kafasına kazımalı.

Erkekler birbirleriyle konuşmalı, sevişmenin çiftleşmek demek olmadığını birbirlerine hatırlatmalılar sık sık. Hikâyeleri olmalı. Mesela bir köy kahvesinde bir erkek göğsünü gere gere “ben o işi yaparken kendimi bir insan gibi hissedebiliyorum” demeli ve eklemeli “çaylar benden, toplaşın” nefesler tutulmalı; sevgi nurunun gözlerinden akmasına izin vermeli; “ben” demeli, “eşimin yanağına bir öpücük kondurup ona sarılarak uyuyabiliyorum; sonra, yatakta onun gözlerine bakıp, ellerini öpebiliyor, saçlarını koklayabiliyorum.”

İnsan nedir diye düşünmeli, dinin emrettiği gibi, uzun uzun tefekkür etmeli. “Hayvandan” demeli “mesela hayvandan ayıran ne ola ki insanı?” Merak etmeli, cevabını buluncaya kadar rahat etmemeli. “Hah” demeli “buldum” demeli “yiyip, içip, çiftleşene bundan başka bir şey düşünemeyene denirmiş hayvan; ya öyle mi insan!” Sonra biraz edep etmeli, yanakları kızarmalı bir an.

Bedeninin farklı bölgeleriyle de ilgilenmeli insan, dua ederken açtığı ellerini yüzüne sürerken yanaklarını sevmeli; avucuna almalı yüzünü; aynaya bakmalı, gördüğünü sevmeyi denemeli. Eli yanağında, gönlü huzurda, gözleri kapalı… Cinsiyetiyle, bedeniyle ilgisi kesilmeli, unutmalı arzularını; o kadar sık tekrarlamalı ki bu zikri nihayet yükselmeli Arş-ı Âlâ’ya öz fikri.

Dostum, bir de Tanrısı olmalı insanın, Allahsız olmamalı: Bilinmeyen, bir yerde kendi başına oturanlardan değil de, ne yana dönülse orada bulunan bir Allah: Vechullah. O kadar çok ibadet etmiş olmalı ki azıcık şımarabilmeli; Dostuna biraz sitem edebilmeli, nazı geçmeli ara ara şöyle diyebilmeli: “Gece gündüz ibadetteyim çalışırken zikrimde sen, düşünürken fikrimde sen ne zaman kurtaracaksın beni bu nefs-i emmâreden! Neyi eksik yaparım da alamam aklımı şu sefil cinselliğimden, hemi de dokuz yaşındaki bebelerden?” Ya Rabbi sen affet!

Sonra, bakın; en önemlisini söylemedi demeyin, faal olmalı aklı insanın. Kulak vermemeli o aklı kadını dövmek, itaat ettirmek, köle gibi kullanmakla dolu şeyhlerin söylediklerine. Sana, hayâsızca uydurulan hadislerden söz ederlerken onlara sormalı: “Cennet ehlinin çoğu eblehtir” ne demek? Hani o hûrilerin, gılmanların vaat edildiği cennet. Şüphesiz ki inkâr edecek, işte o zaman sen, işine gelenle gelmeyen arasındaki fark neymiş bir güzel kaydet!


Gülgün Türkoğlu Pagy Kimdir?

Ege Üniversitesi Fen Fakültesi Hidrobiyoloji mezunudur. University of London King’s College’da yüksek lisansını tamamladıktan sonra National Rivers Authority ve Anglian Waters’da biyolog olarak görev yapmıştır. Türkiye’ye döndükten sonra özel kuruluşlarda Ar-Ge alanında uzman olarak çalışmış, yöneticilik yapmıştır. Ege Üniversitesi Biyomühendislik Bölümü, Tıp Fakültesi ve CNRS Paris ortaklığında yürüttüğü doktorası insan genetiği üzerinedir. Avrupa birinciliğini kazanan Bio-Ace Centre of Excellence başvurusunu yürüten iki kişilik ekiptendir. Bir süre bu projenin müdürü olarak görev yapmıştır. Düşünüyorum Dergisi yazarlarındandır. Felsefe ve Kadın Sorunları üzerinde çalışmalarını sürdürmektedir.