YAZARLAR

Kolera ve kıtlığın pençesindeki Yemen

Suudi Arabistan mevzisini korurken, İran gücünü garantilerken, Aden’in kalbi için kıyasıya yarışta kimse elinden geleni ardına koymazken, Yemen halkı ve göçmenler kafeste tutulan kuşlar gibi masum ve ölüme terk edilmiş durumda. İnsan eliyle yaratılan koleraya, kıtlığa çare var, peki bu dehşete bu zulme?

Savaş kelimesine pek çok tanım getirmek mümkün. İnsanca tanımı, kan, göz yaşı ve masumların ölümüdür. Savaş kendini yoklukla gösterir, vicdanın yokluğu, insanlığın ölümü, adaletin askıya alınması gibi. Bazen de gıdanın yokluğuyla, en acı yoksullukla. Hep suçu olmayan özneleri seçer.

Gıdanın yoksunluğu genelde bir dış faktörle ortaya çıkıyor. Gıdaya, özellikle hayati gıdaya çeşitli sebeplerle ulaşılamazsa ve bu belli bir zaman dilimini aşarsa kıtlık ortaya çıkıyor. Kıtlık, yaygın ve sürekli açlığa maruz kalmayla sonu ölümle noktalanan bir süreç. Kıtlık can yakıcı bir kelime. Daha can yakıcı olan bugüne kadar yeryüzünde görülen kıtlığa, mevcut nüfusun hayatta kalması ve yaşamını sürmesine yetecek bitki örtüsü ve doğal kaynak azlığının neden olmaması. Sorun kaynakların üretimi ve bölüşümü. Bölüşüme karar veren olma, kimin açlıkla sınanacağını da açıkça ortaya koyuyor.

Gıda yoksunluğu kronikleştiği ölçüde bedenlerin zayıf düşmesine ve hastalıklara kolayca yakalanmaya neden oluyor. Kıtlığın olduğu yerde hastalık görmek artık şaşırtıcı değil. Söz konusu durumun en açık ve yürek yakan örneklerinden birisi Yemen’de yaşanıyor. Bu hafta yüzümüzü Yemen’deki kıtlık ve hastalıkla akıllara kazınan insani krize çeviriyoruz.

YOKSUL VE STRATEJİK ÜLKE: YEMEN

Yemen dikkat çekici enerji verilerine sahip olmasa da iyi bir ekonomi politikasıyla kendine yeter bir ülke konumuna taşınabilirdi, taşınmadı. Ülkenin 2.7 milyar varil petrol (küresel rezervin yüzde 0.2’si) ve 268 milyar metreküp gazı var. Sıvılaştırılmış doğal gazda yemen dünyadaki on altıncı büyük satıcı. Ancak ülkede iç savaştan önceki istikrarsızlık, rant ekonomisi, yolsuzluk gibi sebeplerle kendine yetmek bir yana Sana, 2010’dan bu yana BM, IMF gibi örgütlerin yardım ettiği yerlerin başında yer alıyor. Yemen ekonomisinde savaştan önce iki kişiden birisi işsizdi. Savaşla durum da kötüleşti. Bütçe açığı kronik bir sorundu, artık bir bütçeden bahsetmek imkansız. Ülkedeki yoksulluk şöyle de anlatılabilir: savaş öncesinde 10 milyondan fazla insan açlık sınırında yaşıyordu. Yemen dünyadaki en yoksul 30 ülkeden birisi, savaşla durum katlanılmaz hale geldi. Ayrıca ekonomik açmaz sebebiyle ülke son beş yıldır BM’ye olan aidat borçlarını ödeyemediği için Genel Kurul’a katılamıyor.

