YAZARLAR

Irkçılık bizim kültürümüzde yoktur

Yeni Türkiye’nin bu durumundan, dünyadaki lider konumundan, Türk sporunun ileriye gidişinden, Türk futbolunun önlenemez yükselişinden rahatsız olanların zaman zaman ortaya koyduğu bir oyunu olan ırkçılığın yeni perdesi Giray Bulak Hocamız üzerinden oynanıyor: Ama Giray Hocamızı yedirmeyiz. Çünkü zinhar Türkiye’de ırkçılık yoktur.

Özelde Türk futbolunda, genelde ise Türk sporunda hâşâ ırkçılık bulamazsınız. Irkçılık kim biz kimdir zaten. Bakın futbolumuza. Tarihimizde yoktur yani. O yüzden bu yerli-yabancı oyuncu tartışmasında Giray Bulak Hocamın üstüne çok gitmeyiniz. Ne demişti Giray Hocam, Milli Takım Teknik Direktörü Mircea Lucescu için: “Elin gâvuru, Hristiyan’ı, ülkemize gelmiş hoca olmuş ‘ben yabancı oyuncuya karşıyım’ diyor. Madem karşısın benim ülkemde yabancı olarak ne işin var?”

Elinizi ülkemizin en önemli değeri olan vicdanınıza koyun. Neresinde bunun ırkçılık? Zaten suyu bulandırmak isteyenler Giray Hocamın cevabıyla sarsılmıştır: “Ben gavur derken onu korumak istedim. Bir yabancı teknik adamın duyduğu rahatsızlığı biz Müslüman olarak duymadık diyebilmek için bunu söyledim.” Bakın ilk açıklamasından, sonraki oyunbozan açıklamasına kadar hiçbir ırkçılık unsuru bulamazsınız.

Ey yangını görünce elinde pürmüz ve odunla koşanlar,  gördünüz mü? Bu topraklardan ırkçılık çıkartamazsınız. Daha önce ülkemizin bütünlüğünü bozma oyunlarını tribüne astığımız ‘Papazın çayırından Kanuni’nin vatanına ne yüzle geldiniz?’ pankartımız sırasında da oynamaya çalıştınız. Ancak bu çabanız nafiledir. Biliniz ki bu topraklardan ırkçılık çıkmaz.

Siz değil miydiniz ki tribünden, sırf siyahi bir oyuncunun ayağına kramp girmesin diye uzattığımız muzu ne anlamlara çeken? Siz değil miydiniz, bence onursal milli takım kaptanı yapılması gereken, Emre Belözoğlu’nun Zokora ile, saha içinde benzerlerini hep gördüğümüz ufacık tartışmanın mahkemelere taşınmasına sevinen? Siz değil misiniz, sosyal medyada Bafetimbi Gomis’i yeryüzünün en sempatik hayvanı ‘maymun’a benzettiğimiz için bizleri linç eden? Siz değil misiniz, Lyon-Beşiktaş maçında şehrin sosyo-kültürel yapısını çok iyi bilen ve izleyicilerini ‘Bu bölgede yoğun olarak Ermeniler yaşar’ diye bilgilendirmek isteyen devletimizin güzide yayın organı TRT’deki bir spikerimizi bile hedef gösteren? Siz değil misiniz Bursaspor-Diyarbakırspor maçında, yeşil-beyazlı tribünlerin ülke sevgilerini  “Ne Mutlu Türküm Diyene” ve “Mehmetçiğiz, Türküz” pankartlarını, ve “PKK dışarı!” sloganlarıyla göstermelerini çekemeyen ve sonra da çıkan tribün kavgalarından onları sorumlu tutan?

Kimler olduğunu bildiğimiz bir kesimin ısıtıp ısıtıp ırkçılık tartışmalarına konuyu her getirişinde aklıma değerli spor adamı, eski Trabzonspor Başkanı Mehmet Ali Yılmaz’ın şu veciz sözü gelir. Bordo-mavililerin 1999 yılında aldığı Kevin Campbell için Yılmaz, “Bizim yamyamı gol makinesi diye aldık çamaşır makinesi çıktı” demişti. Bu zamanın ırkçılık borazancıları o zaman da türemiş, Mehmet Ali Yılmaz’ı karalamak istemişlerdi. Lakin eski Trabzonspor başkanı bu planı çok iyi gördüğü için yapıştırmıştı cevabı: “Biz yamyam gibi tabirini kullanırız ama Türkiye’de ırkçılık olmadığı için aklımıza yanlış anlaşılacağı gelmez.” Zaten değerli futbolcumuz Emre Belözoğlu da yukarıda değindiğim ve kimlerin yordamıyla bu kadar büyütüldüğünü bildiğimiz olay sonrasında  “Irkçılık bizim kültürümüzde yeri olmayan bir olgudur” sözleriyle kirli planları bozmuştu.

Irkçılık tiyatrosu şimdi de kıymetli teknik direktör Giray Bulak üzerinden yapılmaya çalışılıyor. Ama yemeyiz. Mehmet Ali Yılmaz’ı, Emre Belözoğlu’nu ve daha nicelerini yedirmediğimiz gibi Giray Hocamızı da kurban etmeyiz size. Yeni Türkiye’nin bu durumundan, dünyadaki lider konumundan, Türk sporunun ileriye gidişinden, Türk futbolunun önlenemez yükselişinden rahatsız olduğunuzu biliyoruz. Irkçılık üstünden yolumuzu kesmeye çalışmayın. Başaramazsınız. Çünkü ırkçılık bizim kültürümüzde yoktur. Zaten aksini söyleyen herkes de gâvurdur.

* Bilmem belirtmeye gerek var mı ama yazı tamamıyla ironilerden oluşmaktadır.


Onur Salman Kimdir?

Basına 2006 yılında Cumhuriyet gazetesinde stajyer olarak adım attı. İki aylık staj ve Cumhuriyet’in spor ekindeki yazılarda sonra Eurosport Türkiye’de spiker ve editör olarak çalıştı. 2009 yılında Radikal gazetesine editör olarak geçerken, Eurosport’ta da yarı zamanlı spikerlik yapmaya devam etti. Medya macerasına 2012-2016 yılında Hürriyet’te devam etti. 2016 yazından beri Gazete Duvar’da çocukluk hayalini sürdürüyor. Köken Eurosport olunca tahmin etmesi kolay. Asıl ilgi alanı ‘başka sporlar.’