YAZARLAR

Bir diktatör hikâyesi

Bizim Lima Meydanı'nda yaşadıklarımız; Başkan Fujimori’nun kendisine karşı yaptığı darbe- ‘Autogolpe’ günleriydi. Başkan yetkilerinin artırılmasını istemiş, bu yetkiyi daha önce kendisine vermeyen parlamento feshedilip, yeni bir parlamento seçilmişti. Başkan bu yetkilerini referanduma götürmüş ve Peru milli iradesi onaylamıştı. Çünkü ilk başta, Başkan Fujimori; "Peru’nun kalkınması için ihtiyacı olduğu şeylerin parlamento ve yargı tarafından yavaşlatıldığını" söylüyordu.

Sevgili okur baştan söylemeliyim bu anlattıklarım, bir Peru hikâyesi. Yemin ediyorum bir Peru hikâyesi…

Lima’da yürüyorduk. 90'lı yıllardı. Şehrin merkezinde küçük meydanlardan biriydi. Bir heykel vardı ama hatırlamıyorum ne heykeli olduğunu. Bir mısır satan adam vardı ama onu iyi hatırlıyorum. Mısır yemiştik çünkü, üstüne bol bol mayonez ve ketçap döküp -ama bu başka bir hikâye, gevşetmesin diktatörlük meselesini.- Mısırı yerken bir kadın geldi. Yaşlı bir kadındı. Hüzünlü bakıyordu ama onurlu. "Bunu nasıl hatırlıyorsun?" diyorsanız sonra çok konuştuk aramızda biz. Bir bildiri uzattı bize. ‘Politik tutsaklar ve insan hakları ihlalleri’ yazıyordu başlığında. Döndü iki adım attı, atmadı, iki otobüs polis atladı meydana. Yaşlı kadını ve dört kişiyi yerlerde sürüklediler. Kollarını kıvırıyorlardı ve başlarını yere doğru eğiyorlardı. Onlar avuçlarında bildiri olan ellerini yere değmesin diye yukarı kaldırıyorlardı. Kadını yere yatırdılar. Birisi sırtına bastı galiba ya da ikisi ama başı dikti hâlâ. Ellerindeki bildirileri aldılar. Sağda solda yere düşenleri topladılar. Ellerine bildiri yeni tutuşturulmuş üç-dört kişinin elinden çektiler. Biri galiba bir şey demek istedi, onu da kamyona attılar, hani ince delikli sacla kaplı mobil hücrelerden birine. Benim elimde kaldı bildiri. Mısıra sardım ve turist turist baktım. Hâlâ duruyor bende üstünde mayonez lekesi var ve köşesinde biraz ketçap…

Bu hikâyenin başlangıcı şöyleydi. Fujimori 1990 yılında demokratik bir seçimle, oyların çoğunluğunu alarak iktidara geldi. Değişim-90 isimli yeni bir parti kurmuştu ve ekonomik değişimi savunuyordu. Ülkede bazı dinsel grupların, kiliselerin desteğini aldı ve özellikle küçük esnafın. Seçimin ilk tutunda sadece yüzde 20 oy almıştı ama ikinci turda, önceki hükümet ve bazı sol(!) gruplar da gizli olarak desteklediler. Çünkü diğer başkan adayı çok güçlüydü ve esas rakip olarak onu görüyorlardı. Bir süre sonra bu ittifaklardan hiçbirinin gücü kalmadı. Hepsi Fujimori’nin etkisi altında eridi.

Ekonomik olarak IMF’in ve ABD’nin koşullarına uydu. IMF ilk başta ekonomiyi düzeltmesi için kendi teknisyenlerinden birini gönderdi. Böylece Fujimori hükümeti, devletin fonksiyonlarını yeniden tanımladı. Bu mali ve ticari bir serbestlik, kamu harcamalarında katı bir mali disiplin, rekabetçi piyasa döviz kurunun desteklenmesi ve en önemlisi hızlı bir özelleştirme politikasıydı. Bunun için yabancı yatırımcılar önündeki son engeller kaldırıldı, Peru uluslararası finansal sisteme tam olarak eklemlendi ve özellikle devlet işletmeleri hızla yabancı yatırımcılara satılmaya başladı. IMF bu önlemlerden tatmin oldu ve böylece kredilerin finanse edilmesi garantiye alındı. Yani yeni neoliberal devlet inşa edildi.

Yine bu ekonomik önlemlerden biri olarak Peru parasından 6 sıfır silindi. Bir milyon eski Peru parası, bir yeni Peru parasına eşit oldu.

Bu önlemlerle ülke, sayısal değerlere bakıldığında yüksek bir kalkınma dönemi yaşıyordu. Ancak zenginler daha zenginleşti, yoksullar daha yoksullaştı. Buna karşılık olarak yoksullara ‘Yardım fonları’ oluşturuldu.

Başkan Fujimori ekonomik olarak bütün bu önlemleri kendisi alsa da, IMF’i kapı dışarı ettiklerini söyledi.