Bununla beraber Yemen aynı zamanda gemi ticareti ve petrol taşımacılığı açısından stratejik bir ülke. Ülke coğrafi konum olarak Kızıl Deniz’i Aden Körfezi’ne bağlayan Bab’ül Mendep Boğazı’na ev sahipliği yapıyor. Boğaz aynı zamanda Arap Yarımadası'yla Afrika’yı bir birinden ayırıyor. Burası günlük beş milyon varil petrolün taşındığı bir uğrak. Bölgeden Avrupa’ya, Rusya’dan Asya’ya petrol taşınması için Süveyş Kanalı ve Bab’ül Mendep kullanılıyor. Dolayısıyla Yemen de kontrolü sağlayan ticari akışta söz sahibi oluyor. Benzer biçimde Aden Körfezi, hem ülkenin hem de bölgenin ticaretine etki etmek için vazgeçilmez bir jeopolitik hedef. Vekalet savaşında buraya hakim olan ticaretin kalbine hakim oluyor. Yoksul ve stratejik ülkedeki iç savaşla perdelenen vekalet savaşının maliyeti, ekonomi ve stratejik hesapla izah edilecek boyutların ötesinde. Yemen’deki insani krize bakalım.

Sanatçı Thi Yazen Al Alawi'nin kıtlık ve hastalıkları anlattığı Sana'daki duvar resimlerinden biri.

İNSAN ELİYLE YARATILAN KABUS: KOLERA VE KITLIK

Dünyadaki en güzel şehirlerden birisi sayılan Sana bugün kanlı göz yaşları döküyor, gidenlere ardından kalanların ızdırabıysa tarife sığmıyor. Ülkenin içinde bulunduğu kıtlık, bir süre sonra hastalıkların ortaya çıkmasına neden oldu. Bu hastalıkların en bilineni kolera.

Kolera, sağlıksız koşullarda, özellikle temiz olmayan suda yayılan bir bakteri türüyle ortaya çıkıyor, bulaşıcı. Tedavisi çok kolay imkan varsa: suyun kaynatılması, ağız yoluyla gerekli ilaçların alınması ve yeterli beslenme. Peki gazınız ve odununuz yoksa, suya, temizi bir yana, kirlisine bile ulaşmak için onlarca kilometre yürümeniz gerekiyorsa, besin takviyesi olarak boş tencereden gayrınız şaşılacak bir unsursa, o zaman koleranın soğuk pençesinde ölmek ve kurtulmak için dua ediyorsunuz. Yemen’deki durum da bu nedenle trajediye dönmüş durumda.

Dünya Sağlık Örgütü Eylül 2017 verilerine göre halihazırda üç bin kişi koleraya bağlı olarak yaşamını yitirdi. Kolera şüphesi taşıyan kişi sayısının neredeyse bir milyon olduğu, üstelik vaka ve ölüm oranında gözle görülür bir artış olduğu dikkat çekiyor. Örneğin son üç ayda hastalık öyle bir hızla yayıldı ki günde dört bin şüpheli vaka rapor ediliyor. Uluslararası örgütler aşı ve personel desteğiyle Yemen’deki krize müdahale etmeye çalışıyor. Ancak son üç haftadadır koalisyon tarafından uygulanan abluka sebebiyle yardım ve tıbbi malzeme taşıyan gemiler kıyıda bekletiliyor. Bu esnada masum, insanlar ölürken kolera yeni alanlara yayılıyor.

Kolera vakalarının yüzde 60’ını çocuklar oluşturuyor. Uzmanlar koleranın insan eliyle yaratılan krizin en büyüğü olduğunu haykırıyor. Hastalık kıtlık durumunda ve sağlık koşullarının olmadığı coğrafyalarda ortaya çıkıyor. Yemen’de 19.3 milyon kişi, neredeyse nüfusun yüzde 80’i, temiz su ve sağlık hizmetlerine ulaşamıyor. Bu da koleranın neden Yemen’de ortaya çıktığını açıklıyor.

Kıtlık konusunda ise Save Children Yardım Örgütü’ne göre 25 milyonluk ülkede 7 milyon kişi kıtlığın pençesinde. Daha can yakıcı olan, ülkede yaklaşık olarak günde 130 çocuk buna bağlı sebeplerle ölüyor. Benzer bir durum doğum yapan kadınlarda da görülüyor. Doğum esnasında günde 100 annenin ölümü söz konusu. Üstelik gerekli önlemler alınmazsa yıl sonuna kadar 400 bin çocuğun öleceğine kesin gözüyle bakılıyor.

Yemen’deki hastanelerin yalnızca yüzde 45’i faal durumda. Geri kalanı çatışmalar ve koalisyon güçlerinin bombardımanı nedeniyle kullanılamıyor. Bu nedenle ülkede aktif konumdaki hastanelerde günde 2 bin 500 civarında çocuk, yok denecek imkanlarla tedavi edilmeye çalışılıyor. Doktorların büyük bir kısmı gönüllü çalışanlardan ve uluslararası kuruluşlardan gelenlerden oluşuyor. Zira hükümet 2016’dan beri sağlık çalışanlarına maaşlarını ödeyebilmiş değil. Uzmanların uyardığı bir nokta da söz konusu istatistikler. Çünkü Yemen hakkındaki veriler, Suudi Arabistan ve koalisyon güçlerinin isyancıların yaygın olduğu bölgelerdeki liman ve geçiş yollarına abluka uygulamasından önceki durumda hesaplandı.

KAPILAR TUTULMUŞ NEYLERSİN!

Suudi Arabistan öncülüğündeki koalisyon güçleri, 4 Kasım 2017’de Ensarullah tarafında Riyad’a yapıldığı iddia edilen füze saldırısı sebebiyle, ülkeye BM Yardım, Uluslararası Kızıl Haç, Sınır Tanımayan Doktorlar, Save Children gibi yardım kuruluşlarının giriş yaptığı Hudeyde, Salife limanları ve Sana Havaalanı'nı ablukaya aldı. Yemen’e gelen insani yardım gemileri ve ticari gemilerin yüzde 75’i Hudeyde Limanı'nı kullanıyor. Her ne kadar "yardım kuruluşlarına izin verilecek" denmişse de, örgütlerin aktarımı aksi yönde. Ensarullah’a gücünü gösterme gayretkeşliği, halkı ölümle cezalandırıyor ve yardım girişini önleyerek halihazırda kaosa dönüşe krizi kabusa çeviriyor. Uluslararası baskının artmasıyla limanlar kısıtlı biçimde yeniden açıldı. Ancak aradaki sürede binlerce insan, yardım gelmediği için öldü. Ensarullah’a ceza verildi mi bilinmez, ancak Yemen halkına insafsızca davranıldığı kesin.

Libya gibi Yemen de, başta Somali'den olmak üzere göçmen ve mültecilerin uğrağıydı. Şimdi bir umut yola koyulan ve sayıları milyonu bulan göçmenlerin yanında, Yemen halkının üzerinde bir abluka var. Üstelik onlardan bağımsız stratejik hesaplar, ekonomik çıkarlar ve alan savaşlarıyla örülmüş bir savaşla. Suudi Arabistan mevzisini korurken, İran gücünü garantilerken, Aden’in kalbi için kıyasıya yarışta kimse elinden geleni ardına koymazken, Yemen halkı ve göçmenler kafeste tutulan kuşlar gibi masum ve ölüme terk edilmiş durumda. İnsan eliyle yaratılan koleraya, kıtlığa çare var, peki bu dehşete bu zulme?


Mühdan Sağlam Kimdir?

Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı’nda doktorasını yapmıştır. Enerji politikaları, ekonomi-politik, devlet-enerji şirketleri ilişkileri, Rus dış politikası ve enerji politikaları, Avrasya enerji politiği temel ilgi alanlarıdır. Gazprom’un Rusyası (2014, Siyasal Kitabevi) isimli kitabın yazarı olup, enerji ve ekonomi-politik eksenli yazıları mevcuttur. Barış için Akademisyenler “Bu Suça Ortak Olmayacağız” bildirisini imzaladığı için 7 Şubat 2017'de çıkan 686 sayılı KHK ile üniversiteden ihraç edilmiştir. 8 Kasım 2023'te Ankara İdare Mahkemesi kararıyla Mardin Artuklu Üniversitesi'ndeki görevine iade edilmiş, ancak 27 Şubat 2024'te İstinaf Mahkemesi kararıyla yeniden ihraç edilmiştir. 2017-2023 yılları arasında aralarında Gazete Duvar, Almonitor, Kısa Dalga ve Artı Gerçek'in de bulunduğu medya kuruluşlarında çalışmıştır.