Bizim Lima Meydanı'nda yaşadıklarımız; Başkan Fujimori’nun kendisine karşı yaptığı darbe- ‘Autogolpe’ günleriydi. Başkan yetkilerinin artırılmasını istemiş, bu yetkiyi daha önce kendisine vermeyen parlamento feshedilip, yeni bir parlamento seçilmişti. Başkan bu yetkilerini referanduma götürmüş ve Peru milli iradesi onaylamıştı. Çünkü ilk başta, Başkan Fujimori; "Peru’nun kalkınması için ihtiyacı olduğu şeylerin parlamento ve yargı tarafından yavaşlatıldığını" söylüyordu. Bu yüzden bir referandumla yetkilerinin artmasını, adalet mekanizmasının, özellikle üst mahkemelerin yeniden düzenlenmesini talep etmişti 5 Nisan 1992’de.

Bunun ardından Kasım 1992’de bir general tarafından darbe girişiminde bulunuldu. Başarısız oldu. Fujimori bunu bir suikast girişimi olarak duyurdu. Darbenin liderleri hapsedildi. Olağanüstü hal ilan edildi. Bu dönemden önce de devlet baskısı ve ciddi insan hakları ihlalleri vardı. Sendero Luminoso- Aydınlık Yol ve MRTA- Tupac Amaru gerillalarına karşı sürdürülen savaşta, paramiliter ‘Colino grubu’ sayısız yargısız infaz gerçekleştirdi. Bunların içinde Barios Altos’da 15 kişinin katledilmesi, 1992 yılında 9 öğrencinin öldürülmesi, üniversite profesörlerine suikastlar gibi eylemler de vardı. Kırsalda da Sierra Milisleri benzer eylemlerde bulunmuştu.

Bu dönemde bir yasayla, 'terörizme karşı işlenmiş' bu tür yargısız kaybedilme, öldürme gibi cezai sorumluluk getiren suçları ortadan kaldıran bir af ilan edildi. Böylece bu dönem boyunca asker, polis ve sivil paramiliter grupların işledikleri tüm insan hakları ihlalleri için doğabilecek cezalar ortadan kaldırıldı.

Bu arada komşu ülke Ekvador’a karşı ilk bağımsızlıklarından beri tartışmalı olan Amazon Havzası ve And Dağlarına ilişkin sınır uyuşmazlıkları nedeniyle savaş ilan edildi…

Üçüncü kez seçilmesini engelleyen yasanın değiştirilmesine karşı çıkan Anayasa Mahkemesi’nin üyeleri değiştirildi…

Bütün medyayı kontrol altına almak için, yandaş gazetecilere ayrıcalık tanınması, rüşvet verilmesi, bazı gazetecilerin kaçırılması, tehdit edilmesi emrini verdiği iddia edildi. Anayasa Mahkemesi atamalarına karşı çıkan bazı gazeteciler ülkeyi terk etmek zorunda kaldı. Aynı zamanda muhalifleri küçük düşürmek için bazı gazeteleri finanse etmekle itham edildi.

Fujimori 2000 yılında yargılandı ve bu yargılama sırasında 200 milyon dolar yolsuzluk yaptığı tespit edildi. 160 milyonu tekrar bulunarak devlete iade edilebildi. Bu yargılamada yargısız infazlardan, insan hakları ihlallerinden, yolsuzluk yapmaktan 25 yıl hapse mahkum oldu. 2006'dan bugüne kadar cezaevinde kalıyordu ama son seçimlerde kızı seçimlere katıldı. Parlamentoda önemli bir sayıda sandalye kazanınca, hükümetle yapılan bir pazarlıkla serbest kaldı.

Dün yaptığı bir açıklamada eski başkan Fujimori yaptığı hatalar için özür diledi ve tekrarlanmayacağını söyledi…

Size tekrar söylüyorum, bu anlattıklarım bir Peru hikâyesidir yemin ediyorum ve yemin ediyorum ayağımı kaldırmıyorum…


Metin Yeğin Kimdir?

Yazar, belgeselci, sinemacı, gazeteci, avukat, seyyah... CNN-Türk, NTV, Kanal Türk, Al Jazeera, Telesur televizyonlarına 200'e yakın belgesel ve kurmaca filmler yaptı. Türkiye'de Cumhuriyet, Radikal, Birgün, Gündem; dünyada Il manifesto, Rebellion gazetelerine köşe yazıları yazdı. Dünyanın sokaklarını anlattığı 10'dan fazla kitaba sahip. Dünyanın farklı yerlerinde yoksullarla birlikte evler inşa etti, bir sürü farklı işte çalışarak yazılar yazdı, filmler çekti. Birçok ülkede kolektif çalışmalara katıldı, kooperatif örgütlenmelerine öncü oldu. Ekolojik direnişlere katıldı, isyanlara tanıklık etti. Türkiye ve birçok ülkede öğretim üyeliği yaptı... Ve dünyayı değiştirmeye çalışmaya devam ediyor hâlâ...